Güney Sudan, siyonist rejimin arka bahçesi mi olacak?
Güney Sudan Lideri Salva Kiir`in ilk ziyaretini Sudan`ın düşman kabul ettiği ülkelerden biri olan İsrail`e yapması özel anlamlar taşıyor.
Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir, 10 gün önce İsrail'e önemli bir ziyarette bulundu. Bu ziyaretin önemli olmasının arkasında sembolik bir değer taşıması, Kiir'in ilk dış ziyaretini Sudan'ın düşman kabul ettiği ülkelerden biri olan İsrail'e yapmasıydı. Bir günlük resmi ziyarette taraflar arasında ekonomiden askeri işbirliğine, istihbarat paylaşımından ziraata, Nil sularının paylaşımından petrole bir dizi anlaşma yapıldı. Dünyanın en genç devleti olan Güney Sudan'ın İsrail'le yakınlaşması sadece ilk tanıyan ve büyükelçiliğini açan ülke olmasından değil karşılıklı çıkar ilişkilerinin ortak bir noktada çok kolay buluşmasından kaynaklanmaktadır.
İsrail, John Garang liderliğinde Sudan'a karşı başlatılan isyanı her zaman desteklemiş sosyalist bir gelenekten gelmesine rağmen SPLM, Filistin konusunda daima İsrail'in yanında yer almıştı. İsrail, SPLM'li militanlara askeri eğitim, silah ve finansal yardımlarda bulunarak Güney Sudan'ın bağımsızlığa adım atmasına yol açan 2005'te Kapsamlı Barış Antlaşması'nın imzalanması için ABD'yi ikna etmeyi başaran devletlerden biriydi.
Salva Kiir'in İsrail ziyareti bir şükran gezisi olmakla birlikte bölgesel işbirliğini geliştirmeye ve İsrail'i Doğu Afrika'ya çekmeye yönelik amaçlar taşıdığı aşikar. Uganda ve Kenya devlet başkanlarının İsrail'e gitmesinden iki ay sonra ziyaretin gerçekleşmesi, anlaşmaların ayrıntıları açıklanmasa da Nil havzası, İslami hareketlerin engellenmesi, Türkiye, Suudi Arabistan ve İran'ın bölgedeki politikalarına karşı işbirliğin sağlanması, petrol ve diğer doğal kaynakların paylaşılmasına yönelik olduğu görülüyor.
Bu ziyaretten özellikle üç önemli mesaj çıkarabiliriz: İsrail'in Nil havzası sorununa dahil olmak istemesi, Sudan'ı çevreleme ve yalnızlaştırma ve Abyei'deki petrol savaşlarına ABD-İsrail ve Güney Sudan ittifakının sağlanması.Nil sularının paylaşımına yönelik Nil'e kaynaklı eden ülkeler arasında uzun yıllardır çözülemeyen bir anlaşmazlık bulunmakta. Gerek 1929 gerek 1959'da Nil sularının paylaşımı konusunda Mısır ve Sudan, Nil'e kaynaklık eden diğer ülkelerden daha fazla Nil sularını kullanma hakkına sahip. Mısır ve Sudan arasında yapılan anlaşmaya göre, Mısır Nil sularının yüzde 75'ini kullanırken Sudan yüzde 15'ini, diğer 7 ülke ise toplam yüzde 10'unu kullanma hakkına sahiptir. 1959'da yapılan anlaşma, Etiyopya, Uganda, Tanzanya, Ruanda ve Kongo tarafından değiştirilmek istenmekte, Fakat Mısır ve Sudan'ın vetosu ile karşılanmaktadır.
Güney Sudan ile Sudan arasında Nil sularının kullanımına yönelik herhangi bir anlaşma yapılmadı. Güney Sudan kendi payını Sudan için santaja dönüştüreceği kesin. Mavi Nil üzerine elektrik ve tarım arazilerinin sulama ihtiyaçlarını karşılamak için iki baraj yapacak. Bu barajların, İsrailli şirketler kanalıyla yapılacağı daha önce açıklanmıştı. İsrail ve ABD'li tarım şirketlerinin Güney Sudan'dan tarımı geliştirmek ve kalkınmayı sağlamak için geniş topraklar aldığı da biliniyor. Fakat İsrail'in Sudan'la yakınlaşmasının arkasında Güney Sudan'a destek olmaktan ziyade Nil sularının yüzde 3'ünden faydalanmak isteği yatmaktadır. İsrail yıllık su ihtiyacının yüze 1-2'sini, Güney Sudan'ın yardımı ile karşılayabilir bu da yıllık 1 milyar küp Nil suyunun İsrail'e taşınması demektir. İsrail Bil sularının taşınmasını iki yolla gerçekleştirebilir; Manavgat çayı modeli ve Sina yarımadasından açılacak bir kanalla. Güney Sudan'ın 1959 anlaşmasının yenilenmesine yönelik girişimi özellikle Etiyopya'dan destek bulacak ve İsrail'in himmeti ile önce Etiyopya ve Güney Sudan üzerinde antlaşma zemini sağlanacaktır. (Geçtiğimiz Eylül ayında BM Genel Meclisinde Salva Kiir ve Benyamin Netanyahu'nun bu konuları görüştüğü basına sızmış iki ülke arasında Su Antlaşması yapılacağı iddia edilmişti.)
Sudan petrolünün yüzde 80-85'i Güney Sudan'dan çıkmaktadır. Çin'le yapılan petrol çıkarma, işleme ve ihraç etme imtiyazı bu senenin ortalarında bitiyor. Güney Sudan petrolünden faydalanma imtiyazına sahip olacak ABD ve İsrail olacağı biliniyor. Güney Sudan bütçesinin yüzde 98 gelirinin petrolden sağlandığı düşünülürse İsrail'in neden Güney Sudan'a tarım, eğitim, şehirleşme, yol ve baraj yapımında Perez'in, Jarusselam Post'a belirttiği gibi, neden kalkınmasına fedakarca yardımda bulunacağı anlaşılıyor. Güney Sudan'a İsrailli yardım kuruluşlarının çağrılması ve yardım organizasyonlarının İsrail merkezli İsraAİD'in koordinatörlüğüne bırakılması da Güney Sudan halkını bu işbirliğine alıştırma yöntemi olarak gözüküyor.Güney Sudan'ın Bentiu bölgesinde Jonglei, Warab ve Lakes eyaletlerinde çıkarılmayı bekleyen petrol rezervleri olduğu biliniyor. Çin, Malezya, Hindistan ve Sudan konsorsiyumundan oluşan petrol arama ve işletme imtiyazına sahip bu ülkelerin şirketlerin Abyei için devam etmesi durumunda diğer bölgelerin ABD ve İsrailli şirketlere verilmesi bile her iki ülke açısından önemli bir avantaj. Şimdiden Fransa ve İsrail şirketleri tarafından Kenya ve Somali Kissmayo üzerinden Hint Okyanusu'na, Etiyopya ve Cibuti üzerinden Kızıldeniz'e ulaşacak iki yeni boru hattının yapılacağı konuşulmakta böylelikle Güney Sudan'ın Sudan'a petrolün taşınması bakımından bağlılığı da kaldırılmış olacaktır.
Filistin Başbakanı İsmail Haniye'nin Sudan ziyareti ile Salva Kiir'in ziyaretinin yakın tarihlerde gerçekleşmesinin de özel bir anlamı var. Daha önce de Hamas lideri Halid Meşal'in Hartum ziyareti sırasında bir kahraman gibi karşılanması, Sudan hükümetinin Meşal'e fevkalade ilgi göstermesi İsrail'in sert tepkisine neden olmuştu. İsrail Hartum yönetimini, Hizbullah, İslami Cihad, Hamas gibi İslami hareketlere destek vermekle itham etmekte BM Genel Kurulu'na Sudan yönetimine baskı ve ambargo uygulaması çağrısı yapmaktadır. Bu yüzden İsrail geçtiğimiz günlerde yaptığı gibi Gazze'ye silah taşıdığı suçlamasıyla Sudan konvoylarını hava saldırıları düzenlemekte onlarca Sudanlıyı öldürmektedir.
İsrail'in üçüncü korkusu Sudan, Mısır ve İran arasında ilişkilerin kuvvetlendirilmesidir. İran ile Sudan arasında 2009'da Sudan'da gerçekleşen askeri darbeden sonra bir bahar havası var. Sudan ve İran yönetimlerinin İsrail sorununda birlikte hareket etmeleri İsrail'i kaygılanmaktadır. Bu iki ülke arasındaki ilişkiye Mısır'ın eklemlenmesi, İsrail'in Ortadoğu'daki durumunu zorlaştıracaktır. İsrail, Sudan yönetimine, Güney Sudan'a destek vererek misilleme yapmakta hem de Afrika ülkeleriyle ilişkilerini zayıflatarak özellikle Doğu Afrika'da yalnızlaştırmak istemektedir.Salva Kiir'in İsrail ziyareti özellikle Doğu Afrika'da yeni bir dönemin başlayıcının kötü bir habercisi. Şimdiden Güney Sudan yönetimi, İsrail'in Doğu Afrika'da arka bahçesi olmaya hazır olduğunu gösterdi. Fakat İsrail'i bölgeye çekmek demek yeni savaş alanlarının açılması, su savaşlarının, petrol paylaşımı çatışmalarının başlaması demektir. Bu süreç, Güney Sudan'ı kalkındırmak, refahını artırmak yerine bölgenin savaş alanına dönmesini, yüz binlerce kişinin de İsrail'in çıkarları için ölmesini sağlayacaktır.
(İbrahim Tığlı/ Dünya Bülteni )