Haber değeri olmayan ölümler
BM Güvenlik Konseyi`nin bir diğer daimi üyesi Fransa`nın savaş uçakları da geçtiğimiz çarşamba günü Musul`da bir ilkokulu vurmuş. 28 çocuk ölmüş, duyulmadı tabii. Demek ki haber değeri bile yokmuş bu ölümlerin! Fransa`dan ise, tık yok. Sanki böyle bir olay vuku bulmamış. Oysa Fransızlar, kendi başkentlerinde sivil insanlara yönelik saldırıların acısını daha yeni yaşadılar. 28 çocuğun öldürülmesi birkaç internet sitesinde yer aldı sadece. Günlerdir takip ediyorum, hiçbir gazete de, hiçbir televizyon kanalında yer bulmadı. Yüzleri bile olmayan “28 çocuk” sadece rakamdan ibaret.
İslam uygarlığının merkezi topraklarında yaşanan savaşlar, çatışmalar müslüman dünyanın geleceğini karartıyor. Genç insanlarımız, çocuklarımız, kadınlarımız ölüyor, yüzbinlercesi ise sakat kalıyor. Ülkelerimizin maddi kaynakları heba oluyor. Manevi ve moral kayıplar insanların direnç kaynaklarını da, umutlarını da giderek tüketiyor. Bu talihsiz coğrafyanın huzura ve istikrara kavuşması yabancı güçlere havale edilmiş bulunuyor. Oysa bu coğrafyanın bu hale gelmesinde yabancı güçlerin payı var. Despot rejimlere verdikleri destekler, yaşanan sorunların ana kaynağı.
Yabancı güçler hiçbir meseleyi çözemedikleri, durumu daha da içinden çıkılamaz hale getirdikleri, üstelik yeni problemlere kapı araladıkları halde hâlâ kurtarıcı gibi karşılanabiliyorlar. İşin daha da kötüsü, yerli güçler, çatışma içinde oldukları diğer yerli güçlere karşı yabancı güçlerle işbirliği yapmayı içlerine sindirebiliyorlar. Yerli güçler kendi sorunlarını kendileri çözmeye muktedir değiller. Böyle bir niyetleri de yok, iradeleri de yok. Her biri kendi pozisyonunu sağlama almak derdinde. Vaziyet bu olduğu içindir ki Rus, Amerikan, İngiliz, Fransız savaş uçakları İslam memleketlerinin semalarında uçuyorlar ve bu toprakların kaderinde söz sahibi olabiliyorlar.
“Putin Rusyası” Suriye'de nereyi isterse oraya bomba yağdırıyor, yardım konvoylarını, ekmek fırınlarını, pazar yerlerini vuruyor. Rusya bir örgüt değil, bir devlet. “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”nin veto hakkına sahip 5 daimi üyesinden biri. Güya BM, 'dünya barışı'nı sağlamak için kuruldu ve Rusya bu taahhüdü, veto hakkına sahip olmayan devletlere veren kurucu üyelerden biri.
Putin, ülkesini paramparça eden zalim bir rejimi korumak için savaş uçaklarını Suriye semalarında uçuruyor. Öldürdüğü insanların çoğu ellerine silah almamış siviller. Rus uçakları önceki gün İdlib iline bağlı Al-Riha ilçesindeki pazar yerine füze attı ve kırk kadar masum insanın canına kıydı. 'Örgüt terörü'ne kıyameti koparanlar, 'devlet terörü'ne sessizler. BM bakıyor, Rusya vuruyor. Tarih, BM'nin insanlık vicdanını örseleyen bu ölümleri değersizleştiren sessizliğini elbette kaydediyor.
BM Güvenlik Konseyi'nin bir diğer daimi üyesi Fransa'nın savaş uçakları da geçtiğimiz çarşamba günü Musul'da bir ilkokulu vurmuş. 28 çocuk ölmüş, duyulmadı tabii. Demek ki haber değeri bile yokmuş bu ölümlerin! Fransa'dan ise, tık yok. Sanki böyle bir olay vuku bulmamış. Oysa Fransızlar, kendi başkentlerinde sivil insanlara yönelik saldırıların acısını daha yeni yaşadılar. 28 çocuğun öldürülmesi birkaç internet sitesinde yer aldı sadece. Günlerdir takip ediyorum, hiçbir gazete de, hiçbir televizyon kanalında yer bulmadı. Yüzleri bile olmayan “28 çocuk” sadece rakamdan ibaret.
Afganistan'dan Suriye'ye, Pakistan'dan Irak'a kadar, bu talihsiz coğrafyada onbinlerce masum insan, sözde teröre karşı savaş verdiklerini iddia eden yabancı güçlere ait insansız hava araçlarının ve savaş uçaklarının füzeleriyle can verdi. Birçoğu çocuk, birçoğu kadın. İsimleri olmayan ölüler bunlar. Hayat hikayelerini bilmediğimiz insanlar. Bazı ölümleri ölümden saymayan, bazı insanları insandan saymayan bir bakışı var Batı'nın. Bu iğrenç bakış açısı değişmedikçe, terör biter mi? Can yakıcı bir diğer meseleyse, güyâ 'hesap günü'ne, güyâ 'ahiret günü'ne inanan müslümanların da biribirilerini öldürmeye son derece şehvetli olmaları ve biribirilerinin ölülerine karşı duyarsız kalmaları. Müslümanlar bu hallerini değiştirmezler ise kurtuluş bulurlar mı, huzur bulurlar mı?
(Abdullah Muradoğlu /Yeni Şafak)