Ercümend Özkan’a Mektup
Siz şunları demeye çalışıyordunuz: - Kur`an okuyun, defaatle okuyun.. - Düşünerek, mukayeseli okuyun.. - Sorgulayın size din adına söylenenleri, hemencecik sahiplenmeyin.. Kur`an`la mukayesesini yapın..
Mustafa Atav / İktibas Dergisi
Hey gidi günler hey!
Seksenli yıllarda bir arkadaş sayesinde tanıştım İktibas Dergisiyle… O güne kadar elimize ne verilirse okuyan, okuduklarını sorgulamaktan aciz biriydim.
Dergiyi ne hikmetse bir çırpıda okumuş ve okuduktan sonra şaşkın şaşkın ortalıkta gezinmiştim bir zaman..
Dergide yazılanlar, söylenenler bildiklerimizin bir çoğunun hilafına şeylerdi.. Akabinde bunları seslendirdik etrafımızdakilere.. Bir sürü suçlama, karalamaydı işittiklerim..
İlginç geldi bana.. Kur'an, Kur'an İslamı diyen bir dergi ve yazarları niye bu denli lâdinî boyutta suçlanırdı, hep düşündüm..
Başkaları gibi yapmadım, inadına okudum… Abone oldum ve her yeni sayıyı dört gözle bekledim..
Kafama takılan şeyler vardı elbette…
Ve nihayet mektup yazdım size…
Gezi notlarınızda ve tarikatlarla ilgili söylediklerinizde bana ilginç gelen ifadeleriniz vardı.. Tarikat şeyhlerine ve onların müntesibi olanlara getirdiğiniz -teferruata girmeyeyim- eleştirilere istinaden biraz insaflı olmaya davet eden bir mektup yazmıştım..
Akabinde "akıllı ol ukala değil!" başlıklı bir cevabı derginizin mektup köşesinde yayınladınız…
"Akıllı ol, ukala değil…!"
Doğrusu çok zoruma gitmişti bu ifade.. Bunu hak etmediğimi düşünüyordum çünkü..
Bu, mektupla olacak iş değil, yüz yüze konuşmalıyım diye kalkıp Ankara'ya kadar yanınıza geldim..
Konuşmalarımızın arasında; "iyi ki başlığı öyle atmışım, bak tanışmamıza vesile oldu.." dediğiniz dün gibi hatırımda..
Anlatılanların hilafına, yüz yüze konuşmamız sırasında gösterdiğiniz tavırlardan hayata din bağlamında bakmaya çalışan biri olarak, müthiş keyif almıştım..
Anlaşılır bir dille ve en azından bizi incitmeyecek bir üslupla yaptığımız o ilk söyleşiden kazandığım çok şeyler var benim..
Ha, bir ara beni telefonla aramış; "Müjde, meşhur oldun! Sana cevaben yazdığım yazı 'Ayet ve Slogan' adlı kitapta konu edilmiş!" diye haber vermiştiniz.. Böylesi bir müjdeden ne anladığım bende saklı kalsın!
Sonrası malum….
Dergiyi okumaya, söyleşilerinizi ve yazılarınızı dikkatle okumaya ve sizinle teşrik-i mesaiyi sürdürmeye devam ettik..
Artık adımız, namımız Ercüment Özkan'cıya çıktı.. Her ne söylemişsek bulunduğumuz yerde "bunu sana E. Özkan öğretmiştir!" dediler hep..
Ne Şiiliğimiz kaldı, ne mezhepsizliğimiz…
Cumasızlar, sünneti inkâr edenler kategorisinde yer tuttuk sonunda…
Aslında bizi dinden çıkmış ilan edivereceklerdi de ne hikmetse bunu söylemekten imtina ettiler çevremizdekiler..
Suçlamaların içeriğine bakarsak yandık zaten..
Bir keresinde sizi misafir etmiş, bulunduğumuz yerdeki Müslüman kardeş ve ağabeylerimizle sohbete katılmıştınız.
O sohbetteki söylemlerinizden ötürü bir dövülmediğim kaldı… Hakaretin bini bir para yani..
E, siz de birilerinin totemik mantıkla sevdiklerini eleştirir ve yerden yere vurursanız olacağı buydu elbette.. O hakaret edenler var ya, bir kısmı sonradan sizin için methiyeler düzdüler… Ama cemaatçiliğin(!) oluşturduğu infeksiyonel ortam nedeniyle yine tu kaka edildiniz, başka..
Siz şunları demeye çalışıyordunuz:
- Kur'an okuyun, defaatle okuyun..
- Düşünerek, mukayeseli okuyun..
- Sorgulayın size din adına söylenenleri, hemencecik sahiplenmeyin.. Kur'an'la mukayesesini yapın..
- Tasavvuf-Tarikat öğretisi gayri İslamîdir, ayrı bir dindir.
- Demokrasi kavramını sahiplenmekten uzak durun, beşeri ideolojiler kabul edilemez….
- Şu anki partilere oy vermek, zulme iştirak etmektir..
- Nurcuların, Süleymancıların ve benzerlerinin din telakkisinden kaçının..
- MNP-MSP-RP, Müslümanları demokratik tuzağa düşüren partilerdir.. Sistemin işleyişine katkı sağlamaktan başka işe yaramazlar..
Ve daha niceleri…
Bu başlıklar sizin hep topa tutulmanıza, neredeyse ülke genelinde hakkınızda olumsuz söylem geliştirilmesine neden oldu..
Söylediklerinizi hep Kur'an'la delillendirmeye çalışıyordunuz ama kimin umurunda?
Neyse, aslında ben başka şeylerden bahsetmeye çalışacaktım…
Hatırlarsınız, bir vakitler İslamî bir parti iddiasıyla ortaya çıktınız..
"Tüzüğü tamamen İslami umdelerle şekillendireceğiz ve öyle başvuracağız.. Bu şekilde kabul edilirse ne ala, aksi halde bu iş malum kanun ve tüzüklerle olacak iş değil!" dediniz ve Türkiye'de tanıdığınız ve güvendiğiniz ne kadar iddia sahibi, düşünür, yazar, cemaat önderi varsa istişareye çağırdınız. Âcizane biz de oradaydık…
Ne denildi size o zaman?
- Bu zamanda ve bu zeminde, bu olacak iş değil..
Hatta bazıları grup kararlarını bir manifesto şeklinde okudular kalabalığa..
Kabul edilmedi ve eleştirildi…
Bu ara İslamî yayın yapacak bir TV girişiminiz oldu… Hatta test yayını bile yaptı lokal olarak..
O da eleştirildi ve hüsn-ü kabul görmedi.. Üstelik bir sürü dedikodu ürettiler hakkınızda.. Onlar Allah'a nasıl hesap verirler bilmem..
O günlerde ağız birliği etmişçesine herkes karşı çıkmıştı projelerinize...
Adı her ne olursa olsun, bir parti kurmanın erken bir girişim ve aynı zamanda, zımnen demokrasiyi de kabullenmek olacağını söyleyenler neredeler şimdi biliyor musunuz?
Ah! Ah…
O günden bu yana köprülerin altından çok sular aktı..
Artık demokrat olduk, liberal olduk!..
Şimdi Saadet'in türevi AKP diye bir parti var, ona eklemlendik artık!…
Hani bir zamanlar "Dinamit" namıyla meşhur bir TV programında tartıştığınız birileri var ya, işte onlardan biri iktidarı(!) götürüyor artık.. Nerden nereye değil mi?
Eleştirildiğine bakmayın siz AKP'nin, o artık neredeyse Müslümanların sesi, umudu oldu..
Partinin kapatılmasına dair dava açıldığı zaman, aman aman lehte karar çıksın diye toplu dualar okundu… Kapatılmadığına dair karar açıklandığı zamanda hepimiz "oh, çok şükür!" diye Rabb'imize şükranlarımızı sunduk!
Kafamız karışık vesselam…
En akıllı geçinenlerimiz; bize Kur'an'a dair, İslam'a dair vaaz verenler artık Milletvekili, Danışman, Belediye Başkanı vs. oldular.. Devletin en üst kurul-kademelerinde mevki sahibi oldular..
Partilerin il-ilçe başkanları ve üyeleri oldular..
Ne yapalım biz de onlara iş gördürüyoruz artık(!)… Çocuklarımıza, arkadaşlarımıza iş ayarlayıveriyorlar.. Şimdi böyle dedim diye, işimizi de görmezler bizim..
Eh, ne diyelim bundan iyisi can sağlığı!…
Şimdilerde bazıları yolsuzlukla, kayırmacılıkla suçlanıyorlar.. İnanalım mı, ne dersiniz?
Kurulan TV'ler, yardım dernekleri, toplanan paraları iç etmekle suçlanıyorlar… AKP'nin para kaynağı-kasası olarak görülüyorlar.. Siyaset böyle işte..
İpin ucunu kaçırdın mı suçlanıverirsin, kirletiverirler adamı..
Bizim de şüphelerimiz yok değil bahsedilenlere dair…
Daha dün sıradan devlet memuru, iş adamı, dernek başkanı, kurul üyesi vs. olanlar eğer doğruysa dünyayı götürmüşler..
Neyse zanna dair inanç oluşturmayalım.. Hak eden hesabını-cezasını versin..
Böyle işte!…
Artık çoğulculuk söz konusu, uzlaşma, diyalog söz konusu…
Bunun için demokrasinin bize verdiği nimetlerden(!) en olası bir şekilde faydalanmak söz konusu..
Başka türlü olmuyor işte..
Rap rap sesleri, tank-tayyare sesleri ürkütüyor bizi!.. Yeniden darbeler, sizin haberinizin olmadığı 28 Şubatlar, E-Muhtıralar olmasın istiyoruz artık..
Şimdi ben bile artık İktibas Dergisini bazen alıyorum.. İnternet denilen sanal ortam servisçisinden faydalanıp arşiv sayılarınızı okuyorum.. Bilgisayarımın dosyasında kavram çalışmalarınız…
Sizden sonra dergi çıkmaya devam ediyor, ama ne yalan söyleyeyim, arkadaşlar gücenmesin bana, sizin yazı tadınızı bulamıyorum artık.. Belki bu sizin yazılarınıza olan hasretimizden..
Haklarını yemeyelim, okuduğum kadarı ile çizgilerinde sapma yok.. Sizin mirasınız üzre bir şeyler yapıyorlar Allah için.. Daha da iyi olabilirler elbette, ama taşın altına elini koymaya cesaret edenler az, ne yapsınlar?!!
Evet, böyle işte….
Bir başka yazar-çizer arkadaştan ilham alarak yazdım bu mektubu size..
Marks'a, M. Akif'e vs. mektup yazıp duruyor.. Sizin, bizim üzerimizde zihinsel ve fikirsel dönüşümler noktasında zahmetiniz-katkınız var.. Size yazmayacağım da kime yazacağım?
Biliyorum, cevap veremeyeceksiniz… Her faninin başına gelenler geldi başınıza.
Ve umuyorum Allah'ın rahmeti ile karşı karşıyasınız..
Keşke biz de, sağa sola sapmadan, doğruları eğip bükmeden yaşamımızı sürdürüp Hakkın rahmetine kavuşabilsek…
Bu dünyanın gelip geçici olduğunu en iyi siz bilirsiniz şimdi…
Dile getirilseniz haykırırsınız değil mi bizlere, "ne yapıyorsunuz, kendinize gelin, silkinin!.." diye..
Ama zaten Kur'an'da bütün bunlar örneklendiriliyor bize, onları bize en iyi hatırlatanlardan biri de sizdiniz..
Hala gözlerimiz görmüyor, kulaklarımız duymuyor, aklımızı çalıştırıp düşünmüyorsak bize kim ne yapsın?
Sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz bir bir göçüyor bu dünyadan kıyamette dirilmek üzere. Orada bizi ne bekler bilmiyoruz ama temennimiz, İslam için uğraşı amaç edinenlerle beraber olmak.. Sevdiklerimizle beraber olacağımızın müjdesini inandığımız öğreti veriyor bize..
Keşke, keşke..
-
Adatepeli 26-12-2008 14:00
Allah razi olsun Mustafa beyden, cok güzel özetlemis... Ercümend beyi sagliginda anliyamadik ama dediklerine baktigimizda hepsi bir bir cikiyor, demokrasi carkinin icine girenlerin kisiliksizlesmesi insanliktan cikmasinini en bariz örnekleriyle görüyoruz... selam ve dua...
-
fahrettin mert 18-12-2008 21:10
Ercüment abi seni çok özlüyoruz.Senin küfre karşı net duruşun şimdilerde pek görülmüyor.Bir zamanlar Dinamit proğramında nasılda hepsinin ağzının payını vermiştin canım abim.Şimdi onlar küfrün ayaklarını pekiştiren insanlar oldular.Sen ne kadar da haklıydın abicim.Allah inşallah ahirette seninle olmayı bizlere nasip eder.