`Annapolis tuzağı İsrail`e yarar`
Arap dünyasının Annapolis`e katılımınınİsrail`e yarayacağını belirten Abdulbari Atvan, İsrailli sözcülerin, Arap bakanların toplantıya katılma kararından duydukları memnuniyet ve takdiri dile getirmelerinin şaşırtıcı olmadığını kaydetti.
Annapolis zirvesi başarısız olmayacak. Zira, ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın da dediği gibi toplantının başarısı, bizatihi yapılmış olmasında.
Arap basınının etkili kalemlerinden Abdulbari Atvan, başlangıçta taleplerinin karşılanmaması halinde toplantıya iştirak etmeyeceklerini söyleyen Arap liderlerin, ABD Başkanı George Bush'un baskılarıyla Annapolis'teki zirveye sürüklendiklerini öne sürdü.
Londra'da yayımlanan Kuds El Arabi gazetesinin başyazarı Atvan, bu durumun şaşırtıcı olmadığını, asıl şaşkınlık uyandıran gelişmenin, Kahire'deki Arap Birliği zirvesinin ardından Suudi Dışişleri Bakanı Suud El Faysal ile Genel Sekreter Amr Musa'nın, yanıltıcı bir şekilde Annapolis toplantısına katılmayı meşru kılma çabaları olduğunu belirtti. Suudi Bakan Faysal'ın geçtiğimiz haftalar boyunca, İsrail'in işgal altındaki bölgelerde yerleşim faaliyetlerini durdurması, görüşmelerde temel ihtilaf konularının ele alınması ve Filistinlilerle müzakerelerde mesafe alınması gibi şartlar karşılanmadıkça toplantıya gitmeyeceklerini söylediğine işaret eden Atvan, buna karşın öne sürülen bu şartlardan hiçbirinin karşılanmadığını belirtti.
Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa'nın aynı toplantıda, Annapolis'e İsrail'i tanımak için gitmediklerini,amaçlarının İsrail ile müzakereler olduğunu söylediğini hatılatan Atvan, “İsraillilerle birlikte oturup müzakerelerde bulunmak tanıma değilse, şu halde tanıma ne demektir?” sorusunu yöneltti.
Toplantıya gidiş kararının 'İsrail'in niyetlerinin sınanması ve yakinen müşahede etmek suretiyle şüphelerin giderilmesi” için alındığı yönünde Suudi Bakan tarafından yapılan açıklamanın daha da dikkat çekici olduğunu belirten Atvan, Araplar olarak 60 yıldır bu uğurda her türlü tavizin verildiğini ve her defasında, bulunduğu konumdan bir milimetre dahi ayrılmayan İsrail'in kârlı çıktığını belirtti.
Arap Dışişleri Bakanlarının, toplantıya müzakereler için iştirak edecekleri ifadesinin bile büyük bir safsatadan ibaret olduğunu yazan Atvan, zira müzakerelerin Arap bakanlarla İsrailliler arasında değil, ne kadar süreceği ve nelerin ele alınacağının belirsiz olduğu bir ortamda Filistin ile İsrail arasında yürütüleceğini kaydetti.
Arap dünyasının bu tutumunun İsrail'e yarayacağını belirten yazar, İsrailli sözcülerin, Arap bakanların toplantıya katılma kararından duydukları memnuniyet ve takdiri dile getirmelerinin şaşırtıcı olmadığını kaydetti.
Annapolis'te yapılacak müzakerelerin çerçevesinin Arapların önerdiği barış planını içermediğini, Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı iki kararı ile, yol haritası olarak bilinen plan ve son olarak Bush'un belirlediği perspektiften ibaret kalacağını kaydeden Atvan, bunun da İsrail'in bir Yahudi devleti olarak tanınması ve Kudüs etrafındaki yerleşim bölgelerinin muhafazasını öngördüğünü kaydetti.
Arap liderlerdeki tavır değişikliğinde, başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere, Bush'un liderlerle yaptığı telefon görüşmelerinin etkili olduğunu savunan Atvan, bu görüşmelerde Bush'un, sadece toplantıya katılma lüzumunu değil, katılımın dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleşmesini istediğini ve sonuçta da böyle olduğunu belirtti. Atvan, Arap Dışişleri Bakanlarının, zirvenin açılış topantısına katılarak Bush ve Rice'ın konuşmalarını dinleyeceğini, bazılarının Arap ve Batı televizyonlarına demeç vereceğini sonra bütün heyetlerin ülkelerine dönerek, nasıl ve ne zaman biteceği, ne kadar feci neticelere yol açacağı meçhul olan müzakere maratonunda Filistinlileri İsrail karşısında yalnız bırakacağını belirtti.
ABD nazarında önemli olan hususun, toplantının icrası ve Araplar ile İsrail arasında barış için çalışıldığı intibaının verilmesi olduğunu belirten Atvan, toplantının ardından vuku bulacak bazı muhtemel gelişmelere de değindi.
ABD ve İsrail'in, 'şer ekseni' olarak nitelendirdiği İran ve Suriye ile Hizbullah ve Hamas'a yönelik darbeler için çabalarını artıracağı tahmininde bulunan Atvan, bu çerçevede ABD basını ile Arap ve Batı televizyonlarının önümüzdeki dönemde bölgeyle ilgili yayınlarının yakından izlenmesi gerektiğini vurguladı.
İsrail'in, Hamas'ın hakimiyetini yıkmak ve Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetimine teslim etmek için Gazze Şeridi'ni işgal edebileceğini de belirten Atvan, defaatle Gazze operasyonuna yönelik azmini dile getiren Olmert'in, her defa Arap bakanların Annapolis'e katılması meselesi ve Arap liderleri rahatsız edecek adımlardan uzak durması konusunda Bush'tan gelen baskılarla geri adım atmasının tesadüf olmadığını savundu.
ABD tarafından 'ılımlı ülkeler' olarak nitelendirilen Arap devletlerinin, 'İsrail'den çok daha tehlikeli' olarak nitelendirdiği İran'dan kaynaklanan tehdide karşı ortak bir cephe oluşturmak amacıyla İsrail ile askeri, siyasi ve ekonomik temaslarını artırmasının da muhtemel olduğuna dikkat çeken yazar, bu süreçte İsrail'in de temel önceliklerini yeniden düzenleyeceği ihtimaline işaret etti.
Bu çerçevede bir Yahudi devleti olarak ilan edilen İsrail, Filistinli mültecilerin dönüş hakkını bütünüyle ortadan kaldırırken, İsrail sınırları dahilinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan bir milyon Arabın da yeni kurulacak Filistin devletine gönderilmesi, Müslümanların yaşadığı Doğu Kudüs'ün ise, coğrafi ve demografik yapısı İsrail lehine değiştirilen haliyle taksim edilmesi gündeme gelecek.
'Annapolis zirvesi başarısız olmayacak. Zira, ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın da dediği gibi toplantının başarısı, bizatihi yapılmış olmasında' diyen Atvan, toplantıdan asıl kazançlı çıkanın, Arap bakanların iştirakiyle bölgesel bir güç ve 'ortak tehdit' İran'a karşı aynı endişeleri paylaşan bir ülke olarak tescillenen İsrail devleti olacağını belirtti. (Kaynak: Yeni Şafak)