Annapolis komedisi
Topraklarımıza İsrail virüsünü enjekte eden, Filistin`e kan kusturan, Lübnan`ı yakıp yıkan, Irak`ın canına okuyan canavarlar, barış havarisi ayaklarına yatıyor ve gözümüzün içine bakarak hiç utanmadan “Ortadoğu`yu barışa, huzura, esenliğe kavuşturmak için yanıp tutuşuyoruz. Haydi, Annapolis`e gelin de bu işi nasıl yapacağımızı konuşalım” diyorlar.
Annapolis komedisi
Hakan Albayrak / Yeni Şafak
Yedi sene evvel barış görüşmeleri için ABD'de bir araya gelen Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Yasir Arafat ve Siyonist işgal rejimi Başbakanı Ehud Barak'ın bir anlaşmaya varamadan müzakere masasından kalktıkları günden beri Filistin tarafıyla İsrail tarafı arasında 'genel bir barış görüşmesi' olmadı.
Annapolis zirvesi bu bakımdan fevkalade önemli görülüyor.
Önemli görülüyor, ama aslında emperyalistlerin ne kadar aşağılık ve yüzsüz adamlar olduklarını bir kere daha ortaya koymasından başka bir önemi yok bu zirvenin.
Topraklarımıza İsrail virüsünü enjekte eden, Filistin'e kan kusturan, Lübnan'ı yakıp yıkan, Irak'ın canına okuyan canavarlar, barış havarisi ayaklarına yatıyor ve gözümüzün içine bakarak hiç utanmadan “Ortadoğu'yu barışa, huzura, esenliğe kavuşturmak için yanıp tutuşuyoruz. Haydi, Annapolis'e gelin de bu işi nasıl yapacağımızı konuşalım” diyorlar.
Koca Türkiye de “Ay inanamıyorum! Beni de çağırdılar; yaşasın, yaşasın, beni de çağırdılar!” diye sevinçten uçuyor.
Ülkemin gazetelerini okurken utançtan yerin dibine batıyorum.
Neye seviniyoruz yahu?
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ı Annapolis'e ne diye davul-zurnayla gönderiyoruz?
Ne yapacakmış Ali Babacan orada?
“Çözüme katkı sunacak”mış, öyle mi?
Ne çözümü Allah aşkına?
Arafat'la Barak arasındaki barış görüşmelerini tıkayan anlaşmazlıkların başında Kudüs'ün statüsü ve mülteciler sorunuyla ilgili anlaşmazlıklar geliyordu.
İsrail'in mülteciler sorununu çözmeye (4 milyonu aşkın Filistinli sürgünün vatana dönüş hakkını teslim etmeye) hâlâ yanaşmadığını, üstelik İsrail vatandaşı Filistinlileri de vatanlarından sürmeye hazırlandığını dün bu köşede uzun uzun anlatmıştık.
Kudüs cephesinde de bir değişiklik yok.
İsrail tarafı, yedi sene önce olduğu gibi, “Size Doğu Kudüs'teki falanca mahalleyi, filanca sokağı verelim” deyip duruyor.
Annapolis zirvesine hazırlık mahiyetindeki görüşmelerde Ehud Olmert hükümetinin Kudüs konusunda takındığı tavır, işbirlikçi El-Fetih kadrolarını bile çileden çıkardı (en azından, Filistin halkı nezdindeki prestijlerinden geriye kalanı kurtarmak için çileden çıkmış gibi görünüyorlar).
1967'den beri İsrail işgali altında olan Doğu Kudüs'ün tamamının Filistin devletine verilmesi gerektiğini söyleyen ve Birleşmiş Milletler'in de teslim ettiği bu hakkı gasbetmeye kalkıştığı için İsrail'e ateş püsküren El-Fetih'çilerin tepkileri ister istemez Annapolis zirvesine de yansıyacak; yansımazsa, evde HAMAS döver!
E, Kudüs meselesinde bir ilerleme emaresi görülmediğine ve mülteciler meselesinde bir gerileme emaresi bile görüldüğüne göre, Annapolis zirvesinin nasıl bir hikmeti olabilir ki?
Tarihin çöp tenekesindeki yeri şimdiden ayrılmış olan bir komediyle karşı karşıyayız.
Zaten, Filistin halkının ezici çoğunluğunu temsil eden HAMAS'ın yer almadığı bir toplantıda Filistin meselesini çözmeye kalkışmak kadar komik bir şey olamaz.
Ali Babacan'a iyi eğlenceler.