Halepçe katliamı 26. yılında
Saddam Hüseyin`in ABD ve Avrupalı ülkelerden alarak Kürtlerin üzerinde denediği kimyasal silahların neden olduğu facia üzerinden 26 yıl geçti. Binlerce insanın akıbeti hala meçhul. Kürtler, katliamın soykırım olarak tanınmasını istiyor.
"Sessiz Tanık" fotoğrafıyla Halepçe Katliamı'nı dünyaya duyuran gazetecilerden Ramazan Öztürk, "Eğer o gün dünya Halepçe’de yapılan kimyasal katliamın hesabını sorabilseydi Suriye'deki Esad rejimi, muhaliflere ve sivil halka karşı kimyasal silah kullanamazdı" dedi.
5 bin kişinin öldüğü, 7 binin yaralandığı Halepçe Katliamı'nın 26. yıldönümünde Birleşmiş Milletler’in Cenevre’deki "Halepçe Katliamı Oturumuna" katılacak olan Gazeteci Ramazan Öztürk, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Aradan 26 yıl geçmesine rağmen Halepçe'nin hesabının sorulmadığını belirten Öztürk, “Belki Halepçe il ilan edildi, kaldırımları yapıldı, sokakları düzeltildi, yeni binalarla hayat canlandı ama katliamdan bu yana kınama anlamında, faillerin cezalandırılması noktasında fazla bir şeyin yapıldığına inanmıyorum. Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali (Hasan El-Mecid) idam edildi ama onlar, sadece Halepçe nedeniye idama mahkum edilmediler. Katliamın tek faili onlar değil. Batı dünyasının, Amerika’nın da hesap vermesi lazım" diye konuştu.
Öztürk, şöyle devam etti: “İran- Irak savaşında Saddam, İran’a karşı kimyasal silah kullanırken İran, bunu BM nezdinde çeşitli platformlarda gündeme getirdi. Ama uluslararası kamuoyu ve etkin ülkeler, bunu görmezden geldi. Saddam da buradan aldığı cesaretle Halepçe Katliamı'nı gerçekleştirdi. Eğer dünya İran’a karşı kullanılan kimyasal gaza karşı sessiz ve sağır kalmasaydı belki o zaman Halepçe Katliamı olmayacaktı. Saddam böyle bir cesareti kendisinde bulmayacaktı. Eğer o gün dünya Halepçe’de yapılan kimyasal katliamın hesabını sorabilseydi Esad rejimi muhaliflere ve sivil halka karşı kimyasal silahlı katliamı gerçekleştiremeyecekti."
KİMYASAL GAZIN ETKİSİ DEVAM EDİYOR
Öztürk, hala kimyasal saldırının insanlar ve çevre üzerindeki etkisinin devam ettiğini belirtti. Görmede sorun, derisinde ve ciğerlerinde rahatsızlık yaşayan olduğunu vurgulayan Özrük, "Binlerce kadın ve erkek kısır. Halepçe’de ailelerin yüzde 90'ı kimyasal saldırıda yakınlarını kaybetti. Halepçe halkı yaralı ama halen onların bu yaralarını saracak ciddi bir adım atılmadı. Birçok ülke hala bunu bir soykırım olarak kabul etmedi. Sanki Saddam’a yardım eden onlar değilmiş gibi davranıyorlar. Sadece batılı ülkeler değil, Irak’ın komşusu ülkelerin de günahları var" dedi.
"BİNLERCE İNSANIN AKIBETİ BELLİ DEĞİL"
O dönem Enfal operasyonlarından kaçan binlerce insanın akıbetinin belli olmadığını anlatan Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Saddam’ın Enfal operasyonundaki 283 bin Kürt’ün akıbeti belli değil. Bunlarla ilgili bir herhangi bir araştırma yapılmadı. Bu zulümden kaçanlar, İran ve Türkiye sınırına sığındılar ancak sınıra tel örgüler çekildi ki geçmesinler. Uluslararası kuruluşların devreye girmesiyle çok az kişi kamplara alındı. En acısı da napalm saldırılarından kaçan yaralılar vardı. Türkiye’den sağlık ekipleri bu yaralılara ilk yardımı yaptılar. O dönemde ben bu yaralıların tedavisi yapılırken fotoğraflarını çekmiştim. Bu fotoğraflarım Almanya’daki Quick Dergisi’nde 2 sayfa yayınlandığı sırada Türkiye’de bir açıklama yapıldı. Uluslararası kamuoyunda tekrar kimyasal silah kullanıldığına dair bir haber dolaştı. Bu durum Türkiye’ye sorulduğunda Türkiye’den benim içimi acıtan resmi bir açıklama yapıldı. Denildi ki, ‘Hayır, bizim sınırlarımıza sığınan bu insanlar arasında yaralılar var ama bunlar kimyasalla yaralanmış kimseler değil.”
(Dünya Bülteni)