Halid Meşal`in dilinden Hamas ve stratejileri
Taha Kılınç, Hamas`ın önemli isimlerinden Halid Meşal`in El Cezire`ye verdiği röportajdan önemli detayları okurlarına aktarıyor.
Hâlid Meşal’in mesajları
Taha Kılınç / Yeni Şafak
İslâmî Direniş Hareketi (yaygın kısaltmasıyla: Hamas) liderlerinden Hâlid Meşal (d. 1956), “siyasî büro şefliği” vazifesini 2017’de İsmail Heniyye’ye devretmesinden bu yana, en kapsamlı röportajını Katar merkezli El Cezire televizyonuna verdi. Geçtiğimiz hafta yayınlanan röportajda, kanalın tanınmış yüzlerinden Ulâ Fâris’e konuşan Meşal, şahsî hayatına dair detayların yanı sıra, Hamas’la ilgili gündemde olan bütün soruları cevapladı. Görevi bıraktıktan sonra “Hamas’ın Filistin Dışındaki Lideri” sıfatıyla çalışmalarını sürdüren Meşal, ekranda da bu unvanla tanıtıldı.
Hâlid Meşal, Ortadoğu sahnesinde hâlâ önemli ve faal bir aktör olduğu için, onun açıklamaları sıradan beyanların çok ötesinde. Bu nedenle, dikkatle ve notlar alarak izlediğim röportajda öne çıkan bölümleri, -konuşma dilini yazı diline aktarırken gereken bazı mecburi tasarruflarla- doğrudan alıntılar biçiminde paylaşacağım:
“Babam [Hâc Abdurrahim Meşal], 1930’ların ikinci yarısından itibaren İngiliz manda yönetimine karşı aktif mücadeleye katılmış bir isim. Kendisi Şehid Abdulkâdir el Hüseynî’nin silah arkadaşlarındandı. Ben onların nice savaş hatıralarını dinlemişimdir. Köyümüz Silvâd da savaşçılarıyla meşhur bir yerdi.”
“Yaşadığımız mıntıka 1967’de İsrail tarafından işgal edildiğinde, bombalanmış olan Kral Hüseyin Köprüsü üzerinden, ailecek Şeria Nehri’ni aşıp Ürdün’e geçtik. Daha sonra Kuveyt’e giderken, annemin Silvâd’dan bazı basit eşyaları sırf hatıra olarak yanında götürdüğünü hatırlıyorum.”
“[25 Eylül 1997’de] Ürdün’ün başkenti Amman’da İsrail bana suikast girişiminde bulunduğunda, Ürdün Kralı Hüseyin doğrudan ABD Başkanı Bill Clinton’ı aradı ve panzehir Amman’a gönderilmediği takdirde, Clinton’ı Ürdün’ün İsrail’le imzaladığı barış anlaşmasını bozmakla tehdit etti. Kral Hüseyin böyle yaptı, çünkü Ürdün topraklarının İsrail’in operasyon sahasına dönüşmesini istemiyordu. Suikast girişiminden kurtuluşum olumlu bir şeydi belki, ama şehadetten mahrum kaldım.”
“Bazı ülkeler bizimle doğrudan görüşüyor. Bazı ülkeler masanın altından teması sürdürüyor. Birçoğu ise, aradaki vasıtalar kanalıyla bizimle temasta. Gizli kalmayı seçenleri ifşa edemem, ama ABD’nin baskılarından çekindikleri için böyle davranıyorlar.”
“İsrail, bizi yok etmeye her çalıştığında, biz daha da güçlendik. Bizi her hezimete uğratmaya giriştiğinde, kendisi hezimete uğradı. İsrail’in durumu, örümceğin yuvasına benziyor.”
“Filistin’in kendi içinde parçalanmış olması çok üzücüdür, bunu ben de kabul ediyorum. Fetih Hareketi’yle şimdiye kadar çok sayıda ittifak girişimi olmasına rağmen ilerleme sağlanamadı. Bunu iki sebebinden söz edebilirim: 1) Dışarıdan yapılan müdahaleler, 2) Muhataplarımızın bizimle birlikte hareket etme konusundaki isteksizliği.”
“Rahmetli Şehit Yâser Arafat’la ihtilaflarımız vardı. Ama Arafat, sonradan Oslo Süreci’nin çıkmaz bir sokak olduğunu fark ederek, direnişin yanında saf tuttu. İkinci İntifada’ya kalkan oldu, destek çıktı. Gerçek bir liderlik sergiledi.”
“Suudi Arabistan’ın bize karşı tavır değişikliğine gitmesinin hiçbir ciddi sebebi yok. Hamas, Arap kardeşlerine verdiği hiçbir sözü bozmadı. Şu anda 60’dan fazla üyemiz, Suudi Arabistan’da hapiste. Niçin? Buna dair bir açıklama bulamıyorum. Biz hiçbir Arap ülkesinin kendi iç çatışmasının tarafı değiliz.”
“Müslüman Kardeşler Teşkilâtı, bir fikir ve yöntem ortaya koyar, ancak her bölgenin kendi yapılanması vardır. Biz, İhvân kaynaklı bir hareketiz, ama yöntemlerimiz ve önceliklerimiz tamamen Filistin merkezli. Biz İslâmî ve millî bir hareketiz.”
“[2011’den sonra] Suriye’den çıkışımız iki sebebe dayanıyordu: 1) Şam’da Hamas yöneticileri olarak güvenliğimizin sağlanmasında bazı problemler ortaya çıkmaya başladı, 2) Halka karşı yönetimin yanında durmayı istemedik, fakat yönetime karşı silahlı mücadeleye de girişemezdik.”
“Suriye’den ayrılmamız, İran’la ilişkilerimizi elbette etkiledi. Hatta bize bu konuda eleştirilerini yönelttiler, biz de izahlarımızı yaptık. Ama İran’la ilişkilerimiz, hiçbir zaman tümüyle kopmadı.”
“İran’la veya bölgenin başka herhangi bir ülkesiyle ilişkilerimiz, tamamen işgale karşı direnişte aldığımız desteğe bağlı. Bir ülkeyle irtibat ve ilişki içinde olmamız da, kararlarımızı özgürce vermediğimiz veya Filistin’in maslahatını öncelemediğimiz anlamına gelmiyor. Yine bir ülkeyle alakamız, o ülkenin diğer başka meselelerdeki siyasetlerini onayladığımız anlamına da gelmiyor.”
“Bazıları bana “Filanca Filistin davasını istismar ediyor, onun için senin yanında duruyor” diyorlar. Ben de onlara “İstismar bile etse, bana yardım ediyor, bu benim ve halkımın faydasına” diye cevap veriyorum.”