Kadir TURAN
HAYATIN İKİ KUTBU: “SİYAH” VE “BEYAZ”
"Izdırap çekmekle öğrenir insan" - Aiskhylos ["Agamemnon", d. 177] (*1)
“Yığınlar, hikmetini kavrayamadıkları bir çok şeyi “siyah” olarak nitelerler. Hikmeti yığınların arasında arıyorsan kabahat sende.”Bazıları hayat serüvenlerinde hep beyazı arzular, siyahtan uzak dururlar. Böylelerinin yükledikleri mânâ mıdır siyaha anlamını veren? Özge bir deyişle, siyah mıdır gerçekten siyah dedikleri?
Bu kesim; duygu, düşünce, inanç, ideâl, değer yargısı, örf, kültür, eğitim, hukuk, ekonomi v.s. tümel hayat olgusunun bütünü için hep baharı yaşarlar/hayatı arzu ederler. Peki, zemheri de hayatın bir cüzü olup ayrı bir öneme ve anlama sahip değil midir?
Beyazı arzulayanların:
Duyguları;
Böyleleri kendilerini huzursuz edecek duygu durumlarından her dâim uzak durur, gözlerini kapatır, sırt dönerler. Yok edemezler, bastırabilirler ancak. Günün birinde bu buhran onları kuşatacaktır. Ayrıca başkalarının duygu dünyalarındaki değişimleri, düşüşleri dikkate almazlar. Bir nevi sorumsuzluk, ilgisizlik, duyarsızlık, bencillik...
Düşünceleri;
Hayatın gerçeklerine ilişkin bir düşünce yapıları yoktur. Buna sahip olmak gibi duruş ve niyetleri de yoktur. Tabiatıyla onları bu duruma düşüren en büyük sebep de budur kanımca. Düşünmemek, düşünmekten kaçmak. Düşünüp gerçeklerle yüzleşince toplumdan izole olma/edilme endişesi duyarlar. Bakın etrafınıza, açın gözlerinizi. Yığınlar birbiri üstüne yığılmış ve kokuşmuş vaziyette.
İnançları;
İnançları şeffaftır ve çoğunun ki kural gereği daha onlar bilinç ve irâdeye erişmeden ebeveynleri tarafından kimliklerine işlenmiştir. Kimliklerde yazar ya hani; dini: İslâm.Dini vecîbelerine gelince;
“Meşhur fıkradır, birisine sormuşlar: “Namaz kılar mısın?” Hızlı hızlı cevap vermiş: “Bayramdan Bayrama, Bayramdan Bayrama”
“İçki içer misin?” demişler bu kez… Bektaşi ağır ağır cevap vermiş: “Akşamdaaaan akşama, akşamdaaaaaan akşama.”
İdealleri;Beyaz meftunlarının idealleri yoktur. Hattâ, ideal diye bir kavramdan habersizdirler. Varsa yoksa bugün, an. Sorgu, sual; hedef, amaç; varoluşsal eleştiri ve bu doğrultuda dünya ile ahiret arasında olması gerekli bağıntının ne’liği üzerine hiç düşünmez ve “akletmezler.” Akletmek, idealist olmayı, bir amaca yönelmeyi gerektirir halbuki.
Değer yargıları;
Değer yargıları tamamen dünyevî, temelsiz ve köksüzdür ve dolayısıyla soysuzdur. Kiminin partizanlık, futbol, kadın, popülerlik, ün, şöhret; kiminin ise katıksız maddiyat. Hepsi de put.
Kimi de bir tarikata bağlanıp “şeyh”in gözüyle görür, onun kulağıyla duyarlar, el, etek öperler.
Ruhlarını satarlar demek istiyorum.
Kültürleri;
Hiç bir yönüyle nitelikli bir paradigmadan nemalanmayan bir kültürleri(!) mevcuttur. Her zaman ifâde ettiğim gibi, dünyayı döndüren/yöneten gizli elin bu doğrultudaki en önemli silahı durumundaki popüler kültürün selinde cebelleşirler. Ededursunlar. ‘Yakında bilecekler.’ Hicr/3📖
Eğitimleri;
Onları düşünmeye sevkedecek bir eğitim temelleri de yoktur. Ya yoktur eğitimleri yahut vardır ama yoktur. Demem o ki ellerinde uğruna yıllarını hebâ ettikleri diplomaları vardır sadece. Doktora tezini hazırlatmak için para karşılığında başkasıyla anlaşanların olduğunu duyuyorum/duymuşsunuzdur. Müthiş bir şey bu! Akla zarar! Toplumsal problemlerimizin temelinde eğitimsizlik olduğunu söyleyebiliriz kısaca. Biraz gerçekçi olmak gerekirse bizim içimizde de olmalı gelişmek ve ilerlemek; insan olmak isteği. Bakın ne diyor yüce Kur’an:“Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe, Allah onların genel durumunu değiştirmez.” Ra’d/11📖
Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir...
Hukuk Anlayışları;
Ne hak bilinir ne hukuk bunların beyaz dünyalarında. Haklı olabilmek için güçlü olmak şartı koşuldur. Güçsüzün hak arama iddiası edebiyattır onların nazarında. Ben haklı olayım da nasıl olursa olsun. Ben istediğimi alayım da gerisi mühim değil. Statüko da bunlara hizmet eder tabiî. En büyük gizli destekçileri statüko. O da gizli elin kontrolünde. Gizli elin kontrol mekanizması.
Hukuk emin ellerde anlayacağınız.
Ekonomi anlayışları;Bu konu aslında ayrı bir başlık altında incelenmesi gereken toplumumuzdaki kangrenin asıl sebebi olan mühim bir konu. Kısaca bir şeyler ifade etmek gerekirse, helal-haram gözetilmez. Beyaz dünyalarına dalıp oyalanmaları için en önemli anahtar görevindeki paranın nasıl kazanıldığı önemsizdir. Faizin toplumsal zararlarını hesaba katmazlar. Detaylandırmak gerekirse; bunalımların, adâletsiz gelir dağılımının sebep olduğu kutuplaşmanın, zengin ile fakir arasındaki gelir farkını bir daha kapanmayacak şekilde açan ve çoğunluğu azınlığın kölesi yapan bu (onlara göre) alışverişi memnuniyetle yaparlar. Halbuki, “Faiz alışveriş değildir.” diyor Kur’an. Bakara/275📖
Bilmezler ‘bereketin çok parada değil helâl parada’ olduğunu. Beyaz dünyalarında böyle bir hassasiyetin yeri yoktur.
Bilerek ve isteyerek gerçeklere yüz çevirip, kolaycılığa kaçarak benimsenen tekdüze ve bayağı hayat algımız ve yaşantımız bizi felakete ve anlam yanılgısı içerisinde anlamsızlığa sürüklüyor. Siyah halbuki, dinamik hayat olgusunun bir parçası. İniş ve çıkışların olduğu hayatın farklı bir vechesi. Ve siyahın uzun hayat yolculuğunda insan üzerindeki târifsiz pozitif etkisi. Yokluk, zorluk, sıkıntılar, imkansızlıklar, çaresizlikler ve bilhassa musîbetler bir gâye ve anlam varlığı olan insanı silkeler ve kendine getirir. Medenileştirir. Evet, medeniyet için siyahı tanımak, siyahla tanışmak, onu tatmak ve duyumsamak şart. Medeniyete, medenileşmeye doğru yol alırken insan, ihtiyacı olan o tatlı hırs ve sinerjiyi kendisine bahşeden hayatın siyah tarafıdır. İnsan varlığının tekâmülünün gerçekleşmesi adına olmazsa olmazdır siyah. Siyahın asaleti dedikleri bu olmalı.Beyaza meftûn olanlar, tünelin sonundaki ışık misâli siyahın ardındaki o pak beyazın niteliğini bir bilseler.
Bitirirken;20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Victor E. Frankl, “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında;
‘Hayatda anlam bulmanın (bir) yolu da acı çekmektir.’ der.
Bizim düşünürlerimiz ise;
Yaşamak, direnmektir.
Cahit Zarifoğlu
Yaşıyor olmak, savaşıyor olmaktan başka bir şey değildir.
İsmet Özel
Yaşamak, yaralanmaktır.
Cemil Meriç
Asıl meselemiz ise bilinç, şuur yoksunluğu bizim. Cemil Meriç’in veciz ifadesiyle bitirelim:
“Pusula(mızın) Şuur” olması temennisiyle.’
Dipnot:
(*1) Aiskhylos'un MÖ 458 yılında sahnelediği "Oresteia" üçlemesi, edebiyat tarihinin belki de en önemli yapıtıdır. "Agamemnon" bu üçlemenin birinci eseri.