09 Aralık 2009

HER ŞEY HAYIRLA YARATILMIŞTIR

Yüce Rabbimiz, yaşamımız boyunca bizleri çeşitli vesilelerle denemektedir. Yaşadığımız her denemede göstermiş olduğumuz tavır, sonsuz hayatımızdaki mekânımız için belirleyici bir unsurdur.

 

"O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2)

 

İnsan, yaşadığı her olayda bir hayır aramalı ve Rabbimizin yarattığı hikmetleri görmeye çalışmalıdır. Allah bir Kuran ayetinde, “Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz” (Enbiya Suresi, 35) buyurmuştur. Sadece olumsuzluklar değil, olumlu görünen konular da deneme unsuru olabilir. Kuran’da Rabbimizin bildirdiği üzere zenginlikle denenen Karun, mülkün asıl sahibinin Allah olduğunu unutmuş ve bu servete kendinde olan bir özellikten dolayı ulaştığını düşünmüştür. Allah’ın kendisini denediğini unutan Karun, ardından tüm servetini kaybetmiştir. Bu gerçekler Kuran’da şu şekilde bildirilir:

 

Dedi ki: "Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." (Kasas Suresi, 78)

 

Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik (Kasas Suresi, 81)

 

Müminler Allah’ın her an, her konuda kendilerini denediğinin ve en güzel ahlaka ulaşmaları için eğittiğinin bilincindedirler.  Bu nedenle karşılaştıkları olumlu ve olumsuz her olayda son derece sakin ve tevekküllü bir tavır sergilerler. Panik ve endişe duygularını hissetmez ve asla “keşke” kelimesini kullanmazlar. Allah’ın her şeyi bir kader ile yarattığını bilen ve bu kadere teslim olan müminler, yaşamları boyunca tevekkülün lüksünü yaşarlar. Şüphesiz tevekkül, müminler için bir rahmet ve büyük bir kolaylıktır. "… Size isabet eden Allah'ın izni ile idi…" (Al-i İmran Suresi, 166) ayetinden de anladığımız gibi Rabbimizin izni ve bilgisi dışında hiçbir şey bizlere isabet etmez.

 

Kendisi için neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyen “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir…” (İsra Suresi, 11) Burada esas olan, kişinin karşılaştığı sonuç ne olursa olsun Allah’a güvenmesi ve kendisi için en hayırlı şeyi yaşadığına inanmasıdır. Allah zaman içinde yaşanan olaydaki hayırları elbette gösterecektir. Burada önemli olan konu, o olayı yaşarken gösterilen tevekkül ve Allah katında alınan ecirdir. Zaten sonucu kaderde belli olan bir olay karşısında endişe ve huzursuzluk duyarak ecri kaybetmek çok akılcı bir tavır olmaz.

 

Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)

 

Kuran’da, peygamberlerin yaşadığı olumsuz gibi görünen her sınavın hayra dönüştüğüne şahit oluruz. Örneğin Hz. Yusuf’u kardeşlerinin kuyuya atması, ardından suçsuz yere yedi sene zindanda kalması oldukça zorlu bir sınavdır. Ancak sağlam bir imana sahip olan Hz. Yusuf, yaşadığı tüm olayların Allah’tan geldiğini ve sabredenlere ecirlerinin hesapsızca ödeneceğini bilerek tevekküllü davranmıştır. Sonunda Rabbimiz Hz. Yusuf’u, atıldığı Mısır zindanlarından kurtararak o ülkenin yönetiminde söz sahibi bir kişi yapmıştır. Yaşadığı olaylar şer gibi görünse de kendisi için hayra dönüşmüştür.


"… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)

 

Hz. Musa’nın “kendisine ilim verilen kul” ile yaptığı seyahatte ise bizler için çok önemli dersler vardır. Kaderi tersten görebilen “kendisine ilim verilen kul”un uygulamalarındaki hayrı fark edemeyen Hz. Musa, en sonunda şer gibi görünen her olayın hayırla yaratıldığı gerçeğini kavramıştır. İman eden herkes için bu kıssadan alınacak pek çok hisse vardır. Beraber yaptıkları yolculukta “kendisine ilim verilen kul”un uygulamalarına anlam veremeyen Hz. Musa’nın sözleri Kuran’da şu şekilde bildirilmektedir:

 

Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın." (Kehf Suresi, 71)

 

Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."  (Kehf Suresi, 74)

 

“Kendisine ilim verilen kul”un, uygulamaları konusundaki açıklaması ise şöyledir:

"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."

"Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkâr zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk." (Kehf Suresi, 79- 80)

Kuran kıssalarında anlatılan bütün bu örnekler, insana önemli bir ders verir: Bir olayın "felaket" gibi görünmesi, onun gerçekte öyle olduğu anlamına gelmez. Eğer bir mümin, Allah'a güvenip sığınırsa, O'ndan yardım ister, O'na tevekkül ederse, onun başına gelecek hiçbir olay "kötü" değildir. Allah yalnızca onu denemek, Kendisi'ne olan sadakat ve inancını sağlamlaştırmak için çeşitli zorluklar meydana getirir, fakat bunların hepsinin hayırlı bir sonucu vardır.

 

Eğer insan bu bilinçle yaşarsa, hem dünya hem de sonsuz ahiret hayatında güç durumda kalmaktan korunur ve ancak bu şekilde huzur ve mutluluğa kavuşur.