Ahmed Turgut ULUCAK

14 Mart 2013

HZ. ADEM ÖRNEĞİNDE, KUR'AN KISSALARININ MESAJLARI

Kur'an kıssalarının mahiyeti , müminler için geçmişte yaşanılmış hayattan önemli kesitlerin gelecektekilere yol güzergahı açısından örnek veya ibret dolu vesikalardır.

Hud suresi 120. Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.

Kıssaların en temel özelliği yaşanmış hayattan önemli yansımalardır. Kurgular üzerine oluşan hikaye ve masal değildir. Bu yönü ile vahyin mesajında öne çıkan en önemli unsur tarihsel bir bilginin ötesinde, önceden yaşamış ümmetlerin hidayet bulmalarında veya sapmalarında ortaya koydukları hayat ve anlam biçimleridir. Kur'anda anlatılan olayların mesajına odaklanmaktan ziyade şekli ve teferruatı ile ilgilenenler verilen mesaja sağır kesilmekten öteye gidememişlerdir. Hiçbir kimse kendi yapmadığı davranışların hesabını vermeyecektir.

Bakara suresi 134. Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.

Bu ayeti sadece Kur'an'da bahsedilen kıssalara konu olanlar açısından anlamak eksik olacaktır.Tarihsel süreç içerisinde geçmişte yaşanılan her vakıa insanlık açısından anlamak daha makul olmalıdır.Kuranda ilk insan ve ilk peygamber olması yönü ile hz Adem kıssası daha ayrı bir önem kazanmaktadır.Hz Adem yaratıldığında ona sorumluluk yüklenmiştir.Eşyayı nasıl kullanması gerektiği bilgisi verilmiştir.Hz Adem ve eşi yaşadıkları cennetde onlardan bir şey istenmiştir.Belirlenen ağaca yaklaşmamasıdır.Ağaç bizatihi imtihanın temel unsuru olmuştur.

Bakara suresi 35- Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.

Araf suresi      19- (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti) Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

20- Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.

21- Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.

İmtihanın bu aşamasında hz Adem yapmaması gereken tek şeyi yapmıştır.Ağaca yaklaşmıştır ve kendisine zulmedenlerden olmuştur.İnsanlık için imtihanın ilk süreci hz Ademin yenilgisi ile başlamıştır.Buradaki en önemli unsur ağaç neyi temsil etmektedir.Ağacın mahiyeti hakkında bir çok yorumlar yapılmıştır.Kanaatimiz odurki kuranda şecere ifadesi ile ifadelendirilen bizatihi ağaçtır.Her dönemde insanların yaklaşmaması gereken ağaçlar vardır.Bu ağaçlar nelerdir,Şeytanın insanı Allahın yolundan alıkoyacağı her unsuru,dürtüyü, sapmayı yaklaşılmaması gereken ağaçlar olarak anlamamız gerekir.Şeytan insan üzerinde mutlak tasarruf gücüne sahip değildir.Sadece insana fısıldar ayartmaya çalışır,gücü sınırlıdır.Kendisine takva ve fucur özelliği bahşedilen insan hangi değeri güçlü tutar ve yaşama dönüştürürse oradan anlam bulur.

Bakara suresi 36- Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır." dedik.

Bu ağaç  armut mu idi yoksa arpamıydı tartışmaları ile hurafe kaynaklardan beslenenler, verilmek istenilen mesajı anlamazlar ve anlam kaybına teslim olurlar.Modern algıda ağaca kadın anlamınıda yükleyenler olmuştur.Bu yaklaşımın hurafe geleneğinde işleyen diğer boyutu ise hz Ademin cennetten çıkarılmasında suçlu kadın(Havva) dır.Bu anlayışa göre kadın artık şeytanın temsilicisi görevini yüklenen dünyadaki  alanı şeytanlık yapmakla eşdeğer hale dönüştürülmüştür.Kurana baktığımızda ilk muhatap ve suçlu hz Ademdir.

Yahudi ve hırıstıyan teolojisine göre kadın suçun ilk sahibidir bi zatihi şeytanın kendisidir.1800 yıllarına ortalarına gelinceye kadar Fransada kadın insanmıdır,değilmidir tartışmaları yapılıyordu.Hatta kadınların şeytan olduğu gerekçesi ile 50 binin  üzerinde kadını öldürdüler.Bir tarafta kadını melek gören algı diğer tarafta şeytan gören algı sapmanın iki ayrı boyutunu oluşturuyordu.Oysa hiçbir kimse kadın veya erkek olmayı kendi tercih etmediği için,Bu durumu baskınclığa ve yerinmeye dönüştürme hakkı olamazdı. Allahı suçlayıcı bu durum vahiyden ne kadar kopuk yaşam sürenler açısından dikkate değer bir durumdu.

Tevbe suresi 71- Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.

 72- Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.

Gelenek içinde kadını fitne olarak gören anlayış meseleyi sadece kadına indirgediğinden meseleyi vahyin ve sünnetin anlamında kopararak tahrifçi anlayışların değirmenine su taşımışlardır.Oysaki hadislerde anlatılan kadın için fitne tabiri imtihan anlamında kullanılmıştı.Bu anlam içinde sahip olduğumuz her şey imtihanın kendisidir. Buhari ve Müslim gibi en sağlam hadis kaynaklarımızda yer alan “Erkeklere kendimden sonra kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.” (Buhari, Nikah 18; Müslim, Zikr 97) şeklinde tercüme edilen hadis doğru mudur?

 Öncelikle Hadis-i Şerif’in doğru ve kaynak olarak sahih olduğunu söylemek gerek. Ancak sorunun asıl cevabı Hadis-i Şerif’te geçen “fitne” kelimesindedir. Arapça’dan dilimize geçen “Fitne” burada, günlük dilde anlam kayması sonucu zihnimizde çağrıştırdığı olumsuz anlamda kullanılmamıştır. Bu kelimenin orijinal manasının dilimizdeki karşılığı “imtihan”dır. Kur’an-ı Kerim de aynı kelimeyi yine bu anlamda kullanır. “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer fitnedir .

Teğabun suresi 14- Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.

15- Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah'ın yanındadır.

Türkçe’ye “Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır…” şeklinde aktarıldığında doğru manaya ulaşılmış olur. Buna göre söz konusu Hadis de “Benden sonra erkekler, en fazla kadınlar konusundaki sınavda kayba uğrayacaklardır” şeklinde anlaşılmalı ve aktarılmalıdır. İslâm inancına göre, kadın ne fitnedir, ne de fesattır. Kadın, Allah katında vahye muhatap olacak kadar akıllı ve duyarlı (Hz. Meryem), Hz. Musa (as)'ı, Firavun'un sarayında yetiştirecek kadar cesur, şefkatli yüce yaradılışta bir varlıktır. Kadın, ayrıca son Peygamber (asv)'in soyunu devam ettiricidir. (Hz. Fatıma).

Bu yönüyle Peygamberimiz (asv),  vesilesi ile soyun erkekten devam etmesi gerektiği şeklindeki ön yargıyı yıkılmış ve soyunun Hz. Fatıma (r.anha) kanalıyla devam ettiği hakikati bilinmektedir.

Hem erkek hem de kadına, olumlu veya olumsuz yöne gitme özgürlüğü verilmiştir. Kadın, Hz. Meryem de olabilir, Ebu Leheb'in karısı da. Erkek, Hz. Ebubekir (ra) de olabilir, Ebu Cehil de...

Leyl suresi 3-5 Erkek olsun kadın olsun şeytanın adımlarını izleyen ve nefsini karartan, zararlı çıkar. Buna karşılık nefsini arıtan kurtulur.

Gelenekte oluşan hurafeci anlayışa örneklik açısından bir nakilde bulunalımda işin vehametini görelim.Sözde hz Ademin duası  ! Allah’ım; Muhammed’in hakkı ve O’nun âlinin hakkı için Senden isterim. Allah’ım, Seni tesbih ve takdis ederim. Sana hamdederim. Günahlar işledim, nefsime zulmettim, beni bağışla. Zira günahları ancak Sen bağışlarsın. Tövbemi kabul eyle, zira Sen tövbeleri kabul edensin.

Hz. Âdem’in yapmış olduğu bu duâ çok önem taşımaktadır. Çünkü bağışlanması için Hz. Muhammed’i ve onun seçkin âl ve ashabını şefaatçi istemektedir. Bundan iki hakikat anlaşılıyor: Birisi, kendisinin gayet mütevazi oluşu. Diğeri de Resûlullah’ın bütün peygamberlere şefaat edeceğidir. Kaynak Kitap: Mecmuatul Ahzab (Büyük Dua Kitabı) Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi

Kuranda dua ederken aracı kurum oluşturmaktan bahsedilmediği gibi ,resulullahtan da böyle bir yaşam göremiyoruz.Peygamber yarıştırmanın tipik mantığını görüyoruz.

Bakara suresi 37- Derken Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

Taha suresi 122- Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.

Yeryüzünde insanlığa halife olarak gönderilen yine insanın kendisidir.Hz Adem işlemiş olduğu günahın farkına varmıştır.Rabbına  tevbe etmiştir, Allah da onu bağışlamıştır.Peygamber bile olsa vahyin kontrolunun dışında kalınca yanlış yapma olasılığı olur.Umudsuzluk içine girmeyin,bilakis yaptığınız günaha, yanlışa bahane üretmeyin.Yüzleşin hakikatle ve gerçekten pişmanlık duyarsanız şartlarını yerine getirip Allahdan bağışlanma umudunu taşıyın.Tevbeniz Adem gibi olursa bağışlanmak müjdelenmeniz olur ey müminler diye anlayabilmek daha güzel olmaz mı..