İdlib`deki kimyasal saldırı ve Rusya`nın tavrı (Analiz)
Moskova, Esed`in kimyasal silah kullandığı gerçeği ve bunun yansımalarıyla muhatap olmak yerine daha kolay olan seçeneğe yöneldi ve yanıltıcı bir propaganda kampanyası başlattı.
Beyaz Saray, son olarak Moskova'yı, Esed rejiminin Han Şeyhun'da sivilleri hedef alan ve yaklaşık 100 kişinin ölümüne, 400 kişinin de yaralanmasına yol açan saldırıda sarin gazı kullanmasının üzerini örtbas etmekle suçladı. Beyaz Saray, buna ilave olarak, ABD istihbaratındaki bilgilerin, Esed rejiminin, Suriyehalkına yönelik sinir gazı kullandığını doğruladığını açıkladı.
Moskova’nın bu suçlamaları inkar etmesi ve Esed rejimini savunmasında şaşılacak bir durum yok. Rusya’nın bu tavrının sebebi, Esed rejiminin müttefiki olmasından ibaret değil. Zira aksi durumda, yani kimyasal saldırı düzenlendiğini kabul etmesi halinde bundan iki sonuç çıkacak: Moskova, zayıf ve Suriye’de olan bitenden habersiz -öyle ki Esed, kendisinden onay almadan, sivilleri kimyasal silahla vurmak için Rus birliklerinin de bulunduğu üssü kullanabiliyor-, ya da Moskova, Esed rejimiyle ortak hareket ediyor; yani bu saldırı, Rusya'nın yönlendirmesi yahut desteğiyle gerçekleştirildi.
SURİYE'NİN BÖLÜNMESİ TEHLİKESİ
Bu nedenle Moskova, Esed'in kimyasal silah kullandığı gerçeği ve bunun yansımalarıyla muhatap olmak yerine mutadı üzere daha kolay olan seçeneğe yöneldi ve yanıltıcı bir propaganda kampanyası başlattı. Bu durum Rusya'nın Suriye'deki taahhütlerine de olumsuz şekilde yansıdı. Rusya’nın Suriye siyaseti, öteden beri başlıca üç temel hedef üzerine odaklanmıştı; terörle mücadele, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi çözüme teşvik.
Ancak Moskova, pratikte, bu taahhütlerinin altını oyacak ne varsa yapıyor. Rusya ve müttefiklerinin Suriye'de düzenlediği hava saldırılarının kahir ekseriyetinin siviller ile ılımlı grupları hedef aldığı biliniyor. Bu da aşırılık yanlılarının güçlenmesi için elverişli bir zemin oluşturuyor. Zira tam da bu siyaset, Esed rejimi, halkını bastırmak için askeri güç kullandığında aşırılık yanlısı grupların ortaya çıkmasını mümkün kılmıştı.
Moskova'nın Suriye'nin kuzey bölgelerinde PYD'yi, batısındaki bölgelerde Esed rejimini desteklemesi ise ülkenin bir emrivaki ile bölünmesine zemin hazırlıyor. Bu durum, Rusya'nın bir süre önce Suriye için hazırladığı ve farklı başlıklar altında ülkenin gerçek anlamda bölünme ihtimalini güçlendiren anayasa taslağını da destekliyor.
REJİMİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR CEZASIZ KALIYOR
Suriye krizine yönelik siyasi çözüm arayışlarına gelince, son yaşananlar, Moskova'nın Esed rejimine baskı yapmaya hiçbir şekilde hazır olmadığını gösterdi. Bunun yanı sıra Moskova'nın Esed rejiminin altı yıldan bu yana yaptıklarına devam etmesini sağlayacak askeri ve siyasi korumayı temin etmesi, rejiminin işlediği suçların cezasız kalmasına yol açıyor. Esed rejimi, bu durumda hiçbir aşamada davranış ve yaklaşımını değiştirmek zorunda kalmayacak. Bu da Suriye'deki siyasi çözümü tam anlamıyla engelliyor ve krizin daha uzun seneler devam etmesine kapı aralıyor.
Moskova yıllarca "Biz Esed'in yanında değiliz ve onun akıbetine ilişkin kararı Suriye halkı verecek" söyleminin arkasına sığındı. Böylece Suriye'de "yapıcı" bir rol üstlendiği ve İran'ın yaptığı gibi bir diktatörün iktidarda kalmasını hedeflemediğine ilişkin bir izlenim verdi. Ancak Moskova'nın özellikle son kimyasal saldırıda olduğu gibi Esed'in şahsına verdiği güçlü destek, bu efsaneyi temelden yıkarak Rusya’nın Esed konusundaki gerçek tutumunun İran'dan farklı olmadığını ortaya koydu.
TRUMP YÖNETİMİNİN SURİYE POLİTİKASI
ABD Dışişleri Bakanı ile Rus mevkidaşının bir araya geldiği görüşmeden birkaç gün sonra Moskova, BMGK'da Esed rejiminin Han Şeyhun'da düzenlediği kimyasal saldırıya ilişkin yütürülecek uluslararası soruşturma kapsamında işbirliği yapmasını isteyen karar tasarısını veto etti.
Rusya, sekizinci kez Suriye rejimini, bizzat sorumlu olduğu bir suç nedeniyle ceza almaktan kurtardı. Bu da Rusya'nın uluslararası kararların yanı sıra kimyasal silah anlaşmaları ya da Astana görüşmelerinde mutabık kalınan ateşkes anlaşması gibi kendisinin de garantörü olduğu anlaşmaların uygulanması için Esed'e baskı yapmaya hazır olmadığı anlamına geliyor.
Trump yönetimi, Suriye rejimini destekleyen eksenin lideri olarak kimyasal saldırının ardından Rusya'ya siyasi baskı uygulamakta tereddüt etmedi. Moskova ayrıca Trump'ın "hayvan" şeklinde nitelendirdiği Esed'i desteklemeye devam etmesinin yansımaları konusunda uyarıldı. Ancak bunlar ne Moskova'yı caydırdı ne de Esed rejiminin belirli bir sınırda durmasını sağladı.
Burada sorulması gereken soru şu: "Özellikle ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın 'Esed ailesinin devrinin sona gelmek üzere olduğu açık" şeklindeki açıklamasının ardından Trump yönetiminin Esed'i destekleyen Rusya karşısındaki tavrı ne olacak?"
Washington'un Esed rejiminin kimyasal silahlı katliamına cevap niteliğinde Şayrat üssüne düzenlediği sınırlı askeri saldırıya rağmen Trump yönetiminin, Suriye konusundaki izlediği politikada bir belirsizlik hali var. Şu an için bu politikanın mahiyetini bilmiyoruz ve Cenevre-1 Bildirisi ile BM'nin 2254 sayılı kararı gereğince siyasi geçiş sürecinin sağlanması ve Esed'in iktidarı bırakmasını teşvik edecek daha tutarlı ve iddialı bir politika uygulamak için Washington'un bölgedeki müttefiklerinden nasıl istifade edebileceğine ilişkin de bilgimiz yok.
ABD-RUSYA GERİLİMİNİN BÖLGEDEKİ YANSIMALARI
Öte yandan Washington ile Moskova arasındaki gerilimin tırmanışı, İran ve Türkiye gibi bölge ülkelerin pozisyonlarına mutlaka yansıyacaktır. Türkiye, Suriye konusunda, iki taraftan da istifade etmeyi yeğlemesine rağmen sonraki aşamada, Washington ile Moskova arasında seçim yapmak zorunda kalabilir. Ancak Rusya'nın Esed'i desteklemesi, Türkiye'nin işini zorlaştırabilir ve özellikle Suriyeli muhalif gruplar nezdinde Ankara'nın rolüne ve imajına zarar verebilir.
Genel olarak, Rusya'nın geçmiş dönemlerde herhangi bir mukabelede bulunmadan Türkiye'nin çabalarından istifade etmeye çalıştığı biliniyor. Bakıldığında, Rusya ateşkesin garantörü olmasına rağmen sorumluluğunu yerine getirmedi, Esed'i ateşkese uyması için zorlamadı, İran ve milislerinin ateşkesi ihlal etmesi ve Rus uçaklarının sağladığı hava desteğiyle sahada yayılmasını engellemedi. Rusya ayrıca PYD'ye sağladığı desteğe ara vermeden devam etmesinin yanı sıra Suriye'nin bölünmesine yol açabilecek bir anayasa taslağı sundu. Tüm bu unsurlar, Rusya'nın Suriye krizinin çözümü konusundaki ciddiyetine dair belirsizliğe yol açıyor.
YEN BİR STRATEJİ İHTİYACI
İran ise doğal olarak Rusya-ABD arasındaki zıtlaşmadan yararlanıp Suriye'deki konumunu tahkim edecek. Bu durum, Trump yönetimini, İran ya da Rusya'ya baskı uygulama konusunda bir seçim yapmaya sevk edebilir. Şu ana kadar Trump yönetiminin, Suriye'de Rusya’yı muhatap almayı yeğleyeceği görülüyor. Ancak bazı kesimler, Rusya ile "İran'ın Suriye'deki nüfuzunu azaltacak, milislerini ülkeden çıkaracak ve Esed ile yakın çevresini iktidardan uzaklaştıracak bir anlaşamaya varılıp varılamayacağı" konusunda soruları gündeme getiriyor.
Ancak bunların hasıl olmasını ümit etmek abartılı bir beklenti sayılmalı. Tecrübeler, Rusya'ya karşı taviz verilmesinin, Moskova'nın inat ve saldırganlığını arttırdığını göstermiştir. Suriye'deki krize siyasi çözüm bulunması için İran ve Esed rejimine baskı yapması yönündeki diplomatik girişimleri cevapsız bırakması durumunda Moskova'nın Suriye'deki yükünü arttıracak ve bölgedeki hesaplarını değiştirmeye zorlayacak, etraflıca düşünülmüş bir tırmandırma siyasetine ihtiyaç var.
[Dr. Ali Hüseyin Bakir, Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Siyasi Danışman]