İhvan-Asker ilişkilerinin kırılma noktaları
25 Ocak Derimi sonrasında yaşanan demokratikleşme süreci ve Ihvan’ın cumhurbaşkanlığına kadar uzanan iki buçuk yıllık dönemde yaşanalar ise, Ihvan-Ordu işkilerinin ne tam dışına çıkan ve ne de içinde kalan bir sureçtir. Tarih hem tekerrür etmiş ve hem de etmemiştir.
Ihvan ile ordu arasındaki ilişkiler, 1952 Hür Subaylar Devrimi ve Mısır’ın ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Necib’in bir buçuk yıllık iktidarında son derece iyiydi. Cemal Abdunnasır ve arkadaşlarının Necib’i devirip ev hapsine almalarının ardından, yaşanan süreçte dengeler Ihvan aleyhine aniden değişti.
25 Ocak Tahrir Devrimi’nin ardından Mısır ordusu ile Ihvan arasındaki ilişkiler ve tarihi derinlikler tekrar gündeme geldi. Devrimden sonraki aylarda, “Mısır siyasi hayatında Ihvan-asker ilişkisi 1954 olaylarına tekrar döner mi?” sorusu sıklıkla sorulmaktaydı.
30 Haziran’da sokaklara dökülen milyonlarca insanın ardından asker tarafından tanınan 48 saat süre ve ardından gelen 3 Temmuz müdahalesiyle bu soruların haklılık payının olduğu tekrar ortaya çıkardı. Çünkü Mursi’nin devrilmesinin ardından Ihvan-Ordu ilişkilerinde Abdunnasır zamanını andıran çok zor bir dönem başladı.
Ihvan-Ordu İlişkilerinin Başlangıcı
Müslüman Kardeşler’in Mısır ordusu ve subayları üzerindeki etkisi 1938 yılında başladı. İngiliz boyunduruğu altındaki krallık döneminde Mısır ordusu, ekonomik ve moral bakımından son derece zor bir durumdaydı. Müslüman Kardeşler Hareketinin ortaya çıkması ve toplum içinde kısa sürede kabul görmesi, genç subayların da dikkatini çekti. Ordunun moral ve motivasyon seviyesinin İslam dini öğretisi ile tekrar yükseltilebileceği inancı subaylar arasında zaman içerisinde artmaya başladı.
O dönemde, Müslüman Kardeşler tarafından çıkarılan “Nezir” Gazetesi’nin ordu ile ilgili problemleri gündeme taşıması ve kamoyuna yansıtması ordu mensuplarının İhvan’a sempatisini daha da artırdı. Nezir Gazetesi, askeri birliklerde ezan okunmaması ve askerlere namaz için izin verilmemesi gibi konuları haber yapıyordu.
İhvan Hareketinden etkilenen subaylar, zamanla ordu içinde güçlendi ve 1941 yılı Aralık ayında saraya gönderilen temsilci vasıtasıyla Kral’a bir öneri sunuldu. Öneride, ordu içinde İslam’a aykırı faaliyetlerin yapılmaması ve askerlere, İslam’a karşı emirleri yerine getirmeme hakkı tanınması isteniyordu. Sonraki dönemlerde ordu içerisinde bildiriler dağıtılmaya başlanmıştır. Söz konusu bildirilerin altında, “Hür Askerler” denen bir grubun imzası vardı.
Hicri yılbaşı, Ramazan ayı ve bayramlar gibi çeşitli münasebetler vesilesiyle birliklere dışardan alimler ve fikir adamları getirilerek, askerlere seminerler veriliyordu. Hasan el Benna da askerlere vaaz verenler arasında yer aldı. Bu organizasyonları genelde İhvan fikrinden etkilenen subaylar düzenlemekteydi.
Müslüman Kardeşler ilk başlarda ordu içindeki vatanperver subaylarla irtibata geçti. Bu isimlerin başında Aziz el Mısri gelmektedir. Mısır ordusu içindeki genç subaylar, El Mısri’yi manevi babaları olarak görürdü. Hasan el Benna ile ordu arasındaki ilk bağlantıyı kuranın da El Mısri olduğu söylenmektedir.
Hür Subaylar’ın İhvan İle İlişkisi Ve Abdunnasır
Mehmet Ali Paşa’nın torunlarından son Türk Mısır Kralı Faruk’a karşı yapılan 1952 Devrimi, Müslüman Kardeşler ve ordu içindeki uzantısı olan Hür Subaylar’ın işbirliği ile gerçekleştirildi. Hür Subaylar örgütünü Mahmud Lebib kurmuştu. Cemal Abdunnasır ve Enver Sedat gibi isimleri örgüte kazandıran da Lebib’in bizzat kendisidir. Lebib’in yakalandığı amansız bir hastalık sonrasında hayatını kaybetmesinin ardından örgütün başına Cemal Abdunnasır geçti.
Abdunnasır liderliğindeki Hür Subaylar, Müslüman Kardeşler Mürşid’i Hasan el Hudeybi’nin desteğini almadan böyle bir girişimi başlatmaya cesaret edemedi. Çünkü Kral Faruk’un devrilmesi ve İtalya’ya sürgüne gönderilmesinin ardından Mısır sokakları sakinleştirebilecek tek güçlü organizasyon Müslüman Kardeşler’di
Kralın devrimesinin ardından yaşanan bir buçuk yıl süren Muhammed Necib Cumhurbaşkanlığı dönemi, askeri bir müdahale ile sonuçlandı. Abdunnasır ve arkadaşları, demokrasiye geçilmesinin gereğini savunan Mısır’ın ilk Cumhurbaşkanı Necib’e karşı, Mısır’ın güney parçası olan Sudan’ın bölünmesi riskine rağmen bir darbe düzenledi. Necib’in Kasım 1954’te devrilmesinin ardından İhvan-asker ilişkisi yeni bir döneme girmiştir.
1954 yılına kadar asker ile İhvan arasındaki ilişkiler gayet iyi bir şekilde seyretmekteydi. İskenderiye Menşiyye Meydanı’nda 1954 Ekim ayında Cemal Abdunnasır’a bir suikast girişiminde bulunuldu. Mısır güvenlik güçleri, saldırının İhvan’ın gizli örgütlenmesi tarafından düzenlendiğini iddia ederek İhvan’ı hedef gösterdi. İhvan o dönemde söz konusu saldırı ile ilişkisinin olmadığını açıklamış ve bu iddiaları kesin bir dille reddetmiştir. Hala da reddetmektedir.
Bu suikastın komplo olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Çünkü bu olaydan bir ay sonra demokratik düzene geçmek isteyen Mısır’ın ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Necib, Abdunnasır ve arkadaşları tarafından devrimiş ve ardından Ihvan’a karşı cadı avı başlatılmıştır.
Bu suikast girişimi veya komplosu acı, kan, göz yaşı, tasfiye ve idamlarla dolu bir İhvan-ordu ilişkisinin ikinci yüzünün başlangıç tarihi olarak kayıtlara geçti. Söz konusu suikast, Mısır Cumhuriyet rejiminin 60 yıl boyunca İslami hareketlere ve İslamcılara karşı tavır almasına neden olmuştur.
Önce başbakan sonra da göstermelik bir referandum ile Cumhurbaşkanı olan Cemal Abdunnasır, Muhammed Necib’in adının ders kitaplarına bile “ilk cumhurbaşkanı” olarak yazılmasına izin vermemiştir.
Sonraki süreçte ise, Müslüman Kardeşler yönetim kadroları zindanlara atılacak, Seyyid Kutub gibi düşünürler idam edilecektir. Seyyid Kutub’u affetme yetkisi olmasına rağmen Abdunnasır bunu yapmamış, Kutub da aman dilemesi halinde affedileceğinin kendisine söylenmesine rağmen, geri adım atmamış idamı tercih etmiştir.
Sedat Dönemi İhvan-Asker İlişkisi
Mısır, Abdunnasır döneminde 1967’de İsrail’e karşı alınan ağır yenilginin ardından Sina Yarımadası’nı kaybetmişti. İşbaşına gelmesinin ardından Sina’yı İsrail’den geri almak için harekete geçen Sedat, önce “İsrail’i yenemeyiz” diyen genelkurmay başkanı ve bazı kuvvet komutanlarını görevden aldı. Ardından, Araplar’ın yanında yer alıyor görüntüsüne rağmen, İsrail’e devamlı bir şekilde bilgi sızdırdığı tespit edilen Rus askeri uzmanlarını ve büyükelçisini de sınır dışı etti.
Sedat, Sina Yarıması’nı İsrail işgalinden kurtarmaya kararlıydı. Ancak, Sovyetler ile bağlantıları kesmiş, ABD’ye ise İsrail nedeniyle düşman gözüyle bakıyordu. Tek çare iç dinamikleri harekete geçirmekti. Müslüman Kardeşler ve ülkedeki diğer İslami vatanperver hareketlerle anlaşan Sedat, 6 Ekim 1973’te Yahudilerin bayramı Yom Kippur günü ani bir saldırı düzenledi. Mısır ordusu kısa bir sürede, İsrail yönetiminin, “uzaylıların bile geçemez” dediği, Suveyş Kanalı’nın doğusundaki, “Bar Lev” hattını geçti.
1973 Savaşı ve sonraki süreçte Müslüman Kardeşler ve asker arasında normalleşme gözlendi. Ancak 1979 yılında Mısır yönetiminin İsrail ile Camp David Antlaşması’nı imzalamasının ardından ihanete uğradıklarını düşünen Müslüman Kardeşler ve diğer İslami hareketler Sedat’a karşı tavır aldı.
Sedat da Abdunnasır gibi İslami hareketlerin üyelerini tutuklamaya ve zindanlara atmaya başladı. Gelişmelerden rahatsız olan ordu içerisindeki İslamcı subaylar, Sedat’a karşı isyan için girişimlerde bulunmaya başladı. İstihbarat Binbaşı Abbud ez Zümür ve Halid İslambulli gibi isimler, Sedat’ı devirmek için plan yaptı. Yapılan planlar aslında Sedat’ı ordu içinde organize edilecek Hür Subaylar gibi bir örgütlenme ile devirmekti.
Ancak Mısır istihbaratı söz konusu planı deşifre etti. Zümür’ün evine baskın yapan Mısır istihbaratı bazı bilgi ve belgelere ulaştı. Kısa bir sure sonra Yop Kippur Savaşı’nın 8. Yıl dönümünde Sedat, Halid İslambulli tarafından 6 Ekim 1981 yılında vurularak öldürüldü. Bu suikastın ardınan ülkde olağanüstü hal ilan edilerek İslami hareketlere karşı tekrar tutuklama ve baskı sürecine girildi.
İşbaşına gelmesinin ardından ilk dönemlerde genel af ilan eden Mübarek, doksanlı yılların başında kendisine ve Enformasyon Bakanı Saffet eş Şerif gibi bazı bakanlara düzenlenen suikast girişimlerinin ardından Ihvan’a karşı baskı politikaları uygulamaya başladı.
Kral Faruk döneminde askerler tarafından Hür Subaylar Devrimi’e iştirak ederek askere yardım eden Müslüman Kardeşler, Abdunnasır suikastı girişimi marifetiyle, devrimden iki yıl sonra zindanlara atıldı, baskı ve zulüm gördü.
Sedat döneminde Sina Yarımadası’nın İsrail işgalinden kurtarılması konusunda asker ve yönetim ile işbirliği yapan Ihvan, zaferin kazanılması ve Sina’nın kurtarılmasının ardından yine zindanlara atıldı.
25 Ocak Derimi sonrasında yaşanan demokratikleşme süreci ve Ihvan’ın cumhurbaşkanlığına kadar uzanan iki buçuk yıllık dönemde yaşanalar ise, Ihvan-Ordu işkilerinin ne tam dışına çıkan ve ne de içinde kalan bir sureçtir. Tarih hem tekerrür etmiş ve hem de etmemiştir.
Geçen bunca yıla rağmen İhvan devleti, devlet de İhvan’ı değiştiremedi. Ne garip tesadüftür ki, 1952’deTürk Kralı devirmek için askerle işbirliği yapan İhvan’a, 2013’te gerçek manada destek veren tek lider, bir Türk başbakan.
(Abdullah Aydoğan Kalabalık - Dünya Bülteni / Kahire)