Mehmed DURMUŞ
İSLAMÎ DAYANIŞMA "OYUNLARI"
Adamlar doğru ifade etmişler ama biz yani kamuoyu yanlış anlıyor ve yanlış değerlendiriyor. Yanlış anlaşıldığı için bazı kardeşlerimiz ‘İslamî oyunlar’ın neresi İslamî gibi sözlerle yükleniyorlar. Halbuki “İslamî Dayanışma Oyunları”nı yanlış anlamak zorunda değiliz ki. Ben şöyle anlıyorum: İçlerinde ‘İslam ülkesi’ olarak anılanlar da bulunmak üzere elli altı ülke (yönetimleri) bir araya gelmişler ve İslami dayanışma üzerine pekâlâ önemli ‘oyunlar’ tasarlamışlar ya da tasarlanmış oyunlara ajanlık yapmışlar.
Türkçede oyun kelimesi oynamak, eğlence gibi anlamları yanında hile, düzen, desise, entrika anlamlarına da gelmektedir. “Bana oyun yapma” dediğimizde, karşımızdakinin bizim hakkımızda tuzak kurduğu, entrika içinde olduğunu ifade etmiş oluruz. Arapçada mekr ve keyd gibi kelimeler de bu konuya delalet ederler.
Elli altı ülke içinde siyasî ve ekonomik bakımdan ipleri ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin elinde olmayanların sayısı ‘yok’ denecek kadardır. Zaten hep yaşana gelen de bu değil midir? İslamî dayanışma yani Müslümanların kardeşlik kurmaları, Allah’ın murad ettiği tarzda bir İslam ümmeti olmaları, her geçen gün daha da kutsaldan arındırılan dünyada Allah’a kafa tutan kavimlere karşı çelik iradeli bir İslam bloku oluşturmalarını engellemek için şeytanın adamları boş durmamaktadır. Aslında dünya siyasetini özetlemek gerekse, iki şıklı tek bir açıklaması var bunun: Her türlü maddi imkanı tekelinde bulunduran Allahsız toplumların kibir abidesi statülerine halel gelmemesi, bunun yanında Müslüman toplulukların ise zillet ve meskenet içerisinde sürünmelerinin devamlılığını sağlamanın yeni, hep yeni, daha da yeni yol ve yöntemlerini icat etmek.
İşte bu açıdan bakıldığında ‘İslami dayanışma oyunları’ yani İslamî dayanışmaya karşı kurulan pusular, İslam’ın dünya siyasetine söyleyecek bir çift sözü olmadığı intibaını verecek entrikalar, hileler ve tuzakları ifade etmede başarılı bir isimlendirme olarak durmaktadır. Kudüs’ün Siyonist İsrail’e, İslam’ın doğum yeri olan, İbrahim Nebî’nin yadigarı mübarek Harameyn’in ABD ve ortaklarına peşkeş çekilmesinde hamarat hizmetçi rollerini oynayan sözde Arap-İslam yönetimlerinin İslami dayanışmaya karşı olan ‘oyunları’ yanında, birkaç baldırı çıplak kızın-kadının spor adı altında hoplayıp zıplamasının lafı bile olmaz. Keşke bu kiralık rejimlerin ‘oyunları’, tenisçi ya da voleybolcu kızların oyunları kadar basit olsaydı. Kudüs’ü, Mekke-Medine’yi, Bağdat’ı, Şam’ı vd. dünya Siyonist şebekesi adına idare eden kiralık başkanların ‘oyunları’ öyle sıradan değildir.
Kalpleriyle fıkhetmeyen, gözleriyle hakikati görmeyen, kulaklarıyla hakkı işitmeyen, Cenabı Hakkın hayvanlarla mukayese ettiği, hatta ‘bel hum edall’ buyurduğu zümreler kavramakta zorluk çekseler de hakikat budur işte. Cumhurbaşkanının besmele ve hamdele ile açtığı, bol ‘hayırlı olsun’lu küçük oyunlar bahsettiğimiz büyük OYUN’u dikkatlerden kaçırmamalıdır.
Aslında Cenabı Hak, “onların bir mekirleri varsa Allah’ın da bir mekri vardır” mealindeki ezeli buyruklarıyla (Âl-i İmran, 54; Ra’d, 42; Neml, 50 vb.), ‘İslami dayanışma’nın ta ezelden beri kafirlerin, münafıkların ve fasıkların türlü oyunlarına maruz kalacağını ihbar etmiş bulunmaktadır. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Her kıymetli şeyin pis düşmanları olacaktır her zaman. Önemli olan, iblisin öncülük ettiği oyunları Müslüman basireti ile bozmak, boşa çıkarmaktır.
Bazı muhafazakarların sözde eleştirilerine “Mevlâna şehri Konya’da bu yapılır mı!” gibisinden saçma yakınmalarına da değinmek gerekmektedir. Oysa sözünü ettiğimiz ‘oyunlar’ Celaleddin Rumi isminden daha iyi kime yakışır ki? İslamî dayanışma karşıtı oyunlar C. Rumi’ye yakışır ama Konya gibi İslamî bir beldeye yakışmaz. Bu oyunları bozmak Konya ve tüm diğer Müslüman beldelerinin görevidir.