04-12-2018 18:47

İslam dünyasının yetimlerle imtihanı

Burkina Faso’da bulunan yetimhanelerin %98’i Hristiyanlar tarafından idare edilmekte... Yeni doğandan 15 yaşa kadar burada çocuklar barınıyor. Bir kısmını görme imkânımız oldu. İçimiz acıyarak... Haşim Akın yazdı.

İslam dünyasının yetimlerle imtihanı

Yetim olmak mı imtihandır? Yoksa bir yetime yakın olmak mı daha zor bir imtihandır? Herkes kendi şartının çok zor olduğunu düşünerek buna bir yorum getirmeye çalışsa da bugün dünya üzerinde Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda bu ciddi bir sorundur. Kitlesel göçler, savaşın her türlüsü, açlık ve sosyolojik problemler… Böylece yetimlerin sayısı her geçen gün artmakta... Artan sadece yetim sayısı değil. Yetim sorumluluğudur.

Peygamber Efendimiz (sas) bir yetimdi. Ama kendi yetimliğini kullanmak yerine ümmeti yetimler konusunda hassasiyete çağırdı. “Yetim başı okşamak, bir yetime hami olmak, yetime bakıp gözetmek” onun mübarek dünyasında önemli işlerdendi. Bir yetimin gözyaşlarına dayanamadığını, onu özel himayelerine aldığını ve diğer çocukları da kıskandırdığını biliriz. O yetimi konuşmaz, ne yapılması gerektiğini fiilen gösterirdi.

Burkina’da iç burkan bir yetimhane

Geçen hafta Burkina Faso’da bir yetimhaneyi ziyaret ettik. Ülkede yetim çok... Ülkenin ekonomik ve sosyal şartları yetim sayısının artmasında ciddi bir etken… Özellikle terkedilmiş çocuklar, oranın da büyük bir derdi. Yani modernite başka yönleriyle giremese de böylesi hastalıklarıyla orayı da işgal etmiş. Peki, bu yetimler kime emanet? Bunlara kim kanat gerecek?

Burkina Faso’da bulunan yetimhanelerin %98’i Hristiyanlar tarafından idare edilmektedir. Bizim ziyaret gittiğimiz yetimhane, İtalyanlar tarafından yapılmış ve devlet tarafından işletilmektedir. Her yıl 15-20 kadar çocuk Avrupa’ya ve Amerika’ya götürülüyor. Amerikalılar özellikle fiziksel engeli olan çocukları tercih ediyor. Bunun sebebini sormayın. Zira ben de bilmiyorum. Bu çocukları kobay olarak mı kullanacaklar? Organ mafyası mı? Bilemem. “Müslümanlar da buradan çocuk alıyor mu?” diye sorduğumuzda gelen cevap bir tokat gibiydi: “Müslümanlar aldı da biz mi vermedik…”

Yeni doğandan 15 yaşa kadar burada çocuklar barınıyor. Bir kısmını görme imkânımız oldu. İçimiz acıyarak... Gerçekten yürek dağlayan manzaralardı. Zira öncelikle bunlar şefkat ve merhamete muhtaç çocuklar... Burkina şartlarında kaldıkları yer ve şartları çok da kötü görülmüyor. Bahçede bir gölgeliğin altında bir grup çocuk oturtulmuştu. Bunların tuvalet eğitimi için bekledikleri söylendi ve rahatsız etmememiz istendi. Elbette biz de uyarıya kulak verdik. Ama toplu bir tuvalet eğitimi… Elbette onların inanç dünyalarında utanma duygusu ve mahremiyet kavramı olmayınca, yaşları küçük bile olsa buna ait bir uygulama ve hassasiyet de yok.

Büyünce nereye asker olacak?

Daha kucakta biberonla mama emen çocuklar vardı. Ben onların anne babalarını bilmem. Ama çocuk masumdur. O, İslam fıtratı üzerine yaratılmış ve Müslümanca bir hayata istidadı olan bir bireydir. Kim elinden tutarsa onunla gider. Kim neyi öğretirse onunla büyür. Bazı dostlarımız, neden Hristiyanlara ait bir yetimhaneyi ziyaret ettiğimizi sordular. Oysaki asıl önemli olan da orasıydı. Hayat tarzlarını, çalışmalarını ve amaçlarını beğenmesek de bir gayretin içindeler. İslam âleminin bu konuda derdi olmalı. Çok daha güzelini yapmalı… İnsani ve İslami hassasiyetlere uyan mekânlar ve imkânlar sergilenmeli… Bugün dünyayı kasıp kavuran terör örgütleri, bu kadar elemanı nereden buluyor? Bataklığı kurutmadan sinek ilacı sıkmanın anlamı yok. Afrika’da veya dünyanın diğer fakir ve az gelişmiş beldelerinde binlerce yetim var. Onları bu menfi propaganda ile yetiştirmek ve hazır kurşun asker yapmak hiç de zor değil.

Müslümanların sorumluluğu ağırdır

Bazı dostlarımın ve okuyucuların kızacağını biliyorum ama… Sadece belirli zamanda toplanmak ve kendi iç dinamiklerini zinde tutmak için yapılan bir sürü kültür merkezi, vakıf ve dernek binalarına harcanan paraların sadece yarısı oraları ihyaya yeterdi. İki büyükçe salonu ve dört ince uzun balkonunda 450 kadının Kur’an öğrenme mücadelesi verdiği yeri bilirim. Ama “bizimki daha büyük ve gösterişli olsun”, “Bizim de kendimize ait bir yerimiz olsun” diye yapılıp çok da işlevsel kullanılamayan onlarca mekânı ülkemizde bulmak mümkün. Sonra da Avrupalıların yetimhanelerine ve orada yetiştirdikleri hazır askerlerine kızmak sorunu çözmüyor.

Değiştirilmeyen isimler

Oralarda yetiştirilen çocuklar terkedilmiş ve isimsiz iseler, onlara birer isim veriliyor. Ama ismi ve kimliği olan bir yaşa gelmişlerse, onların isimlerine asla müdahale edilmiyor. Yetişmiş yaşlarda adı Ahmet, Mustafa olan ama Müslümanlara karşı kullanılacak ne becerikli terörist yetiştirilir buralarda değil mi?

Kimseye kızmadan, başkalarına laf yetiştirme telaşına girmeden bir yetimin başını okşama yarışına girilmeli. Hatta bu konuda herkes kendi elini taşın altına koymalı. Gençlerimizin böyle bir ufku olmalı… Emeklilerin böyle bir uğraş planı olmalı. Vakfedilecek paralarla beraber, zamanlar ve emekler olmalı… Yoksa daha çok kızar ve hüsranı yaşarız…

Maun suresini en son ne zaman okumuştuk? Bir daha tekrar okuyalım mı? Yetim ilişkilerimizi bir daha gözden geçirsek ve yarına hazırlansak, küresel terörün insan kaynaklarını kurutmak için de en güzel çözüm bulunmuş olur.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !