İslamcıların taş sevgisi ve insan dolu kuyular
Birçok İslam diyarı gibi Mali de haçlı sürülerinin işgaline uğradı. Diğer birçok ülkede yapıldığı gibi bu operasyonda da Mali’li İslami hareketlerin sopayı hak ettiğinin düşünülmesi için yoğun propaganda kampanyaları düzenlendi. Bu kampanyalar arasında bir halkın haklı mücadelesi perdelendi ve adil savaşları vahşi isyan olarak gösterildi. Mali işgalinde yer alan bir kesim de var ki onların darbeleri Fransız uçaklarının bombalarından daha yıkıcı ve onların zulmünden daha acı. Put sevici sözde İslamcı yazarlar.
İslam dünyası acılar coğrafyasına döndü. İzzetli halkların, çetin savaşçıların, hikmetli şairlerin, geniş kütüphanelerin, merhametin, sevginin memleketleri yine başarıyla çıkacaklarından şüphe olmayan bir imtihan yaşıyor. İstanbul, Bağdat, Şam, Kabil, Timbuktu onları birbirinden ayıran suni sınırları gün gelecek paramparça edecek ve Halep’in acısını Hatay’ın bayramından bu sınırlar ayıramayacak. O zamana kadar İslam ümmeti kendine yakışan şekilde ilmi, siyasi, iktisadi ve askeri alanlar başta olmak üzere her alanda onurlu mücadelesine devam edecek. Ancak tarih canını ortaya koyarak mücadele eden yiğitleri birilerinin istediği gibi “türbe yıkan selefi aşırılar” ya da bazı hastalıklı sözde İslamcıların iddia ettikleri gibi “usul bilmeyen cihatçılar olarak” değil onurlu kahramanlar olarak yazacaktır. Hayatında Cihad yolunda ayağı bir defa bile tozlanmamış acizlerin Cihad usulü dersi vermelerine karşın Mali’de Fransız emperyalizmine, sömürüye, laikleştirme politikalarına ve İslam’a karşı kurulan cepheye karşı izzetle direnen Müslümanlar da tarih sayfaları arasındaki değerli yerlerini alacaklar. Çocuklarımız bir zamanlar terörist olarak yaftalanan yiğit erlerin dergi köşelerinde sancaktarlık yaparak yer kapıp kendilerine “aferin” çeken asalak tipler ve entelektüel bozması bazı sözde İslamcıların gürültüsüne rağmen Bağdat’ı, Kandahar’ı, Şam’ı Timbuktu’yu nasıl savunduğunu gururla öğrenecekler. Ve bu gerçekleşmesi vaad olunan bir gündür.
Birçok İslam diyarı gibi Mali’de haçlı sürülerinin işgaline uğradı. Diğer birçok ülkede yapıldığı gibi bu operasyonda da Mali’li İslami hareketlerin sopayı hak ettiğinin düşünülmesi için yoğun propaganda kampanyaları düzenlendi. Bu kampanyalar arasında bir halkın haklı mücadelesi perdelendi ve adil savaşları vahşi isyan olarak gösterildi. Mali işgalinde yer alan bir kesim de var ki onların darbeleri Fransız uçaklarının bombalarından daha yıkıcı ve onların zulmünden daha acı. Put sevici sözde İslamcı yazarlar.
Mali’de işgal operasyonu başlamadan hemen önce basına ülkedeki direnişçilerin türbeleri yıktıkları, halka zorla şeriat uyguladıkları, kültürel mirası yok ettikleri pompalandı. Türbe fetişizmi olan ve şeyhlere tapmaya pek gönüllü kimi İslamcı çevreler de Fransızların bu tongasına hemen düştü. Bilinenin aksine Mali’li İslamcılar bir buçuk yıla yaklaşan kontrolleri sırasında hiçbir türbe yıkmadılar.
Mali’li İslami hareketleri yıpratmak amacıyla Batı medyası türbe yıkımlarını ciddi oranda kullandı. Türkiye’de de Abdurrahman Dilipak gibi bazı yazarlar konuyu batı medyası paralelinde gündeme getirdiler. Ancak Mali’li hareketlerin Sidi Yahya türbesinin kapısı dışında herhangi bir türbeyi tamamen ya da kısmen yıktıkları kayıtlarda yok. Bu türbenin kapısının da mitolojik inanca göre ancak kıyametin kopuşu ile beraber yıkılacağı, hiç kimse tarafından açılmayacağı, şehri kötülüklerden koruduğu ve yıkmaya yeltenenin öleceği efsanelerinin son bulması için yıkıldığı biliniyor. İslami Hareketler Sidi Yahya türbesinin şehri sömürgeden korumadığını ve kapıyı yıkanın da zarar görmediğini belirtmiş kapının da kıyamet kopmadan yıkılabileceğini göstermeyi amaçlamıştı. Kapı daha sonra hareket tarafından İslami kurallara uygun biçimde tamir edilmiştir.
İslami hareketler halkın neredeyse tapınma yerine çevirdiği bazı türbeleri yıkmış olsalar dahi bunu Cihad’ın ana gayesi olan Tevhidi gerçekleştirmek, insanları insana tapmaktan kurtarıp Allah’a kul olmalarını sağlamak amacıyla yapılmış mübarek bir tevhid eyleminden başka biçimde isimlendirmek ancak put seviciliğiyle açıklanabilir. Böyle bir davranış ancak İslam’ın tedrici yöntemine aykırı olduğu için usul yönünden eleştirilir asıl yönünden eleştirilemez. Resulullah (sas) Kâbe duvarını fitne çıkmasın diye yıkmamış ve Hz Aişe’ye “Ey Aişe eğer kavmim cahiliye devrine yakın olmasalar Kâbe’yi yıkıp Hz İbrahim’in inşa ettiği üzere yeniden inşa ederdim” buyurmuştur. Yine Resulullah (sas) toplumların yavaş yavaş eğitim ile dönüşmesi gerektiğini öğütlemiş ve insanlara anlayışlarına uygun şekilde hitap ve muamelede bulunulması gerektiğini belirtmiştir. İslam’ın tedrici usulüne dair bu notları Mali’li İslami Hareketleri savunmak amacıyla açıklamıyorum çünkü onların herhangi bir türbe yıktıklarına dair hiçbir kayıt yok.
Kuyulara atılan insanlar mı tapınılan taşlar mı? Hangisi önemli?
Fransız’lar öldürdükleri Müslüman’ları su kuyularına atıyor.
Bir ülke işgal edildi, insanların onuru ve vatanları çiğnendi, tarihi mekânlar yıkıldı ve muhterem yerler çiğnendi. İnsanlar su kuyularına atıldı. Yaşlı ve aciz insanlar sokak ortalarında gelinleri ve torunlarının gözleri önünde dövüldü ve aşağılandı. Ama bunların hiç biri Mali’de aptal bir kesim sufi tarafından tapınak haline getirildiği için yıkılan bir türbe kapısı kadar konuşulmadı. Tıpkı baştan sona tarumar edilen Afganistan’da feminist bir İslamcı kadının eline bir burka alıp “İnsanlara zorla bunu giydiriyorlar” dediği gibi Mali’de de put seviciliği yapan İslamcı ağabeyler bu tapınak fetişlerini en azından konuyu gündeme getirerek giderme ihtiyacı bile duymadılar.
Buda heykeli âşıkları
Türkiye’de yoga tutkunlarını ve Hint mistisizmi âşıklarını biliyoruz. Ancak bizim İslamcı ağabeyler herhalde İslam kendilerine yetmiyor da tapınak şövalyeliğine soyundular. Taliban’ın o dönemlerde Müslüman camilerini ve tarihi mirasını imha eden Hindistan’a karşı hala tapınanı bulunan yani fiili olarak putperestliğin devam ettiği Bamyan’daki Buda heykellerini yıkmasına da bu aşağılık kompleksli mağlup ekip en sert tepkiyi göstermişti. Kim İzzeti Allah’ın dininden başka yerde ararsa Allah onu zelil eder.
Mali’de Selefi’ler türbe yıkıyormuş. Sizi gidi Mali’ye Fransız kalan Pentagon kafalılar. Allah sizi o türbe severlerle beraber haşr etsin ve Fransa’ya onuruyla Cihad eden o suçladığınız Selefiler’den kıyamet günü mekân olarak ayırsın. Siz Küresel Cihad yanlılarını eliyle çorba içen vahşiler mi sandınız? Onların nezaketlerini, Timbuktu’yu ele geçirir geçirmez oradaki el yazma eserlere özel korunaklı depolar inşa ettiklerini, Fransızlar halkı ve tarihi mekânları bombalamasın diye hemencecik şehirlerden çekildiklerini bütün bunları hangi yüksek ahlakla yaptıklarını siz ne bilirsiniz ki? Kalplerinize Samiri ve yanındakilere içirilen put sevgisi içirilmiş.
Gücünüz burnunuzun dibinde kardeşlerinizi katleden Esad rejimine yetmez uzak diyardaki Selefi pardon Vehhhabilere yeter. Siz var ya siz. Hz Muhammed döneminde yaşasanız Kâbe’deki putları yıktığında “Ey Muhammed! Şu putları yıkmayalım koruma altına alalım tarihi değeri var” der karşı çıkardınız. Siz ne anlarsınız Tevhidin dilinden. İzzet sizden uzaktır. Altında Rıdvan biatinin yapıldığı ağacı kesen Hz Ömer’le belki savaşırdınız. Sizi gidi Fransız propaganda makineleri. Hayata İslam gözüyle bakmıyorsunuz ki hakkı batıldan yalanı doğrudan ayırasınız. İstikametinizi bulmuş olabilirsiniz ama rotanızı şaşırmışsınız. Selefi düşmanlığınız ise başınıza vurmuş. Ekseniniz o kadar kaydı ki Kur’anı tersten okumaya başladınız. H’si şeddeli Vehhhabi ithamlarıyla acziyetini ve erkek gibi duramayışını örteceğini sanan entelektüel bozuntuları. Sizin için Mali’de kuyulara doldurulan Müslüman’lar bir Türbe kapısı kadar bile kıymetli değil. Acizler sizi…
(Abdulkadir Şen / Timeturk)