Mehmed MAKSUT
KATIRLARIN SIRTINDA UMUD'A KAN, TOPRAĞA CAN DÜŞTÜ...
Katır sırtında umud taşırken, vicdansız insanlarla insansız uçakların birleşip öldürdüğü mazlum köylülere..
Umutlara kan, toprağa can düştü
karanlığın şafağa gebe olduğu bir anda
üzerimize yağdı
vicdansız kurşunlar.
şafağı sıcak bir çorbayla geçirmeye ramak kala
tarumar oldu düşlerimiz,
umutlarımız,
yarınlarımız.
lalezarlar misali kırk canımız solduruldu bir solukta.
erimez karların üzerine
birden uzandı onlarca gencimiz.
radarlara yakalandı
terör simgesi denilen puşularımız.
dertli dünyamıza
bir gece ansızın yağdı bombalar.
ellerimiz ve yüreğimiz
sınır boylarında
katır sırtlarında üşüyorken
ilmek ilmek nakşedildi gençliğimize ölüm
nasılda umudumuzu bağlamıştık
bir iki depo kaçak mazota.
sırtımız karanlığa
yüzümüz şafağa dönüktü.
allaha emanetti çocuklarımız,
annelerimiz, yaşlılarımız
defterlerimiz, okulumuz, düşlerimiz.
nereden gelecek gelsin ölüm,
biz yaşarken ölmüşüz.
dağlarımızda acılarımız,
dillerimizde ağıtlarımız var
ılık bir çorbayı kaçak mazotla elde etmeye çalışırken
radara yakalandı ekmeğimiz.
mazota karıştı kanımız.
kanlarımız mazota karışınca
gençliğimiz toprakla buluştu.
Sıcak bir ekmek için çıktığımız yolculuğumuz
çileye gebe,
matemli bir doğuma dönüştü
al kanlar içindeki gencecik cansız bedenlerimiz
karların üstünde
kalın battaniyelere sarıldı.
çileli bir bedenle uzandık
yıllarca üstünde yürüdüğümüz topraklara.
Irak vuslatsız firaka dönüştü.
ey dünya duy artık sesimizi
aşımıza kanımız,
ekmeğimize acımız hep karışıyor.
ağlamaktan yoruldu gözlerimiz
kalmadı akacak gözyaşımız
oluk oluk kanımız fırat gibi,
dicle gibi akıyor mezopotamya’ya.
lal oldu dillerimiz ey dünya,
lal oldu yüreğimiz
sabah kahvaltısında
kaçak bir çayı içmeden daha
ansızın insansız uçaklarla
vicdansız yürekler birleşip
akşamdan bombalar yağdırdılar üzerimize…