Kolaylıkla bombalanan topraklar
Kim ne söylerse söylesin, operasyonun ilk sonucu tablo İslam topraklarının her defasında kolaylıkla bombalanabilir oluşudur.
Kolaylıkla bombalanan topraklar
Mustafa Karaalioğlu / Star
ABD ve özellikle Fransa’nın coşkulu aceleciliğiyle başlayan Libya bombardımanının daha şimdiden ne bu ülkenin, ne de bölgenin sorunlarını çözemeyeceği anlaşılıyor.
Başında çılgın ve öngörülemez bir diktatör bulunuyor olsa bile; saldırıdan önce bütün diplomatik seçeneklerin denenmemesi, uzlaşma yollarının kullanılmaması harekatın ikna ediciliğini zayıflatmaktadır. Hepsinden önemlisi, bir ülkeyi bombalamanın bu kadar kolay olması özellikle sorunlu “İslam toprakları” için kaygı vericidir.
Kaldı ki o “sorun”lar çok göreceli olmak bir yana, tarihsel olarak bizatihi bugün ilk füzeyi atmak için yarışan ülkelerin büyük katkılarıyla üretilmiştir.
Kaddafi “deli”dir tamam ama daha birkaç ay önce Paris’in göbeğinde ona çadır kurduran ve birkaç milyarlık anlaşma için misafirinin ellerine sıkı sıkıya yapışan Sarkozy’nin bu savrulmuş halleri çok mu akıllıcadır?
Bütün dünyayı hareket geçiren ve Libya’ya bomba yağdıran gücün Avrupalı liderinin politik tutarlılığı ortada...
Ayrıca, Sarkozy’nin “İslam ve Doğu”lu olana karşı dizginlenemez önyargılarını da bir kenara not edelim.
İnisiyatif sokağın elinden alındı
Bu harekat, Ortadoğu’da başlayan pozitif ve olmazsa olmaz demokratik dalganın önünü aldı. Gerçekten bir domino etkisi başlamıştı ama koalisyonun yağdırdığı bombalar domino tahtasını dağıttı. Amerika ve ortakları İslam dünyasının ilk kez cesaretle denemekte olduğu doğru ve gerekli bir demokratik kalkışmayı belirsiz bir istikamete yöneltti. Şimdiden sonra, sokaklara çıkacak olanların amaçları ve sınırları üzerine füzelerin uzun gölgesi vuracaktır. Kendi mecraında giderken, olgunlaşan bir hareket gayri tabileştirilmiş ve artık her aşamasında bir dış güç endişesine mahkum edilmiştir.
Operasyonun ardından görüntü, “Ortadoğu’ya demokrasi lazımsa onu da biz getiririz” tablosunu andırmaktadır. Diktatörlük lazımken onlar getirmişti, unutmayalım!
Bununla birlikte mesele, Saddam Hüseyin’den daha zalim olduğu söylenemeyecek bir lidere Saddam kadar şans tanınmaması değildir. Zira,Muammer Kaddafi’nin siyasi ömrünün bittiği ve operasyonun bu durumu değiştiremeyeceği zaten belliydi. Yine de, bombalamadan önce Kaddafi’ye anlayacağı dille bir diplomatik ikazda bulunmak gerekirdi. Hem bölgede hem de dünyada bunu yapabilecek ülkeler ve liderler vardı.
Böylelikle, Libya topraklarına bomba yağmamış ve insanları kurtarmak için yapılan bir harekatta başka insanlar ölmemiş olurdu. Bu denenmiş olsaydı, daha attıkları bombaların dumanı yükselirken yaptıkları işi izah edecek sözler bulamayan “aceleciler koalisyonu”nun makul bir mazereti olurdu.
Libya neden vuruldu?
Hedef Kaddafi mi, rejim mi? Yoksa Libya’nın iki parçaya bölünmesi mi? Yoksa, harekat sadece bu ülkenin bir petrol üretici olmasıyla ilgili mi? Soruları kimse cevaplayamıyor.
Irak işgali yalanlarla başlamış, yalanlarla sürüp gitmişti. Dünyanın buna bir kez daha tahammülü yok; özellikle de İslam-Arap dünyasının...
Arap Birliği’nin ABD-Fransa-İngiltere ittifakına utangaç bir destek vermesi de operasyonunun meşruiyeti için bir delil sayılamamalıdır. Arap Birliği denilen örgüt neticede, bugün tehdit altındaki rejimlerin birliğidir. Kapılarını çalan değişimin yarattığı gerilim altında çok akıllıca ve rasyonel karar vermeleri beklenmemelidir.
Kim ne söylerse söylesin, operasyonun ilk sonucu tablo İslam topraklarının her defasında kolaylıkla bombalanabilir oluşudur.Bir de kimse kendisini hesap vermek zorunda hissetmiyor. Tıpkı Bush dönemi gibi...