Mehmed DURMUŞ
KUR'AN'A TEKME ATILDIĞINDA ORADA MIYDINIZ?
Olayın, Milli Eğitim’in içindekini dışarı sızdırması bakımından ibretlik bir boyutu var, burası önemlidir. Normal bir lise şöyle dursun, İmam-Hatip okullarından birkaç detay paylaşılsa, Kur’an’a tekme atan öğrencilerin yaptıkları belki de masum kalacaktır.
Bu toplumun çocukları tarafından Kur’an’ın tekmelenecek bir nesneye dönüştürülmesi Kur’an üzerinde daha geniş çaplı muhasebe yapmamızı dayatmaktadır. Tam bu noktada Rasulullah’ın (sav) kavmini Allah’a, “Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terkedilmiş bıraktı” (Furkan, 30) mealindeki şikayetini hatırlamanın zamanıdır. Biz de toplum ve ümmet olarak Rasulullah’ın kavmine benzedik ve Kur’an’ı terkedilmiş (mehcur) bıraktık. Allah Rasulü Kur’an’la yine Kur’an için, Kur’an’a hicret etmişti biz ise Kur’an’dan hicret ettik, Kur’an’ı “hicret edilmiş” (mehcûr) bıraktık.
Zahire bakarsak doğrusu Kur’an’a olan ilgi ve yönelim bilakis tavan yapmaktadır. İki asır öncesinde belki elimizde Kur’an’ın meali bile yoktu bugün ise Kur’an’ın üç yüzden fazla Türkçe meali var. Tefsir kitapları sürekli artmaktadır. Fakat Kur’an ilgi görüyor, hafızların sayısı artıyorsa da, hayatımızı düzenlemiyor. Kur’an’ın bizde bir hatırı var. Osman Bey’den bu yana Kur’an’ın bulunduğu odada yatmamak, Kur’an’a doğru ayaklarımızı uzatmamak esastır. Fakat hayatımızı Kur’an değil, İsviçre, İtalya, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin mevzuatı tanzim etmektedir. İstanbul Sözleşmesi, Kur’an’ın aile, evlilik, nikah ve boşanma hukuku, namus mefhumu gibi bütün değerlerine karşı açılmış bir savaş gibiydi. Sözleşmenin yeniden kabul edilmesi için süreç işlemektedir.
Allah Teala müminler hayatlarına tatbik etsinler diye Kur’an ahkamını indirmiştir. Fakat Kur’an bizde sadece okuyup sevap kazanmak içindir. Mezarlığın iriş kapısında Allah’ın ayeti yazılır fakat okullarımız Allah’ın adıyla açılmaz ve kapanmaz. Öğrencilerimiz derslerine Allah’ın adıyla başlamazlar. Herhangi bir monarkın adı Allah’ın adıyla yer değiştirmiştir.
Kısacası batı medeniyetinin üstünlüğü esasına dayalı yeni yaşam tarzına geçerken devrimci bir kararla Kur’an yasaklanmış, onun yerine batı medeniyetinin temel yasal mevzuatları geçirilmiştir. Yeni rejimin nazarında Kur’an ‘Arap oğlunun yaveleri’ydi. Kur’an elbette toplumun ve devletin kurucu ana referansı olmaktan şiddetle men edilmiştir. İşte Kur’an ta o gün tekmelenmişti, bugün bir lise öğrencisinin Kur’an’a tekme atması, asıl tekmenin gecikmiş bir karikatürü sayılmalıdır.
Özetleyecek olursak, Kur’an bidayette Allah’tan başka ilah edinmeyin, tağutu reddedin, hizbuşşeytandan olmayın diye uyardığında, Allah’ı bırakıp tağutu başımıza velî yapmak, şeytanın hizbini Allah’ın hizbi yerine geçirmekle Kur’an’ı terk etmiştik. ‘Laiklik in, İslam out’ dendiğinde Kur’an’a asıl tekme atılmıştı ve İslam ümmeti olarak olan-biteni derin bir uyuşukluk ve meskenet içerisinde seyretmiştik. Yani korkmamıza gerek yok, Kur’an’a yeni bir tekme atılması söz konusu değildir.
Topluma yön veren kişi ve kurumlara bakıldığında, bir lise öğrencisinin Kur’an’a tekme atması oldukça masum kalacaktır. Ruz-ı mahşerde “Kur’an’a tekme atıldığında orada mıydın?” diye bir soru gelirse, bununla sadece lise öğrencisinin tekmesini anlayıp da gülünç duruma düşmesek bari…