İsmail Hakkı GÜLEÇ
LAİK REJİM VE MÜSLÜMANLAR
Rabbimiz (cc) İnsanları, toplum olarak yaşayan varlıklar olarak yaratmıştır... Toplum olmamız, bizlerin aramızda bir hukuk geliştirmemizi ve birlikte hareket etmemizi gerekli kılmaktadır...
Bu birlikteliği de; bir program, hak, hukuk, sistem, nizam inşa ederek sürdürebiliriz. Bundan dolayı da; bir toplum çeşitli bağlarla birbirine bağlanır.
Müslümanlar; Rabbimizin (cc) kendilerine göndermiş olduğu kitabına, tabi ve teslim olan, kitabı hayat kitabı, rehber, önder, yol kılavuzu olarak alır, kabul ederler...
Bunun yanında, Müslümanların örnek ve önder alacağı ve de dinin ne şekilde yaşanacağına dair, somut bir örnek, yürüyen Kur'an olan peygamberleri vardır...
İnsanlar her konuda, İslam'a göre Rabbimizin(cc)belirlemiş olduğu ölçü, değer, yasa, kanun, emir, yasak, nizam, sistem ve de şeriat çerçevesinde bir hayat yaşamak zorundadırlar...
Hayatın hiç bir bölümü, alanı, sınırı, sahası ve safhası yoktur ki; Allah o alanla ilgili bir söz söylemiş olmasın! Mutlaka o alanla ilgili, Rabbimiz (cc) göndermiş olduğu kitapta, buna yer vermiş ve bu konuda nasıl davranılacağını da izah edip anlatmıştır. Rabbimizin (cc) emir ve nehyetme, kanun koyma, yaratma, yönetme sahip olma, rızıklandırma, öldürme, diriltme ve benzeri bir sürü sıfatları söz konusudur.
Rabbimiz(cc) kullarını yaratıp, onları başı boş, kendi halinde bırakmamıştır. Onları bir çok şeyden sorumlu tutmuş ve indirmiş olduğu Kitaba, Peygamberlere ve inanılması gereken bütün hususlara da, iman edip, teslim olmayı ve ona göre bir hayat yaşamayı biz insanlardan istemiştir...
Yoksa sadece yaratıp, birkaç bireysel ritüel ibadetle, Allah vardır ve birdir diyerek, teorik olarakta dua edilerek ya da bir takım ibadetlerle geçiştirilecek bir şey değildir...
İman; ben her konuda, bir "Mü'min ve Muvahhid" olarak Allah'ta, İslam'da karar kıldım, O'na göre inanıyor, yaşıyor ve yaşayacağım demektir...
Ama bunun yanında, insanlar çoğu zaman, kendilerini yaratan, yöneten, rızıklandıran, öldüren, şekil veren Allah'a göre değil de, Allah'ın göndermiş olduğu emir, yasa, yasak, kanun ve nizamları ellerinin tersiyle reddederek, onu hayatın dışına itmeye dini sosyal, siyasal, ekonomik, ticari ve benzeri bir çok alanda rafa kaldırıp, ona hayatlarının hiç bir alanında ver mermemişlerdir...
Bu tip insan, toplum ve sistemler dini; tanrı ile kulları arasında bir vicdan işi olarak görmektedirler...
Ayrıca da, tarih boyunca tüm beşeri, sapık inanç ve düşünce sahibi laikler şöyle diyorlardı; Din ve inanç işi, bireysel bir meseledir.(!) Hayatın hiç bir alanında, Allah, iman, tevhid, kitap, emir, yasa, yasak, kural, kanun, sistem ve nizamlar geçerli, etkili, yetkili, aktif olmasın...
Bu gibi basit, kirli, kötü işlere bu mübarek dini karıştırıp, bulaştırmayalım...! Bu kitaba bizde inanıyoruz, benim anne babamda hacı, hoca, dayımda, sofi, benim ailemde bilmem ne kadar namaz kılıp, örtünen ve de dinine bağlı (!) insanlar var...Ama sakın ha dini; siyasete, ticarete, devlete, hukuka vb. karıştırmayalım...
Laiklerin İslam'a ve müslümanlara bakış açıları:
1.İslam ve müslümanlardan nefret ederler, içlerinde inanılmaz büyük bir kin, buğz ve nefret vardır
2.İnanç işinin bir vicdani mesele, Allah ile kul arasında bir mesele olduğunu ve insanın içinde kalması gerektiğini savunurlar
3.İnanmadıkları halde, inanmış gibi davranırlar, samimi değildirler
4.Putlara tapar onları ölümüne savunurlar
5.Hak, hukuk ve özgürlük düşmanıdırlar(özellikle de, söz konusu hak, hukuk ve özgürlükler İslam ve müslümanlarla ilgili ise; kin ve hınçları bir kat daha artmaktadır)
6.Din, rejim, düşünce, inanç ve putlarına son derece bağlıdırlar. Özellikle de; putlaşdırdıları kişilere asla söz söyletmezler... Adeta bu putlaştırılanlar, onlar için bir ilah mesabesindedir...
Bu çok inançlı! ve saygılı! laik arkadaşlar ve laik rejimleri, kutsal kitabı", belli günlerde, bol "bol okuyalım.... Ölmüşlerimize, hastalarımıza bağışlayalım...
Ve bu kutsal kitabı, öpüp başımıza koyalım... Onu en iyi kılıflar içinde saklayalım...
Onu sakın bulunduğu yüksek yerden indirmeyin... Ona sakın abdestsiz dokunmayın, yanar, çarpılısınız...
Arapça'sını okuyup üfleyin, ama sakın onu," anlama ve idrak" etme ve de hayatın tüm alanlarında esas ve ölçü alıpta, hükümlerini uygulamaya çalışmayın sapıtırsınız...!
İşte kitaba ve dine bu şekilde yaklaşan kişi, toplum, rejim ve sistemlere kısaca laik diyoruz...Laik insan...laik toplum....laik devlet... rejim ve sistem...
Laik birey, toplum ve sistemler; yaratan Allah'a (cc) göre yaşama, düşünme, davranma, değerlendirme ve bu inanca dayalı bir duruş sergilemek yerine, ondan tamamen bağımsız keyfe, nefse, gelenek ve göreneklere ve de İnsanların koymuş olduğu kural, kanun, yasa ve anayasalara göre bir hayat yaşamayı tercih etmişlerdir...
Onlara göre "din"; dünyadan, yani İnsanlardan ve İnsanların tüm yaşantılarından uzak durmalıdır...
Ayrıca, dinin hayatın hiç bir alan, saha ve safhasında etkin ve aktif ve belirleyici bir görev, rol ve fonksiyonu olmamalıdır...
Onlar keyfine, kafasına, nefsine put ve hevalarına göre bir hayat sürmek, helal, haram kavramının olmadığı, sınırlarını kendilerinin belirlediği, yeni bir din! Allah'ın dinine karşı, ikinci bir" din"oluşturmuşlardır...
Dini hükümlerin, baz alınıp yaşanmaması, onlara uygun bir sistem ve rejim inşa edilmemesi gerekir....
Kur'an; bu laikliğe, Allah'ı devre dışı bırakmaya "şirk" demektedir...Laikliği gönülden sevip, benimseyen kişilere müşrik, toplumlara da "cahiliye" toplumları, "müşrik" toplumlar demektedir...
Yoksa cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen inanmış bir kavim için kim Allah’tan daha güzel hüküm sahibi olabilir? (5/Mâide, 50)
Allah’ın (cc) hükümleri dışında kalan her yasa, kanun, düzen “cahiliye”dir. Böylesi düzenlere razı olan ve imani bir tavırla reddetmeyen toplumlar, cahiliye toplumlarıdır.
Şunu unutmamalı ki: Cahiliye bir zaman dilimi değil, bir "zihniyet" meselesidir. Bir yerde İslam/Tevhid varsa, mutlaka karşısında cahiliye vardır. Yasalarını Allah’tan almayan, hayatı İslami ölçülerle okumayan, bilgisi vahye dayanmayan her insan/toplum cahiliye ehlidir.
Rabbimiz, Kitabında böylesi sistem, rejim ve yönetimlere tağut demektedir... Reddedilip, inkar edilmesi gereken, sistemler demektir... Yani; meşruiyetini, temel dinamiklerini, sınır ve standartlarını Allah'ın belirleyip, meşru görmediği ve Allah'ın (cc) dinine, Kitabına ve Resulü'nün (as) örnekliğine ve önderliğine dayanmayan tüm birey, toplum ve sistemler cahiliye hükmündedir ve İslam katında da "meşru" değillerdir...
İşte bu laik sistem ve kesimler, Müslümanlara belli alanlarda, birtakım haklar vererek! sistemin genel gidişatına, özüne, putlarına, batıl hükümlerine "dokunmadan" yaşayabilecekleri, bireysel bir takım ibadetlerini yapabilecekleri, özgürlük alanları belirlemişler ve bunun dışına asla çıkılmaması gerektiği savını ileri sürmüşlerdir...
Laik inanç ve düşüncede inanç, kişi ile Allah arasında olan bir durum iken, İslami inançta ise; din hayatın tüm alanlarlarıyla ilgili emri, hükmü, sistemi ve de nizamı olan ve Rabbimiz tarafından indirilmiş, dört başı mamur bir sistemdir...
O'nun müdahil olmadığı hiç bir alan yoktur. İslam dört başı mamur, mükemmel bir sistemdir ve tamamen Rabbanidir...
İnsanlara düşen, Rabbimizin indirmiş olduğu nizama aykırı, ona karşı bir sistem inşa etmek değil, Rabbimizin göndermiş olduğu yol, yöntem, nizama, kitaba ve sisteme aynen uymak olmalıdır...
Şeytan ve tağutlar, Allah'ın indirmiş olduğu sistemi, nizamı, rejimi, ilke ve değerleri, emir ve yasakları, helal ve haramları göz ardı ederek, batıl sistemler inşa etmişlerdir...
Bir "Müslümanın" bu tür batıl, laik, komünist, kapitalist, dine aykırı, dini temel hareket noktası olarak baz almayan, dinin hayatın tamamına hükmetmesini ya da meşruiyetini "Allah ve Resulünden" almayan, hiç bir sisteme, rejime, nizama boyun eğmeleri, itaat etmeleri ve de onlarla "dostluk" içerisinde yaşamalarının imkanı yoktur...
Çünkü; kafirler kendi sistemlerini kabul etmeyen müminlere düşmanlık göstermekte, ayrıca da Mü'minlere kendi dinlerini, inanç, ideoloji, sistem, nizam ve putlarını kabul edip, ona iman etmeye, teslim olmaya ve kendilerine "itiraz" etmemeye çağırmaktadırlar...
Ama Allah (cc) ise; bu konuda, onlara karşı çıkmamız hüküm, "egemenlik ve hakimiyetin" tüm yönleriyle, Allah'ın oluncaya kadar onlarla mücadele etmemiz gerektiğini bizden istemektedir... İmanımız bunu bizden istemektedir...
Yoksa, Allah’ın izin vermediği şeyleri, kendilerine dinden şeriat kılan/kanun yapan ortakları mı var?(Şura 21)
Selam ve dua ile