Mehmed MAKSUT

03 Ağustos 2010

LOKMAN (A.S.)'IN ÖĞÜTLERİNE KULAK VERMEK

Kuran-ı Kerim’de insanlara öğretici ve yol gösterici olarak birçok kıssadan bahsedilmektedir. Bu kıssalardan biride Lokman (a. s.) ve oğlu arasındaki öğüt ve nasihate dayalı gerçekleşen olaydır.

 

Lokman (a. s.) hakkında rivayetlere dayalı tarihsel bazı bilgiler de vardır. Kimi yerde onun peygamber olduğu, kimi yerde de onun salih bir kul olduğuna dair bilgiler verilmiştir. Genel kabul edilen görüşte ikinci görüştür. Yani onun tevhid inancına bağlı salih bir kul olduğu hakkındaki bilgiler nettir

 

Kuran-ı Kerim Lokman (a. s.) hakkında “Andolsun ki, biz Lokman'a hikmet verdik ve Allah'a şükret dedik." (Lokman 12) Kur’an’da verilen bilgilerde Lokman (a. s.) hikmetli ve şükreden bir kuldu.

 

Buradan yola çıkarak biz gençlerin, hikmetten yoksunluğunun yaşanıldığı bu dönemde hikmet ehlinin nasihatlerine ihtiyaç hissediyorsak, Lokman (a. s.)'ın verdiği öğütlere pür dikkat yönelmek, hikmet ehlinin verdiği öğütleri dinlemek ve verilen öğütlerle; hatalarımızı, kusurlarımızı, eksiklerimizi öğütmek ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum. Zira günümüzdeki gençlere peygamberlerin diriltici öğütlerini Lokman (a. s.) misali bir üslup, merhamet ve dertle iletemediğimiz için birçok genç şirk kültürü içerisinde heba olmaktadır.

 

Lokman (a. s.)’ın çocuklarına verdiği öğütlere geçmeden önce acaba bizim çocuklarımızla aramız nasıldır? Onlar için neleri düşünüyor ve endişe ediyoruz? Onlara neleri tavsiye ediyor onları nelerden sakındırıyoruz? Çocuklarımıza safiyane olarak verdiğimiz nasihat anlarımız ve anılarımız oluyor mu? Oluyorsa öğütlerimizin başına neleri yerleştiriyoruz? Sorular uzatılabilir. Bence Lokman (a. s.) kıssasından yola çıkarak kendimizi muhasebe ve murakabeye çekmek, çocuklarımız için yapacağımız en faydalı iştir.

 

Lokman (a. s.)'ın verdiği öğütlerin mesajına geçmeden önce göze çarpan en önemli husus üsluptur. Öğütleriyle mesajını vermeye başlamadan önce Kur'an’ın üslubunu ortaya çıkarmasından şunu anlıyoruz; mesajın hakkıyla yüreklere ulaşılabilmesi için mesaja uygun bir üslup kullanılmalıdır. Bu üsluba dikkat edilmeden verilecek öğütler ve mesajlar havada kalacaktır. Muhatabında beklenilen etkiyi yaratmayacaktır. Hitaba muhatap olan insanların seviyelerinin gözetilmesi, mesajın gözetilmesinden önce geliyorsa buna riayet etmemiz gerekir.

 

Allah her şeyi bir aşama içerisinde sebep ve sonuçlara bağlı olarak yaratmıştır. Hz Lokman’da bu sebep ve sonuçları gözetmiş ve mesajını verirken tedrici aşamaya dikkat etmiştir. Önce üsluba riayet etmiş ve vermek istediği mesajını, güzel üsluba dikkat ederek vermeye başlamıştır. Mesajı ve misyonu olan tüm peygamberler muhataplarına karşı hep ilk etaplarda şefkat ve merhametle yanaşmıştır. Fakat bugün İslami misyonun müntesiplerinin davet aşamasında bu tedriciliği gözetmedikleri için sıkıntılar yaşamaktadır. Salt mesajlarını vermeye odaklananlar, peygamberlerin üsluplarındaki örneklik yönlerini de örnek almak zorundadır. Üslup ve usulü gözetmeyen insanların topluma verecekleri bir şeyleri olmaz.

 

Bu konuya dikkatleri çektikten sonra Lokman (a. s.)’ın oğlu üzerinden tüm gençlere verdiği öğütlere bakmaya çalışalım:

 

Lokman (a. s.), oğluna öğüt vererek demiş ki:

—Yavrucuğum, Allah’a şirk koşma, çünkü şirk çok büyük bir zulümdür. (Lokman 13 )

 

Hikmet sahibi Lokman, çocuğuna Allah'a ortak koşmamasını söylüyor ve Allah'a ortak koşmanın büyük bir zulüm olduğunu vurguluyor. Lokman (a. s.)’ın ( hikmet ehlinin) gözünde şirk; tüm haramların, yanlışlıkların ve münkerin başıydı. En iğrenç günahtı. Bu sebepten Lokman (a. s.) oğluna ilk başta şirkten sakınmasını nasihat etmiştir. Buradan anlayacağımız odur ki çocuklarımızı ve insanlarımızı haramdan, yanlışlıklardan korumak için şirkten muhafaza etmemiz şarttır. Çocuklarımızın veya insanlarımızın iyiliğini sürekli dünyevi isteklerle değil şirkten uzak tutmak onların iyiliğini istemenin en önemli göstergesidir.

 

Buradan yola çıkarak eğer insanın düzeltilmesini ve iyilik üzerinde inşa edilmesini istiyorsak şirke dikkat etmeliyiz. Hayatımızı ifsada götüren yolun temeli olan şirke karşı sürekli teyakkuz halinde olmalıyız. Toplumun düzelmesini şirke rağmen yapamayız. Yapmaya kalkanlar temel sebepleri görmeden sürekli sorunlarla ilgilenmek zorunda kalıyorlar. Bu da insana tatlı bir yorgunluktan başka bir şey bırakmıyor.

 

Hataları ve haramları kaldırırken de tedriciliğe uymayı öğretiyor bu ayet. Münkerin kalkmasının ilk aşaması, nasıl ki şirkse; marufun yerleşmesinin ilk aşaması da tevhittir. Bu unsurlar ve aşamalar gözetilmeden yola koyulmak yanlıştır.

 

Lokman’ın (a. s.) hikmet ehlinden olması hasebiyle hikmet ehlinin en önemli özelliğini de bu öğütten çıkarabiliriz. Hikmet ehlinin en önemli özelliği şirke karşı olmasıdır. Münkerlerin en önemli sebebinin şirk ekseninde tahlil edilmesi hikmet ehline yakışan bir tahlildir. Ve bugün birçok prof, aydın, entelektüel ve toplum mühendisi bu tahlili yap(a)mamakta. Yap(a)mazlar da. Çünkü yapabilmek için hikmeti öğreten kitapları yok. Hikmetli düşünmeyi öğretecek rehberleri yok…

 

Öğüdün devamında Lokman (a. s.) oğlundan bir şeyleri nehyederken onun gerekçesini de izahatını da yapmaktadır. Yalnızca sakındırıp gerekçesini izah etmemek mesajın sağlıklı anlaşılmasını engeller. Lokman (a. s.) şirkten sakındırırken gerekçe olarak şirkin en büyük zülüm olduğunu vurgulamıştır. "Zulüm" bir kimseyi hakkından mahrum etmek ve adaletsizce davranmaktır. Şirk büyük bir zulümdür. Çünkü insan yaratıcısı, rızkı ve nimet verenine, yaradılışı, rızıklanışı ve bu dünyada hoşlandığı şeylerle nimetlenişinde hiçbir katkısı ve ortaklığı bulunmayan varlıkları ortak koşmaktadır. Bundan daha büyük bir adaletsizlik olamaz.(Mevdudi)

 

Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: kurandaki hikmet ehline göre şirkin diğer adı zülüm ise şirkin karşısında olan tevhidin diğer adı adalettir. Yani adalet eşittir tevhittir

 

Lokman (a. s.) oğlunu şirkten uzaklaştırmaya çalışırken zulümden de uzaklaştırmıştır oluyor. Kim oğlunun zülüm yapmasını veya zulme uğramasını ister. Görünürde hiç kimse istemez. Lakin insanını veya çocuklarını şirkten ve şirk kültüründen uzaklaştırmayanlar, insanına ya zulmediyor ya da zulümlerine yardımcı oluyor. Bu anlamda şirke bulaşmış toplumların kurtuluşu için bir gayret göstermeyip susanlar dilsiz şeytan olmuyor mu? Niçin şirk zulmünü yapanlara veya yayanlara insanlar diğer zalimlere karşı duyduğu öfkeyi duymuyor? Niçin zülüm denilince ilk akla gelmesi gerek şirk olmuyor ve şirk sistemlerinin, eğitimlerinin, ideolojilerinin birer zülüm sistemi olduğu neden vurgulanmıyor? Neden zulmün güç odaklı olmadığını aksine düşünce ve inanç odaklı olduğunu insanımıza anlatamıyoruz? Neden diğer zulümleri aşırı gündem yapan Müslümanlar, zulmün bu boyutunu gündem yapmıyor?  Toplumun ıslahı için ahlak vurgusunu sürekli yapanlar neden ıslah programlarının başına şirkin imhasını koymuyorlar? Nesil inşasında kendisini mühendis görenler, Lokman’ın (a. s.) bu kaygısını görmeden, bu nasihatine uymadan acaba hangi nesli inşa edecekler?

 

“İnsana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu sıkıntıdan sıkıntıya düşerek karnında taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yılı buldu. Şükret bana ve anne ve babana. Bana’dır dönüş!” (Lokman 14 )

 

Ayet, zarif bir anlatım içinde; ana-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiyi gündeme getiriyor ve bu ilişkiyi; duygu dolu, ilham verici bir görünümle sunuyor. Adeta bize inanç ve aile arasında olması gereken ideal olgunluğun nasıl olması gerektiğini bildiriyor. İnsanın anne ve babası arasındaki ilişkiyi ifade eden Allah, onlara iyi davranmasını kullarına emretmiştir. Ve öncelikle kendisine sonra anne ve babasına şükretmesini tavsiye etmiştir. Dönüşün kendisine olduğunu vurgulayarak ince bir uyarı yapmıştır. İyiliğin gerekçesini bu ayette açıklayan Allah bu itaatin sınırlarını bir diğer ayette vurgulamıştır.

 

“Eğer seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi, bana ortak koşman için zorlarlarsa sakın onlara itaat etme, onlarla dünyada hoşça geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz yine banadır. Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.” (Lokman 15)

 

Anne ve babaya itaati emreden Allah, kendisinden başka hiç kimse ve hiçbir güç için mutlak bir itaati istememektedir. Kendisinin belirlediği şartlarda ve ölçülerde ancak itaat yapılır. Anne ve babaya itaat şartlara bağlamıştır. Eğer ebeveynler Allahtan başka güçlere, çocuklarının itaat etmesi isterlerse burada çocuklara düşen ebeveynlerin zorladıkları şeylerden ve yollardan uzak durmaktır. Buradaki hüküm sadece ebeveynler için değildir. İnsanı şirke ve küfre sürükleyen ne varsa, onlara itaat etmemek Allaha itaatimizin bir gereğidir. Özellikle bu konuda meydana gelecek olan duygusallık veya tavizler Allaha olan itaatimizi zedeleyebilir. Ebeveynlere karşı insani ilişkilerde onlara hoşça davranmayı bize emretmeden Allah; ikilem içerisinde kalan kuluna yolunu belirtmiştir. . Bana yönelenlerin yoluna uy. Yani şirkten arınmış kullarımla birlikte ol.

 

“Lokman: Yavrucuğum, bir hardal tanesi ağırlığınca bir şey yapsan, büyük bir kayanın içinde veya göklerde veya yerin dibinde bile olsa, Allah onu ortaya çıkarır. Allah’ın lütfü boldur, her şeyden haberdardır.” ( Lokman 16)

 

Lokman (a. s.) tekrar öğüt vermeye başlarken bu sefer Allah’ı ve onun azametini tanıtmayla başlamıştır. Her şeyin Allahın gözetmesi altında olduğunu ve hiçbir şeyin Allahtan habersiz olmadığı çocuğuna öğütlemektedir. Allah'ın bilgisi verildikten sonra; Allah duyarlılığı ifade edilerek onun kudreti vurgulanmıştır.  Her şeyin Allahın gözetimi altında olduğunu en küçük bir şeyin dahi Allah katında zayi edilmeyeceği belirten Lokman (a. s.); oğlundan yapması gerekenleri vurgulu bir şekilde saymaya başlamıştır.

 

Yavrucuğum, namazını kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle, başına gelene sabırlı ol. Çünkü bunlar, yapılması gereken işlerdir.(Lokman 17)

 

Şirkin kötülüğünü ve sakınılmasını öğütleyen Lokman (a. s.), Allah bilgisini de verdikten sonra aynı üslupla oğluna namazını dosdoğru kılmasını, iyiliği emredip kötülüğü engellemesini ve bunun mücadelesini vermesi için nasihatler vermektedir. Yani ilahi misyonun taşıyıcı olmasını ve hakkın hâkimiyetinin toplumda etkin güç olmasını öğütleyen bir baba; oğlunu hak yolda donatmakta. İşte hikmetli insan böyle olur. İşte Kuran’ın hikmetli baba modeli. Ya bizler; bugün acaba çocuklarımıza veya sorumluluğumuz altında olan insanlara namazı öğütlüyor muyuz? Veya onların namazda uzak bir hal üzerinden dünyayı yaşamasını ciddi ciddi dert ediniyor muyuz? Acaba çocuklarımız iyiliği emredip kötülükten men etme hususunda gelecek kuşaklar için ne durumdalar. Onlara, böyle bir sorumluluklarının olduğunu hatırlatıyor muyuz? Veya bugün kendilerini bu öğütlere, Lokman (a. s.) gibi babalar olmadan adayan gençlere ne kadar sahip çıkıyoruz?

 

İyiliği emredip kötülüğü nehyettikleri için birçok hak erinin başına musibetler gelecektir. Görevlerini yapanların ve Allah’a verdikleri söze bağlı kalanların başına gelenlere karşı Lokman (a. s.) sabrı tavsiye etmektedir. Çünkü sabır musibetlere karşı sessiz direniştir. Ve bizler hak yolda olmanın neticesi olarak başımıza gelen sıkıntılara karşı sabredeceğiz. Çünkü hakkın yolu, azmedilmesi gereken yoldur. Sonunda yüce Allah’ın rızası ve cennet vardır. Sabrederek direneceğiz. Hikmetli ve salih kulların özellikleridir hakta sebat etmek

 

“Halktan yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek çalımlı yürüme! Çünkü Allah, övünen ve büyükleneni sevmez.” (Lokman 18)

 

Kibirlenmeyeceğiz, böbürlenmeyeceğiz. Var olan güzelliklerimizi rabbimizden bilip halka hak mesajlarla gideceğiz. İşitilen öğütlere ittiba edip yolumuza devam edeceğiz. Halktan yüz çevirmeye hakkımızın olmadığını bileceğiz. Ve bu halkın suçlu olmadığını, mağdur olduğunu bileceğiz. (İsmail Bozkurt).

 

Bu mağduriyetin bitmesi için öncüler olacağız. Övünmeyeceğiz. Rabbimizi öveceğiz. Büyüklenmeyeceğiz. Rabbimizi büyükleyeceğiz ve böylece rabbimizin sevgisine layık olmaya çalışacağız.

 

“Yürüyüşünde tabii ol… Sesini kıs, çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.” (Lokman 19) ikazına can u gönülden kulak vereceğiz. Yürüyüşümüzü aksatacak, hiçbir engele takılmayacağız. Yürüyüşümüzü hikmetli ikazlarla ve rahmani uyarılarla bereketlendireceğiz. Hiçbir sesi Rabbimizin sesinden üstün tutmayacağız. Rabbimizin sesinin ve hitabının önüne hiçbir şeyi geçirmeyeceğiz. Duyduk ve itaat ettik şuuruyla Kitab-ı Mubin’e yöneleceğiz. Ve Kitab-ı Mubin bize verecek tekrar kaybettiğimiz tüm güzelliklerimizi.

 

Duamız: Ya Rabbi, sen bizi, şirkten uzaklaşıp sana tevhitle yaklaşmayı nasip et. Hikmetli kitabı dinleyip ona uymayı nasip et. Hikmet ehlinin öğütlerine tabi olmayı bizlere bahşet. Şirkin zulmünden bizleri ve nesillerimizi muhafaza et. Şirke karşı durup onunla tevhidin bilinciyle mücadele etmeyi ümmete bahşet. Tevhid davasında bizlere yardımcı ebeveynler nasip et. Tevhidi; şirke karşı savunacak çocukları bizlere ikram et. Sürekli hak yolda, hakkın mesajını gölgelemeyecek bir üslubu biz davetçilere lütfet. Son nefesimize kadar namazımız dosdoğru kılmayı ve iyiliğin ihyası, kötülüğün imhası için mücadele etmeyi lütfet. Zorluklara ve zorbalar karşı sabrede bilmeyi ve sabrı direnişe çevirebilmeyi bize nasip et… Ya Rabbi rızanı bahset… Ya Rabbi, yardımını bahşet… Ya Rabbi sevgini bahşet... Sevgini bahşet bu kurak yüreklerimize ki ektiğimiz tohumlar çürümesin…

 

SELAM VE DUA İLE