MEDYANIN GÜCÜ MÜ, GÜCÜN MEDYASI MI?
Şükrü HÜSEYİNOĞLU
27-08-2023 19:38
Medya, iletişim araçlarına verilen genel bir addır. El yazması ve basılı kitaplar, ansiklopediler, gazeteler, dergiler, Tv, sinema ve internet, yaygın tanım içerisinde medya araçları kapsamında ifade edilen unsurlardır.
Medyanın siyasal ilişkiler içerisinde kaçıncı gücü teşkil ettiğine dair süregelen bir tartışma vardır, bilindiği gibi. Genel kanı ve tanımlama, medyanın “dördüncü kuvvet” olduğu yönündedir. Peki bu ne kadar gerçeğe tekabül eden bir tanımlama ve tartışmadır? Her şeyden önce, medya dediğimiz iletişim araçları başlı başına bir güç odağını mı teşkil etmektedirler, yoksa siyasi ve iktisadi çeşitli güç odaklarının kamuoyu oluşturma ve yönlendirme araçları işlevi mi görmektedirler?
Başlıkta sorduğumuz soru, medyanın işlevi açısından son derece önemli ve temel bir sorudur ve okuyucu tarafından bu soruya verilecek cevap, mevcut medya araçlarının genel olarak “gücün medyası” niteliği taşıdığı yönünde olacaktır. Ki durum tam olarak bu minvaldedir.
Evet medya çok önemli bir güçtür, toplumların algı ve tutumlarının şekillendirilmesinde, iktidarların belirlenmesi ve yönlendirilmesinde, bir kültür transferi ve dahası kültür emperyalizmi aracı olarak medya, dördüncü kuvvet olmanın ötesinde birinci kuvvet olarak nitelenecek bir etkiye sahiptir. Nitekim Kanadalı iletişim bilimci Marshall Mcluhan, 60’lı yıllarda Tv’nin dünya çapında yaygınlaşmaya başlamasıyla, dünyanın giderek Amerikan kültürünün egemen olduğu küresel bir köy (global village) haline geleceği öngörüsünde bulunmuştu.[1]
Tv ve ardından internetin etkisiyle bugün yaşanan durum tam da bu değil midir? Dolayısıyla medyanın gücünü yok saymak veya küçümsemek isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Lakin mevcut işleyişte “medyanın gücü”nden önce “gücün medyası” tesbitinin yapılması, meseleyi doğru anlamak ve konumlandırmak açısından elzemdir. Üstelik bu durum salt günümüzün gerçekliği de değildir, tarih boyu çoğu zaman yaygın durum bu olmuştur.
İnsan sosyal bir varlıktır ve dolayısıyla insanın olduğu yerde iletişim kaçınılmazdır. Modern medya tanımı ve buna dayalı medya tarihi her ne kadar matbaanın icadı ve onunla birlikte başlayan basılı yayınlarla başlatılıyor olsa da, insanlık tarihinin modern dönemden ve bu dönemin başat aktörü olan Batı’dan ibaret olmadığı açıktır.
Batılıların kendilerini merkeze koyarak ürettikleri ezberleri tekrarlamayı “entelektüellik” olarak gören Batı mukallidi “aydınların” aksine, biz hayatı, insanı ve insanlık tarihini Kitab-ı Kerim’i merkeze alarak okumayı ve anlama çabası göstermeyi imanımızın bir gereği görmekteyiz.
Vahye kulaklarını ve kalplerini tıkamış ve hevalarını ilah edinmiş olan Batılıların insanlık tarihini “ilkellikten medeniliğe” doğru akan bir süreç olarak görüp o şekilde tasnife tâbi tutan determinist yaklaşımlarına karşın, biz insanlık tarihinin Nübüvvet ve ona dayalı olarak Allah’a itaatle başlayıp, daha sonra insanların farklı tercihleriyle takva ile tuğyan arasında değişen döngüsel bir süreç olduğunu biliyoruz.
İşte bizim iletişim/medya konusuna bakışımız da, Batılı kalıplarla olmamalı, olamaz. Biz Kitab-ı Kerim’in tanıklığıyla biliyoruz ki, insanlık tarihi bir anlamda iletişimle başlamıştır. Zira Rabbimiz, insanın yaratılış ve dünya imtihanının başlamasına giden süreci bize beyan ederken, Adem (a.s.)’a isimleri öğrettiğini bildirmektedir.[2]
Rabbani Medya, Şeytani Medya
İnsana isimlerin öğretilmesi, iletişimin başlangıcını oluşturmaktadır. İlk insan Adem (a.s.) ve eşi yaratılıp cennete yerleştirildikten sonra iletişim ve imtihan süreci de başlamıştır. İlk insanlara Rabbimizin “Ve dedik ki: Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleşin. İkiniz de onun nimetlerinden dilediğiniz gibi bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.” (A’raf, 7/35) emri ve bu emre karşılık İblis’in “…Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı…” (A’raf, 7/20) şeklindeki aldatıcı propagandası, insanoğlunun muhatap olduğu ilk iletişim mesajları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aslında medya tarihi, bu iki mesaj türünün bir süreğidir dersek yanlış bir tesbit yapmış olmayız. Rabbani kaynaklı, hakikat üzere inşa ve ifade edilmiş mesaj türü ve buna karşılık şeytani kaynak ve nitelikli, yalan ve aldatmaya, saptırmaya dayalı mesaj türü…
İletişimin türü ve iletişim araçlarının mahiyeti zaman içinde değişse de, bu iki nitelik değişmemiştir ve günümüz medyalarını da bu temelde ikiye ayırmamız gerekir. İletişim araçları (medya) neticede güç/iktidar ilişkileriyle doğrudan bağlantılı ve bu ilişkilere bağımlı olduğundan, hakkın egemen olduğu zeminlerde medya hakkın ve halkın sesi olma niteliğine haiz olurken, bâtılın egemen olduğu zeminlerde ise bâtılın ve onunla kitlelere tahakküm eden güç odaklarının (mele ve mütrefin) sesi ve dahası tahakküm aracı olmuştur, olmaktadır.
Mekke câhiliyesinin medyası durumundaki cahiliye şairlerinin şiirleri ile, Rasulullah (a.s.)’ın Medinesindeki, İslam devletinin medyası işlevi gören mü’min şairlerin şiirleri arasındaki fark bunun tarihteki örneklerinden biridir.
Günümüzde, hem küresel hem de yerel ölçekte mele ve mürtefin (siyasi ve iktisadi güç odaklarının) medyası durumundaki yaygın/egemen medya araçları ile, gücün sözüne karşı dar imkânlarla da olsa sözün gücünü yükseltme mücadelesi veren mü’minlerin mütevazi medya organları arasındaki nitelik farkı aynı minvaldedir.
Evet, şiir İslam risaleti öncesi dönemde Arabistan coğrafyasında bugünkü medyanın işlevine sahipti. Topluma belli mesajların iletilmesi, içtimai ve siyasi kanaatlerin oluşturulması, gündemin belirlenmesi ve yönlendirilmesi, muhalif düşüncelerin dile getirilmesi gibi hususlarda en etkili araç durumundaydı.
Şiirin yanı sıra kıssacılık da bu noktada etkili bir araç işlevi görüyordu. Kıssacılar (kussas), türlü hikâyelerle toplum algı ve anlayışını yönlendiriyorlardı. Nadr b. Haris’in, Mekke toplumunun dikkatini Kur’an mesajlarından uzaklaştırmak için, bir kontra-medya faaliyeti olarak İran hikâyelerini getirip Mekke’de gündemleştirmesi meşhurdur.
Şiirleri Kâbe duvarına asılarak kamuoyuyla paylaşılan muallaka şairleri bu anlamda o günün Arabistan’ının “ana akım medyası” niteliğine haizdiler. O günün şairleri arasında, cahiliye döneminde şair olup, Müslüman olduktan sonra da şiirle iştigal etmeye devam eden ve bu sebeple “muhadramun” diye vasfedilen şairler de vardı, ki “Rasulullah’ın şairi” Hassan b. Sâbit, Abdullah b. Revâha, Abdullah b. Zib’ara bu isimler arasındadır.
İbn Hacer’in el-İsâbe’sinde Hassan b. Sâbit’le ilgili şu bilgileri okuyoruz:
“Cahiliye devrinde Yesriblilerin şairiydi. Peygamberlik döneminde Rasulullah’ın şairiydi… Rasulullah Hassan’ı minbere koyardı. O oraya çıkıp, Rasulullah’ı hicvedenleri hicvederdi. Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu: Rasulullah’ı savunduğu sürece, Rûhu’l-Kudüs Hassan ile beraberdir.”[3]
Hassan b. Sâbit'le ilgili şu rivayet de konumuzla ilgili dikkate şayan bir içeriğe sahiptir:
“Hassan’a: ‘Ey Ebû’l-Hüsam! İslam’daki şiirlerin gevşedi, zayıfladı’ denildi. Hassan, bunu söyleyen kişiye: ‘Ey kardeş oğlu! İslam yalanı yasaklıyor. Şiiri, yalan süsleyip güzelleştirir’ diye cevap verdi.”
İşte “medyanın gücü” ile “gücün medyası”nın ayrılış noktası tam da burasıdır. Bu iki tanımı yapmakla, “sözün gücü” ile “gücün sözü” arasındaki akidevi, ahlaki, ontolojik farktan söz etmekteyiz. Hakka ittiba anlayışı üzere, adil şahitlik zemininde bir iletişim faaliyeti yürütmeyi esas alan, dolayısıyla mevcut durumda yaygın olduğu üzere “medyanın gerçeği”ni kurgulayıp pazarlama değil, “gerçeğin medyası” anlayışıyla hareket eden bir medya gücünün, her an ve alanda insanlığın hayrına olacağı aşikârdır.
Söz konusu olan “gerçeğin medyası” olsa, içtimai ve siyasi işleyiş açısından ister dördüncü kuvvet, ister birinci kuvvet olsun işlevi açısından sorun değil, insanlığa olumlu bir katkı teşkil edecektir. Oysa mevcut durumda yaygın/egemen olduğu gibi “gücün medyası” ve onun “medyanın gerçeği” yaklaşımı üzere olan işleyişi, medyayı tuğyanın, zulmün ve sömürünün etkili bir aracı haline getirmektedir.
Medyanın varlık gerekçesi gereği, herhangi bir medya organından öncelikle beklenen; sonuna kadar gerçeğin peşinde koşmak ve olup-biteni topluma doğru bir şekilde aktarmaktır. Bugün dünyada ve Türkiye’deki hakim medya anlayışı ise, gerçeğin peşinde koşan ve olup-biteni aktaran bir ayna olmaktan ziyade, dayandığı siyasi veya iktisadi güç adına “gerçeği” kendisi kurgulayıp servis eden ve güç odakları ne olmasını istiyorsa onu haber veya veri olarak üreten veya olup-biteni bu şekilde haberleştiren bir kurgu ve illüzyon mantığından neşet etmektedir.
Bu durumda haber de, yorum da gerçeğin aranması ve aktarılması ameliyesi olmaktan çıkıp, birer siyasi/iktisadi nüfuz aracı haline gelmektedir. Dolayısıyla bırakalım asgari insani/vicdani değerleri, iletişim fakültelerinde öğrencilere ezberletilen “Basın Ahlak İlkeleri” bile medya organları açısından bir bağlayıcılığa sahip olamamaktadır.
Medya organlarının iktisadi ve siyasi nüfuz silahı, medya çalışanlarının da bu nüfuz savaşının silahşörleri olarak istihdam edildikleri gerçeği, bugün medya dünyasının en yakıcı gerçeğidir. Bir iletişim fakültesi mezunu olarak, bu yakıcı gerçekle yüzleşmek, beni gazetecilik mesleğinden soğutan bir husus olmuştu.
Okulu bitirip gazeteciliğe başladığım süreçte bir süre çalıştığım muhafazakâr bir gazetede, Yazı İşleri Müdürü tarafından bana tevdi edilen bir haberi çalışmayı, tevdi edilenin haber değil gazeteye hükmeden holdingin rakiplerine yönelik nüfuz çatışması eksenli bir dosya olduğunu gördüğümden reddetmiş ve bu ret, gazetede ciddi bir sıkıntıya sebep olmuştu. Bugün medyada haber diye okuduğumuz/izlediğimiz nice metnin arka planında bu tür nüfuz savaşlarına dayalı kurguların olduğunu bilmemiz gerekir. Tüm çeşitliliğine ve çok sesliliğine rağmen medyanın bu alanda aynı anlayış ve alışkanlıklarla hareket ettiğini söylemek haksız bir tesbit olmayacaktır.
Bugün medyanın “siyasi ve iktisadi nüfuz aracı” olma niteliği, habercilik anlayışı ve yorum kabiliyetini belirleyen temel etken durumundadır. Medyada “haber” olarak yer alan pek çok metin, aslında bir iktisadi veya siyasi faaliyetin parçası olarak üretilmekte, gerek medya organlarının ardındaki şirketlerin gerekse reklam veren şirketlerin satış stratejileri veya siyasi odakların hedefleri doğrultusunda üretilip servise konulmaktadır. Bu açıdan medyada yer alan haberlerin yalnızca haber olmadığını bilmek ve onlarla hedeflenenin ne olduğunu kavramaya çalışmak gerekir.
Hatırladığım kadarıyla “Gazete Haberciliği” dersinde, bu konuyla ilgili olarak bize şu örnek anlatılmıştı: 80’li yıllarda Milliyet gazetesi “bakır tencerelerin zararları” konusunda bir yayın furyası başlatıyor. Birkaç ay süren bu yayınlarda bakır tencerelerin kanser sebebi olduğu ifade ediliyor ve tıp çevrelerinden bu konuyla ilgili görüşler alınıp aktarılıyor. Buraya kadar her şey, Milliyet’in halkın sağlığına ne kadar da önem verdiği şeklinde anlaşılıyor.
Fakat sonunda bu gayretkeşliğin gerçek gayesi ortaya çıkıyor: Bu yayınların sonunda Milliyet, çelik tencere promosyon kampanyasına start veriyor! 90’lı yıllarda TRT ekranlarında birkaç ay süren mercimeğin faydaları konusundaki yayınların ardındaki gayenin de, Tarım Bakanlığı’nın depolarındaki mercimek stoğunun eritilmesi olduğu çok geçmeden anlaşılmıştı! Günümüzde de medyada yer alan birçok haber ve yorumun bu tür iktisadi veya siyasi gayeler çerçevesinde üretilen metinler olduğunu bilmekte fayda vardır.
Medyanın siyasi güç sahiplerince, gerek toplumsal mühendislik enstrümanı olarak, gerekse rakiplerine karşı bir operasyon aracı olarak etkili bir şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Mekke’de Arap cahiliye şairlerinin, Medine’de ise Yahudi şairlerin Rasulullah’a ve İslam’a yönelik muhalefetleri bu duruma örnektir.
AKP genel başkanı ve başbakan olduğu bir dönemde, 2016 yılında Ahmet Davutoğlu’na karşı gerçekleştirilen meşhur “Pelikan” operasyonu bu konuda yakın dönemle ilgili uzun yıllar unutulmayacak bir örnektir. Bir asır öncesinde benzeri bir medya operasyonunu, “Pelikan” operasyonu sonrası konuyla ilgili kaleme aldığı “O gece radyoda olanlar...” başlıklı yazısında Yıldıray Oğur şöyle anlatıyordu:
“Sadri Maksudi, Çarlık Rusya’sına bağlı Tatar bölgesinde Cumhurbaşkanlığı da yapmış inanmış bir Türk milliyetçisi, Sorbonne’da ders vermiş bir tarih profesörüydü. Cumhuriyet kurulunca heyecanla Ankara’ya gelmiş, Atatürk’ün ricasıyla da yeni Türk Cumhuriyetine hizmet etmek için Ankara’ya taşınmıştı. Üniversitede dersler verdi, Tarih Kongreleri’ne öncülük etti, Atatürk’ün sofrasının müdavimlerinden biri oldu. Tabii vekil de seçilmişti.
Bir gün Meclis’te adını Atatürk’ün koyduğu Denizbank’ın kuruluş önerisi görüşülüyordu. İtiraz etti: ‘Denizbank Türkçe değil Deniz Bankası olmalı.’ Bir profesörden gelen bu itiraz kabul edildi.
O gece sofrasında bunu duyan Atatürk çok kızdı. Gece yarısını geçmişti. Radyoyu açtırdı, sofrasındakileri radyoya gönderdi. Sabaha kadar radyoda Sadri Maksudi linç edildi. Falif Rıfkı, Sadri Maksudi’yi ‘karanlık kafalı’, yıllarca adı kitaplarda A. diye yazılan Agop Dilaçar, bu Türkçü tarihçiyi ‘Gayrimillî, Türkçe bilmez, cahil’ ilan etti. Ertesi gün gazetelerin manşetlerinde de sürdü linç.
Bir gecede profesörlükten cahilliğe terfi ettirilen Maksudi köşesine çekildi, dersler verdi, emekli oldu. Ama hep küs kaldı.”[4]
Medya araçlarının iktidar sahiplerince bir operasyon enstrümanı olarak kullanılmasına misal olarak hatırlattığımız bu iki hadiseden 1920’lerde olanda araç radyo, 2010’larda olanda ise internet olmuştur. Görüldüğü üzere araçlar değişse de, yaygın/egemen medyanın “gücün medyası” olma niteliği değişmemektedir.
“Bilim Kilisesi”nin Propaganda Aracı Olarak Medya
Muharref Hıristiyanlığın fıtrat ve akılla çatışan öğretileri ve Katolik kilisesinin bu öğretilere dayalı endüljans ve engizisyon gibi uygulamaları, özellikle 15. asır ve sonrasında Batı’da kiliseye karşı sorgulamaları ve itirazları beraberinde getirmiştir.
Bu sorgulama ve itirazlar, yeryüzündeki yegâne hak din[5] olan İslam’ın mesajına yönelme gibi bir yaklaşımdan mahrum olduğundan, iki yönde sonuç vermiştir. 1- Martin Luther ve Jean Calvin gibi isimlerin öncülük ettiği reformasyon, 2- Kiliseye ve onun üzerinden bütünüyle din mefhumuna tavır alarak, seküler temelde insanı ve insan aklını merkeze alıp mutlaklaştıran pozitivist “aydınlanmacı” yaklaşım.
İşte bu yaklaşım, Hümanizm ile “Tanrı”nın yerine insanı, pozitivizm ile “İncil”in yerine aklı koyduğu gibi, “Kilise”nin yerine de kendi kilisesini inşa etmiştir: “Bilim Kilisesi”. “Aydınlanma” ideolojisinin dini olan laisizmi resmi din haline getiren ulus-devletler, “Bilim Kilisesi”nin şubeleri olan üniversite ve okulları kilisenin karşısında konumlandırdı, profesörler, doçentler ve öğretmenler de toplum için belirlenen yeni resmi dinin “rahipleri” olarak vazifelendirildi.
Bu süreçte matbaanın da giderek yaygın kullanıma alındığı bir ortamda gazete ve dergi gibi süreli yayınlar ve sonrasında radyo ve televizyonun icadıyla güçlenen seküler ulus-devlet medyası, yeni resmi dinin propaganda aracı, kiliseye karşı “Bilim Kilisesi”nin sesi olarak işlev görmeye başladı.
Türkiye’de Kemalist tuğyan kadrosunca 1923’te kurulan laik rejim, her konu ve alanda olduğu gibi bu hususlarda da Batıyı birebir taklit etmeye koyuldu. İslam’ı toplum hayatı ve devlet nizamından uzaklaştırarak, Batının laisizmini “resmi din” olarak konumlandırdı, câmiye karşı okulu bu yeni dinin mâbedi, imamlara karşı öğretmenleri bu yeni dinin “rahipleri” işleviyle vazifelendirdi.
Medyanın işlevi de, aynı şekilde Batıdan kopyalamaya dayalı olarak yeni “resmi dinin” propagandasını yapmak ve bu karşın İslam ve Müslümanların ise karalanması ve karikatürize edilmesi şeklinde belirlendi. Yaygın/egemen medya organları, gazetesi, radyosu ve sonraki dönemlerde televizyonlarıyla bu habis işlevi üstlenirken, sinema sektörü de aynı yaklaşımla hareket etti.
Bir cami hocasının keçisi çalındığında bu olayın medyada kasten “İmam keçi çaldı” şeklinde verilmiş olması, medyanın bu işlev ve tutumu konusunda darb-ı mesel haline gelmiştir. Sinema filmlerinde cami hocası ile köy öğretmeni tiplemelerinin, hocanın pejmürde kılıklı, menfaatçi, merhametsiz, öğretmenin ise sevecen, yardımsever bir portreyle birbirine karşı konumlandırılması, dahası cami hocalarının savaş zamanlarında düşmanla işbirliği yapan tiplemeler olarak propaganda edilmesi, resmisi gayr-i resmiyle laik ulus-devlet medyasının İslam ve Müslümanlara karşı kara propaganda örneklerinden bazılarıdır.
“İrtica”, “mürteci”, “yobaz”, “kara ses”, “meczup” gibi yaftalamalar da, laik rejim ve onun güdümündeki medya organlarının İslam ve Müslümanlara karşı kara propaganda jargonunda öne çıkan ifadeler oldular. En son 28 Şubat süreci, bu habis jargonun Müslümanların üzerine boca edildiği bir dönem oldu bilindiği üzere.
Medyanın her alanda olduğu gibi İslam ve Müslümanlar konusundaki tutumu da, değişen siyasi şartlara göre görece değişiklik göstermektedir. 28 Şubat sonrası dönemde, 2002 yılında AKP hükümetleriyle birlikte jakoben baskıcı laiklik yerine tesis edilmeye başlanan anglo-sakson ılımlı laiklik politikalarının medyanın tarz ve diline yansıması bunun bir örneğidir.
“Merkez medya” adım adım jakoben niteliğinden yeni iktidara uyumlu şekilde ılımlı laiklik anlayışına evrilince, İslam ve Müslümanlar konusundaki yayın politikaları da bu değişime ayak uydurmaya başladı. Artık medya, İslam ve Müslümanları düşmanlaştırıcı ve karalayıcı yayınlardan ziyade, İslam ve Müslümanları rejime entegre edecek tarzda, İslam’ı bir egemenlik öğretisi ve hayat nizamı olmaktan ziyade mevcut egemenlik ilişkilerine tâbi, ahlaki öğretileri yüksek, bununla birlikte mevcut işleyişle uyumlu bir din ve Müslümanları da “dindar” kimlikleriyle mevcut içtimai ve siyasi işleyişe sâdık insanlar olarak konumlandıracak tarzda yayınlar yapıyor.
Bu itibarla İslam’a ve Müslümanlara yönelik jakoben laik saldırganlığı ve buna dayalı medya politikalarını şeytanın soldan yanaşması olarak nitelemek mümkün olduğu gibi, ılımlı laik yaklaşım ve medya politikalarını da şeytanın sağdan yanaşması olarak niteleyebiliriz.
Biz Müslümanlara düşen görev, şeytanın her türlü yaklaşım biçimine karşı uyanık olmak, İslam’ı bütüncül bir hayat nizamı olarak doğru kavrayıp, insan hevasına dayalı egemenlik ilişkilerine tâbi değil, onları temelden reddeden yegâne hak egemenlik öğretisi olduğu bilinciyle İslam’a ittiba etmektir.
Rabbimizin Bakara suresi 143 ve Hac suresi 78. ayetlerde buyurduğu üzere yeryüzündeki hakka şahitlik mükellefiyetimizin bir parçası olarak imkânlarımız dahilinde medya organlarına sahip olmaya çalışmak ve böylece “gücün medyasına” karşı sözün gücünü yükseltmeye çalışmamız gerekir.
[1] Mcluhan’ın konuyla ilgili “The Global Village” adlı eseri, Türkiye’de de “Global Köy” adıyla (Scala Yayıncılık) yayınlandı.
[2] Bakara, 2/31
[3] İbn Hacer el-Askalâni, el-İsâbe, C.1, Sh. 492, İz Yayıncılık
[4] “O gece radyoda olanlar...”, Yıldıray Oğur, 5 Ağustos 2016, Türkiye
[5] Bkz: Âl-i İmran, 3/19
(Not: Bu makale Vuslat Dergisi'nin Ağustos 2023 sayısında yayınlanmıştır.)
YORUMLARHenüz Yorum Yok !Diğer Yazıları
- 23-04-2024 ÂHİR ZAMANDA ERDEMLİ OLMAK VE ERDEMLİ KALMAK
- 08-02-2024 5816’YA KARŞI HAK VE HUKUK SAVUNMASI
- 19-01-2024 MÜSLÜMANLAR OLARAK BİR “BAYBURT DÂVÂMIZ” OLMALI
- 06-01-2024 KİTAB’IN ORTASINDAN KONUŞANLARA KULAK VERMEK
- 13-12-2023 ZULME VE ZALİME TUFAN GEREK!
- 26-10-2023 TERÖR NE? TERÖRİST KİM?
- 12-09-2023 SELAMUN ALEYKUM ARAPÇA, GÜNAYDIN TÜRKÇE Mİ?
- 27-08-2023 MEDYANIN GÜCÜ MÜ, GÜCÜN MEDYASI MI?
- 10-08-2023 KADİM BİR PUT OLARAK “GAVS” İNANCI
- 25-07-2023 DEĞİŞİM, ZORUNLU BİR İSTİKAMET MİDİR?
- 26-06-2023 DİYANET NİÇİN KURULDU, MEVCUT DURUMDA İŞLEVİ NEDİR?
- 10-06-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI -III-
- 13-05-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI -II-
- 13-04-2023 İYİ YAZMAK
- 23-03-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI
- 07-03-2023 İZLENİMLER... DEPREM DEĞİL KIYAMET
- 10-01-2023 TESETTÜRÜN EVRENSELLİĞİNDEN, ÇIPLAKLIĞIN EVRENSELLİĞİNE
- 08-12-2022 "TEVHİDİ" TARİKATLAR
- 11-11-2022 SEYYİD KUTUB BAĞLAMINDA DURUM TESBİTİ
- 15-10-2022 MODERN İNSAN, BİZ MÜSLÜMANLAR VE “HAYVAN HAKLARI”
- 09-09-2022 "BÜYÜK İKRAMİYE" HEP DÜZENE!
- 17-08-2022 KOMPLO TEORİLERİ VE SAVRULMALAR ARASINDA 15 TEMMUZ MUHASEBESİ
- 22-07-2022 KERVAN MI, ORDU MU?
- 20-06-2022 POLİTİK VE EKONOMİK BİR ENSTRÜMAN OLARAK “HOLOKOST” KAVRAMI
- 17-05-2022 TRİBÜNLERE OYNAMAK!
- 11-04-2022 MÂBED DİLİ, SİYASAL DİL, DÂVET DİLİ
- 15-03-2022 FARKLI BOYUTLARI VE MERHALELERİYLE “HİCRET” KAVRAMI
- 10-02-2022 YAŞANAN İSTİKAMET KRİZİ SÜRECİ VE “MERHALE FIKHI” SÖYLEMİ ÜZERİNE
- 12-01-2022 MUTAFFİFÎN DÜZENİ OLARAK KAPİTALİZM
- 18-12-2021 İBRAHİM (A.S.)’IN, MUSA (A.S.)’IN, MUHAMMED (A.S.)’IN RABBİNE İMAN ETMEK
- 08-12-2021 DİYARBAKIR İZLENİMLERİ
- 16-11-2021 KADİM VE GÜNCEL BOYUTLARIYLA “CÂHİLİYE”
- 06-11-2021 HATIRALARLA, AHMED KALKAN HOCAYA TANIKLIĞIM
- 11-10-2021 ALLAH’A İMAN ETMEK NE DEMEKTİR?
- 25-09-2021 POST-MODERN BİR İĞVA BİÇİMİ OLARAK “KUR’AN’IN GÖRECELİLİĞİ” İDDİASI
- 15-09-2021 RABBİMİZİ, KUR’AN’DAKİ İSİM VE SIFATLARIYLA TANIMAK, BİZİ KULA KULLUĞUN HER TÜRÜNDEN KORUR
- 06-09-2021 AFGANİSTAN’DA BATI VE DOĞU EMPERYALİZMİ ARASINDA İSTİKRAR ARAYIŞI VE TALİBAN'IN DÖNÜŞÜ
- 22-08-2021 ULÛHİYYET, RUBÛBİYYET VE İSİM-SIFAT TEVHİDİ TASNİFİ NE ANLAMA GELİYOR?
- 20-07-2021 TEVHİDİN İKAMESİNDE TEBERRİ VE HAMD KAVRAMLARININ ÖNEMİ
- 07-07-2021 BAŞÖĞRETMEN
- 11-06-2021 TEVHİD ESMÂSI VE ŞİRK ESMÂSI
- 11-05-2021 AKİDEMİZİ GELENEKSEL, MODERN VE POST-MODERN HURAFELERDEN ESMÂ İLE SELİM KILMAK
- 14-04-2021 TEMEL İMAN İLKELERİNİ, KUR’AN’DAKİ ESMÂ İLE KAVRAMAK -I-
- 11-03-2021 KAPİTALİST-MODERNİST TUĞYANA TEOLOJİK HİZMETTE SON ZIRVA: "BAŞÖRTÜSÜZ TESETTÜR"
- 02-02-2021 ÜMNİYYE/EMANİYYE KAVRAMI
- 09-01-2021 KAPİTALİZME TEOLOJİK HİZMETE MÛTİ, “PROTESTAN PAPAZLIĞI” HEVESLİLERİ -II-
- 11-12-2020 KAPİTALİZME TEOLOJİK HİZMETE MÛTİ, “PROTESTAN PAPAZLIĞI” HEVESLİLERİ
- 14-11-2020 DİRİLERE MENKIBE, ÖLÜLERE KISSA!
- 11-10-2020 LAİK DÜZENDE HUTBE VE KILIÇ!
- 16-09-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -V-
- 08-09-2020 İKTİDARIN EMPERYALİZM KARŞITLIĞI (!) GÖZ DOLDURUYOR
- 15-08-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -IV-
- 26-07-2020 HACCIMIZ, KURBANIMIZ, NAMAZIMIZ BİR SON DEĞİL BAŞLANGIÇTIR
- 10-07-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -III-
- 09-06-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -II-
- 14-05-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -I-
- 01-05-2020 DİYANET BAŞKANI'NIN ÇIKIŞI, TEPKİLER VE HİÇ EKSİK OLMAYAN MASALLAR
- 17-03-2020 İP
- 10-02-2020 LAİK DÜZENİN TOKİ’Sİ, LAİK DÜZENİN BANKASI, LAİK DÜZENİN DİYANET’İ
- 08-01-2020 SANDALYELER KALDIRILINCA CÂMİLER ASLINA DÖNMÜŞ OLDU MU?
- 11-12-2019 AFRİN İZLENİMLERİ
- 19-11-2019 CÂHİL DOSTLARI VE AZGIN DÜŞMANLARI KISKACINDA PANODAKİ AYET
- 03-11-2019 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 10-10-2019 MODERNLEŞME POLİTİKALARININ NESNESİ VE DOLAYISIYLA MAĞDURU OLARAK KADIN
- 12-09-2019 “ATALAR DİNİ”NE HAYIR, “ATA DİNİ”NE EVET Mİ?
- 08-08-2019 KURBAN İÇİN, BIÇAĞINDAN ÖNCE BİLİNCİNİ BİLE!
- 10-07-2019 TARAF OLAN BERTARAF OLUR!
- 03-07-2019 İLİM HAKLA BÂTILI AYIRMAK, ÂLİM YAŞADIĞI ÇAĞDA HAKLA BÂTILI AYIRANDIR
- 23-06-2019 SON BİRKAÇ AYIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 08-06-2019 ASIRLARDIR “SEMBOLİK KRAL” MUAMELESİ YAPILAN KUR’AN’I, YENİDEN KAYNAK EDİNMELİYİZ
- 11-05-2019 TÜM MESELE, “TEMEL KAYNAĞIN” NE OLDUĞU
- 10-04-2019 SELEFİYYE, HURAFELERE KARŞI SAHİH İSLAM SÖYLEMİNDE NE KADAR TUTARLI?
- 24-03-2019 SON BİRKAÇ AYIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 08-02-2019 YAŞAR NURİLEŞME TEMAYÜLÜ
- 01-01-2019 BÜYÜ, NAZAR, RUKYE VE CİNLERLE ETKİLEŞİM KONULARINA GİRİŞ
- 10-12-2018 SON AYLARIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERİMİZE DAİR KISA KISA
- 10-11-2018 KEMALİSTLERİN ANDI, BİZİMSE AKİDEMİZ VAR!
- 09-10-2018 AVM VE STADYUM ARASI “MESCİD”, CAHİLİYE ARASI “İSLAM”
- 09-09-2018 İSLAM COĞRAFYASINDAKİ İKTİDARLARIN ALLAH’I OLSAYDI, ONLARIN DOLARI OLMAZDI
- 28-08-2018 RASULULLAH (A.S.) YERLİ VE MİLLİ MİYDİ?
- 08-08-2018 KUTSAL DEVLET OLUR MU?
- 07-07-2018 MUHAFAZAKÂR CENAHTA YÜKSELEN TREND: LAİKLİKTEN LAİKLİK BEĞENMEK
- 19-06-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR
- 07-06-2018 DÜNYEVİLEŞME SADECE “TEK DÜNYALILAR”IN SORUNU MU?
- 22-05-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 11-05-2018 İSLAM DÂVÂSININ/DÂVETİNİN İLK AŞAMASI: HAKLA BÂTILIN AYRIŞTIRILMASI
- 27-04-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR
- 09-04-2018 MÜ'MİN İLE MÜRİD FARKI
- 30-03-2018 ÇİFTLİK BANK OLAYI, KUR'AN'I KABİRLERDE OKUYUN FERMANI VS
- 13-03-2018 MEYDANI DİN HAKKINDA AHKÂM KESENLERE BIRAKMIYORUZ!
- 06-03-2018 “YENİ TÜRKİYE”DE “ESKİ TÜRKİYE”LEŞME TEMAYÜLLERİ
- 12-02-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR TESBİTLERİM
- 27-01-2018 CAHİLİYEYE İSLAM AŞISI BİD’ATI
- 04-01-2018 HAYAT: İKİ “İKRA” EMRİ ARASI
- 22-12-2017 EMANİYYEDEN/KURUNTULARDAN İLME, ÜMMİLİKTEN KİTABİLİĞE
- 16-12-2017 KUDÜS GÜNDEMİNE DAİR
- 27-11-2017 KERKÜK'ÜN DİLİ OLSA
- 15-11-2017 SON KURTARICILAR KEMALİZMLE BÜTÜNLEŞİRKEN…
- 05-11-2017 KADINLARIN, KOCALARININ İSTİKAMETSİZLİĞİ İLE İMTİHANI
- 17-10-2017 DİNDARLAŞMA TRENDİNDEN, DİN(İ)DARLAŞMA TRENDİNE
- 08-10-2017 SUS PAYLARINA RÂZI OLMAK VEYA OLMAMAK
- 19-09-2017 İSLAM YOLUNUN, KRALLARI DEĞİL KURALLARI VARDIR
- 31-08-2017 KURBAN ETİ "DİN"LENDİRİLMELİ
- 13-07-2017 KUR’AN’DA “DAMAL SİLUET ŞENLİKLERİ”
- 02-07-2017 SÂBİTELERE VE GÜNCELE DAİR (HAZİRAN)
- 02-07-2017 SÂBİTELERE VE GÜNCELE DAİR (MAYIS)
- 30-05-2017 TARİHTEN İKİ ÖRNEK OLAY IŞIĞINDA GÜNCEL ŞAHİTLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZ
- 21-05-2017 KADINLARA AÇIK MEKTUP
- 26-04-2017 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 13-04-2017 GÜNCELE DAİR KISA KISA
- 13-03-2017 “KUTSAL DEVLET” ANLAYIŞI ZULÜM ÜRETİYOR
- 08-03-2017 LÂ DEMEK VE FAKAT İLLALLAH DİYEMEMEK!
- 30-01-2017 KUR’AN’I NİHAİ BAŞVURU, HÜKÜM VE ÇÖZÜM MERCİİ OLMAKTAN ÇIKARMAK
- 22-12-2016 HALEP, ŞEHİD ŞEHİRLER KERVANINA KATILIRKEN…
- 10-11-2016 ERDOĞAN’IN “MÜSLÜMAN SİYASETİ" SÖZÜNE DAİR
- 03-10-2016 STK'DAN CEMAATE, KİLİSE FORMUNDAN MESCİDE
- 24-09-2016 SÖZ KONUSU OLAN İSLAM İSE, HİÇBİR ŞEY TEFERRUAT DEĞİLDİR
- 17-09-2016 KURBAN VE HACC, BİR SON MUYDU, BAŞLANGIÇ MI?
- 20-07-2016 YALNIZ DARBEYE DEĞİL, DEMOKRASİYE DE TEKBİRLE DİRENMELİ
- 07-07-2016 İSLAMİ ŞAHSİYETİN, ETKİSİZLEŞTİRİLEN YAPITAŞLARI –II-
- 22-06-2016 İSLAMİ ŞAHSİYETİN, ETKİSİZLEŞTİRİLEN YAPITAŞLARI –I-
- 29-05-2016 PARÇALANAN BEDENLERİMİZ VE PARÇALANAN AKİDEMİZ
- 26-04-2016 YENİ TÜRKİYE ve LAİKLİK
- 07-03-2016 MUHAFAZAKÂR KESİMDE PERİNÇEKLEŞME SENDROMU
- 24-02-2016 SELEFİLİĞİN, KUR’ANİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ -I-
- 05-02-2016 ŞAPKAYI NASIL GİYDİRDİLER?
- 31-12-2015 ALLAH’A KARŞI TAŞKINLIK, HALKA KARŞI TAŞKINLIK
- 04-12-2015 SEKÜLERLEŞEN DİL
- 15-11-2015 İKİ ÖLÇÜSÜZLÜK: İŞGALCİYE GÜL, HALKINA BOMBA
- 27-10-2015 “NAZAR” VAR MI?
- 19-09-2015 NAMAZIMIZ, HACCIMIZ, KURBANIMIZ BİR SON DEĞİL BAŞLANGIÇTIR
- 28-07-2015 DİCLE, KURTLAR, KUZULAR VE MÜSLÜMANLAR
- 22-06-2015 ALLAH’TAN BAŞKALARIYLA KORKUTULMAK
- 21-05-2015 “DİNDAR” KELİMESİ HANGİ BOŞLUĞU DOLDURUYOR?
- 31-03-2015 İNSANIN HAKKI, ALLAH’IN HAKKI
- 18-02-2015 “LAİKLİĞE VEDA” MI?
- 13-01-2015 MÜSLÜMAN DUYGUYLA DEĞİL, ÖLÇÜYLE HAREKET EDER
- 17-12-2014 DEVLETİN PARALELİ, DİKEYİ
- 18-10-2014 İSLAM'A TESLİM OLMAK MI, İSLAM'I TESLİM ALMAK MI?
- 03-10-2014 ALAN HÂKİMİYETİ VERSUS BÖLGESEL VE KÜRESEL HÂKİMİYET
- 16-09-2014 "ESKİ TÜRKİYE" - "YENİ TÜRKİYE" FARKI
- 27-08-2014 GAZZE HALKI İZZETİ ÖĞRETİYOR
- 03-08-2014 RİVAYET KÜLTÜRÜYLE HESAPLAŞILMADAN, IŞİD’E KARŞI ÇIKMAK MÜMKÜN MÜ?
- 19-07-2014 İNSANLIĞIN ÖĞRETMENİ ŞEHİD GAZZE
- 23-05-2014 TEKASÛR SORUNU ve SOMA FACİASI
- 30-04-2014 HİRA SONRASINA AİT BİR DURUŞA SAHİP OLMALIYIZ
- 01-04-2014 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -IV-
- 05-03-2014 MÜSLÜMANLARIN KURUMSALLAŞMAKLA İMTİHANI
- 27-02-2014 PAKİSTANLI ÇOCUKLARA 10. YIL MARŞI OKUTAN "HİZMET"
- 11-02-2014 FİRAVUN'UN SARAYINDA İMANINI GİZLEYEN MÜ'MİN KISSASI BİZE NE DİYOR?
- 11-01-2014 BU NEYİN KAVGASI?
- 12-12-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -III-
- 28-11-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -II-
- 17-11-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -I-
- 12-11-2013 İKİ ÖLÇÜSÜZLÜK: İŞGALCİYE GÜL, HALKINA BOMBA
- 11-10-2013 CAMİ AVLUSUNDAKİ LAİK REJİM
- 06-10-2013 CAMİ–CEMEVİ VE CAMİ-AVM
- 27-09-2013 DEĞİŞEN MEDYA DÜZENİ, DEĞİŞMEYEN MEDYA ALIŞKANLIKLARI
- 17-09-2013 BİR KÖYDE İKİ MUHTAR OLMAZ
- 25-08-2013 MURSİ'YE YAKIŞAN, MISIR'IN SARAYI MI ZİNDANI MI?
- 11-08-2013 ERGENEKON VE İKİ MAĞARANIN TANIKLIĞI
- 19-07-2013 BATI PUTUNU, MÜSLÜMANLAR İLKELERİNİ YİYOR
- 08-07-2013 DEMOKRASİNİN SINIRLARI
- 04-07-2013 KAVRAM TÜKETİCİLİĞİ
- 22-06-2013 MÜSLÜMANIN İSTİKAMETİNİ KONJONKTÜR DEĞİL İLKELER BELİRLER
- 16-06-2013 PEYGAMBERLERE İMAN, ALLAH'IN HAYATA MÜDAHİL OLUŞUNA İMANDIR
- 08-06-2013 MAHKÛM DEĞİL, HÂKİM OLAN ALLAH'A İMAN ETMEK
- 31-05-2013 YEREL ERGENEKON MU, KÜRESEL ERGENEKON MU?
- 20-05-2013 MAVİ MARMARA ÜZERİNDEN SİYONİST REJİMİ MEŞRULAŞTIRMAK
- 28-04-2013 BİR MUHASEBE DENEMESİ VE İSTİKAMET HATIRLATMASI
- 22-04-2013 KUR'AN KISSALARINDA TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜN İLKELERİ
- 12-04-2013 "ANKARA'DA KIRK BEŞ YIL" KİTABI ÜZERİNE
- 06-04-2013 "SOSYAL MEDYA" VEYA ÇAĞIN LOTUS ÇİÇEKLERİ
- 22-03-2013 “ÖZGÜR SURİYE” Mİ, “İSLAMİ SURİYE” Mİ?
- 17-03-2013 BÖYLE BİR CİHAD ANLAYIŞI OLUR MU?
- 28-02-2013 AKP'NİN YAPTIĞI "KİMLİK SİYASETİ" DEĞİL Mİ?
- 12-02-2013 MÜNKERLE BARIŞIK MÜSLÜMANLIK!
- 20-01-2013 "İSLAMİ KAPİTALİZM" SAPTIRMASI
- 10-01-2013 GANNUŞİ’DEN DEMOKRASİ VAAZI DİNLEMEK
- 28-12-2012 TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?
- 12-12-2012 SİYASETİ AKİDEDEN BAĞIMSIZLAŞTIRMAK
- 06-12-2012 NEO-MÜRCÎLİK VE NEO-HARİCİLİK ARASINDA
- 30-11-2012 BİZİM "SANDY KASIRGAMIZ"
- 15-11-2012 HAKLA BÂTIL BİRBİRİNE KARILIRKEN MÜSLÜMANLAR NE YAPIYOR?
- 09-11-2012 PEYGAMBER KISSALARINDA İSLAMİ MÜCÂDELENİN İLKELERİ
- 01-11-2012 YARIM KALAN DUA
- 20-10-2012 BU NEYİN REKABETİ?
- 15-10-2012 KUR'AN KARŞISINDA BİR POSTMODERN GÜRÜLTÜ: GÖRECELİLİK İDDİASI
- 08-10-2012 KOMPLOCULUK?
- 01-10-2012 ALLAH'IN DİNİ PAYANDALAŞTIRILIRKEN SESİZ KALMAK
- 16-09-2012 TÜRKİYELİ MÜSLÜMANLARA ÇAĞRI
- 09-09-2012 "ŞAM'IN FAZİLETLERİ" RİVAYETLERİ ÜZERİNE
- 02-09-2012 K. ALPAY VE A. DURSUNOĞLU: GERÇEĞİN İKİ YARISI
- 25-07-2012 SURİYE DİRENİŞİNE BAKIŞIMIZ
- 12-07-2012 RAMAZAN AYI VE BİR FARKINDALIĞI ŞAHİTLİĞE DÖNÜŞTÜRME ZORUNLULUĞUMUZ
- 12-06-2012 "HARAMEYN DÅVAMIZ" DA OLMALI
- 08-06-2012 HARAMEYN VE ACI GERÇEKLER
- 28-05-2012 "ANAYASA" İÇİN SÖYLEYECEK SÖZÜNÜZ BU MU?
- 23-05-2012 UMRE YOLCULUĞUNUN ÖĞRETTİKLERİ
- 07-05-2012 MÜLK KAVRAMINI DOĞRU ANLAMAK
- 21-04-2012 KULLANAN - KULLANILAN!
- 01-04-2012 FE EYNE TEZHEBÛN!
- 23-03-2012 TARİH NİÇİN TEKERRÜRDEN İBARETTİR?
- 18-02-2012 İDDİALARIMIZ VARDI BİZİM
- 02-02-2012 SURİYE DİRENİŞİ VE ÂDİL ŞAHİTLİK SORUMLULUĞU
- 14-01-2012 DERGİ DEĞİL MEKTEB: İKTİBAS
- 30-12-2011 "KORSAN" VE "KAÇAKÇI" NİTELEMELERİ ÜZERİNE
- 23-12-2011 MÜSLÜMANLARIN KURUMLAŞMAKLA İMTİHANI
- 13-12-2011 KÜRESEL NEVZAT TANDOĞAN: NATO
- 03-12-2011 FETVA
- 18-11-2011 "ÇÖZÜM İSLAM'DA" HAKİKATİNE BURUN KIVIRMAK
- 23-10-2011 "İDEOLOJİSİZ ANAYASA" TALEBİ VE MÜSLÜMANLAR
- 12-10-2011 NİÇİN CİDDE VE KAHİRE?
- 21-09-2011 SUS PAYLARI VE MÜSLÜMANLAR
- 16-09-2011 BİLGİ FETİŞİZMİ
- 19-08-2011 AÇLIK SORUNU, İNSANİ YARDIM VE İSLAMİ MÜCADELE
- 16-08-2011 YÜZDE 81 DİNDAR, YÜZDE KAÇ MÜSLÜMAN?
- 25-07-2011 UNUTULMAYA YÜZ TUTAN DİL: TEVHİDCE
- 20-07-2011 DİCLE, KURTLAR, KUZULAR VE MÜSLÜMANLAR
- 07-07-2011 NAMAZDA KUR'AN OKUDUĞUMUZUN FARKINDA OLMAK
- 30-06-2011 HUDEYBİYE İSTİSMARINDA SON NOKTA
- 22-06-2011 İSLAM COĞRAFYASI, TÜRKİYELİ MÜSLÜMANLAR VE ÜÇ TUTUM
- 13-06-2011 RAHAT KAÇIRAN ÂYETLER!
- 02-06-2011 SİSTEM İÇİ DEĞİŞİM MÜSLÜMANLARIN LEHİNE Mİ İŞLİYOR?
- 27-05-2011 İTİDAL KAVRAMI DOĞRU ANLAŞILIYOR MU?
- 10-05-2011 "MEÂL - TEFSİR" FORMU DOĞRU MU?
- 01-05-2011 "TÖRENLER CUMHURİYETİ" VE ÇOK KUTSALLILIK
- 15-04-2011 İSLAM TOPRAKLARI NİÇİN KOLAY BOMBALANIYOR?
- 10-04-2011 BDP ÇOK GEÇ UYANDI!
- 25-03-2011 SENİN QULHUN SANA, BENİM QULHUM BANA!
- 05-03-2011 BÖLGEDEKİ GELİŞMELER: "İSLAM'SIZ LÂ" NE GETİRİR?
- 28-02-2011 ÖLÜM, İLKELER, PRAGMATİZM
- 18-02-2011 ŞEHADET: ALLAH İÇİN OLMAK
- 12-02-2011 TUNUS VE MISIR DENKLEMİ
- 31-01-2011 “Tarihin sonu"ndan devrimler çağına
- 21-01-2011 BİN ALİ, NE ÖZENTİSİYDİ?
- 07-01-2011 SEYYİD KUTUB VE BİZ: GERİ DEĞİL İLERİ
- 11-12-2010 “SEYYİD KUTUB’U AŞMAK” SÖYLEMİ
- 27-11-2010 KAPİTALİST KUŞATMAYA KARŞI ÇARESİZ MİYİZ?
- 10-11-2010 BİR AĞAÇ GİBİ TEK BAŞINA, BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇE
- 26-10-2010 MÜ'MİNLER BİRBİRLERİNİN VELîSİ Mİ?
- 23-10-2010 DANİEL BEBEK
- 12-10-2010 İSLAMİ SİYASET, MUHAFAZAKÂR SİYASETTEN AYRIŞMAKLA BAŞLAR
- 24-09-2010 KUR'AN MI TEMEL BELİRLEYİCİDİR, HADİSLER Mİ?
- 13-09-2010 AHALİYİ KİMLİKSİZLEŞTİRME PARTİSİ
- 07-09-2010 SON OLARAK...
- 28-08-2010 TERAZİNİN AYARLARIYLA OYNAMAK
- 23-08-2010 PRAGMATİZM ÇIKMAZI
- 13-08-2010 ERCÜMEND ÖZKAN FARKI
- 06-08-2010 HANGİ KÜRT MESELESİ?
- 16-07-2010 DUAYI BİREYSELLEŞTİRMEK
- 07-07-2010 RASULULLAH NİÇİN HABEŞİSTAN’A HİCRET ETMEDİ?
- 21-06-2010 ZAYIFLATILAN İSLAM DEVLETİ PERSPEKTİFİ
- 11-06-2010 ŞEHİDİN ARKADAŞI OLMAK
- 03-06-2010 KAHROLUYORUM
- 21-05-2010 MÜ'MİN ZİHNİN TEMEL KODLARI
- 15-05-2010 İLİŞTİRİLMİŞ DUYARLILIKLAR VE AFGANİSTAN
- 27-04-2010 TEVHİDDEN BAĞIMSIZ ADALET SÖYLEMİ
- 21-04-2010 MÜSLÜMANLAR VE "SİSTEMİN YENİDEN İNŞASI"
- 19-04-2010 TERÖRİZMİ KINAMAK
- 12-04-2010 TEKNOLOJİ: NE MAHRUMİYET, NE MAHKÛMİYET
- 10-04-2010 PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALMAMALI
- 30-03-2010 KENDİ YERİMİZDE VE KENDİMİZ OLARAK...
- 26-03-2010 BUGÜNE KADAR HELAL MİYDİ?
- 12-03-2010 SOMALİ'DE "KORSANLAR VE İMPARATORLAR"
- 02-03-2010 MİNBERLER VE MİHRABLAR
- 19-02-2010 NATO'YA KİM "ONE MİNUTE" DİYECEK?
- 14-02-2010 SORGULANMAYAN VESAYET
- 06-02-2010 BAŞÖRTÜSÜ: ÇÖZÜM YAHUT ÇÖZÜLME
- 25-01-2010 DAVETTE YUVARLAK MASA MODELİ
- 19-01-2010 İSLAM RESTLEŞMEDİR!
- 09-01-2010 ÜÇ TARZ-I SİYASET
- 28-12-2009 BİZİM DE MUNTAZERİLERİMİZ OLMALI
- 17-12-2009 YOL AYRIMINDA İKİ PROJE
- 10-12-2009 O ZATEN KEFENİNİ GİYMİŞTİ
- 02-12-2009 İSLAM, KAPİTALİZMİN VİCDANI KILINAMAZ
- 26-11-2009 KURBAN
- 14-11-2009 GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ DİNDARLIK
- 08-11-2009 KİRLİ ÇORAP - KİRLİ MAHYA İKİLEMİNDE DİYANET
- 31-10-2009 ZİKR: RİTÜELLEŞTİRİLEN HAYAT ÖLÇÜSÜ
- 22-10-2009 İSTİKRAR
- 10-10-2009 ÇÖP İŞÇİSİNİN ÖLÜMÜ
- 24-09-2009 'DİNDARLIK ANKETLERİ'NDE SORULMAYAN SORU
- 06-09-2009 HANGİ EHL-İ SÜNNET?
- 26-08-2009 NAMAZ KILMAYANLAR NİÇİN ORUÇ TUTAR?
- 10-08-2009 RAMAZAN NİÇİN ZAM AYI OLDU?
- 15-07-2009 SEN DE Mİ ADEM!
- 01-07-2009 İSLAM İHTİLALCİ DEĞİL İNKILABCIDIR
- 16-06-2009 İRAN'DA "CUMHURİYET MİTİNGLERİ"
- 30-05-2009 DİNİ PAYANDALAŞTIRMAK
- 16-05-2009 OBAMA'DAN "CAN ALICI" MESAJLAR
- 04-05-2009 NÖBET YERLERİMİZİ NE ÇABUK TERK ETTİK
- 19-04-2009 "KUTLU DOĞUM" NE ZAMAN?
- 03-04-2009 "BEN YAPTIM OLDU" UMURSAMAZLIĞI
- 26-03-2009 BULDUĞUMUZ DEĞİL UMDUĞUMUZ
- 19-03-2009 PUTİN RUSYASI ve İSLAM
- 11-03-2009 BEN “SEÇİM”İMİ O GÜN YAPMIŞTIM
- 28-02-2009 AK PARTİ 28 ŞUBAT’IN MUSA’SI MI, ÂSÂSI MI?
- 19-02-2009 BAŞÖRTÜSÜNÜ SAVUNMAYA VAR MISINIZ?
- 13-02-2009 GAZZE'NİN KİMLİK İHRACI VE ÇOCUKLAR
- 30-01-2009 BİR AYAKKABI DA ERDOĞAN’DAN
- 18-01-2009 KAZANAN GAZZE HALKI OLDU
- 05-01-2009 İNSANLIĞIN ÖĞRETMENİ ŞEHİD GAZZE
- 11-12-2008 ARABESKİN EN TEHLİKELİSİ
- 28-11-2008 KURBAN ORTAKLIĞI
- 20-11-2008 BÜYÜCÜLER VE KEMALİSTLER
- 08-11-2008 OBAMA KİMİ KURTARACAK?
- 08-10-2008 KÜRT SORUNU: ÇÖZÜMSÜZLÜK MÜ, ÇÖZÜM MÜ?
- 18-09-2008 RAMAZAN, KUR’AN VE KADINLAR
- 07-09-2008 ANNE-BABAYA "ÖF" DEMEYEN BİR TOPLUM!
- 27-08-2008 RAMAZAN DENİNCE
- 19-08-2008 AKVARYUM MÜSLÜMANLIĞI
- 03-08-2008 PUTLARIN HAKKI DEVİRİLMEKTİR, ISLAH EDİLMEK DEĞİL!
- 17-07-2008 İSLAM’IN İLK ŞARTI CİDDİYETTİR!
- 08-07-2008 MÜSLÜMANLAR CAHİLİ SİSTEME KANAT OLMAMALI!
- 29-06-2008 ÇİZGİ FİLMLER NE KADAR MASUM?
- 20-06-2008 PROVOKATÖR İTHAMI ÜZERİNE
- 03-06-2008 DOĞRU CAMİLER AÇIK, FAKAT NEYE?
- 24-05-2008 YANGINDA İLK KURTARILACAK
- 14-05-2008 BOYKOTUN ÖNEMİNİ KAVRAYAMAYANLAR İÇİN BİR HABER
- 03-05-2008 YALANDAN KİM Mİ ÖLMÜŞ?
- 19-04-2008 NE "HOŞKÖRÜ", NE ŞİDDET KÖRÜ!
- 05-04-2008 HATİM KAMPANYALARI
- 11-03-2008 KADIN-ERKEK: REKABET Mİ, VELAYET Mİ?
- 01-03-2008 “MÜCAHİD DENKTAŞ” İSLAMİ DEĞERLERE KARŞI!
- 23-02-2008 KUR’AN İLAÇ DEĞİL REÇETEDİR
- 07-02-2008 HERKES DİNİNİN SAHİCİ ADAMI OLMALI
- 26-01-2008 BU KADAR CEHALET İÇİN "AYDIN" OLMAK ŞART MI?
- 20-01-2008 BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI KEMALİZM-APOİZM İTTİFAKI MI?
- 06-01-2008 NAMAZLARIMIZI HIZDAN KORUYALIM
- 25-12-2007 HACCIMIZI GERİ İSTİYORUZ
- 04-12-2007 BU SENARYO, ALFRED HİTCHCOCK'A MI AİT?
- 19-11-2007 KUDÜS BULUŞMASI: RENKLER AYRI, DUYGU VE SLOGANLAR AYNI
- 01-11-2007 TOPLUM MÜHENDİSLERİNİN YENİ GÖZDELERİ: NEOMENKIBECİLER
- 08-10-2007 TV ESİR ALIYOR; ESİR OLACAK MIYIZ?
- 01-10-2007 "NİŞANLILIK DÖNEMİ NİKAHI": KİTABA UYMAK YERİNE KİTABINA UYDURMAK
- 11-09-2007 BELEDİYELER VE RAMAZAN: GÖLGE ETMEYİN BAŞKA İHSAN İSTEMEZ!
- 01-09-2007 KAVRAMLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM!
- 07-08-2007 “İSLAMSIZ İSLAM” SAPTIRMALARINI BOŞA ÇIKARMAK
- 27-07-2007 ULUSALCILARIN MUMU YATSIYA KADAR YANDI!
- 23-07-2007 İSLAMİ MÜCADELE BİR BÜTÜNDÜR, PARÇALANAMAZ!
- 12-07-2007 YALANDAN KİM Mİ ÖLMÜŞ?
- 02-07-2007 JAKOBENİZMİN YENİ MEVZİSİ, YENİ MASKESİ: ULUSALCILIK
- 14-06-2007 ÇEVRESEL İFSADIN SONUCU: "SEKÜLER KIYAMET" BEKLENTİSİ
- 05-06-2007 LAİSİZMİN MERCAYUN'U, İSLAM'IN BİNT CİBEYL'İ
- 25-05-2007 İSLAM SADECE ANLATILMAZ, YAŞANIR
- 12-05-2007 ÇÖZÜM; MEŞAKKATLİ FAKAT İSABETLİ OLAN NEBEVİ HAREKET METODUDUR
- 01-05-2007 HAYALCİ VE ERTELEMECİ SİYASETİN SONU: "TİYATROMUZ BURAYA KADARDI!"
- 27-04-2007 PROVOKASYONLAR, TEKTİPÇİ ULUS KİMLİK KURGUSUNDA DÜĞÜMLENİYOR
- 18-04-2007 “ILIMLI MÜSLÜMAN” KİMDİR?
- 11-04-2007 KAVMİYETÇİLİK, EMPERYALİZME KUSURSUZ HİZMETİNİ SÜRDÜRÜYOR
- 30-03-2007 İNTERNETİ MÜSLÜMANCA KULLANMAK
- 22-03-2007 ESKİDEN BAKKALLARIMIZ VARDI
- 12-03-2007 “BÜYÜK BULUŞMA"DAN BÜYÜK TAHRİBAT
- 23-02-2007 “MUHAFAZAKAR DEMOKLES”İN KILICI İLKAV’IN TEPESİNDE
- 07-02-2007 KUR'ANI TAHKİR VE TEZYİF SUÇU
- 22-01-2007 İKİ YÜZLÜ MEDYANIN “ÇILGIN TÜRKLER”İ
Makaleler
Hava Durumu