Mehmed MAKSUT

25 Nisan 2011

MİLLİYETÇİLİK TÜRLERİ VE TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİLİK

Milliyetçiliği sınıflandırma konusundaki çalışmalar 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayarak günümüze kadar gelmiştir ve halen devam etmektedir. Milliyetçiliği tanımlamak ve anlamak dünya çapında çok çetrefilli bir süreç almıştır ve tüm dünyada tam olarak uzlaşmaya varılamamış bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Anderson’ın deyimiyle; ‘Milliyetçiliğin en az iki yüz yıldır yeryüzünde aramızda olduğu herkes tarafından kabul edilmesine rağmen bugün gelinen noktada bu denli çetrefilli ve analitik olarak üzerinde bu kadar az mutabık kalınan ikinci bir siyasi fenomen bulmak güçtür.”

Birçok araştırmacı ve yazar, milliyetçiliğin türlerini belirtme konusunda çeşitli araştırmalar yapıp milliyetçiliğin tipolojik bir çalışmasını ortaya koymuşlardır. Biz de bu yapılan çalışmalar hakkında bilgiler vererek, milliyetçiliğin türleri hakkında yapılan tasniflere değineceğiz.

Burada şunu ifade edelim ki bu tanımlamalar hep batı eksenlidir. İslam’ın bu konudaki tavrı ve tutumu nettir. İslam hem doğu milliyetçiliğine hem batı milliyetçiliğine karşıdır.  Burada ki amacımız her gün duyduğumuz, ümmet çizgisinde karşı durduğumuz milliyetçiliği biraz daha tanımaktır.

Milliyetçiliği tanımlayıp buna yönelik sınıflamalar yapan başlıca batılı yazarlar şunlardır:

ANTHONY SMİTH, EDWARD H.CARR, HANS KOHN, MİROSLAV HROCH, J. G. KELLAS, CARLTON HAYES, HUGH WATSON

ANTHONY SMİTH

Anthony Smith Milliyetçiliği Teritoryal ve Etnik milliyetçilik olarak iki grupta ele almaktadır. Birinci grubu Anti-sömürgeci milliyetçilik ve entegrasyoncu/bütünleştirici milliyetçilikler, ikinci grubu ise ayrılıkçı ve diasporacı milliyetçilikler ile irredentist ve panmilliyetçilikler olarak iki alt sınıflandırmaya tabi tutmaktadır. Smith’in bu sınıflaması gerçekten milliyetçilik türleri ve sınıflamaları arasında en önemlilerinden ve demirbaşlarından biri olduğunu söyleyebiliriz.

Etnik milliyetçilik: Asya’da ve Doğu Avrupa’da gelişmiş bir miliyetçiliktir. Bunun ayırt edici özelliği, doğuştan bir topluluk fikri ortaya çıkarıyor olmasından gelmektedir. Kendi topluluğunda yaşasa da başka bir yere göçse de birey, kaçınılmaz biçimde, organik olarak, içinde doğduğu topluluğun mensubu olarak ve sonsuza dek onunla damgalanmış olarak kalmaktaydı. Başka bir ifadeyle millet, ortak soydan gelen bir topluluktu. Bu etnik modelin de sayısız yüzü vardır, ilki kesin biçimde ilkeden çok soyu öne çıkarmasıdır. Millet hayali bir 'üst aile' olarak görülür, soy ve şecere ile gurur duyulur Milletler dünyasında bu sınıflamaya göre her bir millet biriciktir, eşsiz ve her biri seçilmiştir.

Milliyetçilik modern öncesi kutsal etnik seçilmişlik mitinin laik, modern muadilidir. Milliyetçilik yeri doldurulamaz kültür değerlerini ve evrenselliğini ön plana çıkartmaktadır

Teritoryal Milliyetçilik: Bağımsızlık öncesi hareketlerde millet kavramı esas olarak sivil ve teritoryal olan hareketlerdir. Bunlar öncelikle yabancı yöneticileri kaçırmaya ve eski sömürge ülkeyi yeni bir devletsel milletle ikame edip, 'teritoryal millet' yaratmaya çalışacaklardır bu sınıflamaya göre Millet belirli bir ülkede aynı yasalara ve kurumlara boyun eğen bir halk topluluğu olarak tanımlanır.

Bu tanımlama milletin batılı tarzda kavramlaştırılmasıdır. Burada hakim olan anlayış mekansal yada teritoryaldır. Yani milletlerin iyi tanımlanmış ülkelere – topraklara sahip olmaları demektir. Topraklardaki doğal kaynaklar da sadece o halka aittir, yabancıların kullanımına ve sömürüsüne kapalıdır. Milli ülke kendine yeterli olmak zorundadır. Otarşi ekonomik çıkarların olduğu kadar kutsal yurt topraklarının da savunulması anlamına gelir. Belli bir toprak parçası üzerinde siyasi bir topluluk oluşturan, fertlerin yasal siyasi eşitliği ile ortak bir sivil kültür ile ideolojiye dayanan millet modeli batılı bir tanımlamadır. Millet belirli bir ülkede aynı yasa ve kurumlara boyun “eğen bir halk topluluğu olarak tanımlanır.

EDWARD HALLET CARR:

Edward Hallet Carr, milliyetçiliği bireycilik ve demokrasinin, özgürlüğün ve eşitliğin reddi olarak görmekte ve milliyetçiliği dönem bazında sınıflandırmaktadır: 1.dönem, 2.dönem ve son olarak ta 3.dönem.

Birinci dönem: Uluslararası ilişkilerin hanedan devletleri arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar olduğu, karakteristik ekonomi politikasının merkantilizm olduğu ve yeni ulusal birimin kralın kişiliği ile özdeşleştirildiği erken modern dönemdir.

İkinci dönem: Rousseau’nun babalığını yaptığı popüler ve demokratik bir siyasal milliyetçiliğin, serbest ticaret, yayılım ve Londra’nın finansal egemenliğine dayanan bir uluslar arası ekonomi düzenine dayanan bir uluslararası ekonomi düzeninin koruması altında tüm Avrupa’ya yayıldığı Fransız Devrimi’nden 1914’e uzanan dönemdir.

Üçüncü dönem: 19. yüzyılın sonlarından İkinci Dünya Savaşına dek süren dönem ki bu dönemde yığınlar tamamen sosyalleşerek ulusa dönüşmüş ve ekonomik milliyetçilik yükselmiş, Avrupa ulusları çoğalmış ve nihayetinde topyekûn savaşlar çıkmıştır.

HANS KOHN:

Kohn’un milliyetçilik anlayışı iki ayırımdan ibarettir bu ayrımlarda doğulu ve batılı milliyetçilikler yer almaktadır.

Batılı milliyetçilik: Kohn’a göre İngiltere, Amerika ve Fransa’daki milliyetçilik batılı milliyetçilik sınıfında yer alıp; akılcı, iyimser ve çoğulcuydu. Toplumsal sözleşme ilkesine bağlı olarak özellikle yükselen orta sınıfın siyasal toplum özlemlerine cevap veriyordu.

Doğulu milliyetçilik: Daha doğuda Rusya ve Asya’da ise orta sınıfların sosyal geriliği ve zayıflığı, alt aristokrasi ve aydınlara dayanan ve yığınların içgüdülerine yönelen çok daha duygusal ve otoriter bir milliyetçilik görülüyordu

MİROSLAV HROCH:

Hroch’un milliyetçilik yaklaşımının temelinde mantığın milliyetçiliği, bir tek katı geçişle, sanayi öncesi toplumdan kapitalist topluma geçişle ilgili olduğu söylenebilir ve milliyetçiliği bu bağlamda 4 tip milliyetçilik türüne ayırmaktadır:

Birleşmiş tipi milliyetçilik: Bilimsel ilgiden aktif ajitasyona geçiş, sanayi ve burjuva devrimini önceler. ‘’modern bir milletin kurulması’’bunları takip eder ve arkasından da işçi sınıfı hareketi gelir.

Geç kalmış milliyetçilik: Ulusal ajitatörler burjuvazi ve sanayi devriminden önce bilim adamlarının yerini alır; fakat işçi sınıfı hareketi kitlesel milliyetçiliğe geçişi ya önceler ya da eş zamanlı olarak ortaya çıkar ve tam anlamıyla modern bir ulusun oluşumu söz konusu diğer bütün süreçleri takip eder.

İhtilal tipi milliyetçilik: Ajitatörlerin bilim adamlarının yerini alması feodal toplumda gerçekleşir ve modern bir ulus, feodalizm içerisinde :’’ulusal hareket feodal toplum koşulları altında hali hazırda kitlesel bir karaktere bürünmüştür.’’Ulus burjuva oluşumundan önce ortaya çıkar.

Ayrılmış tipi milliyetçilik: Ulusal faaliyetlerin erken şekilleri bile sadece burjuva ve sanayi devriminden önce ortaya çıkarlar ve kitlesel bir hareketin milliyetçi ajitasyonun yerini almasına gerek bile kalmaz ve bundan çıkarılacak genelleme erken sanayileşmenin milliyetçilik için ölümcül olacağıdır.

J.G. KELLAS:

Etnik milliyetçilik: Milletlerini zümre terimleriyle adlandırmakta ve doğuştan bu özelliklere sahip olmayanı dışlamaktadırlar. Genellikle ortak ırk özelliklerine dayalıdır. Bu tür milliyetçilikte dışarıdan bir kimse ne gurubun kültürüne adapte olabilir, ne de guruba üye olabilir. Yahudi milliyetçiliği bir örnektir.

Sosyal milliyetçilik: Kendini sosyal bağlarla ve ortak kültürle tarif eden bir milletin milliyetçiliğidir. Ortak millî kimlik, topluluk ve kültür vurgulanır; dışarıdan herhangi bir fert her zaman bu unsurları kabul ettiğinde milletle bütünleşebilir. Irk ayniyeti şart değildir. Etnik milliyetçiliğin dışlayıcı özellikler arz etmesine karşılık sosyal milliyetçilik kapsayıcıdır.

Resmî milliyetçilik: Etniklik, millî kimlik ve kültür özelliklerine bakmaksızın vatandaşlık hukuku çerçevesinde kapsayıcı olan devlet milliyetçiliğidir. Temelde vatanseverliğe dayalıdır; kültürel ve etnik
temeller gerektirmez.

CARLTON HAYES:

Hayes’in çalışması ilk çalışma olup milliyetçi ideolojinin değişik kollarını birbirinden ayırmayı amaçlıyordu.
Hümanitaryen milliyetçilik: Bilimsel kalitede demokrasinin uygulanabilmesiyle gerçekleşecektir. Bilimsel kalitede demokrasi; politikacıların tasallutundan arındırılmış, bilimsel denetim ve gözetim altında sürekli geliştirilen demokrasidir.

Geleneksel milliyetçilik: Gücünü, Fransız Devrimi'ne duyulan tepkiden almaktadır. Tarihsel süreklilik ve gelenek, akla ve devrime karşı bir set oluşturmaktadır. Millet, kanuni, siyasi ve toplumsal hayatta ifadesini bulmuş geleneksel ve organik bir topluluğun ortak kaderi ve sürekliliği adına var kılınmaktadır. Edmund Burke ve Joseph de Maistre gibi yazarların çalışmalarında millet, eşit vatandaşların oluşturduğu bir bütünden ziyade organik bir topluluğun hiyerarşik düzeni olarak telakki edilmiştir.

Jakoben Milliyetçilik: Jakobenizm, ideolojisini genel kitle ideolojisinden daha yeğ gören ve dikte yolu ile bu ideolojiyi kabullendirmeyi amaçlayan politik akım. Kelime anlamı itibarıyla keskin devrimci anlamına gelir. Jakoben milliyetçiliğinin temelinde bir vatan, anayurt düşüncesi yer almaktadır. İşte kendi sınıfının benimsediği bu düşünceyi hakim kılmak amacıyla mevcut yönetime bunu dikte etmeye çalışan milliyetçiliktir.

Liberal milliyetçilik: Liberal öz değerleri ihtiva etmektedir. Kökleri geniş bir biçimde Aydınlanma Çağı'na uzanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Wilson tarafından ortaya konan ilkeler sadece sembolik bir biçimde de olsa liberal milliyetçiliğin üst bir noktasını temsil etmektedir. Bu ilkeler, ulus-devletlerin mutlak egemenlikleri prensibine vurgu yapmakla birlikte, her bir ulusal yapı içerisinde siyasal, iktisadi ve dinsel açılardan bireysel özgürlüklerin de altını çizmek suretiyle bu prensibin olumsuz yan etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu ilkeler bağlamında her millet kendi devletine sahip olmalıdır. Fakat bunların her biri anayasal bir hükümeti, demokrasiyi ve bireysel hak ve özgürlükleri içermelidir.

Ekonomik milliyetçilik: Milliyetçiliğin daha geriye itilmiş olduğu toplumlarda bile güçlü kökleri var. Emperyalizme karşıtlığı temel siyasi öncelikler arasına yerleştirenler, her ne kadar işçi sınıfının enternasyonalizmine inansalar bile bu konuda pozisyon alırken zorlanıyorlar.

Bütünsel milliyetçilik: Millet kavramı temelde sivil ve territoryal olan hareketlerdir. Çoğu zaman etnik farklılıklar arz eden nüfusu yeni bir siyasi topluluk halinde bir araya getirmeye ve bütünleştirmeye çalışacak bir milliyetçiliktir.

HUGH WATSON

Burada ilk olarak İngilizler, Fransızlar, Kastilyalılar, Hollandalılar, İskoçlar, Danimarkalılar, İsveçliler, Lehler, Macarlar ve Ruslar gibi eski sürekli uluslar ile ulusal bilinçleri milliyetçiliğin yayılmasından sonra ortaya çıkan ve büyük ölçüde bunun ürünü olan Sırplar, Hırvatlar, Romenler, Araplar, Afrikalılar ve Hintliler gibi yeni uluslar olarak ayrılmaktadır. Sonra da bu ikinci kategori için ayrılıkçı, irredentist ve ulus inşacı milliyetçilikler olarak üç milliyetçi hareket tespit edilmektedir.

Ayrılıkçı milliyetçilik: Millet düşüncesi temelde etik ve şecereci hareketlerdir. Daha büyük bir siyasi birimden ayrılmaya ve onun yerine yeni bir siyasi ‘’etno millet’’kurma amacı taşıyan milliyetçilik türüdür.
İrredentist milliyetçilik: Etno milletin o andaki sınırları dışında bulunan etnik akrabaları ve onların yaşadıkları toprakları ilhak etmek veya etnik açıdan benzer etno milletlerin birliği yoluyla daha geniş bir etno milli devlet kurmak ve genişleme amacı taşıyan milliyetçiliklerdir.

Ulus inşacı milliyetçilik: Batı Avrupa'da da özellikle dil ve tarih konusunda milli oluşum gereği bir takım manipülasyonlar gerçekleştirilmiştir hatta İngiltere ve Fransa dışında hemen hemen tüm Batı Avrupa'da millet olgusu milliyetçilik ideolojisi tarafından olgunlaştırılmıştır. Ancak azgelişmiş ülkelerdeki durum, varolmayan bir milletin resmen baştan sona "inşa" edilmesi olayıdır.

Ayrıca Alman, Fransız ve Amerika milliyetçiliği diye sınıflandırmalar da yaygındır:

Alman milliyetçiliği: Napolyon’un Almanya’yı istilâsı üzerine idealist felsefenin tesiriyle ortaya çıktı.

Napolyon’u kurtarıcı gözüyle karşılayan Goethe, Alman haysiyetinin, Fransızlarca rencide edilmesi üzerine Alman milliyetçiliğinin önde gelen temsilcilerinden biri oldu. Goethe ile Fichte yazıları ve nutukları ile Alman dilinin, Alman ırkının üstünlüğü temasını işlediler. Almanyada’ki bu anlayış Romantik bir milliyetçilik çerçevesinde gelişmiştir diyebiliriz. Dolayısıyla Almanya’daki bu milliyetçilik anlayışında ağır basan milliyetçilik romantiktir. Romantik milliyetçiliğin temel karakteristik özellikleri, akla değil duygulara önem vermeleri, mensup oldukları milletin mistik ve gizemli bir "ruh"a sahip olduğuna inanmaları ve bu ruhun o milleti diğerlerine üstün kıldığını düşünmeleridir.

Fransız milliyetçiliği: Fransız tarzı olarak kabul edilen daha erken milliyetçilik ise devlet temelli bir milliyetçiliktir. Bu anlayışa göre devletin yurttaşı olmak ve kader birliğini benimsemek o milletten olmak için yeterlidir.

Amerikan milliyetçiliği: Bugünkü küreselleşmenin bir ayağı olan ve kültür ve ekonomi yanında silah gücünü de kullanarak bir Amerikan İmparatorluğu hedefine yönelen küreselleşmenin itici motor gücü, Amerikan Milliyetçiliği'dir.

TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİLİK:

Türkiye’deki milliyetçilik durumuna baktığımız zaman Türkiye’de bu kavramın çoğu kesimlerce farklı olarak algılandığını görebilmekteyiz. Bu konuda genel hatlarıyla Türkiye’de akademik olarak şu sınıflandırmalar yapılmıştır.

Atatürk Milliyetçiliği: Atatürk milliyetçiliği farklı kavramlarla da tanımlandığını görebiliriz. Resmi milliyetçilik ya da Kemalist milliyetçilik gibi. Atatürk’ün milliyetçiliğini ifade eden şu sözlere bakacak olursak:“İlerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde, bütün çağdaş milletlere paralel ve onlarla uyum içinde yürümekle beraber, Türk milletinin özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumaktır.”diyerek bağımsız bir milliyetçi ideolojiyi benimsediği söylenir. Fakat bunun biraz zorlama bir yorum ve değerlendirme olduğunu düşünüyorum.  Atatürk milliyetçiliğinin bir başka özelliği ise milli vatan kavramını benimsemesi ve irredentayı reddetmesidir. Genel olarak Atatürk milliyetçiliğini şu kavramlarla ifade ediliyor: Bağımsızdır, barışçıldır, laiktir, realisttir, birleştiricidir. Bunları ne kadar gerçekleştirdiği tartışılır!

Teritoryal milliyetçilik: Cumhuriyet döneminde ve hatta biraz daha önce Türkiye’de teritoryal bir millet tanımını benimseyen milliyetçilik anlayışını görmemiz mümkündür. Bu milliyetçilik türü Memleketçilik, Anadolucuk ya da Türkiyecilik gibi farklı isimlerle karşımıza çıksa da temelde tek bir kaynaktan beslenir. Mevcut sınırlar içerisinde yaşayan halka millet olma vasfını yükleyen, temel unsur olarak Anadolu’yu alan bir milliyetçilik anlayışını benimser

Muhafazakâr milliyetçilik: Muhafazakâr fikir ve doktrinler ilk olarak 18. Yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır. Bunlar büyük ölçüde Fransız devriminden sonra ortaya çıkan iktisadi ve siyasi değişime karşı bir tepki olarak belirmiştir. ‘’Muhafazakârlık; liberalizm, sosyalizm ve milliyetçiliğin gelişinin serbest bıraktığı baskılara direnmeye çalışarak gittikçe daha güç duruma düşen geleneksel sosyal düzenin savunmasına geçmişti.’’ muhafazakâr milliyetçilik ise Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan milliyetçiliği geleneğin yeniden inşası yolu olarak görme eğilimi şeklinde belirmiş halidir. Yani yeni rejimimin hikayenin dışına ittiği kahramanları yeniden hikayeye dahil etme girişimidir.

Liberal milliyetçilik: Liberalizm: ‘’Toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran; her bireyin vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasal öğretiye denir.’’ Liberal milliyetçilik insanlığın doğal olarak her biri ayrı kimliğe sahip bir uluslar koleksiyonuna bölündüğü temel varsayımı üzerinde yükselir. Bununla birlikte nihai olarak Rousseau’dan türetilen halk egemenliğine dayalı olan inancı birbirine bağlamaktadır. Siyasi bağımsızlık, siyasi birlik, siyasi toprak(vatan), siyasi varlık(devlet) kavramları üzerinde durur. Bu çerçevede maddi kalkınmaya önem verir. Eskiye değil yeni olana itibar eder.

Irki milliyetçilik: Bu tür bir milliyetçilik anlayışı cumhuriyet döneminde Türk-Turancı fraksiyon içerisinde karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ırki milliyetçiliğin izlerini Pantürkist hareketler içinde sürmek mümkündür. Cumhuriyet döneminde Pan-Türkçü hareket içerisinde ortaya çıkan milliyetçilik ırki milliyetçilik anlayışıdır.

KAYNAKÇA:

1) Durmuş Hocaoğlu İle Milliyetçilik Üzerine Söyleşi, Siyaset Ekseni Dergisi

2) Antohny D.Smith, Milli Kimlik

3)Anthony D. Smith, “Milliyetçilik ve Tarihçiler”, Tartışılan Sınırlar Değişen Milliyetçilik

4) Ümit İZMEN (Taraf Gazetesi Köşe Yazarı )18.01.2010

5) Ernest Gelner, Milliyetçiliğe Bakmak

6) www.altınıçizdiklerim.com