Mısır: İkinci devrim mi askeri darbe mi?
Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi Gazetesi`ne göre, devrimin yolsuzluk yönetiminin devrilmesini istediği gibi askeri yönetimin devrilmesini istemek suretiyle birinci devrimden daha sert ikinci bir devrim olabilir.
Geçen hafta Kahire’nin Abbasiye semtinde yaşanan, 20 kişinin öldüğü ve yüzlercesinin yaralandığı baltalı eylemler, Mısır’da şartların kötüleşme boyutunu, güvenliğin çöktüğünü ve ülkenin farklı düzeylerde istikrarsızlın karanlık tüneline girdiğini gözler önüne seriyor.
Yüksek Askeri Konsey’in (YAK) bazı uygulamalarını protesto ederek Savunma Bakanlığı önünde barışçıl biçimde oturma eylemi yapan gruba ateş açılması, ülkedeki durumun patlatılması, kaosun yayılması, Mısır devriminin kendi sürecinden saptırılması ve önceki yolsuzluk rejimi lehine Mısır halkının devrimden nefret ettirilmesi amaçlı umutsuz bir girişimdi bu
.
YAK, şartların, istikrarsızlığın bu tehlikeli noktasına gelmesinde ve birçoklarının Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesine son bulduğunu düşündüğü baltalı eylemlerin tırmanmasının, en büyük sorumluluğunu taşıyor. İktidarı teslim etmekteki yavaşlığı, yeni hükümetin kurulması yönündeki parlamenter çoğunluğun taleplerinin reddedilmesi, güvenlik organlarını yeniden oluşturma ve ıslahına mutlak öncelik vermemesi gibi etkenler, bazı bölümlerini Abbasiye’de gördüğümüz endişe verici böylesi bir bozulmanın yaşanmasına destek oldu veya daha güzel ifadeyle bu süreci hızlandırdı.
Bazılarının görmezden geldiği büyük ikilem, Mısır’da ülkenin ABD’ye bağlılığını kıracak ve İsrail’le barış anlaşmalarını korumayacak bir İslami yönetim istemeyen birçok iç, bölgesel ve uluslararası çevre arasında bir anlaşmanın ve hatta belki de bir ittifakın varlığında kendini gösteriyor.
Mısır’a akın eden resmi ve gayriresmi Amerikan heyetleri, beraberlerinde sopa ve havuç taşımakta. Sopa Mısır’ın kuşatılması, su güvenliğinin tehdit edilmesi ve bölgesel ablukaya alınması. Havuç ise devrik Hüsnü Mübarek rejiminin özellikle de Camp David anlaşmalarının korunması, bölgedeki Amerikan hegemonyası projelerinin ve petrol tedariklerinin desteklenmesiyle ilgili tutumlarını ve politikalarını devam ettirmesi halinde dev yatırımlar ve mali yardımlar sunulması.
Abbasi semtindeki eylemcilere saldıran baltalı gruplar, dış planlarla bağlantılı iç güçler tarafından belirli talimatlarla hareket ediyor. Yoksa bu kimseler, gündüz vakti silah taşımaya, meydanlara inmeye ve savunmasız eylemcilerin üzerine ateş açmaya nasıl cesaret edebilir? Böyle bir suç, önceki rejimin Tahrir ve diğer meydanlardaki barışçıl protesto gösterilerine karşı yaptığı baskı eylemlerinin zirvesinde dahi yaşanmadı.
Ortada ordu ile devrimci halk arasında çatışma çıkarmak ve nihayetinde üç hafta sonra yapılması kararlaştırılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesine götürecek biçimde ülkeyi iç savaşa boğmak isteyenler mevcut. Mısır’ın halihazırda mücadele ettiği en önemli tehlike, silah kaosunun yayılması, kanlı çatışmaların patlak vermesi ve kontrol edilmesi zor bir duruma gelmesi.
Mısır’ın başarısız ve başarısızlık yolundaki birçok ülkeyle kuşatılmış olduğunu hatırlatmak yararlı olabilir. Batı’da tonlarca silahın silah tüccarları ve aşırı grupların elinde bulunduğu Libya, güneyde ve Darfur’un bulunduğu güneybatıda Sudan var. Merkezi hükümetin kontrolü dışında bulunan, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının odağı olan Sina bölgesini de unutamayız. Endişemiz, ordunun bu şiddet olaylarını olağanüstü hal ilanına, parlamentonun feshedilmesine ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iptal edilmesine yol açacak askeri bir darbenin gerekçesi olarak alması.
Mısır halkının dışarıdan gelen talimatların ve gündemlerin uygulanması için devriminin ve şehitlerinin kanının çalınmasına, öncekinden daha sert biçimde olağanüstü hal yasalarının dönüşüne izin vermesi mümkün değil.
Askeri darbeye veya iktidarın askerden sivil sisteme teslim edilmesinin ertelenmesine yanıt, tıpkı birinci devrimin yolsuzluk yönetiminin devrilmesini istediği gibi askeri yönetimin devrilmesini istemek suretiyle birinci devrimden daha sert ikinci bir devrim olabilir. Mısır, zor bir sancı yaşıyor, ancak bilinçli halkının iradesi bu sancının sonuçlarının daha fazla özgürlük, egemenlik, sosyal adalet ve olgun demokratik yönetim olmasının garantisidir.
(Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, Başyazı, 3 Mayıs 2012)
(Kaynak: Radikal)