Muaz El Hatib`den çarpıcı Suriye analizi
Devrim tamamen barışçıldı. Ancak rejimin protestoculara karşı sert müdahalesi, devrimcileri silaha sarılmaya itmiştir. Aynı zamanda devrimin ilkeleriyle bazen uyumlu, ama sık sık çelişkili bir çok parmak olaya müdahil olmuştur. Bu parmakların her birisi, rejime karşı savaşan tugayları kendi çıkarlarına uyacak şekilde yönlendirmiştir. Bazen onları engellemiş bazen de onlara sağladığı desteği kesmiştir.
Suriyeli muhalif lider Muaz el Hatip'ten Dikkat Çekici Bir Suriye Analizi:
Geçmişte, ülkemizi kurtaracak bir devletin var olacağını zannederek büyük bir siyasi hata yaptığımı itiraf ediyorum. Dostumuz yoktu! Büyük ülkeler ve uluslararası kuruluşların belli çıkarları ve kırmızı çıkarları vardı. Onlar için önemli olan kendi menfaatleri. Ben o devletlere dayanıp güvendiğim için siyasi bir hata yaptığımı itiraf ediyorum. Küçük ülkeler ise, belli çerçeveler içinde hareket ederler. Bu çerçeveler daralabilir de genişleyebilir de ama asla büyük devletlerin çıkarlarını, çizgilerini aşamaz. Çizdiğim bu çerçeveden yola çıkarak bir vatanın kurtuluşunun ancak o vatanın evlatlarının üzerine düştüğünü beyan etmek isterim.
İnsanların meydana gelen olaylardan hayrete düşmeleri ve şok olmalarının çok acı bir durum olduğunu itiraf ediyorum. O yüzden bu insanların olup bitenden ve bu olup bitenin nasıl olduğundan haberdar olmaları gerekir. Moskova ziyaretimi sormak sadece meşru bir şey değil, mecburi bir şeydir. Soranlara cevap vermem de mecburidir. Bazı konuları izah etmemiz çok zor olduğu halde yine ben bu konuyu basamak basamak benim bakış açımdan anlatmaya çalışacağım. Anlatmadan önce, benim bakış açımın kesin doğru olduğunu iddia etmediğimi belirtmek isterim. Ama tuhaf olan şey şu ki birçok insanın realiteye çok ters iddia ortaya atmalarıdır. Buna bir örnek verecek olursak; Suriye'nin bölünmesi hakkında ortaya atılan iddialardır. Daha önce görüştüğüm Ortadoğu Rus Elçisi Bugadanuv, Ortadoğu Amerikan Elçisi Robeshtain da ülkelerinin Suriye'nin bölünmesine uğraşmadığının belirttiler.(Bana bu hususta güvence verdiler).Tabii ki sözler kesin bir kanıt olmayabilir. Ama iki devletin menfaatlerinin Suriye'nin bölünmesiyle uzlaşmadığına emin olabiliriz. Gerçekleri anlatırken de çok dakik olacağım.
Suriye Muhalefeti, bütün siyasi ve askeri kollarıyla ve barışçıl tavrıyla, sürekli ‘’Suriye Halkı birdir’’ sloganı atardı.
Muhalefetin son askeri bildirileri de onu bir daha onaylamaktadır. Örneğin, İslam cephesinin imzaladığı ve vatasimu(واعتصموا))(Birleşin) girişimiyle onayladığı Devrim'in Şeref Misakı, bildirimidir. Bu bildiri ve önceki bildiriler hep Suriye'nin toprak bütünlüğü ve halk birliğinin üstünde durdu. O zaman Suriye'nin bölünmesini isteyen kimdir?
Rejim olsa gerek! Ama öyle de değil. Çünkü şöyle bir şey ortaya koyabilirim; samimiyetle söylüyorum, rejim Suriye’nin bölünmesini asla istemez. Delilim de, kalabildiği bütün toprakları çok çetin bir şekilde savunmasıdır. Ayrıca kontrolünden çıkan şehirlerde, ta Haseki’den Edlib’e kadar, hala hizmet veren memurlara maaş vermekte ve o şehirlere hala elektrik ve iletişim hizmetini vermektedir. Bölünmeyi isteyen de böyle bir şey yapmaz. Ama yine bölünme mevzuu hakim aile(Esed Ailesi) için atacak son bir ok olarak kalabilir. Ama bu hususun göstergeleri şimdiye kadar açık görünmemektedir. Yoksa Türkiye, Suudi Arabistan ve hatta Ürdün mü Suriye’nin bölünmesine uğraşmaktadır? Bu hususu da büyük bir güvenle yalanlayabilirim. Bu tarafların hiç birisinin de Suriye’nin bölünmesinden bir çıkarı ya da menfaati yoktur. Sürekli Suriye’nin bölünmesine gizli bir şekilde uğraşmakla itham edilen Kürtler de Suriye’nin bölünmesine ciddi bir şekilde itiraz etmektedir. Kürtlerin çoğunun genel talepleri, tek bir ülkenin çatısı altında daha fazla siyasi ve kültürel hakların artırılmasıdır. Faal aktörlerin hiç birisi Suriye’nin bölünmesini istemiyorsa, o zaman
Suriye’nin bölünmesi için uğraşan gizli güç kimdir?
İki açık güç vardır. İlk güç; Suriye’nin bölünmesi için çok faal ve çetin. ikinci güç; vakanın(Suriye’nin bölünme vakası) gerçekleştirilmesini kolaylaştıran faktörlerin ortaya çıkmasını ahmakça yada iyi niyetle destekleyen güçtür. Konu bulmaca kadar zor değildir; Faal çetin güç: uluslararası karar merkezlerinde etkin bir şekilde mevzilenen uluslararası ticari çetelerdir(mafyalardır). Bu mafyaların ağırlığı vicdansız siyasetçiler, işadamları, uyuşturucu, petrol, silah ve inşaat firmalarının ittifakında yatmaktadır. Bu insanlar vahşi balina gibidir. Onların vahşi, parlak dişleri sürekli vatanların bölünmesine doğru yönelmektedir. Stratejik çıkarları için de milyonlarca masun insanın kanını içmekten çekinmemektedir.
Bu mafyaların parmakları, uluslararası politikayla içiçe ve bu politikayla çok kurnaz bir yolla, yöntemle kesişmektedir. Bu mafyalar durumları çok iyi bir şekilde kullanmaktadır ki bazı durumlarda onların şeytani planlarının bir parçası olmamız bile mümkündür. Konuyu basitleştirmek için bir örnek vereyim; eski mevkiimdeyken (Suriye Milli Koalisyonunun başkanıydı) bazı işadamları beni ziyaret edip Kuzey Suriye‘de bir iletişim ağını kurmamız gerektiğinden bahsettiler! Fakir, perişan, iletişim hizmetinden mahrum Suriyelere hizmet vermek içindir! Gözlerinde Kurnaz kurt bakışlarından başka bir şey görmediğim bu yüzlere karşı kafamı sallayarak gülümsüyordum. Onlara rejimin hükümetinin hala o bölgeye bu hizmetleri verdiğini söylüyordum. Onlar da bana ‘’o bölgenin mıntıklarındaki iletişim hizmetinin çok zayıf’’ olduğunu söylüyorlardı. Evet dedim, çünkü elektrik çok uzun saatler olmuyor ve geldiğinde iletişimin tüketimi yoğun bir şekilde artıyor, bu da iletişimin zaafına yol açıyor. Bazıları da bana ‘’kabul ederseniz yeni elektrik ağını da biz kurabiliriz!’’ diyorlardı.
İşin görünüşü tamamen insani sanılır. Ancak gerçeği devletin altyapısını sökerek onu parça parça işgal ve bölme başlangıcıdır. Bir de kimin eliyle? Vatanseverlik ve devrimi desteklediği iddiasıyla sahada görünen mafyaların eliyle. Büyük küresel mafyanın bir parçası olup da rüşvetle yetişen ve vicdansız işadamlarından müteşekkil yerli mafyadır bu. Bir de onlar işleri öyle organize ediyorlar ki onlara boyun eğmekten başka bir şansınız olmayabilir bazen. Bu pis insanların vasıtasıyla da Suriyelilerin petrolünün büyük bir kısmı, sahil ormanları, eserleri ve hatta oğullarımız ve kızlarımız büyük ve korkunç pazarlarda satılmaktadır.
Diğer olaylara iyi niyetle yaklaşan yumuşak güçtür. Bu gücü temsil eden kamuoyudur. Ve hakikaten bu konuyla ilgili en çok acı olan nokta, kabirlerimizi hazırlayan vicdansız insanlara, iyi niyetle yardım eden iyi ve basit insanların çokluğudur. Buna verebileceğim en açık ve acı örnek; bir batılı araştırmacının Suriye’nin bölünmesine yönelik yayınladığı haritaların çoğumuz tarafından kabul edilmesidir. Binlerce kişi, bu haberi yayıp buna, şuursuzca diyelim, hazırlanmaya başlamıştır. Daha acısı, toplumun büyük bir çoğunluğu, bu haritaları bütün Suriye toplumuna dayatmak için kendileri hissetmeden, bir alet haline gelmişlerdir. Vatanını ve toplumunu seven her Suriyeliye demek istiyorum ki; bu haritalar vatanının çıkarı ve menfaati için ahlaki ve milli bir cinayettir, suçtur. Bu haritaların haberini yaymak istiyorsan, önce bunun üstüne dinini ve imanını koy! O zaman çok güçlü ve gür bir sesle otomatik olarak diyeceksin ki, bölünmeye hayır!
Ülkemizi karıştırmak isteyen pis parmaklara hayır de! Bölünme gökten inen bir kader olsaydı onu başka bir kaderle defetmemiz gerekirdi. Ona da asla teslim olmayacağız. Zamanında Fransız sömürgesinin planlarını sekteye uğratan halk, millet, yine uluslararası sömürgenin planlarını yine sekteye uğratacaktır.
Araştırma Merkezleri!!!
Ey Suriyeliler! Onlar etkilenme seviyemizi, gücümüzü ve zaafımızı ölçmekte, çok uzun bir solukla kamuoyunu incelemekte ve aramızda yer alıp, görüşlerimizin birliğini değiştirecek ve kendisinin (araştırma merkezinin) fikirlerinin ve görüşlerinin yayılmasına yardımcı olacak zayıf insanları aramaktadırlar. O yüzden kamuoyunda yer alan her sözcüğe çok dikkatle yaklaşmamız gerekir.
Bütün yaralarımıza rağmen, vatanımızı ve halkımızı kurtarıp onları tamamen kaybetmemek için zaval-beka(ölüm-kalım) savaşında çok ciddi olmamız gerekir. Şimdiye kadar anlattığım mantık çerçevesini dikkatle düşünüp, ondan çıkmamanızı rica ediyorum.
Aynı hususla ilgili diyorum ki; Suriyeli, sahilinin önünde çok büyük petrol ve doğal gaz rezervi vardır. Güçlü bir ülke, bu uluslararası mafyaların ne karasularımıza ulaşmasına nede onun arkasında bulunan uluslararası sulara ulaşmasına izin vermeyecektir. Belki hırsızlardan oluşan basit bir sistem şuan çalıyor olabilir. Ama büyük ve genel bir kargaşanın olmasından daha iyidir. Suriye’nin zayıf bir ülke olması, kendi oğullarının birbirleriyle savaşmasını, beşeri enerjisinin kaybını, ordusunun gücünün zayıflamasını tetikleyecek bütün durumları hazırlar. Bu durumların malzemesi de sürülmüş halk ve vahşi rejimdir. Halkı kimyasal silahlarla vurulduğunda mumyalanmış ve dondurulmuş muhalefet, hiç bir araya gelmezken, Moskova'ya gitmiş insanlardan hesap sormak için günde iki defa biraraya gelebiliyor.
Devrim tamamen barışçıldı. Ancak rejimin protestoculara karşı sert müdahalesi, devrimcileri silaha sarılmaya itmiştir. Aynı zamanda devrimin ilkeleriyle bazen uyumlu, ama sık sık çelişkili bir çok parmak olaya müdahil olmuştur. Bu parmakların her birisi, rejime karşı savaşan tugayları kendi çıkarlarına uyacak şekilde yönlendirmiştir. Bazen onları engellemiş bazen de onlara sağladığı desteği kesmiştir.
Bazı ülkeler de, sanki Suriye'yi, rejimden bir sömürge gibi teslim almış ve bu sömürgeyi kaybetmemek için elinden geleni yapmaya çalışıyor gibi davranmıştır.
Bu krizde halka yardımcı olacak ve onu rejimin dişlerinin arasından kurtaracak saygıdeğer bir kurumun ortaya çıkması bekleniyordu. Ama bazı etkili kişilerin(muhalefetten bazı kişiler) dondurulmuş fikri, hasta tartışması ve parti fırsatçı zihniyeti bu kurumun ortaya çıkmasını engellemiş ve çamuru daha fazla ıslak hale getirmiştir. Tarih için de bunu anlatayım; başkanlık yaptığım ilk toplantıda bulunan herkese dedim ki' 'muhalefet koalisyonunu tek başıma yönetemem ve benimle birlikte çalışacak kurumsal bir siyasi heyet istiyorum!''. Ama maalesef yetkili muhterem arkadaşlarımız bu heyetin oluşmasını 6 defa başarısız kıldı!!!!! 7. defada da geçici siyasi bir istişare heyetinin oluşmasını kabul ettiler. Bu heyet de geçici olması nedeniyle verimden ve otoriteden mahrum kaldı. Bu durumda (geçici heyetin durumu) her partizan grubun sorgusuz, sualsiz hareket etmesine kolaylık sağlamıştır.
Bunun yanı sıra ''çevresine danışmayıp şahsi bir şekilde karar alan biri var'' propagandasını yaymışlardır.
Bu konu hakkında daha çok konuşabiliriz, ama şimdi Moskova'ya dönelim ve soralım ki “Güneş Moskova’dan mı doğacak?”
Moskova’yı ziyaret etmek için bir çok sefer davet edildim ama özür dileyerek gitmeyi reddettim. ÖSO’nun siyasi kanatı olan Milli Koalisyon Başkanlığını bırakana kadar reddetmeye devam ettim. Ama onu bıraktıktan sonra başkanlığa gelen yeni arkadaşların yaptığım hatayı(Moskova’ya gitmemekle yaptığım hata) bir daha yapmamalarını temenni ettim. Bir de halkımızın çektiği acıların yeni başkanlığa gelenlerin siyasi ve fikri yönünü değiştirmeleri gerektiğini hissetmelerini etkilemesini istedim hep.
Aylar, seneler geçti. Ama hal aynı, aksine gitgide daha zorlaşıyor. Çeşitli siyasi yönleri olan kardeşlerimizle beraber ülkemizi bu bataklıktan kurtarmak için bütün yöntemleri aramaktaydık. Ama doğru yöntemi bir türlü bulamadık. Koalisyonumuzu büyütmek için durumlara çekimser olarak yaklaşan diğer kardeşlerimizi, koalisyonumuza katılmaya davet ederek, faal ve güçlü taraflarla sürekli irtibata geçerek, Suriye halkının hepsini kapsayacak bir proje geliştirerek ve birbirimize danışarak sakin bir şekilde çalışmayı denemekteydik. Geçen ramazan bayramında da bir söz vardı. Bu söze göre, bir grup çözüm bulmak için siyasi olarak hareket edebilir….ve bekledik…… sonra kurban bayramında ateşkes çağrısı geldi. Ama ortaya çıkarılan sonuçlar istenilenden çok zayıftı. Deseniz ki “toplumsal bir umut verdi’’ doğrudur derim. Ama kökten bir çözüm bulmak için kafi değildi.
Siyasette çok önemli bir konu vardır; kendi sorununun ölmesinden sakın ve bu sorunu sen hareketlendirmezsen kimse onu hareketlendirmeyecektir. Geçen aylarda Moskova’yı ziyaret etmek için davet edildik. Dava kardeşlerimizden bir grupla da bu klasik, donmuş takip edilen yöntemleri kırmaya karar verdik. Bu kararın benim şahsi kararımın olduğunu zanneden yanılmıştır. Çünkü bu ziyareti gerçekleştirmeden önce aylardır birbirimizle istişare ederek onun bize vereceği faydaları, zararları, sıkıntıları ve sonuçlarını düşünmekteydik. Onu gerçekleştirmeden önce de devrimcilerin önderlerinin bazılarını haberdar ettik, sonra gitmeye karar verdik. Ziyarete gitmeden önce bizimle çok nitelikli bir delegasyon götürmeye karar verdik. Bu delegasyon, devrimin en büyük 2 subayı; birisi lojistik ve destek heyeti başkanı diğeri milli askeri akademisi başkanı, muhalefetin Büyükelçisi, Kanun uzmanı olan bir diplomattan oluşmaktaydı.
İki gün toplandık. Toplantıların birisinde Rusya Federasyonu’nun Ortadoğu Özel Elçisi Begandov başkanlık etti. Begandov da çok profesyonel bir diplomat ve Arapça’yı akıcı bir şekilde bilmektedir. Ertesi gün Rusya Dışişleri Bakanıyla Lavrov’la toplandık. Toplantıların ikisi de büyük ölçüde başarılıydı. Toplantıda Suriyeli olmayan ve rejime bağlı olan hiçbir kişi yoktu. Onlarla, Suriye’nin bağımsızlığı, bölünmesinin reddi, Suriye’nin siyasi kararının bağımsızlığı, Suriye toprağının bütünlüğü ve halkının birliği, Suriye’nin sorununa uluslararası Ve bölgesel müdahalelerin reddi, Siyasi ve iktisadi kurumlarımızın ancak kendimize ait olması, mezhepsel savaşın reddi ve diğer ülkelerle sıfır sorunlu ilişkilerin kurulması gibi konularda ısrarcı olduğumuzu belirterek açık bir şekilde konuştuk.
Ayıca, Bakan Lavrov’a terörizmi yaratan ve teşvik eden asla özgürlük değil zulmün olduğunu hatırlattık. Krizin siyasi sorunu halletmek için de ülkelerin propagandasını yaptığı, Suriyeli terörizm iddiasını yalanlayıp bu propagandayı imha etmekle paralel bir çözüm bulmamız gerektiğini önerdik. Ayrıca bu yalan ve saçma propagandayı yapan herkesi kınayıp düşman saydığımızı belirttik. Çünkü meydanda savaşan kişiler terörist değil özgürlük savaşçısıdır. Ona açık ve objektif bir şekilde dedik ki, Suriye’nin bir kısmı Başer Esed’inn yanında bir kısmı da ona karşı olabilir. Ama olup bitenden ilk ve son sorumlu odur(Başer). O yüzden onu Suriye siyasi geleceğinin bir parçası olarak asla kabul edemeyiz. Tabii ki bu konu bir günde olmayabilir ve gerçekleştirilmesini sağlamak için bir çok tertip ve plan gerektirebilir. Ama onun gitmesi Suriye’nin krizinin çözümü ve Suriye’nin siyasi menfaati için temel bir şeydir. Ruslar önerdiğimiz hiçbir şeye itiraz etmediler belki. Ama yine Suriye Muhalefetinin, Suriye’nin menfaatini samimi bir şekilde düşünen önemli aktörlerini kapsayacak daha büyük bir toplantı düzenlemeyi düşündüklerini belirtip önerilerimize kesin bir cevap alamadık. Biz de karşı karşıya duran Suriyeli 2 kesimin görüşmesini sağlayacak yeni pencere açmak için, onların(Rusların) Amerikanlarla belli bir formül üzerinde anlaşmalarını istedik. Bu formülün de ismi Cenevre 3 olsun isterseniz dedik. Larovrov bu konuyu Çin’de görüşeceği ABD Dışişleri Bakanı Kerrey’le paylaşıp, onun üzerinde Amerikalılarla belli bir formüle ulaşmaya çalışacağına dair söz verdi. Bu toplantıda anlaştığımız hususlar bize resmi bir şekilde iletilmedi.
Suriyelilerin ‘’siz kimsiniz’’ sorusunu sormalarını çok haklı buluyorum. Ben de ona cevaben; biz de acıyı her an yaşayan Suriyeli vatandaşlarız, ülkemizi kurtarmak için bir çıkış aramaktayız derim. Bu çıkışı arayışımız, meydanda bulunan bütün tarafların yetirince vakti kullanıp hiçbir radikal çözüm bulamamalarından kaynaklanmıştır. Mesela, bazı uluslararası ve bölgesel güçler menfaatleri için devrimcilerin safına sızıp devrimcilerin çok stratejik bölgelerden çekilmesini sağlamıştır. O yüzden askeri durum çok muğlaktır. Bu durum da ancak Suriyelilerin kanının dökülmeye devam etmesini sağlamaktadır. Siyasi muhalefete de yeterince fırsat ve imkan verilmiştir. Siyasi muhalefetin yaptığı her şey insanların gözünün önünde oldu. Siyasi muhalefet rejimden müteşekkil bir delegasyonla Cenevre 2’ye cebren gidip orada toplandılar. Gerçekten ve Allah rızası için diyorum ki bu toplantıda muhalefetin performansı rejimden daha iyiydi. Ancak bazı sistemlerin çıkarlarının uyuşmaması toplantıya hakim olup, olumlu bir sonucun çıkmasını engellemiştir.
Bazıları bize, sonucu şimdiden biliyorsanız neden yeniden toplanmak için yeni bir siyasi organizasyon oluşturuyorsunuz? diye sorabilirler. Benim böyle soranlara cevabım, siyasi organizasyonumuz sürekli mevcuttur. Ama isimsizdir. Çünkü bizi isimlerden çok sonuçlar ilgilendirmektedir. Belki siyasi organizasyonumuza herkes tarafından bilenen resmi bir isim takmamız zaruridir. Zamanı gelince o da olacaktır. Başka kardeşlerimiz bunu da sorabilirler; Ruslar sizi oynatıyorsa ne olacak? Böyle soran kardeşlerimize de diyoruz ki; biz açık ve belirli şartlarla yolumuza çıktık ve şartlarımız üzerinde çok inatçı bir ısrarımız vardır. Suriye’nin halkı, toprağı ve medeniyeti için de kendimizi feda etmek bizim en büyük hedefimizdir. Bizim ülkemizin fedakarlıklarını kaybettirecek ya da eski rejimin yeniden üretilmesini, güçlenmesini hedefleyen bütün planlara karşı duracağız ve onların bir parça asla ve asla olmayacağız.
Bu amacımızı gerçekleştirmek için bütün Suriyelilerin arkamızda toplanmasını rica ediyorum. Diğerleri demişler ki; Rusların gücü bitmiş ve artık hiçbir etkisi yoktur! Bu zan, düşünce asla doğru değildir. Özellikle Rusya Irak, Libya ve Akdeniz’deki Havzalarını kaybettikten sonra Ortadoğu’da elinde kalan son havza, Suriye havzasını kaybetmemek için elinden gelen her şeyi yapmaya ve çok çetin bir şekilde savaşmaya hazırdır. Uluslararası güç sadece menfaatten anlar. O yüzden savaş ve çatışmalardan hoşlanmaz. Savaş olsa da o hiçbir şey ödemez, ödeyen biri varsa o da küçük ülkenin ezilmiş halkıdır. Tamamen ülkemizde olduğu gibi.
Başka bir soru, diğer ülkelerin sizinle hareket etmesini teşvik edecek ne gücünüz var ki? Cevap: bizim iki gücümüz var; birisi yumuşak ama çok faal diğeri, sert ve o da çok güçlü. Bahse geçen yumuşak güç, bütün renkleriyle toplanan(rejime ve devrime bağlı olanın ikisi; laiğinden İslamcısına kadar, Suriye halkının kültürel, milli ve dini renkleri) Suriye kamuoyudur.
Herkes için artık Suriye için ne planlandığı açık olmuştur. Rejim kötü ve saçma üslubuyla düştüğümüz duruma çekti bizi. Suriyelilerin evlerinden, içine tabut girmeyen hiçbir tanesi kalmamıştır. Suriyeli ailelerin de, yetimlikten, sürgünden hiç birisi kurtulamamıştır. O yüzden birbirimizi kabul edip beraber barış içinde yaşamayı kabul etmezsek Suriye yıkılacaktır. Bizi çevreleyen tehlikeyi anlamak ve halkın kendisini yeniden organize etmesi, şuanda Suriye’nin en öncelikli sermayesidir. Vesayet ve istibdat dönemini tamamen bitirmek, ülkemizi kaybetmemek ve özgürlük uğuruna dökülen kanların boşuna gitmemesi için ellerimizi el ele verip birbirimizi çok sıkı bir şekilde tutmamız gerekir.
Sert güç ise, Suriye kriziyle ilgisi olan bütün tarafların istisnasızca bir çıkışa ihtiyacıdır. Bu tarafların içinde elbet Suriye’nin gerçek işgalcisi, sömürgecisi İrandır. Çünkü durum bir daha açılması çok zor derin bir çukura doğru kaymaktadır. Bu kayıştan da kimse kurtulmayacaktır. Güvenliği uluslararası güçlerce sağlandığı için kaygısı olmadığı sanılan ülkeler de sonsuza dek böyle kalmaz. çünkü çıkan yangın kuruyu da yeşili de yiyecektir. O yüzden kontrolden çıkması mümkün görünen yangını söndürmek bütün ülkelerin istikrarı ve güvenliğiyle paralel olacaktır.
Evet biz, Suriyeliler, müttefik ve dost olmadan hareket edemeyiz. Ama herkesin bir işi gücü var ve siyasi konularda belli çıkarları vardır. O yüzden dikenimizi çekmek için ne gökten melekler inecek ne de dostlarımız onu çekecek ancak ve ancak kendi dikenimizi kendi ellerimizle çekeceğiz. Böyle yaptığımız sürece kendi bağımsızlığımızı koruruz. Gözlerimize ve kalplerimize koyacağımız ana prensip vatanımızı kurtarmaktır. Biz ülkelerin çıkarları arasındaki kesişim noktalarını arıyoruz. Bunları bulduğumuz zaman milli kurtuluş ve kalkınma için büyük bir alan ve fırsat elde etmiş olacağız. Allah’ın dermansız dert olmaz hikmeti gibi siyasi sorunlarını halletmek için anahtarı olmayan ülke de olmaz. Ama bu ülke sürekli çözüm anahtarını araması gerekir.
Siyasi çözüm iki sene önce ortaya attığımız bir fikirdir. Ama o zaman birçok taraf tarafından çok yoğun ve çetin bir şekilde saldırıya uğradık. Siyasi çözümü bırakmamız için bir yandan tehditler diğer yandan vaatler de vardı. Biz tehditlere değil vaatlere önem verdik. Ama herhangi bir sonuç olmadı. Bugün Suriyelilerin acısı, esir şerefli bayanlarımızın, dünyanın her yerine kaçan insanlarımızın ve bölgesel kamplarda kalan kardeşlerimizin acısı, dayanılamaz, inanılamaz ve tarihin mislini görmediği bir hale geldi. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin çökmesi, kamusal ve özel kurumların yıkılması, kimliğimizin kayıp olması ve en elimi özgürlüğümüz için feda ettiğimiz binlerce şehidimizin düşmesi gibi acıları hiçbir halk görmemiştir. Şuanda da hepimiz sürgündeyiz ve güzel Suriye’mize nasıl bir daha döneceğimizi hiç bilemiyoruz.
Haber siteleri ve gazetelerin çoğu ziyaretimize yönelik bir çok tahmin ve teori yazacaktır. Bu teorilerin bazıları doğru bazıları da yanlış olacaktır. Ama herkese demek istiyorum ki, hiçbir ülkenin kuklası olmayacağız. Aynı zamanda herkesle görüşüp ilişki kuracağız. Kanımızca da siyasi görüşme yoluyla ortaya çıkarılan sonuç en başarılısı ve kaybı en az olandır. Hala uygun zamanlamayı seçemeyen bir çok Suriyeli olduğu halde, yine adaleti ve özgürlüğü arayan bu samimi insanlara ellerimizi uzatıp safımıza gelmelerini davet ediyoruz.
Siyasi makamları aramıyoruz. Çözüm de, geçici bir hükümette hatıra fotoğrafı çekmekle olmaz. Çözüm uzlaşmalı ve gerçek olmalı. Bu gerçek çözüm adalet ve özgürlükle paralel bir şekilde hareket etmesi gerekmektedir.
Özel bir konuyu hatırlatmak isterim; rejimden gelen herhangi bir resmi kişiyle toplanmayı reddetmiyorum. Daha önce de bunu çok söyledim; özellikle Suriye muhalif koalisyonunun başkanı olduğumda Başer Esed’i bütün uluslararası kanalların yayınlayacağı bir münazaraya davet ettim. Bu münazaradan hedefim, kendimi prestijli bir şekilde göstermek değil, Suriye krizi için radikal bir çözüm bulmaktı. Rejimin diğer adamlarını da davet etmeye çalıştım. Ama ne Beşşar ne adamları hiç birisi münazara yapmayı kabul etmediler.
Dünkü rejim bugünkü rejim değil belki, biraz daha devam edebilir, ama sonunda kaybedecektir. Ancak rejim devam ederse Suriye en iyi ve en üretken gençlerini kaybetmeye devam edecektir. O yüzden siyasi çözüm en hayırlı ve en faydalı yoldur. Burada tekrar ediyorum siyasi bir şartım ya da özel bir isteğim yoktur. Ama iki sene önce söylediğimi tekrar edeceğim; halkımızın acısını dindirmek, siyasi çözüme yol bulmak ve bütün Suriye çocuklarını toplayan bir ortam oluşturmak için iyi niyetle siyasi çözüm tercihine yöneldik. Rejimden siyasi çözümü destekleyecek iyi niyetli yaklaşım istemekteyiz.
Rejimin atacağı bu adım tamamen insani bir adımdır. Bu insani adımın göstergeleri şöyle olabilir; kaçırma yada sahte pasaport çıkartma mafyalarına kurban olan ve yabancı ülkelerde barınan vatandaşlarımızın pasaportlarını uzatmak, bütün bu göstergelerin en önemlisi rejim hapishanelerinde bulunan çocuk ve kadınların serbest bırakılması. Bu aralar Mokova’da sis günleri çok uzun ve yoğun. Biz de oradayken güneşi değil siyasi kesişmeleri aradık. Parlayacak sabahımızın ise en acil ve güzel şekilde doğacağından hiçbir şüphem yoktur. Ancak sabahın güneşini çok parlak yapma görevi bize düşer. Ey Suriyeliler azminizle ve iradenizle ülkenizin bağımsızlığı, özgürlüğü kazanılacaktır.
Ahmed Mouaz Al-Hatib / 11-Kasım-2014
(Not: Bu yazı, Muaz El Hatib'in kendi sitesinde yayınlanmış ve oradan Türkçe'ye çevirilmiştir.)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !