Hasan TAŞTEKİN

05 Mayıs 2022

MÜSLÜMANLARA TEKLİFİMDİR

Eûzübillah, Bismillah, Elhamdulillah, Essalatu vesselamu ala Rasulillah…

Değerli Müslümanlar! Mübarek bir ramazan ayını ve bayram günlerini arkamızda bıraktık. Bu çok değerli günlerin kıymetini bilerek o günlerden manen istifade edenler, Rablerine, istifade ettikleri oranda yaklaşmış oldular. Kılınan namazların, yapılan duaların, akıtılan gözyaşlarının inanıyorum ki Rabbimizin katında karşılığı vardır ve herkes mutlaka karşılığını alacaktır. Genel manada Ramazan ayıyla alakalı bir sıkıntı olmadı. Evet tam da böyle bir cümleden sonra, olumsuz bir cümle kullanmak istemezdim. Ancak ne yazık ki ramazanın sonunda şevval hilaliyle alakalı yine ihtilaflar yaşandı. 

Aslında herşey iyi başlamıştı. Ramazan hilali tesbit edilmiş ve ümmet aynı günde oruca başlamıştı. Müslümanlar birbirleriyle iftar yapıyor, akşam, yatsı ve sonrasında teravih kılıyor, sahura kalkıyordu. Maske takma yasağınında kalkması sonucu cami ve mescidler doluyordu. Saflar yeniden sıkılaşmıştı. Ümmet sanki yeniden birlikte ibadetlerini huzurla eda ediyordu. Kadir gecesi son on günün tekli gecelerinde aranıyor, o gecelerde topluca Allah’ın rızası elde edilmeye çalışılıyordu. Tabi böylece günler geçti. Sayılı günlerdi ramazan. Çabucak geçti. Ve Müslümanların beklediği son gün geldi. Gözler şevval hilalindeydi. Kimi insanlar yüksek dağlara çıkıyor, gökyüzüne bakıyor; kimi insanlar güvendikleri insanlardan bir haber bekliyor; kimi insanlar da teknojiyi kullanıyor, bazı sitelerden hilali takip ediyordu.

İlk başta 29 ramazan akşamı dünyanın hiçbir yerinden “Hilal görülmüştür!” diye bir haber gelmedi. Böylece kimse hilali görmemişti. Ülkeler birbiri ardınca görülmediğine ve ramazanın otuza tamamlanacağına dair açıklamalar yapıyordu. Afganistan İslam emirliğinden de bu yönde haberler gelmişti. Bu haber Müslümanların aynı günde bayram yapacaklarını gösteriyordu. Bizler de sosyal medyada duyuru yapmıştık, hilal görülmedi, ramazanı otuza tamamlayacağız diye. Ancak takribi 1 ila 1 buçuk saat kadar sonra Afganistan İslam emirliğinden bir haber geldi. "Hilal görülmüştü." Yirmi yedi kişinin şahitliğiyle. Ancak bu durum ihtiyatla karşılanmalıydı. Başka ülkeler beklendi, ama haber gelmedi. Afganistan tek kalmıştı. Çok geçmeden Nijer ve Mali’den de hilalin görüldüğüne dair haberler geldi. Ve böylece tartışmalar da başlamış oldu. Birlik ve beraberlik içerisinde başlayıp sürdürdüğümüz ramazanı, ayrılık ve tartışmalar içerisinde bitirmiş olduk.

Müslümanların bir kısmı Afganistan İslam emirliğinden gelen haberi yeterli görerek Pazar gününü bayram ilan etti. Diğer bir kısmı, ümmetin çoğunluğunu esas alarak pazartesi bayram yaptı. Yine başka bir kesim teknolojik delilleri ortaya koyarak, Afganlı Müslümanların Merkür veya Venüs'ü görmüş olabileceğini ve bunu şevval hilali olarak zannettiklerini ve Pazar günü bayram ilan ederek hata ettiklerini söyledi ve onlara uymayıp pazartesi bayram yaptı. Kısacası kafaların karıştığı, ihtilafların tartışmaya dönüştüğü, dahası tekfir vs. konuların gündeme getirildiği bir süreçten geçmiş olduk.

Değerli kardeşlerim yukarıda özetlemiş olduğum gibi İslam alemi olarak bu sene Ramazan ayını tatsız bitirmenin hüznünü yaşadık. Sosyal medyada ise genellikle herkes kendi haklılığını gösterecek deliller paylaşıp karşı tarafa karşı üstün gelmenin dayanılmaz hafifliğini yaşadı. Bu soruna karşı çözüme yönelik hemen neredeyse hiçbir paylaşım yapılmadı, istisnalar dışında. Bir yanda hadisler, bir yanda mezhebi içtihadlar, bir yanda gözlem ve bir yanda da teknolojik göstergeler…

Bilindiği gibi İslam alemi içerisinde dini konularda birçok ihtilaflı meseleler bulunmaktadır. Bunların bir kısmı akideyi ilgilendirirken, diğer bir kısmı ibadetlerle alakalıdır. Bu ihtilaflar bizleri güçlü bir ümmet olmaktan uzaklaştırıp, güçsüzleştirmektedir. Kafirlere karşı tek yumruk olmaktan ziyade birbirimize karşı mücadele etmeye götürmektedir. Sürekli kan kaybediyoruz. Peki ne olmalı? Ne yapmalıyız?

Değerli kardeşlerim, madem tüm Müslümanları kuşatan bir devletimiz yok, bir halifemiz yok. O halde kendi aramızda bizleri İslam devletine götürecek adımlar atmak zorundayız. Bulunduğumuz cemaatin, vakfın selametinden çok, İslam’ın selametini; Müslümanların maslahatından önce İslam’ın izzetini düşünmek zorundayız.

  • Tüm Müslümanları kuşatacak şekilde bir İslam şurası oluşturulmalı.
  • Bu şura hiçbir devlete bağlı olmadan hareket etmeli.
  • Bu şuranın vereceği kararlar, tüm Müslümanları ve Müslümanların yaşadıkları devletleri bağlayıcı olmalı.
  • Şura’ya katılan hiç kimse kendi görüşünü karşı tarafa dikte ettirmemeli, Müslümanlar istişare ile doğru sonuca ulaşmalıdırlar.
  • Takva ve eminliğinden şüphe edilmeyen alimler, kanaat önderleri, uzmanlar vs. bu istişarede olmalı.
  • Ümmetin ihtilaf ettiği konular tesbit edilmeli. İlk aşamada itikadi konulara girilmemeli, ümmeti ilgilendiren hilal meselesi gibi daha çok amele dönük ve müslümanları bir arada tutacak konular değerlendirilmeli. İtikadi konuların çözümü, inşallah birgün yeryüzüne hakim olacak olan İslam devletine bırakılmalı. Şimdilik bu konularda ümmet birbirini mazur görmeli.

Yukarıda saydığım maddeler çoğaltılabilir ve içeriği değiştirilebilir. Ama Müslümanlar bugünden hareket etmek zorundadırlar. Bu hepimiz için bir farziyet içerir. Özellikle ve öncelikle takva ve ilim sahibi güvenilir alim ve kanaat önderleri bu yolu açmalı, Müslümanlar da onları desteklemeli. Ayrıca vakıf, dernek ve cemaatler de ellerinden geleni yapmalılar.

Değerli kardeşlerim bu konuyla alakalı gönüllü ve aktivist insanlar harekete geçmeli, imkanlar zorlanmalı. Allah’ın yardımı ile bu yazdıklarım olmayacak şeyler değil. Tabi her şeyin başında inanmak geliyor. İnanmak zorundayız. İnanmak ve hayalini kurmak. Ben bu teklifi yaparken, inanarak ve hayalini kurarak yapıyorum. Sizler de eğer inanıp hayalini kurarsanız, hep birlikte bu işe gönül verirsek Allah’ın yardımının da gelebileceğini düşünüyorum.

Son sözlerim olarak şunları yazmak istiyorum: Halklar gücün yanındadır. İslam ümmetinin uyanışı, kendini İslam davasına feda etmiş alimlerimizin, kanaat önderlerimizin, hocalarımızın ve davetçi Müslümanların eliyle olacaktır. Selam ve dua ile!