Mehmed MAKSUT
OKU: HAYATI YENİDEN İNŞA İÇİN
OKU, diye buyurdu Rabbimiz... İlk emri, ilk ibadi görevimizi bildirdi bize...
Sonsuz ilmiyle biliyor, okumayan insanın yoldan çıkıp azgınlaşacağını... Hem nasıl okumamız gerektiğini de hemen bize öğütledi... Yaratan Rabbinin adıyla oku... Yani Rabbini tanıyarak oku... Rabbini hatırlayarak oku... Diyerek biz Müslümanlara, yeryüzünde asıl misyonumuzun en önemli unsurunu hatırlattı. Hem okurken nelere dikkat edeceğimizi, nasıl bir okuyuşla sahih bir okuyuşun gerçekleşeceğini de bize öğretti.
Evet, günümüz insanoğlunun özelde de İslami misyonu hayatın amacı edinen kardeşlerimizin en önemli eksiklerinden biri de hayat gerçeğini anlatan kitabı mübini okumamasıdır. Peki, neden okumuyoruz. Kuran’ı, hayatı, kâinatı, insanı, evreni ve olayları... Hangi bahaneler bizi Allah’ın ilk emrini yerine getirmekten alıkoyuyor? Vaktin olmaması mı? Tabi hayatımızdaki boş şeylere harcadığımız nice güzel zamanımızın yanında böyle asıl görevlere zaman kalmaz. İsteksizlik bahanesi mi yoksa her şeye aklımızın yeteceğine dair anlayışı mı bizi kitaptan alıkoymakta?
Peki bu bahanelerin hangisi Rabbimizin yanında geçerlidir. Sahi yarın Rabbimiz bize ne vardı verdiğim kitapta diye sorsa, ne cevap vereceğiz? Vereceğimiz hangi cevap bu sorunun cevabı olur, hiç düşündük mü? Hem bu kadar ihtilaflara dalmış olmamızın sebeplerinden biri de bu kitapın ruhundan uzaklaşmak değil miydi? Kuran ile ilişkisi az olan toplumların ihtilafı çok olur(atasoy müftüoglu) sözünü daha iyi anlıyoruz bugün.
Hem sahi dostlar cehaleti nasıl yeneceğiz? Günlük gazetelerle mi? Klasiklerle mi? Vahiy merkezinden uzak eğitim sistemiyle mi? Yoksa kültürel zenginlik adına okuduğumuz çok farklı okumalarla mı? Sahi bunları okurken kendi sahih kimligimizden ne kadar uzaklaştığımızın farkında mıyız? Kuran ve sünnetle sağlaması yapılmayan okumaların hezimetini bilmem anlatmaya gerek var mı?
Bizim cehaletle bir kavgamız vardı degil mi . Nasıl savaşacaktık cehaletle? Cehaleti gidermenin veya cehalete direnmenin yolu okumak değil de neydi? Kitaptan yoksun bir mücadele nereye kadar götürebilirdi? Cehalete alternatif olarak gelen bir kitabın mensuplarının cahil kalmaları ne kadar mantıklıdır? Okumayınca neyi nasıl yapacağını insan nasıl bilecekti ki?
Okumalıyız ama Rabbimizden bağımsız olmadan, O’nun razı olduğu şeyleri elimize alarak okumalıyız. “Ey Yahya kitabı kuvvetle tut” (Meryem Suresi/12) veya ey Yahyaların yolundan giden müminler kitabı sıkı tutun. Allahın ipine sımsıkı sarılın hayatın savrulmalarına karşı.
Kitapla modernizme,sosyalizme,liberalizme...izmlere karşı,saptırıcı gündemlere karşı kendinizi tutun. Hem O’na ulaşmaksa amaç, işte en kestirme yol: O’nun kitabına tutunmak. Savrulmamak için, yolda kalmamak için, yoldan sapmamak için okumalıyız.
Okumak, hayatımızın olmazsa olmazı olmalı. Ashab gibi almalıyız ayetleri beş beş. Uygulamalıyız hayatımıza. Üç aşamayı izlemeliyiz. Oku, Kavra, Uygula. Yükselmek istiyorsak Nebi'nin şu sözünü unutmamalıyız: “Allah bu Kuran’la amel eden toplumları yükseltir. O’nun izinden gitmeyenleri de alçaltır.” (Riyazüs Salihin)
Merhamet istiyorsak “O’nun kitabı Kuran’a uyun. O’nun emirlerini ve yasaklarına aykırı gitmekten sakının ki merhamet olunasınız”(Enam Suresi/155).Yani dostlar Kuranın Emrine tabi olmalıyız ki kurtuluştan yana umudumuz olsun.
Görevimiz “Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”(Yunus Suresi/109) Ayetindeki vahyi okumak ve sebat etmek.
Hayatın yeniden inşası için,kaybettiğimiz değerleri tekrar kazanmak için,yitirdiğimiz izzetimizi tekrar elde etmek için,hilafet misyonumuzu tekrar elde etmek için,işgale uğramış yüreklerimize özgürlük bahşetmek için haydi okuma cihadına. Okumamız sevdaya dönüşmeli; sevdaya dönüşmüş bilgilerin önünde hiçbir engel tutunamaz. (Atasoy Müftüoglu)
Vesselam!