Güngör KARAKAŞ

23 Temmuz 2008

ÖZÜMÜZÜ KİTAB'LA ÖZGÜRLEŞTİRMEK

Özüne tutunamayan, özü-gür olamayan kimseler zamanla şeytanlara uyarak yoldan çıkmaktadırlar. Bu hep olmuştur bundan sonra da olmaya devam edecektir. Öğrenmelerimizin temelinde çıkar olunca maddi/menfi temelli bilgiler öğrenip onlarla amel etmekteyiz. Tüm bu öğrenimlerin temelini öze yakınlaşma duygusu oluşturmazsa zamanla insan insanlıktan uzaklaşır. Kapital merkezli hareketlerin temelini daha çok kazanma duygusu oluşturmaktadır. Bu mantık insana şunu emreder: “Daha Fazlasını İste!” Hep daha fazlasını isteyen bir insan elindeki ile yetinmez bu nedenle kendisini sürekli mal biriktirmek, mevki, makam elde etmek; daha güzel bir ev, daha güzel bir araba, daha güzel bir eşya almak için yıpratır. Kendisini maddeye köle eden bu düşünce maddeciler için bulunmaz bir fırsattır. Bu şekilde yetişen bir toplum hep tüketmek için çabalar. Tabi aslında kendinden başka bir şey tüketmez.

 

Daha iyiye ulaşma arzusu elindeki iyiliklerin tüketicisidir. Daha iyi, iyinin düşmanıdır. Bir zamanlar Hz Âdem’e yaklaşan şeytan onu bir türlü yoldan çıkaramaz. Ama Âdem de bir beşer olduğu için zamanla şeytanın sözlerine kanar. “Sonra şeytan (saptırıcı) ona da vaat etti. Dedi ki eğer bu meyveden yersen sen mükemmellerden ve ebedilerden olursun.” (20/120)

 

Neydi bu mükemmelleşme arzusu? Sen bir insansın ve cennettesin (bol bereketli bahçe), her istediğin var. Âdem’i yoldan çıkaran şey âdemoğullarını da yoldan çıkarmaya yeterlidir. Zaten Allah'ın değişmeyen yasaları gereği dünya döndüğü sürece şeytanlar hep görevini yapacaktır.

 

İnsanlara tavsiyeler ve korunma yollarını da Rabbimiz göstermiştir. Biz bu ışıktan faydalanıp aydınlanan kimseler olur isek karanlıklarda buhranlarda kalmayız. Âdem de mükemmelleşme, ebedileşme ve yok olmayan bir saltanat peşine düştü. “Bunun üzerine onlar o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.” (20/121). Bu vesileyle bir noktaya da dikkat çekmekte fayda var: Şeytani düşünce insanlara hep çıplaklığı ve ayıp yerlerin ortaya çıkmasını emreder.

 

Âdem bundan sonra ne yapacağını bilemez şaşırmış bir durumdadır. Allah şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime (Kitabıma) uyarsa artık o, ne sapar ne de sıkıntı çeker.” (20/122).  Allah'ın önünde eğilmeyen şeytanlar kibirlerine kurban olmuşlardır. Şeytanı şeytan yapan şey de zaten kibridir, üstünlük duygusudur. Allah, Âdem’i çamurdan yani topraktan yarattı (oluşturdu). Şeytanı ise ateşten yarattı. Ateş odunların yanması ile oluşur.  Odun da ağaçların kuruması ile oluşur. Ağaçlar da hep topraktan beslenir. Aslında şeytan ile insan özde aynı lakin şeytanı bu değişim süreci yoldan çıkarmış. Sonra şeytan kendi öz benliğini kaybetmiş. Özünden uzaklaşmış, sapıtmış ama inadı gereği tevbe etmemiştir. Bu şeytanlar zaten hep kendi hırslarının kibir duygularının sebebi ile isyankâr kalmışlardır.

 

Rehberi elinde olan biz Müslümanlar, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bu Kitap sayesinde ayırt etmeliyiz. Diyor ki Kitap; 'yolda kalmışlar yardım edin', 'birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin', 'yetime kahrettirtmeyin', 'onların mallarına göz dikmeyin', 'ana babanıza güzel söz söyleyin', 'şirk koşmayın', 'dosdoğru olun', 'yeryüzünde kibirlenerek yürümeyin' 'sabredin', 'birbirinizin yol göstericisi olun' 'sadece Rabbinize kulluk edin', 'şükredin', 'aklınızı kullanın', 'her söze inanmayın'.