28-03-2011 06:45

Ramazan el - Buti niçin protesto edildi?

Sitemiz yazarı Ahmed Kalkan hocamızın geçtiğimiz hafta içerisinde gerçekleştirdiği Suriye gezisindeki gözlem ve izlenimlerini anlattığı `Suriye İzlenimleri` yazı dizisinin ilk bölümünde anlattığı bir hadise, Allah`ın dininin bâtıl rejimlere payanda kılınması sorununun sadece Türkiye`de değil, İslam`ın hakim değil mahkûm olduğu tüm diğer coğrafyalarda da yaşandığını bir kere daha gözler önüne seren nitelikte.

Ramazan el - Buti niçin protesto edildi?

İslam ve Hayat

Sitemiz yazarı Ahmed Kalkan hocamızın geçtiğimiz hafta içerisinde gerçekleştirdiği Suriye gezisindeki gözlem ve izlenimlerini anlattığı "Suriye İzlenimleri" yazı dizisinin ilk bölümünde anlattığı bir hadise, Allah'ın dininin bâtıl rejimlere payanda kılınması sorununun sadece Türkiye'de değil, İslam'ın hakim değil mahkûm olduğu tüm diğer coğrafyalarda da yaşandığını bir kere daha gözler önüne seren nitelikte.

Ahmed Kalkan, yazısında hadiseyi şöyle anlatıyor:

"18 Mart günü çanaktan değil, demirden kalelere karşı bir gösteride bulundu. Nerede mi? Dünyaca meşhur Emevi Camiinin içinde, namaz kılınan mekânda. Ne zaman mı? Cuma namazı esnasında. “Allahu ekber!” “Hurriyet” diye camii içinde haykırarak. Cuma hutbesinde o meşhur allâme-i cihan, bazılarına göre nâm-ı diğer bel’am-ı kebîr Ramazan el-Bûtî’nin Beşar Esed’e yağcılık ve yardakçılık yaptığı hutbesi, “sus ey kâfir!” diye kesilerek başlayan bir protesto… Sayıları elli, kendileri ayaklanan konumundaki gençlerin yön verdiği, cemaatten hayli kimselerin de katıldığı bir protesto. Hemen camide bitiveren yüzlerce muhaberat ve resmen vahşice üzerlerine çullanma. Sopalarla öldüresiye dövme. Daha olmadı, camiinin bir odasına çekip kafasına kurşun sıkma, sopayla bayıltıncaya veya ancak uzaktan izleyen görgü şahitlerinin ifadelerine göre öldürünceye kadar dövme. Sonra külçe halinde oradan baygın vücutları veya cesetleri kaldırıp yok etmeleri… Arapça okumaya yeni gitmiş, henüz birkaç kelime dışında lisan bilmeyen bir Türkiyeli delikanlının ateş ortasında kalması ve haykırması: “Ene Turkî, ene Turkî” duymazlıktan geldiklerini ve etrafında yapılanları görünce, idam mahkûmunun sorusu gibi duvardan kulakları olan muhaberata yarım yamalak kelimelerle boynunu göstererek sorması: “Hel turîdûne katlî? / Beni öldürmek mi istiyorsunuz, beni gerçekten öldürecek misiniz?” Geçirdiği travma, bitmeyen şok. Kötü hatıralarla Arapça ve Suriye’den ayrılış hazırlıkları… 

Bu eyleme katılanların sonu, maalesef çok feci. Âkıbetlerinden haber alan yok; ama cami içinde ve çevresindeki sokaklarda hiçbir vahşi canavarın yapamayacağı canavarlık, işkence, öldüresiye dövme ve sonra arabalara bindirip götürmeler..."

"SURİYE İZLENİMLERİ" yazı dizisinin ilk bölümünü okumak için tıklayınız

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !