15-06-2011 08:45

Robert Fisk: Şahidim, Bahreyn işgal altında

Bahreyn, Suudileri birliklerini göndermek için davet etmedi. Suudiler işgal etti ve ardından eski-tarihli bir davetiye edindi.

Robert Fisk: Şahidim, Bahreyn işgal altında

Robert Fisk*

Halife ailesi delirdi mi? Dün, Bahreyn kraliyet ailesi, 48 cerrah, doktor, sağlık görevlisi ve hemşirenin uyduruk yargılamasına başladı. Onları, beş-paralık Sünni azınlık emirliğini devirmeye çalışmakla suçladı. Bu göz göre göre adaletsiz askeri mahkemenin davalıları, elbette, Bahreyn’in Şii halkının bir parçası. Şubat’ta onların kahraman çabalarına şahit olarak diyebilirim ki (normalde Bahreynli yöneticilerin talep edeceği samimiyetle) suçlamalar tamamen yalandır.

Hastaların kanlarına bulanmış gördüğüm, Bahreyn polisi ve askerlerince soğu kanlılıkla vurulan demokrasi-yanlısı göstericilerin kurşun yaralarından akan kanı umutsuzca durdurmaya çalışan doktorlar, şimdi yargılanıyor. Silahlı polislerin, ambülânslara yollarda biçilen yaralıları toplamasına izin vermediğine tanık oldum.

Bunlar 4 ay önce Süleymaniye acil servisinde yanı başlarında durduğum, hayatlarında ilk kez gördükleri kurşun yaralarını tedavi ederken gözyaşı döken aynı doktor ve hemşireler. 

Bir tanesi bana “Bunu nasıl yapabilmişler?” diye sordu. “Daha önce hiç böylesi yaralar görmemiştik” dedi. Göğsünde ve baldırlarında kurşun yaraları olan yanı başımızda yatan hasta, yere kan tükürüyordu.

Cerrahlar korku içerisindeydi zira bu polis şiddeti kurbanlarını kurtaracak vasıfları yoktu. Şu anda polis, doktorları ve personeli, kendi vurdukları hastaları öldürmekle suçluyor.

Bu âli sıhhiyeciler nasıl monarşiyi “devirmeye” çalışabilir?

Böylesi fasit bir suçlamayla 48 zanlının suçlu olduğu fikri sadece abes değil. Tamamen deli saçması, büsbütün bir sapıklık… Hayır, gerçeğin tamam tamına zıttı. Polis, göstericilere helikopterlerden ateş açıyordu.

Bir kadın ve çocuğun, doktorların tedavi etmediği için doktorlar nedeniyle öldüğü iddiası bir fantezidir. Süleymaniye Hastanesi’nde sağlık ekibinin karşılaştığı yegâne sorunlar -ki şahidim, ayrıca Bahreyn güvenlik yetkilileri gibi yalan da söylemem- sağlık merkezlerine hastaların gitmesine engel olan zalim polislerdi.

Aslında Halife ailesi delirmedi. Ne de Bahreyn’in Sünni azınlığı özünde kötü ya da mezhepçi. Görmek isteyenler için gerçek Bahreyn’de apaçık. Artık ülkeyi Suudiler idare ediyor. Saygın biri olan Bahreyn Veliaht Prensi’nden Bahreyn “güvenlik güçlerini” desteklemesi için askerlerini göndermek için bir davetiye asla almadılar. İşgal ettiler ve eski-tarihli bir davetiye edindiler.

Ardından Bahreyn’deki kadim Şia camilerinin yıkılması, krallığın Taliban-tarzı Şia’ya ait her şeye olan nefretini yansıtan bir Suudi projesiydi. Geçen Şubat ayında Divan üyesine Bahreyn başbakanı seçilebilir mi diye sordum. Bana, “Suudiler buna izin vermez” diye cevap verdi. Çünkü artık onlar Bahreyn’i kontrol ediyorlar. İşte bu nedenle doktorların mahkemesi de Suudi-tarzı.  

Bahreyn, artık Halife ailesinin bir krallığı değil. Bir Suudi palatinliği haline geldi. Suudi Arabistan’ın konfedere bir eyaleti oldu. Gelecekte bu cep-ülkesinden yazacak gazeteciler şu mahreci kullanmalılar: Manama, İşgal Altındaki Bahreyn.

* The Independent’ın ünlü Orta Doğu Muhabiri

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !