Mehmed MAKSUT

06 Kasım 2011

SENSİZLİK VE SESSİZLİK

Bir bayramın arefesinde

Yanlızlıgın en soguk demlerimde

Yüregimdeki fırtınalar selamete ulaşsın diye

Kalemimi yüregime dokundurup

Sensizliğe sessizliği yazıyorum.

Hüzün dolu günlerle geçerken zaman

Dinmeyen, duyulmayan binbir türlü dert

Ahtapotlar gibi sararken

Zihnimi, gönlümü, benliğimi…

Kurturabilmek için

Neler düşlüyorum,

Neler yazıyorum ah bir bilsen…

Her dem yüregimin çografyasında

Sensizlik acı

Sessizlik ürkütücü

Sevgisizlik ölümdür bilesin…

Kaç gece yüregimdeki suskunlugu

Soguk esen rüzgarlarla paylaştım.

Feryadımı yüce dag başlarında

Belki duyan olur diye

Avazım çıktıgınca bagırdım.

Heyhat…

Kimse duymadı.

Belki sagırlardır dedim…

Üşüyen kalemimle

Hasret tüten yüregimle

Sayfalara sessizliği ve sensizliği yazıyorum…

Okuyup anlar umuduyla

Ruhumu nakşettiğim sayfaya.

Heyhat…

Hiçbir göz yanaşmadı….

Bir bayramın arefesinde

Yetim çocukların yetimliğini

Gönlümün çografyasına yazıyorum…

Aglayan gözlerle, titreyen ellerle

Hasret çeken yürekle,

Eriyen bir bedenle

Sessizliği ve sensizliği her gün solurken

Papatyalar, Kardelenler misali

Benimde soldugumu bilesin…

Bileklerdeki zincirleri kırıp gelmek istedim

Olmadık duvarlar çıktı karşıma.

Örülen duvarları yıkmak istedim

Nice sevdiklerim çıktı karşıma.

Sensizlige yar

Sessizliğe ses olmaya gelemesem de

Bilesin, ben sessizliğin ortasında bir çıglığım.

Bilesin ki ben sensizliğin cografyasıyım...