Suriye`de tanklar şimdi de cesetleri eziyor
Suriye`de pazar günü en az 11 kişi Esad güçlerinin saldırısında hayatını kaybetti. Bölgeden gelen videolarda tankların cesetleri ezdiği görülüyor.
Suriye İzleme Örgütü, ordunun ülkenin çeşitli kentlerinde yönetim karşıtlarına karşı düzenlediği operasyonlarda 11 kişinin öldüğünü bildirdi.
Londra merkezli örgüt, güvenlik güçlerinin ateş açması sonucunda Şam'ın banliyölerinde 4, Humus ve Halep'te ikişer, İdlib, Hama ve Raka kentinde birer olmak üzere toplam 11 kişinin hayatını kaybettiğini belirtti.
Hama, Humus, İdlib kentlerinde operasyonların yoğun bir şekilde devam ettiğini kaydeden örgüt, Şam'ın birçok banliyösünde gece çok şiddetli patlamaların meydana geldiğini ve ardından aynı bölgelerde yoğun silah seslerinin yükseldiğini aktardı.
Bu arada, İdlib'in Kille ve Biniş beldelerinde düzenlenen operasyonlarda açılan tank ateşinde onlarca evin yıkıldığını ve bazılarında yangın çıktığını ifade eden ve adlarının açılanmasını istemeyen yerel muhalifler, bölgedeki operasyonlarda güvenlik güçlerinin evlere, araçlara ve hatta besi hayvanlarına zarar verdiğini söyledi.
İdlib'in Cebel El Zaviye ve çevresindeki operasyonlarda halkın büyük zarar gördüğünü dile getiren muhalifler, bazı yerlerde ekili alanların da güvenlik güçlerince yakıldığını sözlerine ekledi.
(Kaynak: Press Medya)
-
HUSEYIN SASMAZ 04-06-2012 20:37
Amerika, Esad Çetesi ve "İsrail" ile Birlikte Lübnan'daki Ajanlarının Tamamı, Şam Ayaklanmasını ve Onun Lübnan'daki Destekçilerini Ortadan Kaldırmak İçin Gizlice Anlaşmışlardır Mübarek Şam ayaklanmasının, geçen yılın Mart ayında başlamasında bu yana uluslararası, bölgesel ve yerel güçler onunla, daha önceki tüm bölge ayaklanmalarından farklı bir şekilde muamelede bulunmaktadırlar. Esad çetesine gelince; Suriye'deki hegemonyasını korumak için vahşî katliamlar işlemektedir. Zira ona, kendisinin bir çiftliği gibi bakmakta ve insanları da bu çiftlikteki bir köle olarak görmektedir. Amerika'ya gelince; ayaklanmadan korkmaktadır. Çünkü ayaklanma, bölgedeki çıkarlarını korumak için sürekli kendisine hizmetler veren ajanı olan rejimi tehdit etmektedir. Bu yüzden Suriye'deki nüfuzunu koruyabilecek bir alternatif buluncaya kadar ayaklanmanın bitkin düşmesi için rejimin ömrünü uzatmaya ve onun katliamlar işlemesine izin vermeye karar vermiştir. Ancak o, Allahuteala'nın lütfüyle rezil olmuştur. Zira ayaklanmayı bitkin düşüremediği gibi kendisine hizmet etmesi için otoriteyi üstlenecek bir alternatif de bulamamıştır. İran'a gelince; ayaklanmadan korkmaktadır. Çünkü Esad çetesi, Amerika ile gizli anlaşma yaparak liderliğini yaptığı ve İran'dan Irak, Suriye ve Lübnan'dan geçerek Filistin'e kadar ulaşıp genişleyeceği ekseninin temel taşıdır. "İsrail'e" gelince; sürekli olarak sessizce Golan cephesini koruyan, direniş tüfeklerini kontrol eden ve on yıllar boyunca onu gelişmeden yok eden rejimin düşme tehlikesi uykularını kaçırmaktadır. Lübnan'da ise; İran ve Esad rejiminin tabiileri ile bazı toplum liderleri kendilerini, Esad çetesinin düşmesi durumunda sözde azınlıklar tehlikesi karşısında kendilerine destek vermesi vasfıyla bu mücrim rejimi savunmaya adamışlardır. İşte bunların hepsi, özellikle aydan aya İslamî ayaklanmanın netlik kazanması, ayaklanmanın şeriatın egemenliğini ve ümmetin Sultanı'nı yeniden hakim kılacak ve Amerika eski Dışişleri Bakanı Kissinger'in yazdığı gibi tüm bölge için bir cazibe oluşturacak olan İslamî Devlet'in kurulması yönünde ilerlemesiyle birlikte Suriye'nin parlak geleceği hakkında tekbir korkuyu taşımaktadırlar. Yani onların hepsi, onları yiyip bitirecek ve Şam ülkesinde irtikaz edecek olan Hilafet Projesi'nin gerçekleşmesinden korkmaktadırlar. Bu nedenle bu düşmanların hepsi, siyasî, manevî ve maddî güç nedenleri yoluyla ayaklanmaya destek verenleri ve uzantılarını engelleyerek Şam ayaklanmasının izole edilmesi isteği üzerinde ittifak ettikleri gibi onlardan bazıları da Esad rejiminin ömrünü uzatmak için çalışmaktadırlar. Ayrıca onları, bu rejimin, halef olarak onun gibi bir ajan gelmeden önce Şam kahramanlarının darbeleri altında devrilmesi olasılığı da kuşatmıştır. Bu yüzden çevresinden yeni kurtulmuş Suriye'yi izole etmekteler ve ayaklanmasının geri kalan Şam ülkelerine, Irak'a ve diğer İslam dünyasına uzanmasını engellemektedirler. Lübnan'da, güvenlik birimlerinin bazı başkanlarından bazı saldırgan aptallar, Amerikalıların, İranlıların ve Esatçıların iradesinin hemfikir olduğu Şam ayaklanmasına destek verenleri takip etmek, onlara baskı uygulamak, dahası onları öldürmekle ilgili emirlere hızla karşılık vermektedirler. Nitekim Suriyeli ayaklananlar ile Lübnan'daki destekçilerinden onlarca kişiye uzanan tutuklama kampanyasının ardından genç Şâdi Mevlevî'nin tutuklanması, Trablus'taki Zehra Hastanesi'ndeki yaralıların kaçırılma girişimleri ve ardından da Akkar'daki subaylardan birinin faziletli Şeyh Ahmed Abdulvâhid ile arkadaşı Muhammed Merab'ı (Allah ikisini de rahmet etsin) öldürmek yoluyla işlediği iğrenç cürümler üslubuyla temeyyüz eden pervasız uygulamalar gelmiştir. İşte tüm bunların hepsi, bir biri ardına gelen Lübnan otoritelerinin yargılanmaksızın haksız yere cezaevlerinde tutuklu bulunan yüzlerce gence karşı işledikleri sistematik cürümler nedeniyle yıllara uzanan tıkanıklığın olduğu bir atmosferde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla yıllardan beridir çizilmeye başlayan bir görüntü insanların gözleri önünden tamamlanmıştır ki buda; hergele uluslararası, bölgesel ve yerel ittifakın, karşılarında duran İslamî akıma, takip edilmesi, sıkıştırılması, işkence edilmesi, yargılanmaksızın yıllarca gözaltında tutulması... hatta sinsi medyanın, hem İslamî akımın hem de İslam'ın görüntüsünü çarpıtmaya dönük kampanyası dışında kasten öldürmeye varan her türlü kirli muamelede bulunmanın mubah sayıldığı baş düşman olarak bakmalarıdır. Şam ayaklanmasına ve Lübnan'daki destekçilerine tek bir yaydan ok fırlatan bu hergele ittifak bizlere, Müşrik Arap kabilelerinin, Yahudi kabilelerinin ve Medine Münafıklarının, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine'deki devletini yok etmek ve oradaki Müslümanların kökünü kazımak için ortaya çıkardıkları ve Ahzab Gazvesi olarak bilinen ittifakı hatırlatmaktadır. Ama onların ittifakı başarısız olmuş ve maddî üstünlük nedenlerinin tamamlanmasının ardından Allah onları, hor ve hakir bir şekilde ökçelerinin üzerine geri döndürmüştür. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmuştur: وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا "Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman işte bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi dediler. Bu onların sadece imanını ve teslimiyetini artırmıştır" [Ahzab 22] Ey Lübnan'daki Müslümanlar! Fransa'nın, bu varlığı ortaya çıkarmasından, onunla sizi ümmetinizden ayırmasından, sizleri ikinci sınıf vatandaş olarak görmesinden ve sizleri Lübnan'da "küçük" taifelerinden oluşan [taifeciklere] dönüştürmesinden bu yana sizler, aşağılanmışlığın, zorlamanın ve baskının hedefi oldunuz. Bugün de Lübnan'daki düşmanınız, bu varlığın gelmekte olan Hilafet Devleti'nin karşısında müstahkem bir kale olmasını istedikleri gibi sizlerin de bu küçük kalenin içerisinde itaat edip boyun eğen mahkumlar olmanızı istemektedirler. Ama Allah'ın lütfüyle sizler, Trablus, Akkar ve Beka'daki intifadanızla bu hergele planları başarısız kıldınız. O halde bu tarihî yönde devam ediniz, onların planlarını başarısız kılınız, mübarek Şam ayaklanmasına nusret imzanızı atınız ve Lübnan'daki şu yada bu parti için tartışan tarafların yakıtı olanlarınızı uyarınız. Zira sizin dostunuz onların dostu olmadığı gibi sizin davanız da onların davası değildir. O halde Şam ayaklanmasına destek veriniz. Çünkü sizin dostunuz, Allah, Resulü ve müminlerdir. Lübnan liderlerine gelince; onlar, ya ayaklanmaya savaş açmaktalar yada onu desteklemeyi, aralarındaki Lübnan çiftliğine dair çatışmaları için pazarlık konusu yapmaktadırlar. Haydi bu sancılı dönemde sloganınız olarak Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şu hadisini yükseltiniz: ... ألا إن عقر دار المؤمنين بالشام "Dikkat edin! Müminlerin dârının merkezi Şam olacaktır" Hizb-ut Tahrir Lübnan Vilâyeti H. 01 Receb 1433 M. 22 Mayıs 2012 www.hizb-ut-tahrir.org | www.hizb-ut-tahrir.info | www.turkiyevilayeti. ----------------------------------------------------------------------------------- -Basın Açıklaması- Amerika, Esad'ın Lübnan'daki Birimlerine Şam Ayaklanmasına Destek Verenleri Takip Etmelerini ve Onlara Baskı Uygulamalarını Emretmektedir H. 29 Cumâde’s Sâni 1433 M. 20 Mayıs 2012 Bugün, Şeyh Ahmed Abdulvâhid ve arkadaşı Ali Hâciz Askerî Halep şehrinin girişinde öldürülmüştür. Nitekim güvenlik ve askerî birimlerin, bu birimin saldırgan başarısız olmuş başkanlarından birinin açıkladığı gibi mücrim Esad rejimini korumak ve Amerika'nın emirleri için kullanılması ilk kez olmamıştır! Zira haftalardır, Şam ayaklanmasına destek veren Kuzey Lübnan, Esad'ın Lübnan'daki birimleri tarafından esasında keyfi ve anlamsız tutuklamalarla temeyyüz eden ürkütücü eylemlere maruz kalmıştır. Bugünse onların hali, bu ülkenin asillerine diz çöktürmek için küstah ve inatçı bir şekilde kasten cinayet işlemeye kadar ulaşmıştır. Dolayısıyla bu eylemler, Esad'ın Lübnan'daki müttefiki olan güvenlik birimlerinin,temel üslup olarak katletme ve korkutma seçeneğini benimseyen Amerikan kovboyu zihniyetine katıldığını ortaya koymaktadır. Buda genç Şâdi Mevlevî'nin tutuklanmasında, Trablus'taki Zehra Hastanesi'ndeki yaralıların kaçırılma girişimlerinde ve bugün de Şeyh Abdulvâhid ve arkadaşının öldürülmesinde gayet açıktır. Nitekim Amerikan yönetiminin açıkladığı gibi artık bu eylemlerden maksadın, Lübnan'ı Suriye'de olanlardan ayırmak olduğu netlik kazanmıştır. Burada kasdedilen ayırma ise tek bir yönden ayırmadır. Yani Lübnan'da ayaklanmaya destek verenleri Suriye olaylarından ayırmaktır. Diğer bir yöne gelince; Amerika, Suriye, İran ve Türkiye koordinasyonu, akıl sahibi ve siyasî olayları takip eden herkes için açık ve net bir hale gelmiş olmasının yanı sıra Esad'ın Lübnan'daki müttefiki olan çetesinin karşılaştıklarına destek verdikleri de netlik kazanmıştır. Bizler, bu vahşî eylemi ve bundan önceki pervasız uygulamaları kınar ve Lübnan'daki otorite sahiplerini, güvenlik ve askerî birimlerdeki evlatlarımızı Esadçı mücrimlere ve Amerika'nın emirlerini yerine getirmeye boyun eğdiren bu pervasızları kontrol altına almaya davet ederiz. Onlara deriz ki; Amerika'nın size, her zaman faydası olmayacaktır. Bilakis sizden öncekilerden vazgeçtiği gibi sizden de vazgeçecektir. Aha işte genç Şâdi Mevlevî'nin tutuklanmasının Amerikalılar ile koordinasyon çerçevesinde gerçekleştiğini açıklayan güvenlik adamınızı Amerika tanımamış ve onun amelini reddetmiştir. Dahası Arap bölgesinde ayaklanmanın patlak vermesinden bu yana birbirini takip eden olaylar, büyük devletlerin planlarına başarının değil başarısızlığın egemen olduğunu teyit etmektedir. O halde ey otorite sahipleri, insanların öfkesinden sakının! Sizden önceki Tunus, Mısır, Libya ve Yemen yöneticilerin başına gelen hesaplaşmalarından sakının! Tüm bunlardan önce de malınızın, otoritenizin ve Amerikan yönetiminin hiçbir fayda sağlamayacağı gün olan, Allahu [Subhânuhu ve Te'âla]'nın huzurunda duracağınız o günden sakının! وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ "Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor." [İbrâhîm 42]