25-10-2011 21:23

Suriye İslam Alimleri Birliği Üyeleri İLKAV’ı ziyaret etti

Suriyeli muhalif alimlerden oluşan bir heyet İLKAV-İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfını ziyaret ederek, İLKAV yöneticileriyle bilgi alışverişinde bulundular.

Suriye İslam Alimleri Birliği Üyeleri İLKAV’ı ziyaret etti

Yusuf El Karadavi’nin Başkanlığını yürüttüğü Dünya İslam Alimleri Birliği ile irtibatlı Suriyeli muhalif alimlerden oluşan bir heyet İLKAV-İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfını ziyaret ederek, İLKAV yöneticileriyle bilgi alışverişinde bulundular. Heyetle görüşmelerin tercümanlığını İLKAV Başkan yardımcısı Şeyho Duman hoca yaptı.
 
Suriyeli muhalif alimler, ziyaretleri esnasında Suriye yönetiminin geçmişte ve şu anda yapmış oldukları zulüm ve işkenceleri anlatırken, kendi konumlarını, Batı, Türkiye ve İran’a ilişkin görüşlerini de beyan ettiler. Suriye Alimler Birliği Genel Sekreteri Muhammed Faruk El Battal ve Suriye Alimler Birliği üyelerinden Prof. Dr. Khalid Hasan Hendawı görüşme sırasında özetle şunları söylediler:
 
“Müslümanlar kardeştir. Kardeşleri birbiri ile buluşturan Allah’a hamdolsun. İstanbul’da yapılan Müslüman Alimler toplantısından sonra Suriyeli muhalifler bir araya gelme kararı aldı. Bunların içinde İhvana, sufiyuna ve selefi gruplara mensup Müslümanlar da vardı. Şu anda bildiğiniz gibi Suriye de büyük bir mücadele var. Önceden beri özellikle Sünni Müslümanlara kan kusturan, babadan oğula tevarüs eden Baas-Esad zulmü devam etmektedir. Arap baharı denilen değişim sürecinde Suriyeli Müslümanlarda ülkenin dört bir tarafında silahsız ayaklanmalarını sürdürmektedirler. Her gün onlarca ölüm haberi ulaşmaktadır. Buna rağmen daha geçen hafta 158 yerde Cuma namazı çıkışı gösteriler tertip edilmiştir. Ölümü göze alan insanlar, zulüm yönetiminden memnuniyetsizliklerini dile getirmektedirler.
 
Türkiye’deki Müslümanların bu açık zulmü görmezlikten gelmeleri mümkün değildir. Bu konuda yardımcı olmaları seslerini duyurmaları çok önemlidir. Bu konuda batının ikiyüzlü tavrına ve İsrail için güvenli bir komşu olan Esed’e itibar edilemez. 1974 yılından beri işgal altında bulunan Golan tepeleri için bir kurşunu sile esirgeyen Esed rejimi, ordusunu kendi silahsız halkını katletmede tereddütsüz kullanmaktadır. Bu kalkışma eğer rejimin değişmesi ile sonuçlanmazsa, Allah muhafaza Hama gibi daha büyük ve daha yaygın katliamlar kapıda beklemektedir. Müslümanlar dönüşü olmayan bir yola girdiler. Mutlaka zafere ulaşmak ve despot rejimi devirmek zorundadırlar. Aksi bir durum, çok geniş kitlelerin katledilmesi sonucunu kaçınılmaz kılacaktır. Esed rejimi, Batı ve İsrail’e yönelik olarak, “biz gidersek sizin gerçek düşmanlarınız gelir, halbuki biz İsrail için en iyi komşuyuz” diyerek şantajını da sürdürmektedir.
 
Bu devrim hareketi 40 yıldır karşımıza çıkan bir fırsat ve bir mucizedir. İsrail’in fesada dayalı rejimi, Baas diktatörü Esed’i desteklemektedir. 7 ayda 5000 şehit verdik. Binlerce yaralı ve göç oldu. Pek çok insanımız da hapiste. Suriye’de hapis meçhul demektir. Bunlara rağmen direniş devam etmektedir. Suriye’deki bu hareketi maddi ve manevi her şekilde desteklemek gerekmektedir. Türkiye halkı Suriye’deki Müslümanlara arka çıkmıştır. Müteşekkiriz. Bu desteğin artarak sürmesini bekliyoruz.
 
Muhalif hareketimizin üç temel ilkesini hatırlatmak istiyoruz:
 
1-Barış için silahsız devrim. Silahla karşılık verme yok.
2-Irkçılığa, mezhepçiliğe dayanan bir düzene karşıyız. Kanun önünde herkesin eşit olduğu
geniş çaplı bir hukuk devletinden yanayız.
3-Dış müdahaleye karşıyız.
 
Suriyeli ilim heyeti, bir taleplerini de ileterek konuşmalarına son verdiler. Talepleri şöyleydi: “Bu ilkelere riayetle sürdürülen mücadelemizin yeni bir safhası önümüzdeki Cuma günü gerçekleştirilecek. “Büyük öfke Cuması” olarak adlandırdığımız bugünde tüm İslam ülkelerinde aynı saatte, aynı amaç için, Cuma sonrası despot Baas rejimine direnen Suriye Müslümanlarına destek için gerekli duyarlılığı göstermenizi talep ediyoruz.”
 
Heyete hitap eden İLKAV Başkanı Mehmet Pamak da şu açıklamaları yaptı:
 
“Sizler bizim iman kardeşlerimizsiniz ve Suriye’deki despotizme karşı can feda mücadele eden Müslüman kardeşlerimizin de temsilcilerisiniz. Vakfımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz. Sizin ve temsilcisi olduğunuz Suriye halklarının katil zorba Baas rejimine karşı mücadelenizi destekliyoruz. Adaletle yönetilmek, zulüm görmemek, bu imtihan dünyasında hiçbir baskı ve zulme muhatap olmadan kendisini özgürce gerçekleştirmek tüm insanların en temel hakkıdır.
 
Bizler bu haklı direnişlerinde Suriyeli Müslümanların ve mazlum halkların yanında yer alıp, zalim Baas çetesine karşı tavır aldık. Ankara’da yaklaşık 600 kişinin katıldığı Cuma konferanslarımızın bir kısmını bu konuya ayırıp, zalim Baas despotizmine ağır eleştiriler ve itirazlar yükselttik. Ayrıca, İran ve Türkiye hükümetlerinin de, bu despot yönetimle kurdukları aşırı işbirliği, yandaşlık ve destek sebebiyle bu akan kana ellerinin bulaştığını ve bu sebeple bir an önce bu katil rejimi durduracak çabalar göstermeleri gerektiğini hatırlattık, uyardık. Bu açıklamalarımızı internet ortamında yayınlayarak, Suriye halkının haklı mücadelesi lehinde kamuoyu oluşturmaya çalıştık.
 
Ancak gerek Suriyeli, gerekse bölgedeki diğer Müslüman halkların, zulme, zalime, despot, diktatör yönetimlere karşı hak ve adalet eksenli ayaklanmaları olumluluk iken, yıkılan diktatörlerin yerine nasıl bir rejimin konacağı konusunda kafa karışıklığı içinde olmaları biz Müslüman kardeşlerinizi endişelendirmektedir. Özellikle, ayaklanan halklarda demokrasi taleplerinin yükselmesi üzücüdür. Çünkü malumunuz olduğu üzere demokrasi de hevanın ilahlığına dayalı taguti ve cahili bir sistemdir. Şirk en büyük zulümdür ve bu zulüm demokrasilerde sürmektedir. Üstelik on yıllarca muhatap olduğunuz zalim despot rejimlerin arkasında da sürekli batılı liberal laik demokrasiler vardı. Kahyanın daha şedit zulmünden kaçarken, bu kahyayı yıllarca silahlandırıp destekleyen demokrasi ağalarına sığınmak doğru olabilir mi? Bu konuda daha ilkeli ve istikameti koruyan bir tutum içinde olunacağına inanıyor ve bu sonuç için sizlere dua ediyoruz.
 
Bu bağlamda, sizin ve diğer bölge Müslümanları için en büyük risk, bölge halklarının sorunlarına bir ölçüde sahip çıktığı ve özellikle İsrail’e karşı Filistin halkının yanında durduğu için duygusal yakınlık duyulan Türkiye hükümetinin dönüştürme, İslami hedeflerinizden uzaklaştırıp laik demokratik liberal bir modele doğru yönlendirme etkisidir. İşte despot rejimlerin acımasız büyük zulmünden kurtulmak gibi haklı bir çabayı sürdürürken, geç de kalsa sonuçta size destek verse de, şirke çağıran bu büyük tehlikeden de korunmalısınız. Şüphesiz ki, İslam alimleri olarak, Türkiye modelinin, ılımlı laik, ılımlı İslam, liberal demokrat sentezi bir şirk modeli olduğunu fark etmemeniz mümkün değil. Liberal laik demokrat seküler nitelikteki küresel emperyal sistemin bölgeyi yine seküler paradigmanın içinde kalarak değiştirmeye yönelik planları boşa çıkarılmalı ve bütün dünya insanlığının ihtiyacı olan Kur’an mesajını gündemleştirmek sorumluluğumuz hiçbir sebeple ertelenmemeli, terk edilmemelidir. Despot rejimlerin yerine yine şirk modeli olan liberal demokrasileri, ehvenişer adıyla da olsa tercih etmek suretiyle Batıl modeller peşine düşmenin, bütün dünya insanlığının ihtiyacı olan İslami modeli üretme sorumluluğunu taşıyan Müslümanlara yakışmayacağı açıktır. Türkiye’deki AKP modeline meyletmek yerine, Kur’an’a ve sünnete dayalı İslami model üretilip Türkiye’ye ve bütün dünyaya model olunmalıdır.”
 
Bu uyarı üzerine, heyetteki alimlerin AKP hükümeti çerçevesinde ortaya konan modelin bir merhale olarak düşünülebileceğini ifade etmeleri üzerine, Mehmet Pamak ilaveten şu açıklamayı yaptı: “Evet hedefi Hak olanlar, eğer şartlar sebebiyle Hakk’ın bütününü ikame edemiyorlarsa, Hakkın bir parçasını gerçekleştirmeyi bir merhale olarak görebilirler. Bu makul ve meşrudur. Ama, İslami ve meşru hedefe yönelmiş bir mücadelede her merhale de İslami ve meşru olmalıdır. Madem şimdi Hak ve İslami olanı gerçekleştirmeye gücümüz ve şartlarımız el vermiyor, o halde bu merhalede Batıl ve cahili olanı ehveni şer olarak tercih edip, onu hakim kılalım denemez ve daha zalim olan batıl yerine, daha az zalim olan batılı ikame etme mücadelesi verilemez”.
 
Karşılıklı soru cevaplarla ve dualaşma ile ziyaret sona erdi. Kucaklaşma ve ayrılma sırasında Mehmet Pamak, ziyaretçilerine “haklı ve Hakka çağıran mücadelelerinde yanlarında olacaklarını ve kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam edeceklerini” tekraren beyan etti.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !