15-04-2011 14:47

Suriye rejiminden alçaklık

Suriye’de isyanın fitilini çocuklara yapılan işkence ateşledi. Sokaktan alınan gençler askerlerin zulmüne uğruyor.

Suriye rejiminden alçaklık

Suriye rejimi elindeki medya aracılığıyla ülkede tozpembe bir tablo çizmeye çalışıyor. Ancak durum rejim yanlılarının iddia ettiğinin aksine çok vahim. Zira herkeste inanılmaz derecede bir korku hâkim. Çünkü Suriye’de darbenin gerçekleştirildiği 1963 yılından bu yana ilk kez insanlar en temel hakları için yürüyorlar. Sokaklar “Birruh bidem neftike ya Suriye ya Huriye” Yani canım kanım sana feda olsun Suriye. Hürriyet” ve “Yallah ya Şaab (Haydi Ey Halk)” sloganlarıyla inliyor. Onlar yürüdükçe Esad yönetimi şiddetin dozunu artırıyor. Şiddet artıkça da toprağa Suriyelinin kanı akıyor. Cenazelere yenileri eklenirken eylemlere destek çığ gibi büyüyor. Suriye’nin en tanınmış gazetecilerinden Munteha El Atraş, yaşananlardan büyük endişe duyduğunu söylüyor. İnsanların çok masum talepler için yürüdüklerini ve hiç kimsenin o şiddeti hak etmediğini belirten Atraş, “Ülkemizde ve tüm Arap toplumunda şöyle bir gelenek var. Derler ki; toprağa kan aktı mı geri adım atılmaz. Bu ülkenin toprağına da Suriyelinin kanı aktı. Netice alınmadan geri dönüş olmaz” diyor.

KEFİYİ YERE ATMAK

Arap toplumunda bazı gelenekler çok önemseniyor. O ananelerden biri de masaya kefiyi bırakıp bir talepte bulunmak. Eğer böyle yapılırsa karşıdaki kişi, başındaki kefisini masasına bırakan kişinin talebini geri çevirmez. Aksi takdirde hakaret sayılır. Buna benzer bir manzara da Atıf Necip ile Deralı aşiret liderinin arasında geçiyor. Fakat Necip, söz konusu aşiret liderinin kefisini yere atıyor ve hakaretler yağdırarak misafiri kovuyor. Hatta çocukların annelerine küfür ediyor. Bir gün sonra ise gözaltındaki çocukları yarı ölü şekilde sokağa bıraktırıyor. Bu gençlerden biri ölünce de Dera halkı şubatının son gününde isyan bayrağı çekiyor. Arkası da geliyor. Tabii bu tek neden değil. Suriye halkı yıllardır özlemini çektiği özgürlük ortamını yaşamak istiyor. Şimdilerde eylemlerin yapıldığı kentlerin başında Dera, Humus, Şam, Kamişlo geliyor. Beşar Esad’ın doğduğu Lazkiye’de de insanlar sokaklarda. Bazı kentlerde eylemciler, Esad Ailesinin fertlerine ait heykel ve resimleri yakıyorlar ve yırtıyorlar. Deralılar ise tüm ölümlerden Esad’ın teyzesinin oğlu Necip’i sorumlu tutuyorlar. Hatta dökülen kanların bedeli olarak Atıf Necip’in idam edilmesini istiyorlar. Oluşan tepkiler üzerine ancak bir ay sonra teyzesinin oğlu Necip’i, Dera’daki görevinden alan Beşar Esad, başka bir bölgenin sorumlusu olarak atar mı bilinmiyor. Şimdilik bu sır gibi saklanıyor. Ancak çocuklara yönelik işkencenin yaktığı ateş öyle kolay kolay sönecek gibi görünmüyor. Çünkü artık isyan dalgası boyut değiştirmiş vaziyette.

ESAD EFSANESİ YIKILDI

Suriye’deki hareket artık sıradan bir isyancı girişim değil. İlk başlarda Esad’ı hedef almamışlardı. Fakat Esad’ın Parlamento’da yaptığı konuşma onları hayal kırıklığına uğratmış durumda. Onlar artık rejim muhalifi. Beşar Esad’ı da istemiyorlar. Halk Esad’ı göndermeye kararlı gözüküyor. Ama Esad rejimi de kolay pes edecek görünmüyor. Tüm diktatörlükle yönetilen ülkelerde olduğu gibi Suriye’de de rejim, kendilerinin gitmesi halinde ülkenin bölüneceği ve parçalanacağı iddiasını pompalıyor. Rejim yanlılarına göre muhalifler, zaten otomatikman hain. Esad yanlılarının buna ilişkin argümanları hazır. Onlara göre çok dinli ve çok etnik yapılı Suriye’yi sadece Esad ailesi idare edebilir. Akabinde de “Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Aleviler, Sünniler, Şiiler ve Hıristiyanları hangi güç bir arada tutabilir” diyorlar. Oysa isyan ateşini yakanların birlikteliği bu yöndeki iddiaları çürütüyor. İç savaş korkusunun pompalanması sonuç da vermiyor. Bu iddiaların aksine meydanlara dökülen insanların her dine ve her ırka hatta her mezhebe mensup olanların oluşturduğu bir birliktelik olduğu net. Hukukçu Avukat Mustafa Xano, “Her dinden ve her mezhepten insanlar omuz omuza yürüyoruz. Bizi nifak tohumları ekmekle suçlayanlar aslında kendileri insanları karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Suriye halkı artık bu propagandalara kanmaz” diyor.

GÖZYAŞI DÖKÜYORLAR

Suriye’deki hareketin ülkeye yayılmasını sağlayan Dera kuşatma altında. Kente giriş ve çıkışlar yasak. Son iki haftadır etrafı askerler ve tanklarla çevrili kente sadece nüfus cüzdanında Dera yazan kişiler giriş çıkış yapabiliyor. Ama Dera için yürüyen kent sayısı da her geçen gün artıyor. Bu Kentlere Baniyas da katıldı. Zaten Şam’ın varoşu olan ve tamamıyla Sünnilerin yaşadığı Duma’da ise her Cuma bir öncekinden daha kalabalık eylemler gerçekleştiriliyor. Muhaberat Suriye’nin zenginliği olan farklı din ve etnik kimlik mensuplarını çatıştırmak için çaba gösteriyor. Bu yöndeki iddiaları gündeme getirenler örnekler de veriyorlar. Lazkiye’de Sünnilerle Alevilerin çatışması için “Aleviler silahlanıyor Sünnileri öldürecekler ya da Sünniler silahlandılar Alevileri katledecekler” gibi söylentilerin bizatihi devlet görevlileri tarafından yayıldığı belirtildi. Ama tüm söylentilere rağmen Suriye’deki halk arasında bir problem yok. Birlikte hareket ediyorlar. Hatta Müslümanlar için gözyaşı döken Hıristiyan ve Dürzîlere tanık olduk. Hükümetin anti propagandasına aldıran yok. İnsanlar taleplerini artık cesurca haykırıyorlar. Suriye halkının eylem günü olarak cumayı seçmesinin de bazı nedenleri var. Birincisi eylemcilerin tamamına yakın halkın yoksul kesimi. Cuma günleri resmi tatil. Bu günün dışında çalışmak zorundalar. İkincisi ise Suriye demir yumrukla yönetildiği için kimse toplanamıyor. Tek yoğun olarak toplandıkları gün de Cuma. Bu günde birlikte ibadet ediyor ardından da birbirlerinden cesaret alarak toplu eylem yapabiliyorlar. Onun için Cuma onlar için son derece anlamlı. Bu nedenle her cumaya bir isim veriyorlar. Direniş, Şerefli, Şehitler ve Yükseliş Cumalara verilen isimlerden sadece bir kaçı.



ÇOK DİNLİ ÜLKEDE AYIRIMCILIK

Suriye çok kozmopolit bir ülke. Çok dinli çok dilli. Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Asuriler ve Keldaniler gibi etnik unsurlar bir arada yaşıyorlar. Birleşmiş Milletlerin 2008 yılı rakamlarına göre ülkenin nüfusu 20 milyon 400 bin. Ülkenin etnik yapısı ise tam net olmamakla beraber şöyle: Nüfusun yüzde 80’i Arap. Yüzde 14’ü Kürt, Yüzde 2.8 Ermeni ve Asuri, Yüzde 1’i Türk, Yüzde 1’i Süryani ve Keldani, yüzde 1.2 oranında ise Rum ve Yahudi. Dini kimlik de oldukça farklılık arz ediyor. Araplar ve Kürtler büyük oranda Müslümanlar. Ancak mensup oldukları mezhepler türlü türlü. Müslümanların büyük bir bölümü Sünni. Çok az da olsa Şii de var. Önemli bir bölüm de Alevi. Tabi Arap Aleviliği, Anadolu Aleviliğinden değişik. Bunlara Nusayri deniliyor. Ülke yönetimi 1963 yılından beri onların elinde. Esad Ailesi, Nusayriliği devletin resmi mezhebi durumuna getirmiş bulunuyor. Nüfusunun yüzde 75’i Müslüman Sünni, yüzde 11’i Nusayri, yüzde 10’u Hıristiyan ve diğer yüzde 4 ise Dürzî ve başka mezhep mensuplarından oluşuyor. Bu bir zenginlik. Ancak Orta Doğu ülkeleri bunu birleştirici olarak değil, ayrılık olarak kullanıyorlar.

SURİYE NİYE KARIŞTI?

Suriyeli ölüyor, öldürülüyor. Gözaltına alınanlarsa Muhaberat elemanlarının bin bir türlü işkencelerinden geçiyor. Rejimin eli silahlı ve sopalı sivil giyimli elemanlarının sokaklarda uyguladıkları şiddet dalgası da yürüyen gençlere geri adım attırmıyor. Hükümet geç de olsa bunun farkına vardı. Ama problemi çözmek yerine kara propaganda yöntemine başvuruyor. Gençler ‘değişim özgürlük istiyoruz’ dedikçe Baas Partisi bu gençlerin yürümelerinin belli bir planın parçası olduğu iddiasını yayıyor. Onlara göre bunun altında Amerika ve İsrail başta olmak üzere yabancı ülkeler var. Yani değişim ateşini yakanlar yabancı ülkeler. İsyan eden kişiler de bu ülkelerin kuklaları. Peki bu gerçek mi? Tabiî ki hayır. Ateş dışarıdan değil. İçeriden. Çünkü yılların biriktirdiği sorunlar yumağı söz konusu. Aslına bakılırsa Suriye halkının sokaklara dökülmesinin nedenleri de çok farklı. İlk önce kendileri için dahi yürümemişler. İnsan Hakları Savunucusu Avukat Abdullah İmam’a göre; Suriye halkı ilk eylemlerini Tunus, Mısır ve Libya halkına destek vermek için yaptı. Bu ülkelerdeki halk hareketinin oluşturduğu heyecan dalgası Suriyeli gençleri de etkiledi. Buna rağmen yine de uzun süre rejim aleyhine hiçbir slogan atmadılar.

ÇOCUKLARA İŞKENCE

Kuzey Afrika ülkelerindeki diktatörlerin iktidarı bırakmaları için sokaklara dökülen Arap halkına destek veren gençler, Suriye’de korku duvarlarını yıktılar. Bu gençlerden etkilenen bir grup ilköğretim öğrencisi, Dera’daki bir okulun duvarına “Özgürlük, Hürriyet” sözcüklerini yazıyor. Bunun üzerine okul müdürü çocukları, Dera Muhaberat Başkanına şikâyet ediyor. Buranın İstihbarat Daire Başkanı Atıf Necip. Bu kişi Cumhurbaşkanı Esad’ın teyzesinin oğlu. Necip, yaşları 14-15 arasında değişen bu çocukları gözaltına alıyor ve günlerce işkenceye tabi tutuyor. Anlatılanlara göre bu çocukların bütün tırnakları çekiliyor. Hepsine elektrik veriliyor. Kayıp çocukları arayan Deralılar, bunların Muhaberat merkezinde tutuldukları bilgisine ulaşıyor. Ancak ailelerin tüm taleplerine rağmen çocuklar bir türlü serbest bırakılmıyorlar. Ardından bölgede sözü geçen bir aşiretin yaşlı lideri Necip’e gidiyor ve çocukların serbest bırakılmasını rica ediyor.

(Haber: Osman Sağırlı - Adem Demir / Türkiye) 

> YARIN: DİRENEN HALK NE İSTİYOR? 
 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !