15-11-2017 08:09

Suud - Neocon dostluğu pekişiyor

Suudi Arabistan da bilerek, isteyerek bu Neocon idealine uygun davranıp önce, hem kendi içinde buna engel olacakları temizliyor, hem de, bununla birlikte işin finans boyutunu üsleniyor. Açıkçası Suudi Arabistan, bu coğrafyaya ve bu medeniyete asırlarca unutulmayacak bir ihanetin içine girmiştir.

Suud - Neocon dostluğu pekişiyor
Suud - Neocon dostluğu pekişecek
 
Suudî Krallığı Eylül 1932 yılında kuruldu.
 
1730’lu yıllarda ortaya çıkan Vehhabiliği o topraklarda çok geniş bir aile olan Suud ailesi 1745’lerde benimsemişti.
 
İlk Suud devletinin kuruluşu 1744’lere dayanır. İkinci olarak, 1824 yılında kurulmuştu.
 
Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngilizlerin desteği ve kışkırtması ile Mekke Şerif’i Hüseyin ile işbirliği yapan Suudlar Osmanlı’ya karşı savaş ilan ettiler.
 
Ve sonuçta 1932 yılında, daha çok İbn Suud adı ile tanınan Abdülaziz İbn es_Suud bugünkü Suudî Arabistan’ın kurucusu ve ilk Kralı oldu.
 
Aslında, Kral Abdülaziz’in ve Vehhabi ulemanın Sünni ve Şii dünyasına karşı bir tavrı olmamasına, vehhabilerin siyasete karışmamaları kaydıyla, Şii ve Sünnilerin yönetimine karşı çıkmamalarını bildirmesine rağmen zamanla, petrol zengini olmaları ve Mekke Medine gibi İslam alemi için kutsal olan beldelere sahip olmaları onları şımarttı.
 
Tunus, Mısır ve Suriye gibi ülkelerde ortaya çıkan Müslüman Kardeşler hareketi başta olmak üzere İslam Dünyasında ortaya çıkan tüm akımları, hatta Filistin’deki HAMAS’ı bile kendisine tehdit olarak gördü Suudi’ler.
 
Bu tehditleri bertaraf etmek için de Amerika’nın para ile satın aldığı dostluğunu kullandılar ve bunu dostluğa, işbirliğine kadar götürdüler.
 
Gelelim Amerika’daki Neocon tarafına:
 
Neocon aslında “yeni muhafazakâr” anlamına geliyor.
 
Bu düşünce ilk kez, Alman kökenli Leo Strauss (1899-1973) tarafından dile getirildi.
 
Strauss, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebi ile Yahudi dininin görüşlerinin birbirine çok yakın olduğunu ve bunların birleştirilerek dünyadaki anarşizme, nihilizme ve ahlaki yozlaşmaya yol açan liberalizme karşı savaşmasını öneriyordu.
 
Bu düşüncenin yani Neocon akımının öncüleri için savunduklarının doğru olup olmaması önmli değildi, önemli olanın, iyilerin kötüleri yenmesi ve iyilerin dünyaya hakim olmasıydı.
 
İyiler dünyayı kötülerden ve kötülüklerden kurtarmalıydılar.
 
Neocon’un fikir babası olarak kabul edilen Leo Strauss’a göre üç çeşit insan vardır.
 
1— Düşünürler.
 
2— Yöneticiler.
 
3— Yığınlar
 
Düşünürler dünyayı liberalizm denen beladan kurtarmak için gerçekle pek de örtüşmesi gerekmeyen düşünceler üretecek.
 
Yöneticiler bu düşünceleri yığınlara anlatıp kabul ettirecekler.
 
Böylece yönetenler, iyiler olarak kötülerle, teröristlerle, nihilistlerle savaşacak ve dünyayı onlardan kurtaracaklar.
 
Ve tamamen böyle oldu (!) .
 
1940’lara kadar New York City College’dan yetişmiş ve Leo Strauss’un düşüncelerine sıkı sıkıya bağlı, hemen hemen tamamı entelektüel Yahudilerden oluşanlar (!) Amerika’nın dış politikasına tamamen ve Pentagon’a da kısmen hakim oldular.
 
1988 yılında, Neocon akımı ve düşüncelerini benimseyen Cumhuriyet Partisinden, Amerika’nın 41. Başkanı olan George H.W. Bush (Baba Bush) iktidara geldi ve iki yıl sonra yani 1990 yılında hiç beklenmedik bir şekilde, bir gece Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal etti, çünkü, 1989’da soğuk savaş resmen bitmiş, o zamana kadar kötülük olarak görülen komünizm sona ermişti.
 
Komünizmin yerine, Neoconlar için “yeni kötülük” olarak İslam ve Müslümanlar konmuştu.
 
Daha sonra 2001 yılının Ocak ayında yine Cumhuriyet Partiden oğul Bush iktidar oldu. Bu sefer, oğul Bush’un iktidarından 9 ay sonra 11 Eylül 2001’de Nev York’da ki kuleler patlatıldı.
 
Ardından oğul Bush açık açık “Haçlı Seferi” diyerek İslam Dünyasına karşı savaşı başlattı.
 
Önce 7 Ekim 2003’de Afganistan’ı, 20 Mart 2003’te de Irak’ı işgal etti.
 
Bu arada Libya’yı tamamen parçalayıp, haraca bağlayıp “susturdular”.
 
Mart 2011 yılında da Suriye’de savaş başlatıp, peşinden hemen ülkeye girdi ve kendi ürettikleri terör örgütü DEAŞ’ i yok etme bahanesiyle PKK/PYD’yi silahlandırdılar, Suriye’nin önemli bir bölümünü bunlara verdiler.
 
Şimdi de, Suudi Arabistan’ı da yanlarına alarak Lübnan, Suriye, Irak, İran, İsrail, Ürdün ve Türkiye’yi içine alan bu coğrafyada tamamen Neocon yani Ortodoks/ Yahudi ideallerine uygun bir oluşumu adım adım gerçekleştiriyorlar.
 
Suudi Arabistan da bilerek, isteyerek bu Neocon idealine uygun davranıp önce, hem kendi içinde buna engel olacakları temizliyor, hem de, bununla birlikte, işin finans boyutunu üsleniyor.
 
Açıkçası Suudi Arabistan, bu coğrafyaya ve bu medeniyete asırlarca unutulmayacak bir ihanetin içine girmiştir.
 
Neocon yazar Michael Pipes’in de dediği gibi Ortadoğu’da yapılan savaşların hiçbir kazananı olmayacak ama hepsi de Amerika’nın lehine olacaktır.
 
Yani Neoconların yani Siyonizmin.
 
Ne yazık ki Suudlarda; bu coğrafyada yeniden yükselecek bir İslam Medeniyeti korkusu, Neoconlarda da bu azim ve karar sürdükçe Suud-Neocon dotluğu pekişerek sürecektir.
 
(Ferman Karaçam / Haber 7)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !