Suud nüfuzunun yükselişi
Suudi Arabistan birçok cephede birden kazanmaya başladı. Bu kadar ani ve bütün cephelerdeki zafer ya başını döndürür ya da hazımsızlık yapabilir. Ya Mısır’da dengeler değişir ve olaylar geri teperse? Herhalde Suudi Arabistan bu nefretin altından bir daha kalkamaz.
Suud nüfuzunun yükselişi
Mustafa Özcan / Dünya Bülteni
Talih veya rüzgar, Suudi Arabistan’dan yana döndü. Bir taraftan Arap Baharı rüzgarını muvakkaten de olsa ters çevirmeyi başardı. Arap Baharının dümeninde olan Katar’ı da dizginlemeye muvaffak oldu.
Arap Baharı, Suudi Arabistan’a hiç yaramadı. Bahar, Kral Abdullah ABD’de tedavide iken patlak verdi ve apar topar ülkesine dönerek kesinin ağzını açarak rüzgarı savdı, tehlikeyi geçiştirdi ve atlattı. Halka defaten 80 milyar dolar civarında para dağıttı. Devrimi parayla savuşturduğu gibi Mısır devrimini de bir şekilde darbeye arka çıkarak parayla satın almış oldu.
Arap Baharı rüzgarı Mısır’daki arkaik rejimi silip süpürürken Suudi Arabistan nefesini tuttu. BAE, Suudi Arabistan ve İsrail, baharı zapt etmesi için ABD’den çare olmasını beklediler. Dil döktüler. İsrail’in bal tuzaklarından Tzipi Livni, mukayyet olunmazsa Arap Baharı'nın alıp başını gideceğini, bunun önlenmesi için mutlaka önünün kesilmesi gerektiğini söylemişti.
ABD’den rüzgarı kesmesi için medet umdular ve olmayınca gücendiler. İlk günden beri Suud rejimi Mısır’daki Müslüman Kardeşler rejimine diş biliyor. Tökezleyeceği anı bekliyordu. Katar para akıtırken onlar sadece seyrettiler. Mürsi döneminde IMF kredileri bir türlü salıverilmezken Suudi Arabistan da Bahreyn ile Dammam arasındaki köprüye benzer Kızıldeniz üzerinden Suudi Arabistan’ı Mısır’a bağlayacak bir köprü yapılması projesini savsaklıyordu. Besbelli ki bu projenin Mürsi döneminde yetişmesini arzulamıyordu. Ağırdan alıyordu. Sisi tarafından Mürsi’nin devrilmesiyle birlikte Riyad kaba bir şekilde cuntayı ilk tebrik eden ülkeler arasına katıldı. Onunla da kalmadı, fakir fukaraya yapılmayan yardımları darbecilerin tasarrufuna verdi. Körfez’in paraları yardım olarak cuntaya ve darbe rejimine akıyor. Bunu alaycı bir üslupla kayda geçiren New York Times Körfez paralarının İslamcıların cesedi üzerinden Mısır’a yağdığını yazdı (http://www.nytimes.com/2013/07/10/world/middleeast/aid-to-egypt-from-saudis-and-emiratis-is-part-of-struggle-with-qatar-for-influence.html?pagewanted=all ).
*
Mürsi’ye damlamayan yardım, Sisi cuntasına yağıyor. Şimdiye kadar 12 milyar dolar para akışı sağlandı ve onun yanında petrol ve türevleri sektirmeden geliyor. Katar dışındaki bütün Körfez ülkeleri yardım için seferber oldular. Postalları ne kadar çok özlemişler! Bütün bunlar, Mürsi başarısız ve cunta rejimi başarılı olsun diye. Böylece Suudi Arabistan Arap Baharını şimdilik de olsa Mısır’da bloke etmeyi başardı. Peki! Suudi Arabistan neden Mürsi’ye veya İhvan iktidarına ölümüne karşı? Bunun nedeni Arap Baharının değişim sürecini tetiklemesi ve bu değişim sürecinin de en örgütlü yapı olarak Müslüman Kardeşleri iktidara taşımasıdır. Bahar eski rejimlerin silip süpürürken ve sonbaharı olurken Müslüman Kardeşlerin ilk baharı haline geliyor. Bahar süpürüyor ve kaldırdığı rejimlerin yerini Müslüman Kardeşler alıyor. Bundan dolayı baharı durdurmanın yolu Müslüman Kardeşleri durdurmaktan geçiyor. Bu durumda örgütlü olmayan halk yığınları ve rüzgar istikamet ve mecra bulamayınca sönecek ve kadük kalacaktır. Bunun için İhvan deneyiminin söndürülmesi gerekmektedir. Arap Baharı rüzgarlarını sündürerek ayrıca Suudi Arabistan, rakip durumda Katar’ı da dizginlemiş oluyor.
Daha düne kadar parasal imkanları nedeniyle üzerinden güneş batmayan yeni imparatorluk haline gelen Katar'a nazar değdi ve 2012 sonrası üst üste darbeler aldı.
*
Katar’ın gücü, gazı, parası ve İslamcılarla koalisyon ve ortaklığa gitmesindeydi. Bunun araçları da El Cezire gibi kurumlardı. 2007 yılından itibaren El Cezire üzerinden Katar, Körfez ülkelerine fark attı. Bu da onların hasedini gıdıkladı. İslamcılarla ortaklığı üzerinden bir misyonu oldu. El Cezire bu misyonu ileri noktalara taşıdı. 2011 yılı itibarıyla da Katar Arap Baharının katalizörü haline geldi. Libya’da başına buyruk davrandı ve Batılıları şaşırttı. Kendine güveni gelmişti ve kendisine açılan alanı aşmıştı. Libya’da ön aldı ve öne geçti ve onun ardından Suriye’de muhaliflere Suudi Arabistan ve ABD’nin vetolarına rağmen ağır silahlar ve omuzdan atılan uçaksavar füzeleri temin etti.
Katar tehlikeleri sulara açılmış ve Batı standartlarına göre tehlikeli ellere silah sevkiyatı yapmıştı. Arap Baharı Suriye’de tıkanmıştı ve Libya’dan sonra Suriye meselesinde de Katar Emiri Hamd sağdan soldan eleştiriler alıyor ve giderek yalnızlaşıyordu. Esat rejimi giderek yalnızlığını kırarken halka destek olan Türkiye, Katar gibi bir iki ülke giderek yalnızlaşmıştı. Bilhassa Rusya gibi ülkeler onu yalnızlaşması için var güçleriyle çabalıyorlardı. Batılılar da onu, çizmeyi aştığı için yem olarak aslanların önüne atmaktan çekinmiyorlardı. Libya’dan sonra Suriye meselesi Katar Emiri Hamd’ı yormuştu ve Şeyhe Muza’nın da telkinleriyle çekildi ve yerine oğlu Temimi geçirdi. Ve ilk sınavda Temim, Mısır’daki askeri cuntaya teslim oldu. Suudi Arabistan Katar’ı dize getirmişti. Mısır iyice rollerin değiştiği sahne oldu. Tahrir’de Cezire'nin değil El Arabiya ve İsrail kanallarının borazanı ötüyordu. Bir yıldan beridir de El Cezire, el Arabiya Kanalının gerisine düştü. Birleşik kaplar misali Katar her alanda küme düşüyordu. Suriye muhaliflerinin çatı örgütü olan Suriye Milli Koalisyonu Başkanlığına da Suudi Arabistan’a yakın bir isim Ahmet Ası Cerbe getirildi. Böylece Suriye dosyasını da Suudi Arabistan’a kaptırmış oldu. Burada da Katar devre dışı bırakıldı. Bir hafta içinde Suudi Arabistan’ın bir başka zaferi de Abdulbari Atvan’ı el Kuds’ün Arabi’nin başından silkelemesiydi. Burada elbette Atvan’ın çizgisini veya geçmişini savunuyor değiliz. Lakin değişen güç dengelerine işaret etmek istedik. Böylece Suudi Arabistan birçok cephede birden kazanmaya başladı. Bu kadar ani ve bütün cephelerdeki zafer ya başını döndürür ya da hazımsızlık yapabilir. Ya Mısır’da dengeler değişir ve olaylar geri teperse? Herhalde Suudi Arabistan bu nefretin altından bir daha kalkamaz.