Mehmed MAKSUT
ÜNİVERSİTELERDEKİ İSLAMİ ÇABALAR ÜZERİNE HASBİHAL
Yaşadığımız çografyada İslam'ın şahitliğini hakkıyla yapan insanların yokluğu, azlığı veya bireyselciliği toplumumuzun hızla bozulmasında en büyük etkendir diyebiliriz. Din tercihinde bulunan insanların, tercih ettiklerini hayata taşımaması veya taşırken yanlış taşıması sonucunda birçok sıkıntılı söylemler din için söylenilir duruma gelmiştir. Bu sıkıntılar yer yer insanları İslam'a karşı önyargılı kılmış, yer yer insanları İslam'dan uzaklaştırmıştır. Ve bu uzaklaşma özellikle yeni nesillerin hayatında zirve yapmıştır.
Maalesef etrafımızda büyüyen yeni nesiller zehirli fikirlerle ve zehirli ürünlerle her yeri sarıp sarmalamakta. Özelliklede eğitim yoluyla gençliğe empoze edilen bilgi ve görüşler gençliği bir yok oluş girdabına adeta sokmuş; kendini, geleceğini düşünemeyen bir insanlar yığınını ortaya çıkarmıştır. Bu yığınlar, haktan hakikatten yoksun bir şekilde kurtuluşu İlahi olanda aramayıp beşeri birçok şeye kurtuluş diye sarılmıştır. Bu sarılış denize düşen kişinin ahtapota sarılmasına benzemiş. Denizin dalgalarına karşı kendini yeterince hazırla(ya)mayan insan, denizde ki canavarı kurtuluş olarak telaki edip, onunla kurtuluşa ereceğini zannederek var gücüyle sarılmaya başlamıştır. Ve nice kurtuluş zannedilen birçok sığınak, insanı koyu bir yok oluşa sürüklemiştir.
Tüm bu sıkıntılar ve yanlış kurtuluş arayışları karşısında gerçek kurtuluş kitabının mensubu olan tevhidi bilince sahip Müslümanlar acaba bu manzaralar karşısında nasıl bir halet-i ruhiye içindedir? Söylemine sahip oldukları hakikatlerin eylemini acaba ne kadar gerçekleştirmektedirler? Bunların sorgulanması lazımdır.
Her platform ve gündemde, nesillerin gidişatı hakkında olumsuzluklarını dillendirenlerin neler yaptığını aslında hep merak etmişimdir. Acaba söylemi güzel; lakin eylemi olmayanlardan mı yoksa hem eylemi hemde söylemi hakikatten örtüşenlerden midir bu ağabeylerimiz? Maalesef şunu rahatlıkla söyleye biliriz ki etrafımızdaki birçok insan, söylemi güzel; eylemi olmayan bir duruma sahiptir. Tabii ki istisnalar vardır ve onlar bizim nazarımızda birer değerdir.
Yeni insanlara ulaşma veya yeni insanlara İslam'ı ulaştırma hassasiyetini kaybeden Müslümanlar, gelecek için yarınlara iyi bir umut aşılayamayacaklardır. Tebliğ ve davetin bazı sıkıntılarına katlanmamak için bahanelere sarılmak, aslında Müslümanlara yakışmayan bir durumdur ki bu gün en çok gördüğümüz durum da budur. Gerçek hayatla çok az ilişki kurup davasını sanal alemde yaşamaya çalışanlar, Mehmet Akif’in ifadesiyle "Asrın idrakine Kur'an'ı söyletebilmeli" ve artık hayata hakikatleriyle inebilmeli. Ve etrafındaki İslam'a ihtiyacı olan insanların bu ihtiyacına bir nebze olsun cevap vermelidir. Kendisi yapabildiği halde sorumluluklarını sürekli başkalarına yükleyen insanlar, gün gelir kendilerinde var olan değerleri de süreç içersisinde kaybedebilir.
Bu minvalde, Müslümanların tekrar bir tebliğ ve davet sürecine her şeyleriyle girmeleri artık kaçınılmazdır. Bu sürece salt araçlarını koyup kendilerini koymamak olmamalıdır. Şu şöyledir, bu böyledir, şurada olmaz, burada olmaz, bu şartlarda zor, sonra yaparım, başkaları yapıyor, yaptım olmadı, bana göre değil vb basit bahanelerin zihinlerimizde atılma zamanı artık gelmiştir. Mevcudiyetimizde var olan güçlerimizi tekrar harekete geçirmemiz lazımdır.
İslam'ın insanlığa verdiği değerleri tekrar topluma kazandırma hareketine, samimiyetle girmemiz artık elzem bir duruma gelmiştir. Özelliklede sistemin eğitim yoluyla pak nesillere enjekte ettiği virüslü bilgilere karşı tertemiz vahiy bilgisini gençlere aktarmalıyız. Maalesef bugün tevhidi bilince sahip insanların en yakınlarındakiler bile bu virüslü bilgilerin içerisinde korunaksız bir şekilde dolaşmaktadır. Ki burası bizi en çok ilgilendiren mesele olmalıdır…
Yeni bir eğitim ve öğretim süreciyle birlikte tekrar döndüğümüz üniversitede, her geçen gün artan imansızlığa, ahlaksızlığa, değersizliğe ve hayasızlığa karşı durabilmek için Müslümanların tekrardan bu alanlara cılız bir ciddiyetle değil de; ciddi bir ciddiyetle yönelmesi lazımdır. Hakkıyla şahitlik edenlerin olmayışından, olanların da az ve destekten yoksun olmasından dolayı bu önemli potansiyele sahip yerlerde tevhidi bilinç canlanamamakta, canlandırılamamaktadır. Aslında İslami camiaların, kendi kurumlarının temsiliyeti için değil de; İslam'ın ve hakkın temsiliyeti için buralara daha donanımlı bir şekilde eğilmeleri gerekir.
Buralarda kendi gayretleriyle çalışmalar yapan gençlerin sahiplenilmesi, onların maddi ve manevi noktalarda donatılması gençlik üzerinden geleceğe yapacağımız en büyük yatırımdır. Bazı üniversitelerde kendi kısıtlı imkânlarıyla bir şeyler yapan Mümin kardeşlerimi ben burada tebrik etmek istiyorum.(Bil-hassa maddi imkânsızlıklarına rağmen her türlü fedakârlıkta bulunan Şahin Özilice'ye hassaten teşekkürü bir borç bilirim.) Çünkü onların ahval-ı hallerini az çok biliyor ve yaşıyorum. Türkiye gibi dünyevi kaygıların her geçen gün artığı bir ülkede- ki kendileri de bu kaygıları yaşamakla birlikte- dava ve inanç kaygılarını ortaya koyan bu gençlerin, inşallah Allah'ın gölgesinde gölgelenen gençlerden olacağına bi-iznillah inanıyorum. Her ne kadar sayıları az da olsa bu kardeşlerimiz, bizim için karanlığa karşı birer umut ışığıdırlar.
İstisnalar hariç olmak üzere sırf kendi dernek veya vakıfları adına hareket etmeyen, salt davayı dert edinen gençlerin tabela kaygısından dolayı bazı desteklerden mahrum bırakılması, ötekileştirilmesi veya farklı muamelelere tabi tutulmasının hiç de iyi bir tavır olmadığını ifade etmemiz gerekir. Bu tutum, halen ümmet bilincine ulaşamadığımızın bence ayrı bir göstergesidir.
Rabbimiz! Bizleri, senin yolundan hiçbir zaman alıkoyma… Senin için yaşamayıp ölmeyi bizlere nasip et… Kendi zafiyetlerimizle bizi baş başa bırakma… İslam'i yaşantımıza, doğudan ve batıdan gelen yanlışları bulaştırma… Sürekli seni hatırlayan bir akıl, senin anan bir kalp ve hakkı söyle bir dil bize bahşet… Bize Kur'an'la kendimizi ve yolumuzu bulmayı bahşet… Hayırlı işlerimizde bize yardım et ve ayaklarımızı, aklımız, gönlümüzü, hayatımızı, tercihlerimizi senin dinin üzerinde sabit kıl…
Rabbimiz! Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz… Bizi dosdoğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerini yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil…
SELAM VE DUA İLE