Yapmayın sayın İslamoğlu!

Kadıtör yazıyor

Sizleri bir kere daha selamların en güzeliyle selamlıyorum değerli okuyucularım. Selamun aleykum ve rahmetullah...

İmanımızın bizlere yüklediği hakkı ve sabrı tavsiyeleşmek yükümlülüğünün Müslümanlar arasında önemli ölçüde devre dışı kaldığı bir dönemde yaşamaktayız maalesef. Hataya düştüğüne, yanlış yaptığına ve yanlışa yöneldiğine kani olduğumuz bir Müslümana hakikati hatırlatamaz olduk. Böyle bir girişim hemencecik "mahalle baskısı"na muhatap olmakta, "Müslümanlarla uğraşmak", "Alimlere dil uzatmak" gibi meşhur yaftalarla yaftlanarak mahkûm edilmektedir.

Olsun, biz imanımızın yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyi sürdürelim de, kim ne derse desin!

Sanırım takip edenleriniz olmuştur, Özgün Duruş gazetesinin enerji dolu yazarı Abdulaziz Tantik, birikimiyle bugüne dek önemli çalışmalara imza atmış olan yazar Mustafa İslamoğlu ile açılım süreci merkezli bir söyleşi gerçekleştirdi. Röportajda, Kürt meselesinin ortaya çıkış süreci, gelinen noktada konunun ulaştığı boyutlar ve çözümüne yönelik önemli tesbitler ve çeşitli öneriler yer alıyor. 

Söz konusu röportajı iktibas eden sitemizin, röportajı takdim ederken koyduğu şerhi okumuş olmalısınız. Müslümanlar arasında Ak Parti'yle birlikte iyice belirginleşen kırılmanın iyice günyüzüne çıktığı röportajı tabii ki daha ayrıntılı olarak değerlendirmek gerekmektedir, ki sanırım bu yapılacaktır.

Aslında bu röportajla ilgili bir değerlendirme yapmak gibi bir niyetim yoktu. Fakat röportajda "Müslüman âlim ve aydınların Özal'a bakışındaki yamukluk"tan sözedilmesine sessiz kalamazdım. İslamoğlu refikimiz bu konuda şu ifadeleri kullanmış:

"Müslüman âlimler ve aydınlar arasında da kafası karışık olanlar var. Ben onu görüyorum. Hatta sıradan bir karışıklık değil ciddi bir karışıklık bu. Yani bu taktik ve stratejik bir karışıklık değil, çok temel bir karışıklık. Bu bana Özal'a bakıştaki yamukluğu hatırlatıyor. Özal döneminde de kimi İslamcılarımız, hatta İslamcı üstatlar, İslamcı ağabeylerden bazıları şimdi hatırlıyorum, acayip bir muhalefet yürüttüler. Peki, dönüp baktığımızda ne oldu? Onlar mı haklı çıktı, yoksa gerçekten Özal mı haklı çıktı? Özal'ın attığı o temeller olmasaydı bu gün bu bağırsak temizliği nasıl yapılabilirdi?..."

Evet, İslamoğlu refikimiz, sistem içi birtakım dengelerin değişmesine yolaçan icraatlarından dolayı Özal'a minnettar olmamızı salık veriyor ve Özal döneminde Müslümanların ortaya koyduğu eleştirileri "yamuk bakış" olarak niteliyor.

Ben burada Turgut Özal'ın, Özalizm olarak da nitelenen ve kapitalizmi ve kapitalist yaşam biçimini en uç ve kontrolsüz şekliyle ithal edip tüm azgınlığıyla kurumsallaştıran icraatlarını gündeme getirecek değilim. Bunun yanında, Özal'ın başörtüsü yasağına son vermek ve Kürt meselesini çözmek yönündeki olumlu icraatlarından yola çıkarak, "Özal'ın günah ve sevap galerileri"ni yazacak da değilim.

İslamoğlu refikimize bir konuyu hatırlatıp, bu konu üzerinden bir soru sormakla yetinmek istiyorum. Böylece Müslümanların küllenmekte olan bilincinin tazelenmesine ufak da olsa bir katkı sağlayabilirsem ne âlâ!

Sayın İslamoğlu! Abdullah bin Mübarek'ten sıkça söz eden ve o değerli alimin, kendisine "Ben zalim hükümdara elbise dikiyorum. Bu şekilde zalime yardımcı olmuş oluyor muyum?" diye soran terziye, "Hayır, sana iğne ve iplik satan kimse zalime yardımcı oluyor. Sen bu durumda zalimin ta kendisisin!" şeklindeki cevabını zaman zaman dile getiren bir kimse olarak, nasıl olur da, onbinlerce Iraklı Müslümanın Amerikan bombaları altında hunharca katledildiği Körfez Savaşı'na "Bir koyup üç alacağız" diyerek destek veren ve akıtılan mazlum kanlarına ortaklık eden Turgut Özal'a yönelik eleştirileri "yamuk bakış" olarak nitelersiniz? 

Yapmayın sayın İslamoğlu, yapmayın...

Sıkça söz ettiğiniz Abdullah bin Mübarek'i hatırlayın!

Bir de, Hûd Sûresi 113. ayeti...