09-05-2013 14:50

Zulmü gerekçelendirme telaşı

Suriye içinde zulme karşı duran direnişçilere cevap vermek hatta onların savunduğu silahsız halka karşı korkunç intikam katliamları gerçekleştirmek için ikinci bir saldırıya ihtiyaç duymazken, neden siyonist işgalciye karşılık vermek için birkaç saldırıyı yeterli bulmayıp, bir saldırı daha düzenlemesini bekliyor.

Zulmü gerekçelendirme telaşı

Zulmü gerekçelendirme telaşı

Ahmet Varol / Yeni Akit

Suriye'de vahşi katliamlar artık iyice rayından çıktı. Baas rejimi hesabına baskınlar düzenleyen Şebbiha çeteleri tarihte benzeri nadir görülebilecek şekilde kadınları ve çocukları göğüslerinden bıçaklayarak katlediyor sonra da açtıkları bıçak yaralarını imha edebilmek için cesetleri yakıyorlar.

Bütün bu korkunç katliamlar kesintisiz bir şekilde devam ederken, işgalci siyonist yönetim güya Baas rejiminin depolarındaki silahların Hizbullah milislerine aktarılmasına engel olmak için oraları hedef alan hava saldırıları gerçekleştirdi. 

 

Bu saldırılar da Baas zulmünün arkasında duranlar için adeta can simidi oldu. 

Banyas'ta üç yüz kadar insanın hunharca katledilmesi ve cesetlerinin yakılması karşısında ağızlarını bıçak açmayanlar, Baas'ın direniş cephesini oluşturduğu iddialarını haklı göstermek için yürüttükleri propaganda faaliyetlerinde siyonist işgalcilerin saldırılarına dört elle sarıldılar.

Burada öncelikle şunu ifade edelim ki siyonistlerin saldırıları gerçekte Baas rejimini değil Suriye'yi hedef alan saldırılardır. Bizim haklı ve meşru bulduğumuz mücadele ise katil Baas rejimine karşı, bu rejimin ezdiği halkı temsil eden direniş cephesinin yürüttüğü mücadeledir.

Siyonist rejimin saldırılarının amacı Baas rejimini yıpratmak olsaydı, özellikle bu rejimin çökmesi halinde direnişçilerin eline geçmesinden korktuğu silah depolarını değil doğrudan Baas rejiminde daha ağır yaralar açacak ve onun çöküşünü hızlandıracak noktaları hedef alırdı. 

Dolayısıyla Suriye'deki halkı ve meşru direnişi sürdürenler ve ona arka çıkanlar Baas diktasının saldırılarına karşı oldukları kadar, siyonist işgalin gerçekte bu rejimi değil Suriye'yi hedef aldığı gayet açık bir şekilde ortada olan saldırılarına da karşıdırlar. 

Çünkü bu saldırılar da Suriye halkı ve direnişi açısından aynı şekilde yara açmaktadır. Saldırıların gerçekleştirildiği sırada çekilen görüntüler gerçekte direnişin ve onun arkasında duranların tavırlarını yansıtmadığı gibi arka planı da yeterince aydınlatılmış değildir. 

Tıpkı Muhammed Said Ramazan el-Buti'nin katledilmesi için gerçekleştirilen saldırı gibi. Eğer bu görüntüler gerçekte kurgu ise saldırıların danışıklı gerçekleştirildiğine delalet edebilir. Ama ülkenin her tarafında tozun dumana karıştığı bir ortamda henüz olayın arka planı yeterince aydınlatılamadığından bu konuda kesin bir şey söyleme imkânına sahip değiliz.

İşin en ilginç yanı ise işgalci siyonistlerin saldırılarının, istidlal yönünden mazlum halka yönelik insanlık dışı saldırıların gerekçelendirilmesi anlamına gelecek şekilde yorumlanmasıdır. 

Oysa gerçekte Baas zulmü, siyonist tehdide karşı bir direniş cephesi oluşturuyor olsaydı, işgalci siyonistlerin saldırılarını ona karşılık vermek için bir fırsat olarak değerlendirmesi gerekirdi. 

Güya ABD'ye "bir daha saldırırsa mutlaka cevap veririz" diye tehdit uyarısı gönderiyor. 

Suriye içinde zulme karşı duran direnişçilere cevap vermek hatta onların savunduğu silahsız halka karşı korkunç intikam katliamları gerçekleştirmek için ikinci bir saldırıya ihtiyaç duymazken, neden siyonist işgalciye karşılık vermek için birkaç saldırıyı yeterli bulmayıp, bir saldırı daha düzenlemesini bekliyor.

Üstelik Baas diktasının, işgal rejiminin bundan önceki saldırılarına karşı da sadece laf kalabalığına başvurduğunu, ona karşılık vermek için doğan onlarca fırsatın hiçbirini değerlendirmediğini çok iyi biliyoruz.  Direniş cephesini oluşturan güç böyle pısırık tavırlarla ve içi boş tehdit açıklamalarıyla yetinmeyip, doğan fırsatları siyonist saldırganlığa karşı açıktan tavır koymakta değerlendirmesi gerekirdi.

Biz daha önce de muhtelif yazılarımızda, zulmün zulme gerekçe oluşturamayacağını dile getirmiştik. Burada bir kez daha ortaya koyalım ki işgalci siyonistin saldırıları elbette zulümdür ve tüm İslâm âleminin bu zulme karşı tavır koyması gerekir. Ama bu zulüm onu belki yüze katlayan Baas katliamlarını, Şebbiha çetelerinin hunharlığını meşru göstermeye de gerekçe oluşturmaz.

Olaya ABD'nin parmak sokması ise Suriye halkının meşru direnişine kir bulaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Zaten şimdiye kadar Baas diktasına sürekli mühlet tanıyan ABD'nin bugün onun gittikçe köşeye sıkıştığını görünce olaya parmak sokması da bir takım kirli hesaplardan başka bir amaç taşımaz. 
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !