İMTİHAN OLGUSU ÜZERİNE

Kadir TURAN

09-12-2019 11:46


      İmtihan, kavram olarak sınav anlamına gelir. Hayatın olağan akışı içerisinde imtihana tâbi tutulan özne insandır. Bu imtihan sonrasında bireyi iyi veya kötü olmak üzere iki akıbet bekler. Ya başarılıdır ve mükâfatı vardır, yahut başarısız olmuştur ve sonuç negatiftir. Bundan mülhem diyebiliriz ki, imtihana konu edilen sorunun herkesçe kabul gören bir doğru ve en az bir yanlış cevabı olmalıdır. Bunun yanında, hatta daha evvelinde bireyin sınava tâbi tutulabilmesi için aklî melekelerini kaybetmemiş olması gereklidir. 

 

  Doğru ve iyi kavramlarını akıl, mantık ve vicdan sacayağında kabul görmüş her şey şeklinde tanımlayabiliriz. Yanlış ve kötü kavramları için ise bunun tersi geçerlidir. Bu da demektir ki insanoğlunun “temel” konularda (buraya dikkat edelim, “temel” konularda) ortak bir vicdanı ve dolayısıyla ortak doğrusu ve yanlış kabulü vardır. Örnek olarak dürüstlükten dem vurup aynı zamanda hırsızlık yapan birisinin kendisi ve eylemi için dünyanın hiç bir noktasında “doğru” diyemeyiz. Diğer yandan konjonktüre uymayıp rüşvet almayı kabul etmeyen bir memurun tutumunu da “yanlış” olarak nitelendiremeyiz.

 

     Doğru ve yanlış kavramlarının analizini yaptığımızda bu iki kavramın kaynağına ilişkin fizik ve metafizik vecheden olmak üzere iki yaklaşımın olduğunu görüyoruz. Doğrunun-iyinin kaynağını fizik aleme hasredenler, insanların bu kavramları ve kapsamlarını içinde doğup büyüdükleri toplumdan öğrendiklerini kabul ederler. Konuya metafizik boyuttan yaklaşanlar ise, bu kavramların toplumsal telkin ve etkileşim ile öğrenildiği varsayıldığında, her toplumun farklı bir doğru ve yanlış kabulünün olacağı ve bunun da küreselleşen dünyada kaçınılmaz olarak anarşiye sebebiyet vereceğini savunurlar ve son tahlilde “doğru” ve “yanlış” kavramlarının tâliminin doğuştan olduğuna inanırlar. 

 

    Ben metafizik yaklaşımı benimsiyorum. Çünkü Kur’an bu konuda ilahî müdahaleden söz eder. İnsanların fıtratlarına doğuştan iyi-kötü olgularının nakşedildiğini anlıyoruz sözünü ettiğimiz ifadelerde. Bknz: Şems/8

(Örn: Yeni doğmuş bir bebeği severken tebessümle karşılık vermesini Kur’an’ın bu ifadeleri bağlamda değerlendirebiliriz.)

 

     Kötülük Olgusu 

 

  Kötülüğün tanımını yukarıda yapmamıza rağmen burada biraz daha açmak istiyorum. İlâhi hikmetin gereğidir ki yaşam zıtlıklar ve ikilikler üzerine kurulmuştur. Kur’an bu durumu; “Biz her şeyi belli bir ölçüye/dengeye göre yarattık.” [1] şeklinde açıklıyor. 

 

    Kadın-erkek, soğuk-sıcak, sevgi-nefret, samimiyet-riyâkarlık, dostluk-düşmanlık, mutluluk-mutsuzluk, iyi-kötü ve son tahlilde yaşam-ölüm... Tekrar etmek pahasına ilâhi hikmetin bir gereğidir ki kötülük olgusunun varlığı yaşam ve imtihan için olmazsa olmazdır. Basit bir örnek ile, bir gün öğretmenimiz sınıfa giriyor ve yarın sınav yapacağını ve sınavda tek bir soru soracağını ve bu sınavda alınan puanın yıl sonu için geçerli olacağını ifade ediyor. Bir gün sonra sınav kağıdı önümüze geliyor ve ”Türkiye’nin başkenti neresidir?” sorusuyla karşılaşıyoruz. Cevap seçeneklerine baktığımızda ise yanlış seçeneğin olmadığını ve sadece 

“a-) Ankara” şıkkını görüyoruz. Şimdi bu durumda herkesin “a-) Ankara” şıkkını seçtiğini düşünürsek öğretmenimizin bize en yüksek puanı verip sınıfı geçirmesinin mantıksal bir açıklaması olabilir mi? Başka bir ifadeyle, hangi gerekçeyle en düşük notu verip sınıfta bırakacak. Verdiğimiz örneğin telmihi üzerinden insan yaşamının bu dünya ve ahiretle ilgili bağlantısını düşünürsek, kötülüğün olmadığı bir dünyada insana verilen akıl ve iradenin, daha da mühimi ontolojik varoluşun anlamı, mantığı nedir! Kötülük ve dolayısıyla kötülük yapma seçeneğimiz yoksa hangi sebeple cennete gireceğiz, yahut ceza verilmesinin izahı olabilir mi! Sonuç olarak imtihan için kötülük olgusu olmazsa olmaz kabilindendir. 

 

   İmtihana tâbi tutulmak için akıl ve irade sahibi olmanın ve bunun yanında doğru-iyi, yanlış-kötü kavramlarına vâkıf olmak gerektiğini ifade ettikten sonra bu konuyu hiyerarşik bir şemada şöyle sıralayabiliriz;

 

      1-)Benlik bilinci, akıl, irade

      2-)Doğru-yanlış, iyi-kötü kavramlarına vâkıf olmak

      3-) Yargılama, sorgulama, eleştirme ve son tahlilde tercihte bulunmak için gerekli bir “soru”

(Yaşam, insana yöneltilmiş bir sorudur.)

      4-) Soruya ilişkin cevap için (mantıksal olarak) en fazla 1 doğru, en az 1 yanlış seçenek gereklidir. 

 

     Sonuç:

 

    İmtihan, ancak akıl ve irade varsa; irade ise bir soru ve soru karşısında tercihte bulunabileceğimiz en fazla 1 doğru ve en az 1 yanlış seçeneğin varlığında mümkün ve anlamlıdır.

 

[1] Kamer Sûresi/49

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN