Dünyada mezhepçilik kavgası yapanlar var diye İran’ın cinayetlerinin ve zulmünün üzerini örtenler katliamın ortaklarıdır. Önce şu konu iyi anlaşılmadır; Amerika,İsrail,Rusya,Çin,İran ve Türkiye, Suriye sürecinin bölgede kendi çıkarları adına mazlum insanların ölümüne ve sürgününe sebep olan aktörlerdir. İran'ın Suriye’de ne işi var? İsrail ve Kudüs üzerinden yıllarca Müslümanları kandırdı. İran’ın yakın tarihine göz atalım! Afgan cihadının sekteye uğraması, Çeçenistan cihadının bitmesi,Rusya ile bölgede yapılan işbirliği hatırlanması gerekir. Irak işgalinde Amerika ile İran’ın anlaşması! Şiilerin kutsal kabul ettiğimekanlara dokunmaması!Sistani’nin Amerika’dan 200 milyon dolar alması! (Bunu İran’ın Kayhan Gazetesi kendisi beyan etti.) İran Şiileri ile Irak Şiileri arasında merkezilik kavgası, Irak Şiileri Arap, İran Şiileri Farisi olduğu için bu iç çekişme hâlâ adı konulmamış şekilde devam ediyor.

Dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile Hillary Clinton ortak anlaşma yaptıkları birbirleri ile işbirliğinde istihbarat ve güvenlik alanında yaptıkları anlaşma dünya kamuoyunda ilan edildi. (Ahmet Davutoğlu ile Hillary Clinton çak yapmasını da unutmadık!) İran ve Amerika’nın ortak işbirliği ile Irak’ın başına Şii Maliki’nin getirilmesi 10 yıldan fazla Şii olmayanların dışındakileri uygulanan işkence ve ölümler, dünya kamuoyundan gizlendi. Musul, Şiilerin alan hakimiyeti kuramadıkları bir şehir idi ve akabinde İşid’in oraya gelmesi (getirilmesi) süreci ve Amerika ve diğer şer güçlerin bölgeye çöreklenmesi için oluşturulan sebepler zinciri unutulmamalıdır.

Suriye direnişinin akamete uğramasında İşid’in günah defteri bir hayli kabarık.

Bu süreçte Siyonist İsrail’in güvenlik içinde yaşaması belkide işin en kahredici boyutu malesef. T.C. de askeri kadro ile Suriye de Baascı kafa aynı düşünceye sahip. Kemalistler ile Baascılar her zaman iyi geçinmişlerdir.

Rusya’nın, Afganistan işgali sıcak denizlere inme projesi için plandı. Sovyetlerin dağılma sürecinde İran, Rus General ve bilimadamlarını kendi ülkesine taşıyarak bütün askeri planını Ruslar üzerinden kurdu.

Birazda bu coğrafyadaki İran’ın eteğine tutunan yapıları görmeye çalışalım. Bugünkü adı Hüda-Par geçmişte Hizbullah olan bu yapının ideolojik beslenme kaynağı İran ve Kum kentindeki mollalar idi. Bugün durdukları yer hâlâ İran’ın çıkarları üzerinden şekilleniyor.

Saadet ve Milli Görüş çevresi geçmişte Erbakan’ın İsrail karşıtlığı görüşü ile bölgede İran ile yakınlaşma politikası vardı. Bugün hâlâ o hayal ile arayı iyi tutmaya çalışıyorlar. Mustafa Kamalak’ın,Esed’e portre hediyesi,Ahmedinejad’ın buraya davet edilmesi iki gün önce Temel Karamollaoğlu’nun beyanı işin vahametini ve gafletini ortaya açıkça koyuyor. Sinsi İranlılar ve buradaki uzantıları bunu iyi bildikleri için Erbakan üzerinden ajitasyon ve propaganda gücünü iyi kıvırıyorlar.

Furkan Vakfı idarecisinin Suriye’de gelişen süreci komplolar ile ifade etmesi ve dolaylı olarak İran’ın elini güçlendiren bir durum olarak ortaya çıktı. Bu kurumların altında bulunan bazı gençler bu konuda çok fazla mutmain olmasa da hocalara ve liderlerine bağlılık duygusu ile günü kurtarmaya çalışıyorlar.

İktidar Amerika’ya karşı “Şangay Beşlisi”ne katılma blöfü ile özellikle Rusya ile “Mavi Akım Projesi” başta olmak üzere ekonomik kaygılar ile Halep’in İran ve Rusya katillerine bırakılması bölgede yaşanan acı ve yıkımı artıran en temel unsurdur.

Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çaldılar. İşid’i bölgeden temizlemek adına iki taraflı bir kullanımda malesef iktidar tuzağa düşmüş ve mazlum Suriye direnişini satmıştır. Bugünlerde Amerika PYD’ye uçaklar ile silah sevkiyatı yapmaya devam ederken, boğazlardan Rus gemileri Suriye’yi ve Müslümanları yok etmek için silah ve cephane taşımaya devam etmektedir.

Bu ihanet şebekesi ve iblisler topluluğu uluslararası ve ulusal çıkarları uğruna yeryüzünü ifsada Müslümanları öldürmeye devam etmektedirler.

Bugün yaşanan aslında din savaşıdır. Müslümanlar ile kafirlerin ve onun işbirlikçi yardakçılarının savaşıdır. Müslümanlar olarak bu gelişen sürece kayıtsız kalamayacağımız gibi,konuyu mezhep savaşı algısı üzerinden saptırma ya imkân vermemeliyiz.

İran’a getirdiğimiz eleştiri ve onlardan teberri etmek mezhebi değil, tevhidi ahlaki ve ilkeseldir. İrancı sevgi pıtırcıklarını görüyorum her konuyu mezhep üzerinden İran’ın zalim ve facir tutumunu aklamaya yönelik. Kendini Ehl-i Sünnet’e nispet eden zulmeden ve zalimlerle iş tutanları reddettiğimiz gibi bugün İran’ın düştüğü durum propaganda ile kendini aklama hilekârlığıdır. Bu şartlarda İran’a sempati besleyen kim varsa onun kişiliğini, ahlakını ve tevhidi duruşunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum. Biz laik sistemi,mevcut iktidarı mazlum ve mü’minlere zulmeden kim varsa onları reddediyor ve “vela ve bera” nın bunun üzerine oluşması gerektiğine inanıyoruz. Eline mazlum ve Müslüman kanı bulaşan kim varsa onun üzerinden şahitliğimi kaldırıyor ve hesabını Allah’ın adalet ile göreceğine iman ediyorum.