`Alman devleti, İslamfobik hezeyanlara son vermelidir`
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Almanya`da faaliyet gösteren müslüman cemaatlerden bir kısmının, Federal Almanya hükümeti ile `güvenlik konferansı` adı altında müslümanları diğer müslümanlara fişletme/ispiyonlatma anlamına gelen ortak çalışmasına ve Federal Almanya`nın neo oryantalist politikalarına karşı, Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal bir basın açıklamasıyla tepki gösterdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Almanya'da faaliyet gösteren müslüman cemaatlerden bir kısmının, Federal Almanya hükümeti ile "güvenlik konferansı" adı altında müslümanları diğer müslümanlara fişletme/ispiyonlatma anlamına gelen ortak çalışmasına ve Federal Almanya'nın neo oryantalist politikalarına karşı, Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal bir basın açıklamasıyla tepki gösterdi.
İşte Ünsal'ın basın açıklamasının tam metni:
İlk defa 2006 yılında olmak üzere her yıl toplanan Almanya İslam Konferansı (Deutsche Islam Konferenz) öncesinde ve sonrasında çeşitli manipülâsyonlarla Müslümanlar ve Alman kamuoyu arasında bir tartışma zemini yaratılmaktadır. İlk yıl yapılan konferans sürecinde o dönem Federal İçişleri Bakanı tarafından ileri sürülen “Leit Kultur – Başat Kültür” ve “Paralel Toplum” tartışması her akşam televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında önemli bir yer tutmuştu.
2011 yılında gerçekleştirilen konferans da diğerlerinden farklı olmamıştır. Almanya İslam Konferansı’na başkanlık yapan İçişleri Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich Konferansa katılan bireyler ve örgüt temsilcilerinden “Güvenlik İşbirliği” talebinde bulunmuştu. Bir başka ifadeyle Müslümanlara ve İslami sivil toplum örgütlerine “muhbirlik/ajanlık” çağrısı yapmıştı.
Çeşitli siyasi parti temsilcileri, parlamenter ve sivil toplum kuruluşlarının konferansın boykot edilmesi çağrısına; Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ)’ ve Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (ZMD) boykota katılmayarak, konferansın bir parçası olmuştur.
Çeşitli gerekçelerle Almanya’da Müslüman cemaatlerin varlığını kolektif din özgürlüğü bağlamında hukukî olarak kabullenmek istemeyen Almanya İçişleri Bakanlığı, söz konusu Almanya İslam Konferansı’na ilaveten, bir yıldan beri “Güvenlik Ortaklığı Girişimi – Güvenlik için Müslümanlarla Birlikte” (Initiative Sicherheitspartnerschaft – Gemeinsam mit Muslimen für Sicherheit) isimli bir projeyi daha uygulamaya koymuştur. Projenin ve ilgili ortaklığın temel gayesi ise “Müslümanlarla Birlikte İslamcılıkla Mücadele” olarak belirlenmiştir.
Önümüzdeki günlerde Almanya’nın büyük kentlerinde billboardlarda afişleri teşhir edilecek olan bu son derece tehlikeli ve İslam karşıtlığını körükleyen skandal projeye Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sevk ve organize edilen DİTİB, VIKZ ve Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB)’nin de üyesi olduğu ZMD destek vermektedir.
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı bu girişimi ile akredite görmediği Müslümanları dışlayıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı tavrını sürdürmekte, Müslümanları özellikle bir “güvenlik problemi” olarak gördüğünü alenen ortaya koymaktadır. Girişimi yürüten Federal İçişleri Bakanlığı, oluşuma ortak ettiği “İslami Kuruluşları”n dini cemaat kimliklerini dahi reddedip (kolektif haklardan uzak tutmak için), onları sadece “Verbände: Çatı kuruluşları/dernekler” şeklinde tanımlamaktadır. Müslümanların yalnızca bir güvenlik problemi olarak görüldüğünün en bariz kanıtı ise, girişime Almanya’dan katılan kurumların isimleridir ki, bunlar: Federal İçişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Eyalet İçişleri Bakanlıkları, Federal ve Eyalet Emniyet Müdürlükleri (Kriminalamt), Federal ve Eyalet İç İstihbarat Daireleri (Anayasayı Koruma Dairesi: Verfassungsschutzamt) dir. Federal hükumet bu çalışmayla, kendi siyasi öncelikleri üzerinden kurguladığı tehdit algısına göre Müslümanları meccanen muhbirleştirmek/memurlaştırmak istemektedir.
Önümüzdeki günlerde teşhir edilecek afişlerde “KAYIP” başlığı altında şu ifadelere yer verilmektedir: “Arkadaşım Fatma. Kendisini özlüyorum, çünkü son zamanlarda kendisini tanıyamıyorum. Gün geçtikçe daha fazla içine kapanıyor ve her geçen gün radikalleşiyor.”
Radikalleşmeden ne anlaşıldığı Aşağı Saksonya Eyalet İçişleri Bakanlığı’nın iki ay evvel yayınlanan kontrol listesinde ‘öğretmenlerin ve gençlik dairelerinin, dikkat çekici davranış veya halleri bulunan Müslümanları tespit ederek, durumu güvenlik güçlerine haber vermeleri gerektiği, kriterler arasında kilo kaybı ve zenginlik gibi soyut şeylerin yanında; ‘ölümden sonra hayat ile yoğun şekilde meşgul olma’ veya ‘dini daha da kısıtlayıcı anlamda yorumlama’ gibi kriterler radikalleşmenin belirtileri olarak sunuluyor. Broşürdeki ifadelere bakıldığında, örneğin bir kimse namaz veya oruç gibi ibadetleri ifa etmeye başlarsa şüpheli konuma düşmüş oluyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Almanya örgütlenmesi DİTİB başta olmak üzere, bu “Güvenlik Ortaklığı Girişimi”ne destek veren diğer İslami kuruluşların Almanya’da “İslamcılıkla” mücadele kisvesi altında dindarlıkla mücadele etmesi ve asimilasyon politikası güden Almanya İçişleri Bakanlığı’yla da “ortaklık” yapması kabul edilebilir bir durum değildir.
“Güvenlik Ortaklığı Girişimi” öncelikli gaye olarak Müslümanların asimilasyon sürecini hızlandırmayı, baskı ve suçlamalarla İslamî cemaatleri edilgen hale getirmeyi, İslamî dindarlığı “entegrasyon” bağlamında sorunsallaştırmayı hedeflemektedir.
Sözde “Güvenlik Ortaklığı Girişimi”, Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) hariç, diğer tüm partiler tarafından da eleştirilmesine hatta Müslümanların böyle oluşumları boykot etmesi gerektiğine dair çağrıda bulunmalarına rağmen, DİTİB tarafından bu ortaklığın savunulması, adı geçen İslami kurumları aynı zamanda ironik olarak İslamafobia’nın da destekçisi durumuna düşürmektedir.
Almanya’daki bu uygulama 28 Şubat sürecinde Türkiye’de de gördüğümüz üniversitelerde ve kamu idarelerinde devletin “zararlı/tehlikeli” gördüğü çalışanlarını akredite gördüğü memurlarına/vatandaşlarına fişleterek ve ispiyonlatarak hakkında yasal işlemler yoluyla yaptırımlar uyguladığı hukuk dışı dönemleri hatırlatmaktadır.
28 Şubat’la hesaplaşma iddiasındaki bir siyasi iradenin oryantalist islamofobik bir projeye bilerek veya bilmeyerek destek veriyor algısı üreten işleri yapması büyük bir çelişkidir.
MAZLUMDER olarak, başta T.C Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere DİTİB, VIKZ, ZMD ve tüm kurum ve kuruluşları insan haklarına ve onuruna ve Federal Anayasa’ya aykırı “Güvenlik Ortaklığı Girişimi” adı altındaki skandal işbirliğine ivedilikle son vermeye çağırıyoruz!
Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı