26-06-2012 22:13

`Bu kez müdahaleyi isteyen Şam` yorumu

Her ne kadar Türkiye, Özgür Suriye Ordusu`na ve Suriye Ulusal Meclisi`ne ev sahipliği yapmış olsa da, hatta Batı basınında muhaliflere silah dağıtımına lojistik destek verdiği haberleri çıkmış olsa da her an Suriye`ye müdahale edecek intibaı veren açıklamaların tonunu hayli düşürdüğü ortamda uçak krizinin çıkması farklı bir okumayı gerektiriyor. Gelinen noktada sanılanın aksine uçak düşürülmesiyle sıcak çatışma için Türkiye`yi kışkırtan Baas rejimin kendisidir.

`Bu kez müdahaleyi isteyen Şam` yorumu

Bu kez müdahaleyi isteyen Şam

Akif Emre / Yeni Şafak

Uçak krizinin ardından tüm gerçeklerin ortaya çıktığı söylenemez. Hala teknik olarak boşluklu alanlar mevcut. Her ne kadar Türkiye'nin yaptığı açıklamalar; soğukkanlı, diplomatik kanalları harekete geçiren ve savaş kışkırtıcılarının hevesini tıkayacak mahiyette olsa da bu kez kışkırtıcılığın farklı bir merkezden geldiğini düşünmek durumundayız.

Bir yıldan fazla bir süredir devam eden Suriye'deki muhalif isyanın ardından Türkiye'nin adeta Batılı ülkeler tarafından olayın içine itilmek istendiğini yazmıştık. İnsani açıdan ve kardeşlik hassasiyeti adına, gücünün üstünde bir bölgesel güç imajı yüklenen Türkiye'nin öne itilmek istendiği gerçeği bugün daha net görülmektedir. Nitekim Türkiye'yi teşvik edenlerin, kısa vadede hiç de harekete geçmek niyetinde olmadıklarını fark eden hükümetin söylemini değiştirdiğini gözlemlemekteyiz. Batılı ülkelerin Rusya'yı karşılarına almak pahasına muhalifler için savaşa girmeye niyetinin olmadığını, muhalifler de geç de olsa fark etti.

Her ne kadar Türkiye, Özgür Suriye Ordusu'na ve Suriye Ulusal Meclisi'ne ev sahipliği yapmış olsa da, hatta Batı basınında muhaliflere silah dağıtımına lojistik destek verdiği haberleri çıkmış olsa da her an Suriye'ye müdahale edecek intibaı veren açıklamaların tonunu hayli düşürdüğü ortamda uçak krizinin çıkması farklı bir okumayı gerektiriyor. Gelinen noktada sanılanın aksine uçak düşürülmesiyle sıcak çatışma için Türkiye'yi kışkırtan Baas rejimin kendisidir. Bu tespitin izaha muhtaç yanı var elbette.

Suriye sınırlı ve kontrollü bir sıcak müdahale zeminini oluşturarak her şeyden önce iç dengelerde elini güçlendirmek istiyor. Yani, ABD ve NATO'nun hazırlıksız yakalandığı bir kriz çıkartarak Türkiye'yi kendi belirlediği alanda sıcak çatışmaya çekmeyi planlıyor. Böylelikle dış düşman saldırısı altında olduğu algısı oluşturarak milli birlik havası estirmek ve muhaliflerin söylemini elinden almak istemektedir. Her ulus-devlet vatandaşı dış tehlike karşısında iç farklılıkları bir kenara koyup ortak düşman karşısında birlik olmaya yatkındır. Nitekim Suriye muhalefetinin siyasi temsilcileri Türkiye'nin müdahil olmasının kendi konumlarını zayıflatacağı kanaatindedir. Sokaktaki öfkeli duygusal tepkileri bundan ayrı tutmak gerekir.

Uluslararası arenada ise ABD'nin seçimden önce bir şey yapmayacağını varsayan Esad yönetimi, hem Batı'nın ve Türkiye'nin elini kolunu bağlamak hem de hazırlıksız bir çatışmaya iterek ön almak istemiş olabilir. Bu durum çok tehlikeli görünse de, daha önce sınır çatışmasında bir kaç mermi isabet etmesi karşısında Türk makamlarının öfkeli açıklamaları ile son durumdaki sakin, soğukkanlı açıklamalarını karşılaştırmak bile olayın niçin tırmandırılmak istendiğini açıklayabilir.

Suriye'nin açmış olduğu bu gerilim politikası bazı sonuçları devşirmiş görünüyor. Bir kere Türkiye'ye ve dolayısıyla Batı'ya karşı güç gösterisi gerçekleştirerek, karşı cephenin zayıf noktasını deşifre etmiş oldu. Aynı zamanda askeri anlamda da güç gösterisi yaparak muhtemel operasyonlara karşı caydırıcı bir tehdit algısı oluşturdu. Kendi kamuoyuna karşı da güçlü olduğu mesajı verirken dış düşman tehdidi algısını pekiştiren bir hamle de yapmış oldu.

Buna karşın Türkiye'nin beklenenin aksine soğukkanlı bir tutum sergileyerek bu oyuna gelmeyeceğini gösteren tutumu, beklediği gerilimin oluşmasını engelledi. Dış düşman saldırısı ve tehdit algısını oluşturmada başarılı olamadı.

Tüm bunların ötesinde Türkiye, Suriye üzerinde oynanan bir küresel rekabetin de sahnelendiğini gözden ırak tutmamalı. Daha önceki bir yazımızda Ortadoğu'da soğuk savaş varsa tarafların kim olduğu sorusunu sormuştum. Bölgedeki aktörler belli, ancak bunun küresel aktörlerini hesaplamadan yapılan okuma eksik kalacaktır.

'Suriye'nin tırmandırdığı uçak krizi, Amerikan merkezli tek kutuplu dünya sisteminin sona erişinin' ilanı olduğu iddialarını güçlendiren bir hamle olarak da okunabilir. Rusya Suriye Baas rejimine verdiği destekle, diplomatik alanda zaten artık rakip bir güç olmaya başladığını, kendisini yok sayarak bir şey yapılamayacağını ilan etmişti. Son saldırıda, askeri olarak Rusya'nın Amerika karşısında tavır alışının, Ortadoğu denkleminde soğuk savaş mantığının geri dönmek üzere olduğunu göstermez mi? Rus füze sisteminin bir NATO uçağına karşı kullanılmasının anlamı ne olabilir? Bunun ideolojik argümanlarının da etnik ve mezhep farklılığına dayalı bir kışkırtma üzerinden yürütülmesi, senaryoları daha vahim hale getiriyor.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !