09-12-2012 12:29

`Mumcu suikastinde dezenformosyanla İslami çevreleri hedef aldık`

Uğur Mumcu suikastı sürecinde Sol Güçbirliği Kurulu Genel Başkanı olan Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, canlı yayında özeleştiri yaparak, “Dezenformasyon yüzünden İslami çevreleri hedef aldık` dedi.

`Mumcu suikastinde dezenformosyanla İslami çevreleri hedef aldık`

Ben de o dönem farklı açıklamalarda bulundum. Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım. Hem kendi arkadaş grubumuzun içinde hem de medya eliyle farklı yönlendirildik. Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış bir senaryoyu göremedik” dedi. Hatipoğlu, Uğur Mumcu suikastını yapanların içeride olmadığını da vurguladı.

 
Yapımcılığını ve Sunuculuğunu Gazeteci Yazar Aslan Değirmenci’nin Kanal 5’te yaptığı haber programı ‘Son Gündem’e konuk olan Demokratik Üniversiteler Platformu Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu önemli açıklamalarda bulundu.
 
Uğur Mumcu suikastı sürecinde Sol Güçbirliği Kurulu Genel Başkanı olan Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, dezenformasyon yüzünden gerçeği göremediklerini, olay sonrası İslami çevreleri suçladıklarını açıkladı. Hatipoğlu canlı yayında “Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım” dedi.
 
-Senaryo ÖHD’den-
 
Medyanın bir dönem belli yapılanmalar tarafından kullanıldığının altını çizen Hatipoğlu, “Mumcu’nun öldürülmesinin hemen ardından yine medya devreye girdi. Basın bir dezenformasyon görevi üstlendi. Olayın gerçek faillerinin görülmesi engellendi. Ben de o dönem farklı açıklamalarda bulundum. Özeleştiri yapıyorum. Pişmanım. Hem kendi arkadaş grubumuzun içinde hem de medya eliyle farklı yönlendirildik. Bu ‘28 Şubat’ döneminde çok daha etkili kullanıldı. Hatta Danıştay saldırısının ardından da kartel medya yine devreye sokularak olayları farklı mecralara çekmeye çalıştı. Uğur Mumcu ve Danıştay saldırısı İslamcılara yıkılmak istendi. Mumcu’da başarılı oldular ama Danıştay saldırısı tutmadı. Bu iki olayda tamamen Özel Harp Dairesi tarafından planlanmış bir senaryoydu” dedi.
 
-Katiller aramızda dolaşıyor-
 
Uğur Mumcu suikastını yapanların içeride olmadığını toplumun içinde dolaştıklarını öne süren Hatipoğlu, “Asıl katiller şuanda aramızda dolaşıyor. Daha önceden tutuklu bulunan kişiler suikastı yapanlar olarak gösterildi. Burada bir çarpıtmanın olduğunu biliyoruz. Dosya derinlemesine gözden geçirilmeli. Ülkemizde laik-anti laik çatışması çıkartarak, darbelere zemin hazırlayan yapılar deşifre edilmelidir. Mumcu gibi; Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ve Necip Hablemitoğlu cinayetlerinde de derin devlet izi aranmalıdır” şeklinde konuştu.
 
-MGK, Gürüz organizasyonu-
 
2003’te yapılan ‘Ordu Göreve’ pankartının açıldığı miting hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulunan Hatipoğlu, “Talimat MGK’dan, hayata geçiren dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz’dü. MGK’nın talimatı doğrultusunda üniversitedeki akademik kadroları Gürüz baskı altına aldı. ‘Ordu Göreve’ pankartının açıldığı miting başta olmak üzere, anıtkabir’e ‘cumhuriyet elden gidiyor’ diye yapılan çıkarmaklar ve cumhuriyet mitinglerine sağlanan katılım da Gürüz’ün dayatmaları sonucunda gerçekleşti. Hatta dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’ de devredeydi. Atadığı rektörlerden mitinglere katılmalarını istedi” dedi.
 
-Rektörlerin gündemi darbe-
 
O dönem bazı rektörlerin kendi aralarında “Darbe geliyor, biz makamlarımızı koruyalım” şeklinde konuştuklarını ifade eden Hatipoğlu, “Tam bir statüko hastalığı. Bir nevi makamlarını kaybetmemek için darbeyi desteklediler. ‘Darbe olsun biz makamlarımızı koruyalım’ beklentisi ile hareket ettiler. Bir takım garantiler de aldılar. Sonuçta aynı zihniyet.Maskeleri ise ise her zaman Kemalizm oldu. Bunun sayesinde bir dönem dokunulmazlık elde ettiler” şeklinde konuştu.
 
(Kaynak: Haber 10)
YORUMLAR
  • Şinasi ULUDOĞAN   13-12-2012 12:42

    Uğur Mumcunun öldürülmesinin ardından Türkiyede yükselen İslami hareketin hedef alınarak ortadan kaldırlması bu yapılamıyorsada önünün kesilmesi ve yükselişinin durdurulması hedeflenmişti. Bunu 90 yılların başından sonuna kadar yapmış oldukları alçakça senoryolarla gerçekleştirdiler. Dönemin içişleri bakanı İsmet SEZGİN büyük bir heyecan ve büyük zevkle Uğur Mumcunun katilinin yakalandığını medyanın önünde gözlerinin içi gülerek müjdeliyordu. Bu katil İslami hareket mensubu olan İrfan Çağırıcı idi. Ne hazindir ki aradan çok ta fazla bir süre geçmeden İrfan çağırıcının bu işLe bir ilgisinin olmadığı anlaşıldı. Ancak bir kere yakayı elevermişti. Ayrıca İslami hreket ve benzeri örgütlenmler bu ülkede sosyo ekonomik felaketlerden, sömürülerden PKK teröründen daha tehlikeli idi devleti ali için.Zira bu örgütler inanç olarak devletin rejimine muhaliftiler ve talep ettikleri yada ulaşmak istedikleri hedef şeriat yani Kur'an'ın temel referans alınmasının istenmesiydi Oysaki PKK nın ve ya ona benzer seküler bir anlayışı sahip diğer eli silahlı örgütlerin inanç olarak rejimle bir sorunları yoktu. Çünkü bu kesimlerin hepsi ulusalçı hepsi ırkçı hepsi zalim hepsi kemalist hepsi gayri islami idiler. Dolayısıyla o günlerde balıklama ugur mumcu ve benzeri insanaların öldürülmesi üzerine bu gibi cinayetleri hemencecik Müslümanların üzerine yıktılar .Çünkü onların buna imkanları var idi. Sonuçta o günlerde bu gibi meselelerde Müslümanları hemencecik suçlu gören zihniyet sahiplerinden vicdanaları tamamiyle körelmemiş birileri yıllar sonrada olsa yanlış yaptıklarını ve haksızca Müslümanları suçlayıp cezalandırılmalarının önünün açılmasına yardımcı olduklarını itiraf ediyorlar. Sözün kısası siz ey İslam düşmanları her ne yapar yaparsanız yapın her ne ederseniz edin sonuçta Allah azze ve celle nurunu tamamlayacak ve yer yüzü Tevhid ve adaletle dolacaktır.....

  • Rıdvan dinçer   09-12-2012 18:15

    bilmemize rağmen. Malesef hırsız kılıfı çok kalın uydurmuştu. Bu ve benzeri hatırlatmalar.davanın düşmesi/yeniden dikkate alınmasını gerekli kılmakta. Hala bu suçtan devam eden hapis hayatı sona ermeli ve mağduriyetler her boyutu ile giderilmeli..duymak ve görmekten korkanlara duyurulur.