`Ortadoğu`da büyük oyun!
Batılıların `Ortadoğu` olarak adlandırdığı merkezi coğrafyamızın Müslümanlarının kurulmuş Haçlı koalisyonlarına, Yahudi İsrail zulmüne ve batının sömürgesine karşı dik durmaya kalkmış ve yüz yıllık oyunu bozmuşlardı. Yeni bir oyun kurulmalı, yeni stratejiler belirlenmeli hem sevimli hem insan haklarına sahip çıkan masum bir fotoğrafla Ortadoğu ve dünya üzerindeki liderlik ve kazanımları daha tam olarak kaybedilmeden daha fazlasıyla geri alınmalıydı. Böylece mevcut konjonktür de tuzaklar ve akıl oyunlarıyla dolu büyük plan yapıldı. Yeryüzü onlara muhtaç hale getirilmeli, ezilmiş bütün halklar onlardan himmet beklemeli ve onların yardımlarına naçar kalarak beklide bir asır daha zillet içinde sürdürecekleri bir hayata gebe bırakılmalılardı.
Yahudi ve Haçlıların yüzyıllık zaferleri sona ermiş ve kazanımları ezilmiş insanların uyanışlarıyla bir bir kaybedilmeye başlamıştı. Artık halklar atanmış diktatörlerin yönettiği batı sömürüsü düzenleri yıkmaya başlamışlardı… Ortadoğu Müslümanlarının kurulmuş Haçlı koalisyonlarına, Yahudi İsrail zulmüne ve batının sömürgesine karşı dik durmaya kalkmış ve yüz yıllık oyunu bozmuşlardı. Yeni bir oyun kurulmalı, yeni stratejiler belirlenmeli hem sevimli hem insan haklarına sahip çıkan masum bir fotoğrafla Ortadoğu ve dünya üzerindeki liderlik ve kazanımları daha tam olarak kaybedilmeden daha fazlasıyla geri alınmalıydı. Böylece mevcut konjonktür de tuzaklar ve akıl oyunlarıyla dolu büyük plan yapıldı. Yeryüzü onlara muhtaç hale getirilmeli, ezilmiş bütün halklar onlardan himmet beklemeli ve onların yardımlarına naçar kalarak beklide bir asır daha zillet içinde sürdürecekleri bir hayata gebe bırakılmalılardı.
Onların bakış açısıyla, telaşlanmalarına sebep olan gelişmeler özetle; Türkiye’nin ekonomik kalkınması, güçlenmesi ve yakın coğrafi bölgede bir liderlik kazanımı elde etmek üzere olması. İran’ın nükleer çalışma sürecinin durdurulamaması, İsrail için büyük bir tehdit haline dönüşmesi. Özellikle İran ve Türkiye’nin bir gönül birliği içine girmeleri ve hatta neredeyse Şii ve Sünni akımların birbirlerine belki de İslam tarihinde ilk kez bu kadar yakınlaşması. Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerinin devrim ve reformları, büyük bir tehlikenin sinyallerini İslam karşıtı güruhlara vermeye başlamıştı.
Ancak, onlar bunu Ortadoğu coğrafyasında büyük bir tehdit olarak algılamışlar ve yeni bir oyun kurmak zorunda hissetmişlerdir. Özellikle İran ve Türkiye arasında gelişen ilişki bozulmalı ama verilecek masum fotoğrafa uygun olarak, suya sabuna dokunmadan bu iki ülke birbirlerine yeniden düşman hale getirilmeliydi. Bunun için hazırlanacak strateji ancak Suriye Baas rejimi yanlısı İran’ın, Suriye rejimi ve zalim diktatörüne karşı olan Türkiye’yi, Suriye konusunda çatıştırmak olduğunu biliyorlardı. Oyunun kuralları olduğu gibi oyunun hamleleri de zamanı geldikçe yapılmalıydı.
Kurdukları oyunun startını Türkiye’de gezi olaylarında vermişler ama hedeflenen sonuca ulaşmak mümkün olmamış/olamamıştı. Çünkü Türkiye toplumu demokrasi denen illete inanmış sıkı sıkıya bağlanmış ve meşru bir düzen olarak kabul ettikleri sistemlerini tehlikeye atmamak üzere tepki göstererek bu oyunu bozmuşlardır. Oyun sözde deşifre edilmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Belki kısmen oyunun ekonomik ayağında bir takım çıkar çabaları tespit edilmiş olsa da büyük oyunun bir ayağı olduğu ortaya konulamamıştır.
Oyunun diğer ayağı Mısır, darbe Mursi’nin Kuran düsturuna bağlı kalacağını ifade ettiği bir zamanda Mübarek döneminde Mısır bürokrasisi ve ordusunun içinde ağlarını örmüş olan derin devletinin yine oyunun kurucularının verdiği emirle gerçekleştirildi. Amaç darbe ardından İhvan silahlanarak bir iç savaşı başlatacak, Mısır’ın izzetli insanları bu savaşlarda yok edilecek ve en az bir asır daha statüko kendini korumaya alacaktı. Ancak, orada da bir kazanım elde etmelerine rağmen, planları tam olarak tutmamıştı. Çünkü İhvan silaha başvurmayarak Suriye’ye benzer bir iç savaşa meydan vermeyerek, dirayet, feraset ve cesaretle tüm dünyaya bir ders vermişti ve vermeye de devam etmektedir.
Ve an itibariyle oyunun son ayağı Suriye; Baas yönetimi Arap baharı diye adlandırılan süreçte kendini savunma içgüdüsüyle baskıcı tutumunu sertleştirmeli, devrilmesinden korkan Esed telaş içinde zalimleşmeliydi ki, Türkiye Esed’e karşı muhalif duruşunu, söylemlerini sertleştirerek sürdürebilsin. Baas rejiminin etkisizleştirildiği Esed’in devrildiği ve yerine Sünni bir yönetimin geldiği ya da geleceği bir Suriye İran’ın da işine gelmeyecek ve Esed’in en büyük savunucusu olacaktı ki, oldu da. Böylece İran ve Türkiye ihtilaf içinde olacak ve karşı karşıya getirilecekti. Süreç istedikleri gibi devam etmeli ve oyun kurucularının müdahale edeceği ana kadar sürmeliydi ki, şu ana kadar süreç istedikleri gibi gitmiş ve oyunları tutmuş durumdadır.
Ayaklanmanın başında tıpkı İhvan gibi bir tutum içine girmiş ve silaha altı ay boyunca, her gün onlarca insan katledilmesine rağmen başvurmamış adaletten başka bir şey istememişlerdi. Suriye halkı büyük bir oyunun içine çekilmişti. Rejime olan öfke gün geçtikçe tırmanmaya ya da tırmandırılmaya başladı ve hem de muhaliflerin içine yerleştirilmiş olan bir takım ajanların Suriye ordusuna karşı kullanılmaları Suriye ordusunun katliamlarını sözde meşrulaştırmış ve katliamın şiddetini artırmalarına yol açmıştı. Ancak kendi halkına kimyasal saldırı düzenlemek, düşmek üzere olan bir liderin son çırpınışları olarak görülse de; yeniden doğrulmaya asla imkân vermeyecek bir hamle olacağından bu saldırıyı Esedin yapmış olması mantığa ve izana sığan bir tutum değildir. Hatta bunun intihardan başka bir şey olmayacağını şüphesiz ki Esed’de iyi bilmektedir. Görünen o ki, bu adam henüz aklını kaybetmedi çıldırmadı ve delirmedi de, o halde bu saldırı yine o malum oyun kurucuların yaptığı bir saldırı olması mantığa ve izana daha uygun görünmektedir.
Artık oyun kuranlar müdahale hakkını hem de nerdeyse tüm dünyanın teşviki, tasdiki ve teyidiyle kendilerinde buldular. Müdahale belki birkaç gün sürecek belki birkaç üs birkaç askeri kale vurulacak ama artık bu müdahale asla sancıları tükenmeyecek bir hamle olacaktır.
Büyük oyunun büyük amaçları büyük savaşlara gebe bırakılan bir Ortadoğu’da uzun bir dönem toparlanmanın mümkün olmayacağı günleri ardından getirecektir.
Büyük oyunun ardından büyük savaşın amacı; İran’ın İsrail’i vurması, ABD’nin İsrail’i savunmak adına İran’ı vurması İran tehdidinin ortadan kaldırılması. Türkiye’nin müdahaleye kalkışan koalisyonun içinde yer alması sonucu, İran’la savaştırılması gibi Müslümanların oluştura bileceği vahdet ihtimalinin uzun bir dönem daha ortadan kaldırılması. Öte yandan sahip çıkılamamış Mısır halkının tarumar olması vs Ortadoğu’da uyanmış ya da uyanmak üzere olan Müslümanların en az bir asır daha İslam düşmanları tarafından yönetilmesi, sömürülmesidir…
Bu oyun bozulmalı, oyunu kuranların kurduğu bu müdahale tuzağına düşülmemelidir. Esed’e, Sisi’ye ve Ortadoğu’nun diğer zalimlerine bir ceza verilecekse bu yine Müslümanların elleri ve adaletleriyle verilen bir ceza olmalıdır. İslam toplumu tağuti düzenlerin tüm aldatmacalarından zihinlerini arındırmalı, mezhebi ayrılıklar, ameli farklılıklar bir kenara bırakılmalıdır. Kur’an’ın düsturuna sahip çıkılmalıdır. Müslümanlar itikatlarını Kur’an’a göre belirlemedikçe ayrışma bölünme ve birbirlerine düşürülmeleri asla son bulmayacak ve kazanan asla Müslümanlar olmayacaktır. Hep birlikte hakkı haykıran, Allahın ipine sımsıkı sarılan, tevhid bayrağını tekbirlerle göndere kaldıran bir İslam toplumu asla hayal olmamalı. Çünkü zilleti def etmenin, izzetin, namusun, haysiyet ve şerefin ve de rıza-i ilahinin tek çıkar yolu Kur’an’da kenetlenmekten başka bir yol asla değildir. Böylece Allah’ın yardımını Müslümanlar hak edecek, şeytanın ve yandaşlarının hileleri kendi ayaklarına dolaşacaktır.
Bekir ALPARS
(Küre Medya)
-
hasan hüseyin 30-08-2013 11:12
Bekir bey yazdığı makale aydınlatıcı bazı durumları açıklığa kavuşturduğu gibi, birçok konuyuda muğlak bıraktığı güzüküyor, baştan beri suriye olayları hakkında baş müsebbibleri kim olduğunu ve suriye halkının başlangıçta altı aya yakın bir süreçte silah kulanmadığıda açık, İranın baştan beri silah araç gereç ve parasal olarakda büyük çapta Esada testek verdiği açık. bence herşeyi komplo teorileri ile değerlendirmek gerçekçi olmuyor, evet bazı tahminler yapılabilir, emperyalist ve uşakları açısında dünya tarihinde müslümanların lehinde veya faydasına faydali birşey yapmadıklarıda bilinen bir gerçek. 1979 iran devrimi olduğu zaman dünyadaki müslümanların devrimi izlerken sevinçlerinden göz yaşlarını düktüler ve İran devrimi la şiiye la sunniye kelimesiyle Şia terihinde bir devrim mahiyetini andıriyordu, halkların gönlünde taht kurmayı becerdiler başardılar, azı dışında herkes devrimi savunur hale geldi, A humeyninin bir sözü halen hatırliyorum, yalın ayaklı bile kalsan emperyalizme karşı kanımın son damlasına kadar mücadelemi sürdüreceğim sözü, islam alemine moral oluyordu, ne olduysa 1982 40 ila 50 insan katliamdan geçti A humeyni es geçmişti, sanmam Baba esadın yaptıklarını desteklesin daha yeni devrim olmuş ve devrim kazanımlarını heba etmenin zamnlaması açısında sorunlu olurdu, sunni müslümanların kin ve nefretini özerine çekmemenin anlamsız olacağını fark ediyordu, zaten A humeyni vefatında sonra klasikler A humeyni tarafını insiyatif dışına attı ve müthiş bir propoganda yapıldı, şimdi ki yapılan iftira ve propoganlar gibi yalan iftira genlerine yerleşmiş durumda,kimileri yaptığım bu eleştrilerden dolayı Şia ve sunni fitnesi diye düşünebilir, asla amacım bu değil, amacım gerçekleri izah etmeye çalışmaktır. ABD ve Batı cephesine gelince, yeteri kadar Rbbimiz kur'anı kerimde müslümanların dostları ve düşmanları kimler olduğu muğlak bırakmadan bizlere ümmete açıklamıştır, kafir ve müfsidler asla müslümanlara dost ve yardımcı olamazlar diye. Malesef Suriye müslümanlarına karşı özülerek söyliyorum hüseyni bir devrim diye nitelendirdikleri devrim yezidli bir devrime dünüştüğü açık. Evet Esad müslümanların eliyle cezalandırılmalı, müslümanlar Kafirlerin hile ve tuzaklarına karşı kur'anın zırhına sarılarak, kuşanarak ancak karşı koyabilirler zaferi elde edebilirler, tarih bunun şahididdir, rabbimiz bizim örnek almamız için peygamberlerin hayatında bazı kısa ve kesitleri zikr ederek aydınlatmıştır, doğr istikameti göstermiştir,doğru olanıda budur. Bizler müslümanlar olarak bu büyle olsaydı büyle olmazlarla veya oldularla değilde, hablullaha tutunarak ancak hedefimize ulaşabiliriz, Rabbimiz müslümanları sadece akıllarıyla başbaşa bırakmamıştır akıl tek başına bir sonuca ulaşması mümkün olmayacağını bildiği için cibril vasıtasıyla vahyi peygamberlere gönderek yollarını aydınlatmış örneğn Habil ve Kabil İbrahim nuh lut Zkeriye yusuf musa ve son olarak peygamberimizin ve hayatı mücadelesibedir.örnek ve bakılabilir uhud savaşı huneyn savaşı mute savaşı sanırım anlaşıldı bizim kurtuluşumuzun recesi açısında. Bizler Allah'ın kuları olarak hata yapabiliriz, doğrular islama, hatalar ise bize aittir, birileri hatalarımızı bize izah etmeye çalışsa boynumuz kıldan incedir, fakat islam kılıfı altında zehir saçan münafıklara, bukelamun tipli insanlara, deve kuşu misali kafasını kumma gümenlere, asla boyın eğmeyecek, kur'anın delilleri ile karşı koymaya hepimiz birlikte karşı koymalıyız, bilgi kirliliğine karşı uyanık olmalıyız, Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin ayetini görmemezlikten gelmiyelim, yoksa yoksa gücümüz dağılır ve hezimeti kendi ellerimizle hazırlamış oluruz, selam ve dua ile.