28 Şubat: Delilleri en sabit darbe
İiddianameye bakıldığında 28 Şubat darbe davasını diğer 3 davadan ayıran özellikler hem yakın tarihte gerçekleşmesi hem de ıslak imzalı, Genelkurmay onaylı delillerle sabit olması. Çünkü dosyaya gönderilmiş onlarca belge var. (Ama bunun yanında Milli Güvenlik Kurulu, hâlâ 28 Şubat tutanaklarını ‘devlet sırrı’ kalkanının arkasına saklanarak göndermemekte direniyor) Ankara savcıları, 1.309 sayfalık iddianamenin daha ilk sayfalarından itibaren ardı ardına ‘ıslak imzalı’ belgeleri delil olarak koyuyor.
Ergenekon davasıyla başlayan Türkiye’nin darbe ve darbecilerle mücadelesinin son ve büyük halkası 28 Şubat postmodern davası.
Ergenekon davası ile ‘darbe planları yapan ve darbe için kaos oluşturan’ derin yapıyı, ‘Balyoz’ ile 2002-2003 yılında aktif olan cuntayı yargılayan Türk yargısı, 12 Eylül referandumundan sonra 30 yıllık 12 Eylül darbecilerini hakim karşısına çıkardı. Bu süreçte eksik kalan en önemli ayaklardan biri de 28 Şubat postmodern darbesiydi. O davanın mimarları da dün ilk kez hakim karşısına çıktı.
Tutuklu 37 sanık ile çok sayıda tutuksuz sanık Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi salonundaydı ama gözler davanın bir numarası emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’yı aradı. Karadayı, sağlık raporu alarak duruşmaya gelmemişti. Salonda göze çarpan bir diğer konu ise geleceğin yargı mensupları olan çok sayıda kızlı-erkekli stajyer hakim-savcının salonda duruşmayı baştan sona ilgiyle, not alarak takip etmesiydi.
28 Şubat davasının ilk duruşmasında, Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre kimlik tespitleri yapıldı. Bu sırada usule ilişkin söz alan sanıklar ve avukatları 28 Şubat davasının askeri savcılığın görev alanında olduğunu söyleyerek usule uygun açılmadığını iddia ettikleri davanın, bütün sanıklar beraat ettirilerek kapatılmasını istedi. Hatta bir sanık avukatı, savcının ileride 28 Şubat iddianamesinden dolayı hesap vereceği, ceza alacağı tehdidinde bulundu. Mahkemenin de savcının işlediği ‘görev suçu’na iştirak etmemesini söyleyecek kadar ileri gitti. Balyoz davasında 20 yıl hapis alan ve 28 Şubat’ın uygulayıcısı Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) kurucusu Çetin Doğan da, “Bana, atılı suça dayanak gösterilen bir tek belge gösteremezsiniz.” dedi.
Bütün bunlar, bugüne kadar hem Ergenekon hem de Balyoz davalarında sıkça ileri sürülen itirazlardan. Ama bu itirazlar savcıların iddianamesi ile karşılaştırıldığında çok da muteber değil. Savcılar, “Darbe görev değildir, dolayısıyla darbeye teşebbüs suçu da görev suçu olamaz.” diyor. Avukatlar bu yaklaşımı hukuki bulmasa da, savcıların tespitini 12 Eylül referandumunda geçen ‘askerlerin, devletin güvenliğine ilişkin suçlardan adli mahkemelerde yargılanacağı’ düzenlemesi doğruluyor. Aynı durum Genelkurmay başkanları için de geçerli.
Öte yandan, iddianameye bakıldığında 28 Şubat darbe davasını diğer 3 davadan ayıran özellikler hem yakın tarihte gerçekleşmesi hem de ıslak imzalı, Genelkurmay onaylı delillerle sabit olması. Çünkü dosyaya gönderilmiş onlarca belge var. (Ama bunun yanında Milli Güvenlik Kurulu, hâlâ 28 Şubat tutanaklarını ‘devlet sırrı’ kalkanının arkasına saklanarak göndermemekte direniyor) Ankara savcıları, 1.309 sayfalık iddianamenin daha ilk sayfalarından itibaren ardı ardına ‘ıslak imzalı’ belgeleri delil olarak koyuyor. Bunlar içinde BÇG’nin kurulması kararları, BÇG şeması, Batı Eylem Planı, BÇG kapsamında yapılan fişlemeler, BÇG’nin çalışma amacı, hükümetin düşürülmesine yönelik faaliyetleri gösteren toplantı tutanakları, Cumhurbaşkanı’na verilen brifing gibi çok sayıda altında dönemin komutanları İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Çetin Doğan ve alttaki subayların imzası olan belgeler var.
Kaldı ki, Ankara savcılığı Nisan-Mayıs 2012’deki sorgularda bu sanıklara sorduğunda hepsi söz konusu bütün belgeleri kabul ediyor. Aynı zamanda, İstanbul Savcılığı’nın Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yaptığı aramada ele geçen ve çoğu fişleme olan 28 Şubat belgeleri de dosyada. Bu resmi tamamlayan açıklama ise dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak’tan geliyor. 2001’de bir TV programına katılan Özkasnak, tam da olduğu gibi 28 Şubat darbesini şöyle açıklıyor: “Bu sürece de çok güzel bir isim takmışlar; ‘postmodern darbe’ demişler. Aslında ‘postmodern darbe’ bence buna yakıştırılan en iyi isim. Bu postmodern darbe, tereyağından kıl çeker gibi, eski darbelere benzemeyen, bir şekilde hiç kan akıtmadan, hiç kimseyi üzmeden, gayet usulüne uygun bir şekilde demokratik uygulamalarla, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da benimsenerek, devletin başındaki en büyük insandan ilgili bakanlara kadar hepsi de dahil edilerek, hatta halkımız ortak edilerek sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, çok başarılı bir şekilde yürütülen bir süreçtir.” Yani Çetin Doğan her ne kadar ‘tek bir belge gösteremezsiniz’ dese de 28 Şubat, ‘postmodern darbe’ iddiasını doğrulayan tam teşekküllü darbe davası.
(Büşra Erdal / Zaman)