Ashab- ı Sefine ve Ashab-ı Roboski
Katliamın üzerinden 150 gün geçti. Her gün bekledim sizlerden bir ses, bir soluk. ‘Bu acıyı ancak onlar anlar’ dedim, Nasrettin hocanın ‘düşen anlar’ misali. Mavi Marmara anaları, babaları, yetimleri olarak Roboskiye koşarlar, acılarını paylaşır, teselli olurlar diye umutlandım durdum. Evet Roboskililer Filistinli, Gazzeli değillerdi ama olsun. Onlar da insan kardeşlerimizdi ve üstelik en yakın komşularımızdı.
Ey Mavi Marmara yolcuları, gazileri ve şehit yakınları – aileleri!
İki yıl önceydi yine bugünlerde. Sizlere İsrail uçaklarından saldırılırken taş kesildik meydanlarda. Yüreklerimiz yandı. Dillerimiz zikirde, gözyaşlarımız sel olurken, feryatlarımız sınırları aşıyordu.
Sizler Gazze’nin çocukları ölmesin, evleri başlarına çökmesin diye atılmıştınız o yollara. Sizler Gazzenin çocukları ekmek, ilaç bulabilsin diye atılmıştınız ölümüne yolculuğa.
Gazzeli analar artık ağlamasın, gülsünler can parçaları ile diye siper olmuştunuz saldırılara.
Sizler eşlerinizi, evlatlarınızı, babalarınızı şehit verdiniz. Acıların büyüğüne şahit olduk meydanlarda ama bir o kadar da onurlusuna.
Sizler acıyı tanıdınız, can parçalarını kaybetmek nedir tattınız. Yürekleriniz de hala acının ve hasretin yumruğu oturuyor biliyorum.
Sizlere bunları neden yazıyorum;
Roboski: Türkiye sınırları içinde bir garip köy. Fabrikası yok, arazisi yok. Bir yaylaları vardı, onu da askeriye çitlerle çevirdiği için başka gidecek yerleri de kalmadı. Zaten nereye dönseler adım başı askeriye. Çoluk çocuğunu hayvancılıkla geçindirmeye çalışıyorlar ama yaylaları bile olmayan bir köyün havyaları nerede otlayacaklar? Hayvanlara sınırı tanıtamazsınız ki. Alışmışlar artık sabah- akşam koyuncuklarının, keçiciklerinin mayınlar ile patlatılmasına.
Onları gördüm. Sabırtaşı kesilmişti. Ben orada yaşasaydım.Bilmiyorum…
Ayakkabı alamayan babasının 42 numara -ayakkabı değil- lastiğini giyerek okul harçlığını kazanmaya giden 14 yaşında ki Roboskili çocuk...
Babasız evinde, altı yetim ve annesine bakmak zorunda olan 16 yaşında ki Roboskili çocuk
Kar’ın kışın ortasında bir okul ceketi alamadıkları için, yazlık gömleği ile okul parasını çıkarmaya giden Roboskili çocuk...
Bir teneke yağ, bir çuval şeker için her tür tehdit ve tehlike altında kazanacakları 40-50 lira için en yakın yer olan, sınırın hemen ötesinde ki şehre sınır ticareti için yola çıkmak zorunda kalan Roboskili çocuklar...
Mühendis çıkmasına son bir sınavı kalan ‘ anne artık elim ekmek tutacak, sınıra bu son gidişim’ diyen Roboskili genç...
‘80 kiloluk aslan gibi oğlumun bana bir kilo et parçasını getirdiler’ diyen Roboskili ana...
Uçaklar üzerine ateş yağdırdığında parmakları şehadet getirerek bedenleri parçalanan Roboskili gençler, çocuklar...
Yaralılar için yola çıkan ambulanslara askeriye izin vermediğinden, dağ başlarında, bembeyaz karların kan kırmızıya çaldığında, parçalanan bedenleri ile ya kan kaybından ya da donarak ölen Roboskili gençler ve çocuklar...
Bütün bir köyün gençleri ve çocukları okul harçlıkları, kitap ve ekmek paraları için sınır ticareti yapmak zorunda bırakılırken ‘bunlar nasıl yaşıyor?, ne ile geçiniyorlar?’ diye sorulmadığı halde ‘kaçakçılardı, ölmeseler bile hapsedileceklerdi’ denilerek yaşamaları bile fazlalık görülen Roboskoli gençler ve çocuklar...
‘Tazminatsa, tazminat. Daha istiyorsunuz?’ denilerek ‘adalet’ bile fazla görülen Roboskili gençler ve çocuklar...
Ey Mavi Marmara yolcuları ve aileleri, yakınları! Sizlere de tanıdık gelmiyor mu bir yerlerden bu sözler?
Sizler ‘adalet’ yerini bulmadan tazminatı alabildiniz mi? Hepimizin beklediği ‘adalet’ değil mi?
Ya Roboski için adalet?
Katliamın üzerinden 150 gün geçti. Her gün bekledim sizlerden bir ses, bir soluk. ‘Bu acıyı ancak onlar anlar’ dedim, Nasrettin hocanın ‘düşen anlar’ misali.
Mavi Marmara anaları, babaları, yetimleri olarak Roboskiye koşarlar, acılarını paylaşır, teselli olurlar diye umutlandım durdum.
Evet Roboskililer Filistinli, Gazzeli değillerdi ama olsun. Onlar da insan kardeşlerimizdi ve üstelik en yakın komşularımızdı.
Evet Roboskililer Türkçe konuşmuyordu ama olsun, Gazzelilerde Türkçe konuşmuyordu.
Evet Roboskililer uçaklarla bombalanmış, üzerlerine ateş yağdırılmıştı ama bir tek fark vardı, onlara bomba yağdıran uçaklar İsrail uçakları değildi. Olsundu mazlum aynı mazlum değimliydi? Mazlum olunması, sahip çıkılması için illa ki İsrail mi bombalamalıydı?
Ama umutlarım hazana dönüştü. İçimizde ki Gazzeleri görmüyorduk. Hala bir ses, bir soluk bekliyorum. Neredesiniz ey Ashab-ı Sefine yakınları, mazlumları!
Görmüyor musunuz? Mavi Marmara için dünya’ya adalet dersi verirken bizler, yine bizler ‘Roboski için de adalet’ dediğimiz için ‘teröre çanak tutmakla’ suçlanıyoruz.
Ey Mavi Marmara yolcuları, aileleri, yakınları, yarenlerı!
Sessizliğimiz ihanetimiz olmasın…
(Kaynak: Ufkumuz / Hüda Kaya)