AVM`de bir sunak
Kafamdaki modern lider kültüne dair ön kabullerimin parçalanışı Bangkok Havaalanı`ndan bindiğim takside oldu. Beni şehrin merkezine götüren taksinin ön panelinde bir Buda heykeli ve tapınak maketi, bir de itinayla süslenmiş bir çerçeve içinde gözümün önünde sallanan kral resmi vardı. Krala özel bağlılığına yorduğum bu halin yanıltıcı olacağını fark etmekte gecikmeyecektim.
AVM'de bir sunak
Akif Emre / Yeni Şafak
Lider kültünün hayatın akışı içinde var olabilmesi ve benimsetilmesi, dışarıdan bir zorlama olmadan yaşayabilmesi ne kadar mümkündür? Her ne kadar modern tiranlar, diktatörlükler lider kültü üretmede güç ve iktidar imkanlarını kullansa da, bunun kitle psikolojisinin tüm incelikleri kullanılarak gerçekleştirildiğine bizzat yaşadığımız zaman tanıktır. Oysa kimi geleneksel kültürlerde farklı görüntüler altında bu kültün var olduğunu biliyoruz. Modern diktatörlerle geleneksel monarklar arasında biçimsel benzerlikler olsa da temel farklılığın lidere yüklenen anlamın mahiyetine dair olduğunu düşünüyorum.
Geleneksel toplumlarda ister şaman, ister kabile reisi, ruhani önder ya da kral olsun hemen hepsinde lider; birey olarak insani özelliklerinden çok, ona atfedilen metafizik misyonu ile anlam kazanır. Ötelerle kurduğu varsayılan metafizik ilişkisi nedeniyle kutsanır.
Modern zamanların liderlerinin metafizik bağlantıları yoktur. Hepsi kişilikleri; beyin ve adale güçleriyle ve başardığı varsayılan zaferleri, en önemlisi el ettikleri iktidar gücü üzerinden toplumsal dokunulmazlık sahibi olurlar. Ayrıca siyasal güç böyle bir lider miti üretir ve toplumun adeta modern şamanı olarak resmi ve törensel miti haline getirilir.
Musul-Bağdat güzergahı
Sanırım ilk modern lider kültünün en kaba tezahürünü seksenli yılların ortalarında Irak'ta görmüştüm. Musul'dan Bağdat'a çölü aşarak giden dümdüz yolda belli aralıklarla arzı endam eden dev Saddam resimleri… Üniforması içinde dürbünle uzaklara bakan, namaz kılan, çocuk seven, siyah güneş gözlükleriyle tek elini omzunun hizasında kaldırmış halkı selamlayan pozlar… Beklentim üzere heykeli yoktu ama Saddam, her yerde, hayatın her alanına müdahil pozlarıyla karşımdaydı.
20. yüzyılın ideolojileri son derece despotik liderler üretti. Dini misyonları olmasa da ideolojilerinin şamanıydı bu liderler. Aynı zamanda kitleleri kan ve ten rengi üzerine kurulu bir histerinin etrafında harekete geçirirken otoritelerini, inanca dönüşen üstünlük duygusu üzerine inşa ettiler. Kendilerine kutsal kitaplar inmemişti ama kutsanmış pagan metinleri, ideolojileri vardı.
2000'li yıllar: Tayland
Kafamdaki modern lider kültüne dair ön kabullerimin parçalanışı Bangkok Havaalanı'ndan bindiğim takside oldu. Beni şehrin merkezine götüren taksinin ön panelinde bir Buda heykeli ve tapınak maketi, bir de itinayla süslenmiş bir çerçeve içinde gözümün önünde sallanan kral resmi vardı. Krala özel bağlılığına yorduğum bu halin yanıltıcı olacağını fark etmekte gecikmeyecektim.
Tayland'ın kuzeyinden güneyine istisnasız ülkenin her köşesinde ve toplumsal hayatın her alanında kralın resmi veya krala ait herhangi bir imge ile karşılaşacaktım. İlkin buraya ait bir trafik işareti olduğunu zannettiğim sarı rengin kavşaklarda, yol kenarlarında flama, şerit veya levha şeklinde boy göstermesinin anlamını daha sonra çözecektim: Sarı kralın rengiydi…
Ülkenin ekonomik anlamda geri bırakılmış, etnik ve kültürel olarak azınlık olan bölgelerde bu durum daha da belirgindi. Devlet, gücünü zaten gergin olan toplumsal hayatta askerleri ve sıkı denetimleri ile gösterirken sembollerle de hayatı, bireyi adeta kuşatıyordu. Kral, sadece somut resim ve heykellerle değil, hatta bu tür temsillerden çok renkler üzerinden hayata rengini veriyordu. Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde bu temsiliyet daha da ideolojikleşiyor, şehir mimarisinden peyzaja kadar her alanda kendini gösteriyordu. Resmi ideolojinin varlığı, kamusal alanda, kralın dev panoları şeklinde daha da yoğunlaşıyordu.
Kral kutsanmış bir varlıktı; bu yönüyle pagan bir lider gibiydi, ancak modern bir temsiliyet biçimi de söz konusuydu. Grafik ve tasarım teknikleriyle modern propaganda unsurlarını kullandığı gibi hayata müdahalesi ve görünürlük biçimi ile de modern ideolojilerin idollerinin özelliklerini taşıyordu. Kral, kendisine yüklenen mistik anlamla bir tür şaman, modern devletin ideolojik temsili ve bireylerin bilincini biçimlendiren şef olarak ilginç sentez oluşturuyor.
Modern zamanlara özgü lider tipinin şaman ve siyasal önder sentezinin bu denli harmanlanmış halini, yakın tarihi ile Türkiye'ye çok benzeyen Tayland'ın siyaset kültüründe hayretle izliyordum. Bizdeki liderlik daha sekülerdi. Elli yıl öncesi yazılanlara, şiirlere bakıldığında lidere ve liderliğe neredeyse dini anlam yüklendiği açıktı. Oysa son zamanlarda metafizik vurgusu geri çekilmiş haldeydi. Ne de olsa modern bir topluma dönüştüğümüz varsayıldığı için lider algısı da daha seküler bir profil çiziyordu.
Askeri darbelerinin bile hemen hemen aynı tarihe rastladığı, hemen hiç sömürgecilik deneyimi yaşamamış bu ülkenin bir tür tanrı-kral figürünü modernize ediş ve temsil şekli, sanki çok aşina olduğum bir görüntü izlenimi verecekti.
Burada hayat gece başlıyor. Semt pazarları gece açılıyor mesela. İnsanlar günlük ihtiyaçlarını, geceleri şehrin belli cadde ve sokaklarına kurulan pazarlardan karşılıyor. Giyecekten gıdaya, her şey var bu pazarlarda. Şehrin zengin semtlerinden birinde ışıltılı bir alışveriş merkezinin önünde birden durakladım. Bu büyük 'tüketim mabedi'nin tam önünde devasa bir sunak… Sanki üç boyutlu bir reklam alanı gibi. Çiçekler ve ışıklar arasında kralın boy fotoğrafıyla bir tür sunak izlenimi veren bu köşede insanların, tüketim mabedine girmeden önce adeta kutsanmaları isteniyordu… Yaşlı olmasına rağmen gençlik döneminden kalma yakışıklı bir resmin insanda uyandırdığı his; hem modern anlamda siyasal bir idol, hem geleneksel kültürlere özgü bir şaman… Sunum ise modern siyasal propaganda tekniklerine çok uygun.
2013'lü yıllar: Türkiye
Geçenlerde bir sanatçının nutuk hakkında söyledikleri, bizdeki lider ve ideoloji algısının dini muhtevadan sıyrıldığı kanaatimi yeniden gözden geçirmeye sevk etti. İtiraf edilmemiş bir kutsallığın, dini bir bağlanma duygusunun laik ve çağdaş görüntü içinde ne kadar derinlerde canlı olduğunu düşündürdü: 'Nutuk, bu dünyaya indirilmiş en son kitaptır!'