Yakup DÖĞER
02 Temmuz 2013
BAKIŞ AÇISI
İnsanın, hayatı ve olayları okumayabilmesi için mutlaka bir bakış açısına ihtiyacı vardır. Bakış açısını oluşturansa belli ilkelerdir değerlerdir. İnsanın bakış açısı ise, kendi için seçtiği benimsediği ilkeler doğrultusunda oluşan değerlendirme yeteneği ve çözüm önerilerinden oluşur. Yani olumlu ya da olumsuz hayata dair ne varsa çözüm önerisi, ilkeler bütününden oluşan bu bakış açısı doğrultusunda gelir.
Bakış açısı, bireyden topluma yayılan bir anlayış ve değerlendirme algısı olarak görüldüğünde, toplumun sosyal yapısında hangi anlayış genel geçer ise, bakış açısını oluşturan o ilkeler, değerler hakimdir.
Müslümanların bakış açısını oluşturan ilkeler ve değerler tamamen ilahi, yerlerin, göklerin ve yerin içindekilerin sahibi olan Allah-u Teala tarafından belirlenmiş, iman edenlerin uymak zorunda olduğu belirtilmiş, bütün parçaların bir bütün olarak kabul edilmesi emredilmiştir. Müslüman’ın, kendisiyle, toplumla, eşya ile, evrenle, madde ile, sosyal sorunlar ile v.s., v.s. ilgisini, tepkisini, taleplerini, retlerini, ayrışmasını, aynileşmesini bu doğrultuda oluşturduğu bakış açsı ile değerlendirmesi istenmiştir.
Müslümanların arasında oluşan fikir ayrılıkları ve ihtilaflar, bunun sonucunda da meydana gelen kaçınılmaz fırkalaşmalar, bakış açılarının farklılığından kaynaklanmaktadır. Oysa Müslüman için bakış açısını oluşturan ilkeler net ve kesindir, bunu rağmen farklı bakmanın mutlaka sorgulanır bir yanı vardır. Çünkü Müslüman için ilkeler, değerler, uydurulmuş değil indirilmiştir, Nas olarak kesin iman edilmesi emredilmiştir.
İnsanların değişik olaylara ve gelişmelere karşı, bakış açılarının sürekli değişik olması, tutarsızlığının bir göstergesidir. Bakış açısı insanın aynı zamanda hayatında karşılığı olan değerler bütünüdür. Karşılaştığı bütün olaylara karşı aynı tavrını koyması, aynı doğrultuda düşünmesi, parçalanmışlıktan beri olması, düşüncesindeki tutarlılığın fiile yansımasıdır.
Günümüz insanın en büyük kişisel handikaplarından biri de bakış açılarının zaman, zemin, olaylar, gelişmeler karşısında değişken olması, hayata kendi ilkelerinden oluşan bakış açısıyla bütüncül olarak bakamamasıdır. Bu tür davranışlar kişinin belli bir düşünceyi hayatına hakim kılamamasının, kaypak ve değişken olmasının da göstergesidir.
Bakış açısı inanmışlığın ve teslimiyetin de göstergesidir. Bu gerek beşeri bir ideoloji gerekse ilahi olsun değişmeyen bir kuraldır. İman ettiği ilkelerin hayatındaki karşılığı, olaylara yaklaşım ve çözüm tarzı, herhangi bir etkinin altında kalmadan belirleyici olabiliyorsa, tutarlılık ifade eder, yoksa geçerli olan tersidir.
İnsan bu bakış açısına ait değerler ve ilkeler üzerinden hayatını yönlendirir, topluma müdahil olur. Bir bakış açısının olması insanı diğerlerinden farklı kılan en önemli özelliktir. Bakış açısı olmayan insanlar etken değil edilgendir, başkaları tarafından yönlendirilir. Bir bakıma da şöyle denilebilir; İlahi ya da beşeri bir bakış açısı olanlar topluma dair derdi olanlardır, kendi doğrularının yaşanması için mücadele edenlerdir. Çünkü sahiplendiği ilkeler onu hayata müdahil kılar ve bir karşılığının olmasını ister.
Mesela; bir kişi Müslümandır, sürekli Kur’an okur, lakin Kur’an’ın hayatındaki karşılığının ne olduğuna dikkat etmezse, bir ayete onlarca soru sorar ve kendisine söyleneni kaçırırsa, bakış açısında bir sorun var demektir. Çünkü, Kur’an bir rehber olarak inmiş ve hayata müdahale için vardır, yoksa sadece okunur geçer, doğru bir bakış açısı edinilemez.
Güncel bir örnek verecek olursa eğer; bugünlerde, vahdetin bir ütopya (!) olarak sürekli gündeme getirilmesi, mümkünü olmayacak bir hayalmiş gibi algılanıp yansıtılması, sürekli karamsar olunması, sudan bahaneler üretilmesi, ferdi zaaflarımızın, vahdet için gereken gayretten uzak duruşumuzun etkisiyle olumsuz düşünülmesi, bakış açımızı oluşturan naslara aykırıdır. Burada, Müslümanlar için bir fariza olan vahdetin, gerçekleşmesi mümkün olmayacak gibi ifade edilmesi, bakış açısının yanlışlığını gösterir.
Bir yerde kaçırdığımız ufak bir nokta ki, bu atlama bizim bakış açımızın yanlışlığından kaynaklanıyor ve yine bu nokta toplumsal bir eylemi, bir bütün olmayı, bütün parçaların bir araya toplanmasını sağlayacak, sağlamasını gerekecek kadar önemli ise, bakış açımızın sorgulanması, yeniden ihya edilmesi, fert olarak çözemeyeceğimiz bir problemse kardeşlerimiz arasında istişare yaparak çözülmesi gerekir. Çünkü, bakış açılarının yanlışlığını dillendirdiğimiz kesimlerin akıbetine bu kez kendimiz düşmüş oluyoruz.
Müslümanların ferdi hataları başka yükümlülükler getirir, çünkü hata kendisine aittir, kendisi sorumludur, nefsine uymuştur, hata yapmıştır, yanlış bir karar vermiştir, günah işlemiştir, bu ayrı bir şeydir. Ama ümmete ait bir mecburiyetin bireyin kendisine ait yanlış bir bakış açısıyla, değerlendirmesi, bunu deklare ederek ütopya olarak ifade etmesi kendi bireysel hatalarını aşan bir durum arz eder, bu arz da aynı zamanda bunu ifade eden kişinin bu uğurda herhangi bir gayret göstermediğini de ortaya koyar.
Müslüman’ın bakış açısının temeli birlemektir, birlemenin getirisi de, birleşmektir, birlemenin belirttiği ilkeler toplamı zamanı ve mekanı aşan bir bakış açısını ortaya koyar. Müslüman’ca düşünmeyi, Müslüman’ca bakmayı sağlayan bize ait bakış açımız, bireyselliği ortadan kaldıran bir anlayışı hayata hakim kılmayı gerekli görür. Hayata, insana, evrene, canlı cansız ne varsa çözüm önerisini, ideal olanı, bu dünyayı aşan bir bakış açısıyla değerlendirir. Müslüman’ın ilk kabulü, kişinin kendine ait fildişi kulelerinde yaşayıp da kulelerin burçlarında aşağıları gözetlemesine müsaade etmez. Çünkü Müslüman’ın bakış açısını oluşturan ilkeler, toplumun pratik yaşamında var olan iyi ve kötüyü belirlemek ve bunları bir düzene sokmak, bu uğurda mücadele etmesini gerekli kılar.
Bir örnek daha verelim; kısa zaman önce banka kredisiyle ev alınabileceğini, bunun zaruret olarak değerlendirilebileceğini Türkiye’nin meşhur "alim"lerinin birinden duyduk. Buna bütün muvahhit Müslümanlar tepki gösterdi, yeni duyanlar da gösterecektir. Çünkü Müslümanın bakış açısını oluşturan Kur’anın muhkem olarak belirttiği bir nassa aykırı. Allah Teala’nın "böyle bakacaksın" dediği bir olaya, günümüzÜN cahili düşünceSİyle farklı bakmak, Müslüman’ca bakış açısını yitirmektir. Bunu söyleyen kişinin bireysel günahıyla, bu söylediği çok farklı bir durum çıkarıyor ortaya, çünkü ikincisinde toplum ifsat oluyor. Bakış açısını cahili olarak sergiliyor.
Doğru bir bakış açısı edinmek, bütün ilkeler toplamını bir bütün olarak değerlendirerek, sorgusuz kabulle mümkündür. Bize ait ilkelerin belirlediği açımızı kazanmak, sağlıklı bir şekilde bakmak için, bir arada olmaya çabalamak aynı zamanda bakış açımızın sıhhat kazanması ve ilkeli olmasını da sağlayacaktır.