Sümeyra AKDOĞAN

20 Haziran 2012

BEN MÜSLÜMANIM!

Güneş yükselirken yavaş yavaş, yine düşündüm. Sevdamı, umudu, coşkuyu ve yüreğimi… Sesiz çığlıkların yükseldiği, günahların rengine boyanmış sokakların şehrinde… Kanayan yaraların ölümlere dönüştüğü,hırçın bataklıkların , kokmuş sistemlerin ninnileriyle büyütüldük… Her tıkadığımızda kulaklarımızı her mücadelemizde uyutulmamak ve uyumamak için , bizden birilerinin elleriyle uyumaya mahkum edildik.

Dile getirilen, özlenildiği söylenilen tüm iyi şeyleri günahların mayhoşluğunda kaybettik.

Çöplükte gül olduğumuzu düşünürken dikenlerle kalakaldığımızın farkında olamadık.

Yıldızları toplamaktan bahsettik, dağları özlediğimizi söyledik,yüreğimizdeki ve ellerimizdeki boşluğu göremedik. Çok hata yaptık. Hatamızı kabul edemedik.

Yalan kaldı tüm söylemler, ütopyalara zincirledik kendimizi. Anlamadık; anlamak istemedik.

Kendimizi anlamadan, tanımadan tanımaya çalıştık yabancıları. “Özledik Rasulullah’ı” demeye doyamadık. Kötüyle karşılaştırdık kendimizi neticede kötü olmaya mahkum olduk. Uyuduk uyutulduk. Günahın renginin bir parçası olmaya başladığımızı kestiremedik. İzzeti yanlış yerde aradık; var olanı da kaybettik.

Fark edenlerimiz , çırpınanlarımız vardı. Hala var. Bizde çırpınmak durumundayız.

 

Hafife aldığımız, unuttuğumuz sünnetleri yaşamak, bidatlerden sıyrılmak, saadet asrının özleminin acısını duymak; bir şeylerin farkına varmak zorundayız.

Sevdamızı hatırlamak, günahlardan korkmak, çalışmak, kaybettiğimiz coşkuyu yakalamak zorundayız.

Her birimiz farklı bir batak şehirde yaşarken; batmak bir tarafa, tiksinmeliyiz batağın kokusunun sinmişliğinden.

Evet düşündüm sevdamı ve kaybettiğim coşkumu, içimdeki şarkımı ve daha fazlasını…

Dünyanın tüm cazibesi oyalarken beni, cazibeli laflar etmek istemiyorum. Ürpermek, ağlamak, yeniden doğmak istiyorum.

Kalemim elimde özlüyorum Musa’yı Harun’u. Özlüyorum İsa’yı ve en önemlisi İbrahim’i. İbrahim olmak istiyorum. Tüm çözülmüşlüklerimizde İbrahim olup ayakta kalmak istiyorum. Doğru bir öğüt istiyorum. Özlüyorum Lokman’ı… İslamı işlemek istiyorum kalbime nakış nakış özenle.

Tüm zorunluluklarımızın, özlemlerimizin , isteklerimizin önderi ben olmak istiyorum. İstemek zorundayım. Her birimiz istemek zorundayız.

 Kaybolurken dünyalıklar arasında müslüman olduğumuzun bilinciyle ahiretlik olmak zorundayız.

Düzelmek, bilmediklerimizi bilmek ve bildirmek zorundayız.

Tüm dünyalık ütopyalardan kurtulup gerçek hayalimize doğru adım adım ilerlemeye mahkum etmeliyiz kendimizi.

Gökkuşağının altındaki salıncakta sallanırken, şehadet şarkılarıyla yürünmez bu yol.

Yürünmez dümdüz ovada çiçekler arasında …

Yürünmez kirli şehirlerin kirli şarkıları seslendirilerek…

Yürünmez binbir çeşit cennet nimetleri arasında nimet cennetlerinin hayali kurularak…

Yürünmez kırmızının cazibesinde maviye dil ucuyla seslendirilerek ve yeşili umud ederek…

Benlikten sıyrılıp Müslüman olmayı bilmeli insan, çağrılan güzellikleri dört kulağıyla dinlemeyi bilerek ; kapatarak kalbinin kapılarını batıla.

Ebubekir’in aşkını duymalı kalbinde,temizlemeli şirkin pisliğini üzerinden. Kurumayı bekleyen bir damla olmaktan kurtulup deryaya akmalı.

Ve taşımalı islamı büyük bir heyecanla.

Farkını fark ettirmeli tüm dünyaya.

Özlemeli cenneti; hep bilmeli ; hep bildirmeli:Tek olanın , tek yolunda yürüdüğünü…

Haykırmalı yankılanmalı sesi uzaklarda :

“Ben Müslüman’ım!”