Bilirkişi, Münevver`e değer biçti: 37 bin 486 TL
`23`ünde evlenir, 2 çocuk doğurur, 66`sını görmeden ölürdü.`
-
HÜSEYİN ALAN 07-10-2013 17:05
ÖRNEK BİR KONU VESİLESİYLE Rakamın küçüklüğü ya da olsaydı büyüklüğü söz konusu mudur bilmem ama bu sosyal hayatta bu tür konulara verilen kararın referansı, özü, amacı ve çerçevesi üzerinde düşünülmelidir. Nihayet bu kurallara uygun karar verenler de kendilerince "adaleti dağıtmak" ister, devlet olmanın gerekçesi olarak. Bu işin bir kısmı. Müslüman olmak bu ve benzeri konuları da Müslüman’ca çözmek olmalı çünkü bizlerde sosyal bir hayatta yaşıyoruz ve benzeri nice sorunlarımız oluyor. Buna rağmen acaba, aklımız böyle çalışıyor, Kuran’ı okurken böyle de okumamız gerektiğini düşünüyor, okuduklarımızdan böyle sorumluluk taşıdığımızı da biliyor muyuz? Yoksa yaşadığımız bu sosyal hayattaki benzer problemlerimizi İslam’a göre çözmeye yönelik değil de soyut konulara yoğunlaşarak sınırlı, belirlenmiş kelami sorunlarda boğulup kalıyor muyuz? Bu taktirde, ürettiğimiz bilgilerin soyut, hayatta karşılığı olmayan bilgiler olduğunu da bu vesileyle düşünebilir miyiz? Devlet olunca düşünürüz diyenlerimize söyleyecek sözümüz olamaz! Umalım da devlet olsunlar! Ama böylesi devlet olanlar zamanında biz gibilere mültecilik düşecek sanırım, ona da fırsatımız kalırsa! Şimdi, biz olsaydık nasıl yapardık diye düşünmeli, fikretmeliyiz diyerek bir ufuk açalım: Varsayalım ki bu olay İslam'ın egemen olduğu bir sosyal hayatta gerçekleşseydi, hayat bu olabilir elbet, nasıl bir karar verilirdi? Ortada haksız bir ölüm var, ya kısas ya da kan bedeli dediğimiz diyet devreye girecek. Maktülün ailesinin feryadı anlaşılır ama emredici-karar verici otorite onlar gibi duygusal düşünemez ki. Kısas olmadığı zaman ne olacak? O zaman benzeri bir hesaplama yapılmayacak mı? Bu hesap yapılırken hangi kriterleri dikkate alınacak? Rakamın azlığı veya çokluğu değil prensibi konuşmak önemli burada. Bu olay vesilesiyle bu sosyal hayatta yaşadığı halde sanki Müslüman’ın derdi değilmiş gibi hatırlanmayan veya akla bile getirilmeyen bir konuyu gündem edelim. Hangi toplumsal yapıda yaşıyor olduğumuz değil ama irademizin yettiği ve yapmamız gereken şeri bir kurala göre; Ölünün mirası paylaşılırken varsa anne ve babaya miras hissesi düşer... Gel gör ki Türk medeni kanununa göre anne ve babaya bir şey düşmez ve verilmez. Bu ülkede yaşayan Müslümanlarsa bu önemli kaideyi ya bilmez ya da cahilane davranışla meri kanuna uyarak nefsine zulmeder durur. Sanki Allah'ın böyle bir emri yokmuş ya da önemsizmiş gibi! Müsteşriklerin olsun tersinden gündem etmesi dolayısıyla mirasda artık kız-erkek farkını konuşmaya gerek yok çünkü bu konu bilir bilmez tartışılıp durur ve her kes bir şeyler söyleyip geçiştirir... Şimdi can alıcı soru şudur: Müslümanların, Müslümanlığından dolayı mevcut sosyal hayattaki tüm problemlerini İslami kurallara çözmek zorunluluğu vardır. Niyesini konuşmak ayıp olacağından geçelim. Bu durumu konuşabiliyor veya olması gerektiği kadar sorunlarımızı kendimizce çözmeyi becerebiliyor muyuz? Biz bu işlerimizi becerebildiğimizde, evet, bu mevcut sosyal hayat içinde, inancımıza uygun olarak çözebildiğimiz de, Allah ve Resulünü işlerimizde hakem kıldığımızı somut olarak göreceğiz. Böylece ayaklarımız yere basacak, hayatın içinden konuşacak, cemaat olarak yapmamız gereken sahici işlere ve konulara yoğunlaşacak ve çözümler üretmeye başlayacağız. Dolayısıyla gücümüzün dışında, afaki konularla sürekli konuşup durarak yıllarımızı, enerjimizi, zamanlarımızı geçirmek gibi bir sorumsuzluktan, gereksizlikten de kurtulmuş olacağız. Şayet bunu becerebilirsek, o takdirde, İslam’a göre sosyal bir hayat nasıl inşa edilebilir, o işin bilgisi nelerdir, eksiğimiz nedir diye düşünmeye başlayıp doğru çalışma yöntemlerini bulacağız. Çünkü soyut olmaktan çıkmış, soyut konuları konuşmaktan, soyut bilgiler üretmekten kurtulmuş, gerçekçi olmaya başlamışız demektir. Peygamberi doğru anlamak da işte o zaman gerçekleşecek... Türkçe kuran hatmedip duran güzel arkadaşlara bu vesileyle hatırlatmak istiyorum! Bana kızsanız da, meramı başka yerlere çekseniz de bi düşünün diyeceğim! Lütfen bi de böyle düşünün ey kardeşlerim.